29 Mayıs 2020 Cuma

Yeni Normalleşme III




Yeni Normalleşme III

Bu sabah korkunç bir baş ağrısıyla uyandım, o kadar ilaç içtiğim halde tüm gün devam etti. Hala ağrıyor diyebilirim. Tüm gün ofisimde arctimo.com sayfamım işleri ile uğraştım akşam oldu. 

Öğleden sonra İstanbul'dan gelen haberler pek iyi değildi. Nazan Ablayı uyandırmışlar ama hiçbir şeye tepki vermemiş. Tekrar uyutmuşlar. Ümitler azaldı. Rahatsızlana kadar çok iyisin sonra bir anda ipler kopuyor, dönüşü olmayan bir yola girebiliyorsun, pamuk ipliğine bağlı olmak bu bence....offff

İnsan, hayatının hiç kıymetini bilmiyor aslında, sanki hiç ölmeyecekmiş gibi yaşıyoruz ama onu yaşarken ne kadar kaliteli yaşıyoruz? Hep bir sıkıntının peşindeyiz, hep bardağın boş tarafını görüp, ağlaşıp, sızlaşıyoruz. Hepimiz böyleyiz ben dahil, halbuki dolu tarafındakilerin farkında olup, şükredip onları çoğaltmak ne dense işimize gelmiyor. 

Sıkıntıdan mı besleniyoruz yada kendimize bu şekilde eziyet etmek hoşumuza mı gidiyor anlamış değilim. Aslında biraz kendimize değer versek, kendimizi mutlu etmeyi bilsek, etrafımıza da o enerjiyi verebiliriz. Bunu yapmak çok zor değil. Çekinmeyin, deneyin, inanın faydası var.

Ben biraz bunu öğrendim, hatta geriye bakmamayı, eskide yaşamamayı, kolay mı? Hayır!  İnsan beyni çok karışık, sizi zorlayabiliyor ama zorlayan beyne gene beyin gücünüzle karşı gelip kendimizi iyi hissetmemiz mümkün

Şartlar ne kadar berbat olursa olsun, pozitif olmaya devam edelim, hepinize iyi geceler...

Tugba

28 Mayıs 2020 Perşembe

Yeni Normalleşme II



Yeni Normalleşme II


Hadi bakalım şehirler arası kısıtlama 1 Haziranda sona eriyorrr, kafe, restaurantlarda açılıyor.  Plajlarda açılıyorrrr ama hava gitti bu sefer, bildiğin buz, geçen sene bu zamanda  biz denize giriyorduk, şu an denize bile bakmıyorum, bırrrrrr, soğuk
İyi tamam hayat devam etmek zorunda da ama şuursuzca maske takmayanlar gene yaymaya devam edecek bence, sürü bağışıklık sistemine geçiyoruz her halde, paraya sıkıştı ülke başka çare kalmadı. 

Hala anlamadığım şeyler var, bu virüs bize dokunmayla geçiyor, elimizi sabunla yıkayınca ölüyor ama yıkamadan ağzımızdan içimize girerse ilaçlar öldüremiyor, biz ölüyoruz. Sabun mu yesek?? Şakaaa ama genede kafamda çözemediğim şeyler varrrr...

Biz bugünü sakin geçirdik, çocuklar evdeydi, biz ofiste, güzel işler yaptık. Arctimo.com web sayfamızı yeniliyoruz. Çok eğlenceli, yeni ürün çekimleri yaptım. Londra'dan matbaa işleri siparişi aldım. Harika bir gün oldu benim için. Umarım haftanın son günü yarın da iyi bir gün olur hepimiz için. 

Hepinize iyi geceler...

Tugba

27 Mayıs 2020 Çarşamba

Yeni Normalleşme I



Yeni Normalleşme I


Sizlerden harika yorumlar almak beni çok mutlu ediyor. Sağolun takip ettiğiniz için. Bana cesaret veriyorsunuz. Dil bilgimi düzeltmeye çalışıyorum. Yıllar içinde kuralına göre yazmayı da unutmuşuz. Ha bunları el yazınla yaz deseniz yazamam. Eciş bücüş, kimse okuyamaz! Böyle iyi şimdilik. Biraz sonra Monaco'ya bağlanıp akşam yogamı yapacağım. Ben bu karantina sayesinde yapmadığım yada yapamadığım her şeyi yapar oldum. Biraz evvel de İspanyolca dersim bitti. Pazartesi bayram diye dersi unutmuşum, bugün zorlandım. Şimdi pazartesi gününe kadar tekrar yapmam gerek. 

İspanyolca fazla mı oldu acaba?? Yok ölmeden bir dil daha konuşayım ya da anlayayım. Dünyanın yarısı İspanyolca konuşuyor, eksik kalmayım.

Dün bayram da bitti, bugün yeni normalleşmenin başladığı bir gün desek mi bilemedim. Yavaş yavaş yeni normalleşme yolunda ilerliyoruz. Tabii ki üretmemiz ve para kazanıp yaşamamız gerekiyor. Evde kilitli kal, otur bir yere kadardı. Şimdi
Bu resim geçen aydan,
bugün resim çekemedim.
kendi korumamız kendimiz yaparak
yaşamaya devam edeceğiz. Arada bu koronaya yakalanırsak iyileşip işimize gücümüze bakacağız. 

Bu bir yıl böyle geçecek bence, sizler neler yapıyorsunuz merak ediyorum. Bana minik notlar yollayabilirsiniz. 

Hepinize iyi geceler diliyorum.

Tugba


26 Mayıs 2020 Salı

Bayram Karantinası 4. Gün




Bayram Karantinası 4. Gün

Sokağa çıkma yasağının bitmesine saatler kaldı ama biz kızımla sokağa çıktık. 28 günde bir olması gereken iğnenin yapılması gerekiyordu. Onu yaptırdık, sahilde, boş caddelerde minik bir tur atıp döndük. Gümüldür kıyılarında yağmur yağıyordu, bize de gelecek zannettik ama gelmedi. Hava çok keyifsiz gene de, pikelerin üzerine battaniye koyduk uyuyoruz. Yorganları o kadar hızlı yıkayıp kaldırmışız ki!!!!
Bugün ki havada bennnn

Nazan Abla hala uyutuluyor ve perşembeye kadar bekleyeceğiz. Yapacak bir şey yok.

Ben de bugün size babam ile 1990 yılının Eylül Ayında Londra'dan Paris'e yaptığımız yolculuğu anlatmak istedim. Geçen gün babam ile başka bir hikayemi anlatınca devam etmek içimden geldi. 

Eylül ortası üniversite başlamadan 1 hafta önce babamla Londra'ya uçtuk. Tabii ki Gaye Teyzelerde kaldık. O sırada Doğa'nın da okulu yeni başlamıştı. Her sabah Doğa'yı uyandırmak için büyük çaba sarf ediyorduk. Babam gene korkunç şakalarından yapmaktan geri kalmıyordu. Doğa uyanmazsa çok az üzerine su dökerdi sonrası feryat figan. Babamın çocuklarla arasının hiçbir zaman iyi olmadığını kabul etmek gerek. 5 yaşındaki Doğa ile TV kumandası savaşı yapardı akşamları, şaka gibi. 

Neyse okul ve yurt işlerini bitirdikten sonra National Express'ten (bizim Pamukkale gibi düşünebiliriz) Paris'e otobüs bileti aldık, otelimizi zaten İstanbul'dayken ayırtmıştık. Çarşamba gecesi Victoria Otobüs Terminalinden Dover'e doğru yola çıktık. Manş Denizini feribotla geçtikten sonra sabahleyin Paris'e vardık. 

