salgın etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
salgın etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

21 Kasım 2020 Cumartesi

Gene döndük başa galiba

 


Herkese Merhaba,

Gene başa döndük galiba... Karantina Gecesi 1


Bu sefer tek fark Mart ayındaki gibi virüs hakkında hiçbir şey bilmezken şimdi çok şey biliyoruz. insanoğlu çok ilginç bir varlık. Bile bile lades yapmayı çok seviyor. Yaz aylarında ekim sonu, kasım ayında tekrar sayılar yükselecek dendiği halde buna göre hiçbir önlem almadı. Tatiller yapıldı, okullar açıldı, iş yerlerinde gene ful time işe dönüldü ve yavaş yavaş sayılar artmaya başladı. Okullar sınıf sınıf  kapatıp önlem almaya çalıştılar, iş yerleri sadece hastalananı eve gönderdi, derken iş çığırından çıkmaya başlayınca da ipin ucu kaçtı. 

Şimdi, garip karantina saatleri, zavallı gençler ve yaşlılar, zavallı iş yerinde hastalık olduğu halde işe gidenler, 3. kez covid olan sağlık personeli... Ülkemizin bu uykudan uyanması gerek... İyi yönetilmiyoruz, hortlayan enflasyon, çocukça işler ile 90 milyon insan hayatta kalmaya çalışıyor. 80 milyon değiliz...

Olan biz kadınlara oldu. Niye mi? İşe gidenlere evde kalan çocuklar kabus oldu. Herkesin evinde anneanne dede yok, bakıcı tutabilen sayılı, çok üzücü bir durumda çalışan kadınlarımız. 

Evde kalanlar, online eğitim için çocukların peşinde koşan anneler, tüm ev halkı dışarı çıkmadığı için sabah, öğle, akşam yemek yapanlar. Enflasyon olmuş %60 falan diye düşünüyorum, market sepeti nerdeyse iki katına çıktı ama hadi %60 diyeyim. Ev kadınları da ayrı bir dram içindeler. 

Ben şahsen yemek işine takmış durumdayım. 5 kişi olunca, o, onu yemez, bu, bunu yemez, oynatmaya az kaldı ayyyyyy!!!!!!

Tabii bizde bir de üniversiteye hazırlanan ergen Mert var. Okulumuz bir tek Mert okula gitmediği için online eğitim sağlamadı. Oh olsun bu haftadan itibaren online eğitime geçtiler, tam bir rezillikti. Özel okula boşuna para veriyoruz dedik, devlete alalım istedik, devlet liselerinin başında ilahiyat mezunu yöneticiler, hem özel okuldan olduğumuz için almadılar hem de tam biat, "alışacaksınız bu duruma, Allahın işi, önleminizi alıp okula devam edeceksiniz" demez mi? Ben 2 gün kendime gelemedim. Nasıl bir zihniyet, nefret ettim gerçekten, nefret...

Zor günler bizi bekliyor, bu umarsız insanlar ve yöneticilerin nasıl kendine geleceğini bilmiyorum ama ben