O zaman teknoloji yok, sadece elimizde faks ile gelmiş otel bilgisi var. Elimizdeki adresi taksiye gösterdik ve bizi Montparnasse'taki otelimize getirdi. O oteli de babamın Renault'daki arkadaşları ayırtmıştı, hem her yere yakın hem de hesaplı diye, otel iyiydi. Minnacık bir odamız vardı, akşamları babam anladığı kadar Fransız TV'sinde haber ve dizi seyretmeyi 3 gün boyunca ihmal etmedi. Babamı tanıyanlara bu davranışı tanıdık gelmiştir. Perşembe ve Cuma Paris'in her yerini yürüyerek dolaştık. Hava da şansımıza harikaydı. Yorulunca bir yerlerde oturuyorduk sonra devam. Babam bi de soğan çorbası içecem diye tutturmuştu. Montparnasse'de bir restaurantta içmişti. Unutamadıklarımdan....

Cumartesi günü daha Paris'te yeni açılan Euro Disney'e gittik. Trenle gidiliyordu, Paris'in dışındaydı. İnanılmaz kuyruklar olduğu için vaktimiz, sadece 3 tane aletli eğlencelere binmeye yetti. En unutamadığım da dağ treniydi. Zifir karanlıkta içinde olduğumuz trenin G noktasına ters düşmesi hayatımda cesaret gösterdiğim ender şeylerden biriydi, unutamam. 

Akşam gene trene binip,döndük. Pazar günü son günümüz, her yer kapalı olduğu için yürüyüş yaptık, vakit geçirdik. Akşam üzeri otelden eşyalarımız alıp terminale gittik ama bizim National Express ortada yok, bekle bekle, hem yorulduk hem sıkıldık. Firmaya ait bir kulübemsi bir yerin önünde bankta otururken tepemizde bir adam belirdi, kulübenin camından sarkan, bana da fenalık gelmişti Fransızlar İngilizce konuşmadığı için babamın eline düşmüştüm. "Baba şu adama bi sor, bu otobüs ne zaman gelecekmiş" dememle, adam bize "Türkçe, saat 11 de gelecek otobüsünüz, erken gelmişsiniz demez mi?" Allahım iyi ki abuk sabuk bi laf dememişim. O adam Türktü orada çalışan. Neyse sabah Londra'ya varmıştık. 

Bir daha babamı Londra'ya çağırdım ama gelmedi, "2 kere geldim yeter" dedi. Londra'da tek merak ettiği yer babamın meşhur Tower Bridge'ti, ona da vaktimiz yetmemişti, o içimde ukde kalmıştı orayı gezemedi diye, NewYork'a götürmek istedim, Amerikan Filmlerini hayranlıkla seyreden babam Amerika'ya hiç gitmek istemedi. Avrupa Kıtası O'na yetmişti. 

Benden bu kadar bu akşamlık, hepinize iyi geceler...

Tugba 

25 Mayıs 2020 Pazartesi

Bayram Karantinası 3. Gün



Bayram Karantinası 3. Gün


Başım korkunç ağrıyor, biraz evvel İzo iğne yaptı, yazımı sizlerle paylaşıp uyuyacağım. Niye derseniz? 

Bu sabah erken uyandım, İlker ile kahvaltı ettik hatta O'na yediklerine dikkat etmiyor diye çıkıştım. Sonrasında bilgisayarın başına oturduk ve Arctimo sayfamızda yenilikler yapmaya başladık. Ay başından itibaren yeni bir pazarlama stratejisine geçeceğiz ama web sitesinin toparlanması gerekiyor. 

Neyse derken Çiğdem Abla bir mesaj yolladı, Banu, ben, Semra Abla ve Mina'ya, "görüntülü arayacam" diye. Bir aradı, surat feci, ne oldu derken ağlamaya başladı ve Nazan Abla'nın dün gece beyin kanaması geçirdiğini ve ameliyat olduğunu, şu an uyutulduğunu ve durumun ne olacağını bilmediğini söyledi. 

Ben de bant koptu. Nazan Abla, Selim Abinin eşi, yani Halamın Gelini, hayatımda O'nunla o kadar çok yaşanmışlık var ki bu haber bana çok ağır geldi. 

Daha yapacağımız çok şey var, bu yaz tüm kuzenler Bodrum'da O'nun Yarbasan Evinde toplanacağız. Karantinada her gün paylaştığımız yemeklerden en beğendiklerimizi  pişirip yiyeceğiz. Anılarımızı paylaşıp gıybet yapacağız. Bizi kesinlikle bırakıp gidemez. 

Nazan Abla, dünyanın en naif, en tatlı, kimseye zararı olmayan kendi gibi minimalist bir insandır. Ailesinin kilit adamıdır, her şeyi takip eder, ayarlar, paylaşır. Aza tamah eder ama aldığı zaman her şeyin en iyisini alır, araştırır, paylaşır. Hayatımda ilk Apart Ev konseptini O'nun Londra'da kiraladığı evden duydum. Heyecanla bize nasıl kiraladığını ve Londra'ya varınca nasıl anahtarı aldıkları hala unutmamışımdır,  Hapimag Devre Mülk 
Sistemini ilk O almıştı. İsmini hala hatırlayamadığım ama çok sevdiğim porselen yemek takımları ilk O almıştı. Daha nice ilkler hep O'ndadır. Rahmetli Annemle o yüzden çok iyi anlaşırdı.

İlk evli olduğum yıllarda İlker bayi toplantılarına gidince bende işten çıkar hoop Zekeriyaköy Nazan Ablanın yanında soluğu alırdım. Bir gün bana geldi "artık evde oturun da çocuk yapın daha ne bekliyorsunuz" demez mi? Bu soru üzerine hemen hazırlıklarımız yapmış ve kısa bir süre sonra da Meltem'e hamile kalmıştım. Lise yıllarımda eve geldiğimde bizi kapıda karşılayan, yazın Burgaz'da harika vakitler geçirdiğim güzel insan, daha hazır değiliz bizi bırakıp gitmene, senin için dua ediyorum. Allahım Nazan Abla'yı sağ salim bize bağışla ya Rabbim. 

Biliyorum sizleri üzdüm ama ben iyi değilim. 2020'den artık nefret ediyorum. Bu yılı kesinlikle hatırlamak istemiyorum. Şimdilik hepinize selamlar...

Tugba


24 Mayıs 2020 Pazar

Bayram Karantinası, II. Gün



Bayram Karantinası,  II. Gün

Hayırlı Bayramlar... Arıcı Ailesi

Herkese hayırlı bayramlar diliyorum. Bu sefer de böyle olması gerekiyormuş. Asıl şimdi beni düşündüren, 2. bayrama 2 ay var ve bu meretin bizi bırakmaya niyeti yok, "kurban nasıl kesilecek? Ne yapılacak?". Bu bayram evde aldığımız şekerlerle geçiyor ama ikincisi için yetkililer neler planlayacak hep birlikte göreceğiz. 

Bugün sizlerle Kuşadası'na ilk gelişimizden bahsetmek, güzel anılarımı paylaşmak istiyorum: İlk olarak annem kendi annesini kaybettikten sonra Rahmetli Nermin Teyze anneme Kadınlar Denizi, Seçkin Sitesindeki evlerinin anahtarını verdi. Haziran ayında vermesinin nedeni kızlarının okullarının devam etmesinden dolayı onlar Temmuz Ağustos aylarını orada geçiriyorlardı. Böylece 1984 yılının Haziran ayında Annem, Banu, ben, Atacan Teyze ve Melda, Pamukkale otobüsü ile Kuşadası'na gittik. Galiba Zeynep Abla da vardı yanımızda kısa bir süre...  Eskiden Ege'de tütün ekilirdi. Gece yolculuğu boyunca köylülerin tütün toplamalarını seyrederek giderdik. Ya da ben seyrederdim, pek uyumayı sevmezdim o zamanlar...

5 Katlı bloklardan oluşan Seçkin Sitesi'nde daire 5. kattaydı ve her sabah bir kurban seçip bakkala yollardı annem aramızdan 5 kat inip çıkacak!!!

Kahvaltıdan sonra mayolarımız giyip yola koyulurduk. Kadınlar denizi ile evimizin arası yürüme mesafesiydi ama elimiz kolumuz çok dolu olduğu için sinir olurdum o mesafeyi yürümeye. Niye elimiz dolu? 2 adet şemsiye, bir kaç tane katlanan şezlong, deniz çantaları, öğleyin yiyecek sandiviç ve içecekeler, ıvır zıvır. Bir gittin mi 4-5 saat kalırdık. O zamanlar ne şezlong vardı ne şemsiye kiralayanlar, herkes kendi imkanları dahilinde elindekileri getirip götürürdü. 

Her gün denize girdiğimiz yerde deniz oyuncakları gibi şeyler kiralayan bir çocuk vardı, gide gele ahbap olmuştuk. Sarı bir şişme botu vardı. Bir kaç kere kiraladık ama annem isyan etti, "şişme bota para vermem" diye, biz de Banu ile çocuğu kafaya almıştık, müşteri yokken denize açılır, müşteri geldiğinde çocuk bize ıslık çalar, hoop hemen geri gelirdik.. 

En büyük zevkim; Banu kürek çekerken ben de ya gazete okurdum yada Fırt veya Gırgır Dergisi. Denizin ortasında dalgalı denizde okumaya çalışmak ayrı bir durummuş! 

Son günlere doğru havalar daha da ısınmıştı ve bize şemsiyeler ağır gelmeye başlamıştı. Bir gün annem çocuğa "oğlum şuraya bir kaç şemsiye al, bize kirala, başka isteyenler de olur, kısa sürede parasını çıkarırsın" dedi. Ertesi gün şemsiye götürmedik. Çocuk 2 şemsiye bizim için almıştı ve  son biz giderken 10 şemsiye olmuştu. 

Galiba annem Kadınlar Denizinde şemsiye kiralanmasına öncülük etmiş bir insan olmuştu. Daha sonraki yıllarda o çocuğu bulamadık ama artık hem şemsiye hem de şezlong kiralanabilen bir yer olmuştu Kadınlar Denizi...

3 yaz her Haziran ayını aynı ekip orada geçirdik ve sonunda 1987 yılında Davutlardaki yazlığımız aldık. 

O yaz her gün bota bindik taa ki son hafta sonu babam İstanbul'dan bizi almaya gelene kadar.  Denize gidince O da binmek istedi bota, biraz açılmışken Banu'ya şaka yapmaya bayılırdı. Bir hamle yaptı, botun alt kısmı yırtıldı. Hep birlikte suya düştük Biz ağlayarak kıyıya geldik. Babam çocuğa botun parasını ödedi. Bizim günümüz rezil oldu. Babam yaaaa, tatili ve eğlenceyi çok severdi.....

Hepinize iyi akşamlar...

Tugba

23 Mayıs 2020 Cumartesi

Bayram Karantinasından herkese merhaba






Bayram Karantinasından herkese merhaba


Evetttt, 8 gün yazmamak beni biraz üzdü diyerek yazıma başlayabilirim. Hele ilk 3 gün, "acaba yazsam mı? Yazmasam mı?" diye gittim geldim ama o zaman da dediğim gibi, biz Kuşadası'nda ağır karantinadan çıktık, buralarda hayat normal akışına döndü. Üstüne bir de ulusal medyaya haber olacak kadar yazlıkçı akınına uğrayınca, Kuşadası'nda her şey normal gibi anormal bence...

Hani asla AVM'ye gitmem demiştim ya! Bu hafta Kuşadası AVM'ye gittim ama bizim AVM Açık Hava AVM'si, çok büyük alana kurulu olduğu için rahattı. LC Waikiki'de bir işim vardı, hızlıca hallettim çıktım. Ama insanlarımız sosyal mesafeyi korumakta bir çaba sarf etmiyor. Maşallah beylerde maske takmayı artık zayıflık olarak mı algılıyorlar, ne hissediyorlar bilemedim, çoğu gıdılarında taşıyorlar ya da takmıyorlar...

İnsan beyni büyüleyici, neden derseniz? 60 gün boyunca ben uykuları mı 11-23 bandına ayarlamıştım. 12'ye doğru yatıp 11'e doğru kalkıyordum. Pilates yaptığım günlerde de pilatesi bitirince biraz daha şekerleme yapabiliyordum. Şimdi o modtan çıktığım için sabah erkenden uyanıyorum. Pilates uzadı, Londra üzerinden salı perşembe devam ediyorum. Dün sabah ta Monako'ya bağlandım Yoga yaptım. 

Yoga çok iyi geldi, insanın dengesini bulmayı sağlıyor. Belli yaştan sonra insan vücudunun sağlıklı kalabilmesi için dengesinin tam olması gerekiyor. Bunu ancak Yogadaki bazı hareketlerle ben farkına vardım. İyi geldi, tavsiye ederim. 

Arıcılar olarak bu on gün içinde çok bi şey yapmadık. Ofiste çalışmaya devam ettik. Market alışverişi dışında benim bu haftaki AVM çıkartmamı saymazsak dışarı çıkmıyoruz. Dün havuz açılsın mı diye anket geldi yönetimden, bizce açılmasın ama açılsın isteyenler olacaktır. 

Yarın bayram, şimdiden hepinizin bayramını kutluyorum. Birazdan ikinci adresime gidip bayram hazırlığı yapacağım. 

Yarın görüşmek üzere, sevgiler

Tugba

15 Mayıs 2020 Cuma

Corona Günleri 60. Gün




Corona Günleri

60. Gün


Eveeettt, bugün tam 60 gün bitti. Ama ne oldu da bu hafta sanki hiç bir şey olmamış gibi bir moda girdik. Bugün 15-20 yaş çocuklar için izin vardı, ay çok tatlıydılar. Şehirde 3'lü, yada 4'lü gruplar halinde dolaşıyorlardı. Gidecek kafe yok, oturacak yer yok, bir oraya bir buraya gidiyorlardı. Mert ve Mete'yi de şehre bırakıp, aldım. Sonuç çok sıkılmışlar. Pek dışarı çıkacaklarını düşünmüyorum. Deniz çarşaf gibiydi, az kaldı denize girecektim hava 35 dereceydi!!!!

Şehir merkezindeyken bizim okulun muhasabe sorumlusuna rastladık. Sohbet arasında okul ücretlerini sordum. Yemek ve servis ücretleri geri ödenecek yada önümüzdeki döneme sayılacakmış. Gayet mantıklı geldi bize.

Dün kargodan Sevgili Oğuzhan ve Aslıhan'nın bir proje için ürettikleri siperlikler elime ulaştı. Matbaacı olduğumuz için tabii ki kartondan dı ama kullanışlı, takılabiliyor. Sonunda siperlikte sahibi oldum. Sevgili Bozboğa Kağıtçılık ve Duran Doğan Ambalaj'a teşekkürler. 

60 gün her akşam sizlerle corona günlerini paylaşmak büyük zevkti. Ancak günler uzadı ve artık karantina halimiz pek kalmadı. Bundan dolayı artık haftanın bazı günlerinde gene yazılarımla sizlerle buluşacağım.

Çok şükür hepimiz 60 gün boyunca karantinayı iyi atlattık. Tüm kurallara uyduk. Bundan sonra da bir şekilde dışarıda olma kurallarına uyup evimize döneceğiz. 

Artık hiçbir zaman eskisi gibi olmayacak ama bence hiçbir zaman bu 60 gün yaşadıklarımızı bir daha yaşamayacağız.  

Yeni corona günlerinde tekrar buluşmak üzere hepinize iyi akşamlar diliyorum. 

Tugba Tunçbilek Arıcı

14 Mayıs 2020 Perşembe

Corona Günleri 59. Gün



Corona Günleri


59. Gün 
Bu sabah Pilatese zor yetiştim, gece Meltem 2'de uyuyunca, uykum yarıda kaldı. Pilates bitince kahvaltı yaptım, kahve içtim sonra kendimi bir anda ikinci adresimde buldum. İlker "çin işi" adını taktığımız julyen şekilde kesilmiş tavuk parçalarından isteyince, julyen kırmızı, yeşil biber, soğanı tavukları kesmek, biçmek çok yordu beni, 2 ölçüde pilav attırıverdim. Üstüne duramadım zeytinyağlı dolma yaptım. Saat 4 gibi çok yorgun olduğum halde 5M Migros'a gitmem gerekiyordu, kendimi arabada buldum.

Ay bugün ilk defa Migros'a girerken "ateşim" ölçüldü. Çok etkilendim.:))))) Alışverişi yaparken "yangın alarmı" oldu, yanlışmış ama tüm Migros konsantrasyonumu kaybettiğim için eve döndüm. Gene yemek vs vs vs...gün bitti.

Şimdi hem yazıyorum hem de Migros TV İnsta canlı yayını dinliyorum. Nilgün Belgün'ün konuğu Gonca Vuslateri...

Dün akşam Facebook'ta anılarda 4 sene önce Türkiye İhracatçılar Meclisi ile gittiğimiz Chicago Kitap Fuarı resimleri geldi. 

4 sene bitmiş,  halbuki çok heyecanlıydık. Biraz size niye taaa Chicago'ya gittiğimizden bahsetmek istiyorum: Bizim Basev'ciler 2015 yılında İhracatçılar Meclisi'nde hep mobilyacılar için yapılan URGE Projesini, Matbaacılar içinde yapılabileceği keşfetti. Büyük çabalardan sonra 14 Türk Matbaacı, "Print in Istanbul" Sloganı ile devletten 1 milyon dolarlık projeye %25 ortak oldu ve 5 fuarda matbaalarımızı yurt dışında temsil etmek ve ihracatımızı hareketlendirmek için fırsat yakaladı. 

Tabii proje daha ileriye götürülebilirdi ama devletimiz bir anda projeleri durdurdu. Devletin 750bin dolar, matbaacıların 250bin dolar verdikleri proje çöp oldu. İçimizden bazılarımız %50 desteklerle sonraki senelerde bu fuarların faydalı olanlarına katılmaya devam ettik ama bu sene hepsi iptal oldu. 

Türkiye'nin ne yazık ki kalkınamamasının en büyük nedenlerinden biri, bir anda projelerin sonlandırılması gayet normal olması, devletin cebinden çıkan paraların nereye gittiğini veya nasıl geri dönüşünün olacağının ölçülüp biçilmemesi.... Çok yazıkkk, üzülüyorum....

Resimde Eski Sears Towers'ın "1 "dakikada asansörle çıktığımız 103. Katında, "cam balkonda" çekilen resmim çok güzel bir deneyimdi. Bir de grubun fotosunu sizle paylaşmak isterim. 

Hepinize iyi geceler diliyorum...


Başlık ekle
Tugba 

Corona Günleri 58. Gün



Corona Günleri

58. Gün

Havalar gün geçtikçe ısınıyorama biz, denize girip girmeyeceğimizi bilmiyoruz. Bayramda şehirler arası serbest olacak mı? Bilinmiyor. Otelleri açmaya  çalışıyorlar ama ne kadar güvenli, bilinmiyor. Bu arada İstanbul'da yaşayanlar çok bunalmışlar, sınırlar açılınca doğru Ege ve Akdeniz'e gitmeyi planlıyorlar. Bizim gibi Ege'de yaşayanlar için çok kötü bir durum. Eğer salgın en fazla İstanbul'da varsa, onlar sayesinde tüm yurda yayılacak, ikinci Umreciler vak'ası olacak. . 

2. Dalga için acaba sürü bağışıklığı sistemi mi uygulanmaya çalışılıyor. Aşı en az 2 seneden önce olamayacağına göre direnip yaşayanlar yaşasın, yenik düşenler sahadan çekilsin isteniyor gibi. Zaten bana kalırsa; Avrupa ve Amerika uzayan yaşam sürelerinden dolayı bir eliminasyona bu şekilde gitti ve bakım masrafları, ülke bütçelerini zorlayan yaşlılardan, bu şekilde kesinlikle kurtuldu

Arıcılar ne yaptı derseniz bugün? Ben dün gece rüyamda bir fırtınanın başlangıcına yakalandığımı gördüm. Balkonu toparlarken bizim denizin ortasındaki deniz fenerine deniz altı gelmiş bana sesleniyor "Tuğba Hanım camları da kapatın" diye. Sonrasını hatırlamıyorum ama bugün rüya tabirlerine baktım, fırtına iyi bir şeymiş. Önünüz açılırmış. Belki bir takım yeni şeyler gelecektir önümüze, takip edeceğim. 

Kuzene gittim, kahve içip eve döndüm. İkinci adresimde yemek yaptım. Akşam 6'da İspanyolca dersime girdim online. Bugün daha da zevkliydi. Bu hafta sonu ders çalışacağım. 

Sakin bir günün ardından bu gece geç kaldım, İzo biraz üşütmüş, anca toparlandım. Şimdi Meltem'i yatıracağım. 

Hepinize iyi geceler...

Tugba

12 Mayıs 2020 Salı

Corona Günleri 57. Gün



Corona Günleri

57. Gün

Dün aldığım haber beni o kadar mutlu oldum ki bugün evden çıkamadım. Kendime vakit ayırdım. İşlerime odaklandım ama evden. Kızım da bugün huzurluydu. Taşkınlık yapmadı, sakindi, mutluydu, benim rahatlığım O'na mı geçti bilemedim. 

Biraz önce İnstagram hesabımda eski Müşterim Arzum'un CEO'su Murat Kolbaşı'nın İstanbul Ticaret Üniversitesi ile yaptığı söyleyişiyi izledim. Murat Bey gene müthişti. Gençlere en iyi tavsiyesi "fark yarayın, aranan kişi olun". Ben de hep Oğluma bunu söylüyorum ama ergenlere bunu anlatmak çok zor. Bunun bir formülü olmalı!!!

Şimdi de Migros'un instasında Nilgün Belgün ve Aşkın Nur Yengi sohbeti var, harika...

Akşamları özellikle 22:30-24:00 arası Insta sohbetleri gerçekten çok başarılı, ben takip etmeye çalışıyorum. Hatta bir tanesine katıldım. Çok zevkli, eğitici, hoş zaman geçiriyor insan. Acaba bu karantina, TV'deki saçma dizileri de öldürdükten sonra TV kanalları çöküp gidecek mi? Yada sadece haber kanalları mı kalacak? Böyle instagramdan canlı yayınlara katılımcı olmak çok farklı ve güzel. Değişen dünya kurallarında bu da var bence, ulaşamayacağın kişilere canlı yayında görüntülü ulaş, soru sor, dinle, gül, ağla, her şey canlı ve dozunda bir sürede oluyor. Ben beğendim bunu...
Bugün pandemiden bahsetmekte fayda var. Bir kaç gündür kayıp sayısı 50-55 arası dolaşıp duruyor, bakalım bu serbestlikten sonra ne olacak? Bayram tatilini açacaklar mı? Kafalarda bir sürü merak edilen soru var

Ben dışarıda serbest dolaşmanın hala tehlikeli olduğunu düşünüyorum. Mümkün olduğu kadar ben evdeyim. Platese devam biliyorsunuz Londra üzerinden, online İspanyolca, yarın İsviçre Ticaret Odasının webinarı var, hayat eve sığabiliyor. Artık bence evdeki zamanı doldurmayı öğrendik diye düşünüyorum. Yada ben öğrendim. Buna göre hayatımı yeniden düzenliyorum. Size de tavsiye ederim. Webinarlar güzel, online eğitimler başarılı, katılın, zamana ayak uydurun derim.

Hepinize iyi geceler diliyorum.

Tugba

11 Mayıs 2020 Pazartesi

Corona Günleri 56. Gün

Corona Günleri 

 

56. Gün

İlginç bir Pazartesi

 Çookkk ilginç bir güne başladık bu sabah sabah çok erken uyandım 6 gibi, biraz sörf yaptım internette, ilaçlarımı içip tekrar uyudum. Bi uyandım saat 11 olmuş, kalktım, balkona geçtim. Biraz Aşk-ı Memnu baktım, Meltem ve Mert uyandı. Onlara kahvaltı hazırlarken ev telefonu çaldı. "Ne alaka" dedim, açtım. Adamın biri,kendini emniyetten bilmem kim, "bu telefon hattının sahibini arıyorum" dedi. Ben de "eşim" dedim. "Adı ne" dedi, "siz bilmiyor musunuz" deyince sinirlendi ve "bakın bu konuşma kayıt altına alınıyor, elinize kağıt kalem alın ve benim adımı ve sicil numaramı yazın kontrol edin" dedi. Bana  gelenler geldi, "beyefendi benim çok işim var, çocuklara kahvaltı hazırlıyorum, uğraşamam deyince" telefonu yüzüme kapadı. Bunu niye yazdım derseniz, hepimizin çevresinde bu tip dolandırıcılık olayı yaşayan var, bugün bana denk gelen ilk değil ama bu sefer ki çok ciddi hatta atarlıydı. Hani boşluğunuza gelse adama kanabileceğiniz şekilde olduğunu ilk defa gördüm, kandırılanlara geçmiş olsun diyorum ama neyle karşılaştıklarını bugün daha iyi anladım. 

 Derken İstanbul'dan iki müşterim aradı, aman dedim harika bir hafta başlangıcı, sipariş aldım, derken internetten sipariş aldım, tam havaya girmişken, o ne!! balkon zangır zangır sallanmaya başladı. Ben koptum, nefes alamadım. Evin etrafına saçılmış ev halkı balkona geldi, hepimiz Kuşadası'na gene uzak bir yerde güçlü bir deprem olduğunu zannettik ama öyle değilmiş. Deprem Kuşadası Merkezli olmuş, aslında 3.6 ama hissettiğimiz 5-5,5 arasıydı.

 Neyse İlkerciğim su verdi hepimize, komşular konuştuk falan derken sakinledik. Ben de işlerimi toparlayıp kendimi ofise attım.

 İşlerimi bitirirken İstanbul'dan beklediğim telefon geldi. Arayan Onkoloğumdu. Raporlarımı incelemiş ve 5 seneyi tamamladığım için artık Tamoksifen almama gerek kalmadığını ancak yıllık kontrollere devam edeceğim haberini verdi. Ben gene koptum. Bu haberi almak için 5 yıldır her akşam o ilacımı ve kan sulandırıcımı içtim ve sabırla bekledim. Troidlerim bu ilaç yüzünden çöktü, kilo aldım, tırnaklarım bozuldu, minik ameliyatlar oldum, gerçekten bıkmıştım. Sabrın sonu selamet ya ben de selamete ulaştım. Allahım sevinçten hala uçuyorum. Duygularımı anlatmak çok güç. Bir daha tekrar falan da olmayacak. Bitti. 

 Sevinç içinde eve döndüm, çocuklarıma sarıldım, İlker’e ve İzo’ya sarıldım, ağladık, güldük. Sakinleşince arkada Meltem, İzo ben oturduk biraz, arada İstanbul'dan Ayçin aradı, tam konuşurken artçı sallantı oldu bu sefer. Yeter yani, bitmedi....

 Son olarak ben hep bir şeylere başlamak, öğrenmek çok severim ya, geçen hafta İzmir Ticaret Odası'nın Temel İspanyolca Kursuna katıldım. Pazartesi ve Çarşamba akşam üzerleri, 48 saat, bugün ilk derse girdim. Çok güzeldi. Öğretmenimiz İzmir Ekonomi Üniversitesi Hocası, 16 kişiyiz her yaştan, çok çok zevkliydi. Hayatımda bir bu eksikti ama 48 saatlik bir kurs, başaracağım.

 Harika bir gün geçirdi diyebilirim. Corona gerzeklerinden konuşmak istemiyorum AVM'lere giden vs. 

 Hepinize iyi geceler...

 Tugba 

 

 


10 Mayıs 2020 Pazar

Corona Günleri 55. Gün




Corona Günleri


55. Gün


Bugün 65 yaş üstü için "4 saat dışarı çıkmalarına"  izin verildi. Bizim Kadıköy'ün nüfusunun yaşlı olduğunu biliyordum da bu kadar bilmiyordum. Gelen resimlerde cadde de sanki normal gün cadde kalabalıklığı olmuş. 

Biraz evvel aldığımız bir habere göre de çoğu evlerine dönmemiş. :))))) İşin şakası tabii ama 2 aya yakındır evdeler, insanı geren ve yoran bir şey. Onlar da haklılar, dört duvar arasında kalmak çok zor hele o yaşta. 

İzo şu an Trendyol' un anneler günü reklamını seyrediyor, yaşlı kadına hediye geliyor, kutuyu silmeden kutuya sarılıyor, İzo da oturduğu yerden "kadın; kutuyu sil ilk önce sarılmadan" diyor. Halimiz tiyatro oldu. 


Biz de bugünü sakin geçirdik. Evde düzenlemeler yaptık, İlker tamiratları vardı, onları yaptı.  Dışarı çıkmadık. Tuğçelere gittik, bahçe keyfi yaptık. Gene Tuğçe'nin resimlerini çektim. Hamile olduğu için profesyonel resim çektiremiyor,  ben gittikçe resim çekiyorum. Eğlenceli oluyor. Beyler ok attılar, akşamı ettik. (Tuğçeler site komşumuz, teknik olarak dışarı çıkmadık) 

Bu arada Kendi fotoğraflarımda artık  gıdım çıkıyor. 50'ye iki kala annem gibi oldum. Onun da tiroidi vardı, hatta anneannemin de vardı, benim de var, şimdi bir de şişti. Çok sevdiğimi söyleyemeyeceğim hele haşimoto hastası olmaktan nefret ediyorum ama yapacak bir şey yok. Son 4 ayda 5 kilo verdim Haşimotoya direnerek, umarım yaz sonuna kadar da 5 kilo daha veririm. Göreceğiz. 

Bence bu normalleşmeye dönüleceği için gene önümüzdeki 2 hafta bence çok önemli olacak. Bakalım sayı artacak mı yoksa aynı oranda kalacak mı? Merak ediyoruz. Ben açıkçası hala endişeliyim. Bu kadar evde kaldık korunduk ama turizm ve avmler canlanacak diye kendimi ve ailemi riske atamam. 55 günden sonra da alıştık bence, sadece markete gidip eve dönmek ve oturmak, evden çalışmak daha faydalı olacaktır. 

Önümüzdeki 2 hafta çok önemli diyerek hepinize iyi geceler diliyorum.

Tugba 

9 Mayıs 2020 Cumartesi

Corona Günleri 54. Gün




Corona Günleri

54. Gün

Bu haftasonu ilk defa bize kısıtlama yoktu. Benim için çok bir şey fark etti mi? bilemedim. Bir ara dışarı çıktık, etraf 34 plakalı araçlar doluydu, çoğu da yazlık bahçe mobilyaları önünde park etmiş, mobilya bakıyorlardı. 

Bu sabah Meltemiko
Migros'taki durum ise geçen haftaya göre çok farklıydı. Gayet sakindi. Rahat rahat alışverişimi yapıp eve döndüm. 

Kendimi ikinci adresime attım; zeytinyağlı yeşil fasulye, zeytinyağlı enginar, fırında mücver üzerine de magnolya tatlı yaptım. Aaa bi de börek harcı hazırladım yarın için, kuş üzümlü ıspanak kavurdum. İzo'da tavuk yapacaktı, onun harcını hazırladı, pişirdi. 

Sonunda bittim. Magnolyalardan komşuma da yaptım, bir nefes aşağı kata indim. Selda demez mi fırında patlıcanlı köfte yaptım diye. Patlıcanı yememek olmazdı, tabii ki oturup yedim. Üzerine de yorgunluk kahvemi içip eve döndüm. Dönerken de Ece Su bana bugün aldıkları papatyayı hediye edince benim anneler günü hediyem gelmiş oldu. 

Yarın Anneler Günü, kimimiz için sevinçli, kimimiz için buruk bir gün olacak. Ben bu tip özel günleri sevmeyen bir insanım, hele annemin vefatından sonra hiççç hoşlanmıyorum

Gene de tüm annelerin "Anneler Gününü" şimdiden kutluyorum.

Hepinize iyi geceler...

Tugba

8 Mayıs 2020 Cuma

Corona Günleri 53. Gün





Corona Günleri


53. Gün


Eveeetttt, bugün de her günü aynı yaşadığımız güne güzel uyandık. Meltem de vakitli kalktı. 


Kuştur Sahili
Birkaç iş görüşmesi ardından yazlık kışlık yapmaya karar verdim. İyi de oldu. Hala vedalaşmam gereken kurumsal kıyafetlerim var ama işte bir türlü vedalaşılmıyor. Tam bitirmedim, yoruldum. Yarın bir daha eleme yapacağım. Aslında Moda Grusu  Amerikalı Tim Gun "bir kıyafeti 2 sene dolabından çıkartmadıysan bir daha asla giymeyeceksin demektir" demişti bir programında. Adam haklı ama işte sanki "onlar dolapta durunca giymesen de iyi hissediyorsun", sıkıntı bu, bunun özüne inmek gerek:)

Bir ara mola verdiğimde nihayet İstanbul'daki onkoloğumu aradım, tabii ki bulamadım ama pazartesiye online randevu aldım. Raporumu mail attım, ultrason ve mamografiyi ister muhtemelen, onları da kargolarım artık ne yapayım. İnşallah ilaçlarımı sonlandırır ama bilemeyiz şimdiden. Bekle Tuğba bekle bakalım...

Gene eşyaları toparlarken bir fotoğraf albümü düştü önüme, içine bir baktım, Londra'daki kaldığım yurtta çektiğim fotolar. Odamı çekmişim, cuma partilerimizi, bir sürü şey ama içlerinde bir tanesi dikkatimi çekti. Ben ankesörlü telefondayım, arka planda Tunç'ta her sene yaptığımız sümenin sayfası asılı, oda oda isimleri de yazmışız, arayan bulunamazsa not alırdık, okuldan gelen herkes ona bir bakar öyle odasına giderdi. Vay be gene olayları yönetmeye devam etmişim 22 odalı katın telefon notları benim Türkiye'deki şirketimin sümen kağıdına yazılıyormuş. Bu arada benim kıyafet fena değil, o zaman beyaz tişört çılgınlığı vardı ama gözlükler feci, aman tanrım...

Toplama işi bitince biraz kestirdim. Saat 18:30 gibi Meltem'i attım arabaya dolaşmaya çıktık. Bugün yürüyüş yapan insanlar çoktu. Maske çok kişide vardı.Şehir iftar öncesi telaşındaydı ama kötü değildi. Pide aldık, 4 TL'ye arabanın tozunu aldırdık ve eve döndük. 

Bu arada Yataş'a uğradık, tam 6 senedir yatağımı değiştirmek istiyorum,  hep başka şeyler araya girdi.Bakalım bu sefer başarılı olabilecek miyim? Göreceğiz....

Bugün de böyle geçti, bitti. Biraz sonra tabloma dönüp biraz iş yapacağım. Hepinize iyi geceler...

Tugba 



7 Mayıs 2020 Perşembe

Corona Günleri 52. Gün




Corona Günleri

52. Gün


Bugünnnn, perşembe, güne tabii ki İngilizlerimle pilates yaparak başladım. Kahvaltı falan derken gene attım kendimi ikinci adresime. Akşamdan bahçeden gelen çileklere şeker döküp bırakmıştım, sabah suyunu salınca içine 4,5 adet karanfil ekleyip pişirdim. Sonuçta harika bir çilek reçeli oldu. Sonunda reçel de yaptım. 

Banyodan sonra saçlarımızı tepeden topladık kızımla
Bugün mutfaktayken artık ellerimin çok fena olduğunu anladım ve vinil eldiven takarak iş yapmaya karar verdim. Bu işin sonu yok. Her gün bir şey pişirmek gerek. Üstüne oje de sürdüm, ojelerim dayansın bari, aaaaa.....

Öğleden sonra Meltem'i yıkadık, saçları çok uzamıştı, yaklaşık 10 cm kestim. Artık bu konuda da uzmanım. Sevgili Kuaförüm Yunus Bey'in verdiği taktikle senelerdir başarılı bir şekilde hatunun saçlarını kesiyorum

Daha sonra duyarlı bir ebeveyn olan ben, Mert'in İstanbul'daki üniversite kursundakilerle, online toplantısına katıldım. Oğlum bu teknolojiden eksik kalamaz, üniversite kursunu online yapacak artı matematik dersi belki eve gelir Ender Hoca belki şimdiki gibi online devam ederiz. 

Bu yeni yaşam şekli demişken, bugün kuzenlerle yazıştık, ortak noktada vardığımız karar:  "Yeni düzenin  kurallarına göre yaşam düzeneği kuracağız, uyanlarla birlikte yaşayacağız, uymayanlardan uzak duracağız." Olay budur, dün düşünmemiştim biliyorsunuz ama bugün daha netleşti bazı şeyler kafamda.  Şimdi "kurallara göre yaşam şeklimi netleştirmek var" sırada, hadi hayırlısı...

Hava bugün rezaletti, hala hırka, üstüne yelekle falan takılıyoruz. Akşam üzeri Kıbrıs'tan Gaye Teyzeyi aradım, Girne de köydelermiş ve O da kazakla oturuyormuş. Bu senenin gerçekten keyfi kaçık, pek yerine gelmeyecek gibi. 

Akşam yemekten sonra da İzocuğumla mahallemizde bir turlayıp hava aldık. Dönüşte balkonumuza İlker'in iki sene sonra taktığı avizenin nasıl güzel olduğuna baktık bahçeden. Normal değiliz sanki.

Her günü aynı olan ama farklı yaşanan bir gün daha bitiyor, hepinize iyi geceler...

Tugba 





6 Mayıs 2020 Çarşamba

Corona Günleri 51. Gün




Corona Günleri

51. Gün


Bugün olanlar oldu millete, 2. evreye geçiş yapıldı ve hooopp herkes kendini dışarı attı. Maske kiminde var kiminde yok, garip bir hal almış durumda hissettim bugünü.

Tamam bu virüsle yaşamaya alışacağız ama eskisi gibi değil, sağlık bakanı da "eskisi gibi olmayacak hiç bir şey" der ama anlayan???? Millet Bodrum'a akın etmiş ki İstanbullular daha gidemiyor bir de gitseler düşünemiyorum.

Bugün gene diğerleriyle aynı olan bir gün yaşadık açıkçası, bize göre aynı, millete biraz farklı. Şu an bir boşlukta kaldım, yeni entegrasyon nasıl olacak? Ben buna nasıl ayak uyduracağım? 51 gündür bunu bi düşünmem gerekirdi ama koşturmaktan düşünemedim. Bir de bu duruma alıştım sanki. Migros'a git, ofise git (ofiste bir ben bir İlker olduğu için), evde otur, zoomdan pilates yap, her gün 6 kişilik yemek pişir, ye, iç, yıka, uyu.... 

Bu sene kesinlikle hiçbir güç beni restauranta götüremez, kuaföre gitmem, bu sayede zaten saçım uzadı, kafeye gidip kahve içmem, dışarıda başkalarının oturduğu sandalyeye, koltuğa oturmam, eee o zaman evden pek çıkmayacağız gibi. Ne yapalım, sağlık önemli, kuzularımla, İlker ile olmak her şeye değer, varsın sosyalleşmeyelim. Ne yapalım...

Siz ne hissediyorsunuz? Nasıl geçirmeyi düşünüyorsunuz 2. evreyi?

Hepinize iyi geceler...

Tugba

5 Mayıs 2020 Salı

Corona Günleri 50. Gün




Corona Günleri

50. Gün


50 gündür elimizden geleni yapıyoruz evde kalmak için ancak dun yapılan açıklamalar sonucunda, 65 yaş üstü 10 mayıs pazar günü 4 saat çıkabilir dendi. Bugün tüm yaşlılar kendilerini dışarı atmışlar, çok güldüm. Adamın biri "64 yaşındayım" der, bir diğeri "aaa bugün değil  miydi" der, hala işin gırgırındaydılar

Oğluşumla geçen günden bir hatıra
11 Mayıs'ta da kuaförler açılacakmış. Tamam da normal zamanda denetlenmeyen kuaförleri bu zamanda kim denetleyecek? 50 gündür başımızın çaresine baktık, devam edebilirdik. Ekonomik olarak çöktükleri için biraz da önceye çekildiler ama ekonomik olarak çökülmesin diye düzgün önlemler alınsaydı bu iş daha kolay atlatılırdı. Bu tabi benim kendi düşüncemdir. Eskiden de inanmıyordum. Bu saatten sonra vefat sayıları, vak'a sayıları bana hiç inandırıcı gelmeyecek.  

Çocukların çıkış günleri, saatleri düzenlenmiş, düzenleyen arkadaş bu çocukların online eğitimleri olduğunu hesaba katmamış, olur böyle şeyler, her şey gibi bu da normal.

Dün ki çocuklarımızın okulları ile ilgili çok güzel dönüşler aldım. Hepinize teşekkür ediyorum. 

Bugün Arıcı Ailesi için diğerleriyle aynıydı. Migren ile uyandığım halde pilatesle başladım, biterken Meltem uyandı. Sonra İlker Arıcı ile Hepsi Burada ve Arctimo siparişlerimizi hazırlamak üzere ofise gittik, kargoya gittik, eve geldik, İlker önce Meltem'i çıkardı, deniz kenarına götürdü, sonra Mert'i havalandırdı. Döndü.

Ben ikinci adresimde akşam yemeğini yaptım ve yedim. Hepimiz iyiyiz, gökyüzünde dolunaya 1 var ama Meltem fena değil, gece değişir mi bilemem.

Hepinize iyi geceler, selamlar...

Tugba

4 Mayıs 2020 Pazartesi

Corona Günleri 49. Gün




Corona Günleri

49. Gün


Caferli Köyünden Kara Ovay'ya bakış ve biz tabii ki
Eveetttt, Meltem'in doğum gününden sonra pek bi duygulandık hepimiz ama bugün toparlandık çok şükür. Hatta gece,  Yasemin Çay'ın kuzeni Ceren'in instagramdaki kardelen_hikayeleri 'de canlı yayına katıldım. 1.5 saat, çok yorgundum ama iyi geldi. Yaşamları paylaşmak çok güzel bence, ben kapalı kutu olmayı sevmiyorum. Hayat paylaştıkça güzel...

Pazartesi sendromu bende pek olmazdı, bugün de olmadı. Zaten evde bunalmıştık. Ofise gidip, biraz üretim yapmak güzeldi. Kargolarımızı hazırlayıp yolladık. 

Gün içinde dostum Melda E. Yalçınkaya'nın eşi Nezir'in Bahçeşehir Üniversitesi'nde webinarı vardı "Dijtalleşmenin iş ve insan üzerindeki etkisi". Diğer Konuşmacı bölüm başkanı Ahmet Aydemir'di. Bir ara şöyle dediğini duyunca sinir sistemim bozuldu. Niye diyeceksiniz?'

Lise son sınıfa gelen bir öğrencinin "illa önündeki 4 sene neyi okumasını seçmesinin erken olduğunu", üstüne de 4 yıl üniversiteyi bitirince "hemen bir işte çalışmasının erken olduğunu, ailesinin çocuğa baskı yapmamasını gerektiğini" söyledi, seveceği bir işi seçebilsin diye!!!!

Niye çıldırdın diyeceksiniz? Bizlerin 30'lu yaşlarımızda ebeveyn olduğumuzu düşünürsek, çocuklarımız bizler 50'li yaşlardayken üniversiteye gidecekler. Zaten 12 yıl zorunlu eğitim için hepimiz "2 yada 3 oda bir salon ev parası harcamışken" üzerine üniversite parası ödeyeceğiz, onlar okurken tüm gereksinmelerini karşılayacağız. Tam "hoh bitti" derken onlar evde oturmayı seçecek, Starbuck's a gidecekler, ayaklarında nike'ları üzerlerinde Les Benjamins tişörtleri, yaşamları aynen devam edecek.

Peki 55 yaşını geçen bir Türk insanını," karun" değilse artık kalan zamanında onca yıl kazandığı paraları kendi harcaması daha doğru değil mi? Zaten emekli olduğumuzda bir gelir azalması oluyor. İşte birikimle şunla bunla devam ediyorsun. 40'lı yaşlarda kazandıklarını kazanmıyorsun.

Tabii ki aman "çocukları atalım başlarının çaresine baksınlar" istemiyorum ama Üniversite Hocaları da böyle formatlamasın. Servet harcadığımız çocuklar "artık bir işe girsinler ve mümkünse arada sırada bize de bi hayırları olsun ekonomik olarak."

Kafanızı şişirdim ama eminim bir çoğunuz aynı ikilem desinizdir. Çocuklar bizi çok kullanıyor, iki arada bir deredeyiz. Para kazansınlar, bir kere de bizi bir tatile göndersinler, taksitleri onlar ödesin. Olmaz mı? Olur...

Hepinize iyi geceler diliyorum.

Tugba

3 Mayıs 2020 Pazar

Corona Günleri 48. Gün




Corona Günleri 

48. Gün


Bugün günlerden Meltem


Bir bana deseydi ki "kızının 18. yaş gününü karantinada kutlayacaksın", gülmekten ölürdüm. Hadi canım derdim. 

Bugün olan oldu ve biz sokağa çıkma kısıtlamasının altında, karantinada doğum günü yaptık, üstüne bir de misafirlerimizi zoom aracılığı ile ağırladık. Şaka gibi, İstanbul'dan, Kuşadası'ndan, İngiltere'den, İsviçre'den, inanılır gibi değil. Almanya'dan ve Kuveyt'ten de kaçırmışlar, Polonya'yı da ben atlamışım, çok feci kendimiz berbat hissediyorum,  bir de zoom'a yabancı olanlar bağlanamadı ama bugün anladık ki zoom ve benzeri sistemler onlarca kişiyi bir araya getirebiliyor. Tabii Marisa "aman alışmayalım, alıştırılmaya çalışılıyor, alışkanlık yapmasın" dedi. Bence de alışkanlık yapmasın. 

Ben aslında instagramdan canlı yayın yaparım diye düşünmüştüm ama sabah aklımıza zoom geldi, İlker hemen ayarladı ve çağırabildiklerimizi çağırdık. Zoom gibi bir şeye yabancı olduğumuz için anca bu sabah akıl edebildik
https://youtu.be/42OLSFPukOE  buradan izleyebilirsiniz.

Sizler ve güzel mesajlarınızı almak beni çok duygulandırdı bugün, yazımı yazıyorum ama kafam gidik. 18 yıl, bize bambaşka şeyler öğretti. Meltem ve Mert'e sahip olmak bizim için ayrıcalık oldu. Meltem'in özel durumundan dolayı Mert bizim için ayrı bir yerdeydi. Bir çocuğunuz "anne diye gelip sarılıyor", bir çocuğunuz yanınıza geliyor, kolları güçlü olmadığı için sarılamıyor, dudaklarını büzüp öpmesini bilmediği için sadece "dudaklarını yanağınıza değdiriyor ve gözlerinizin içine bakıyor". Çokkk karmaşık hisler çokkk... Bana "anne" demesini hala bekliyorum. 

Mert'e ne aldıysam Meltem'e de onu aldım. Mert'ten gençlik modasını takip ettim hep, nike ayakkabı giyiyorsa Meltem'e de nike aldım. Kıyafetleri hep en güzel yerlerden aldım hatta bu sabah ne giysin diye düşünürken, Berrak veya Duygu ya da Damla ne giyerdi doğum gününde diye düşündüm sonra dar kot üzerine krop tişört ve bol sweetshirt giydirdim. Çünkü kızlar onu giyiyor. 

Sizlerin çoğunuzun bize hep faydası, desteği olmuştur iyi zamanlarımızda kötü zamanlarımızda, hepinize tekrar teşekkür ediyoruz. Sizleri seviyoruz.

İyi akşamlar

Tugba

2 Mayıs 2020 Cumartesi

Corona Günleri 47. Gün 18'e 1 var...





Corona Günleri 

47. Gün

18'e 1 var...


Eveetttt, sanki gelmesine çookkk var dediğimiz güne bir kaldı ve yarın Meltem 18 yaşında olacak. 2 Mayıs akşamı Elçin beni aradı ve hastanede doğuma gireceğini söyledi, o zamanlarda sosyal medya falan yok, kibarlık var, gece 11'e kadar bi haber gelmedi, daha sonrasında da aramaya çekindik, rahatsız etmeye gerek yok diye. Sabah Elçin beni aradı ve Eren'i gece sezaryan ile doğurduğunu söyledi. Tabii mutluluktan uçtuk. 

Öğleden sonra da biz International Hospital'e gittik, kontrol için, o güne kadar her şey yolunda normal doğumu bekleyelim diyen doktorumuz acil sezaryana alması gerektiğini, bebeğin suyunun azaldığını söyleyince, bize de bir şok oldu. Hiç unutmam, ameliyathaneye ağlayarak gitmiştim. Öyle bir duygu ki, daha önce planlasan, o gün doğuracaksın, biliyorsun, hazırsın ama biran da karar alınınca hiç hazır değildim. Kızımı tam 40 hafta taşımışım artık dünyaya gelmesi gerek, benden ayrılması gerekiyordu. 

Şimdi düşününce "ayrılmasını istemediğim için" belki kaderi hep bana muhtaç olarak çizildi, kim bilir...

Bu sabah aklıma 1 yaş doğum günü geldi Prensesimin. İnsanın ailesi, bazen insanı çok zorlayabiliyor. Sizi çok düşündüklerini söyledikleri halde sadece kendilerini düşünüyorlar. 18 sene sonra ne kadar fazla verici imişim inanamıyorum. 


Meltem 22 günlük uyuyor, saçlar diken diken
O gün için 3 adet pasta siparişi verdim Divan'ın Sütlüce'deki fabrikasına, müşterimiz olduğu için hepsi ayrı ayrı şekilli yapıldı ve en son evde yapacağımızı da 1 sayısı şeklinde yaptırmıştım. O zamanlar böyle şeyler yoktu. Ben severim bilirsiniz değişik olmayı. 

Sabah ilk olarak babamın Ataköy'deki evine gittik Meltem, İlker ve ben, orada ilk pastamızı kestikten sonra Çamlıca'ya İlker'lere gittik. İkinci pastamızı onlarda kestik. Son olarak da akşam üzeri bizim evde annem, Banu ve arkadaşlarımızla 3. pastamızı kestik. Bir günde Ataköy, Çamlıca, Fenerbahçe, cumartesi trafiğinde müthiş bir maraton. Kızım zavallı, 3'üne de farklı elbise giyerek bizlere eşlik etti ve günü bitirdik. Gün sonu bende kayıt yok, hatırlamıyorum. Niye acaba??

Şimdiki zamanda olsa özel bir yerde 20-30 kişilik bir yaş partisi yapardık, gelen gelir, gelmek istemeyen gelmezdi, Ailen de olsa herkesin ayağına gidip tek tek mutlu etmek zorunda kalmazdık. O gün kızım ve eşimle ben mutlu edilmek isterdim açıkçası. 

18 yıl olmuş, neyin hesabındasın derseniz, kafayı zorlayan yada yara bırakan şeyler unutulmuyor, kim ne derse desin...

Yarın saat 14:00'de yani Meltemîn doğduğu saatte doğum gününü kutlayacağız. İnstagramdan canlı yayın yapacağım ama zoom olayını çözersem sizlere daha önceden haber vereceğim. 

Hepinize iyi geceler

Tugba

Drupa

 Drupa... 16 Yıl Matbaacılar için Drupa Fuarı ayrı bir anlam taşımaktadır. Babam, 1976 yılından itibaren 2016'ya kadar hepsini ziyaret e...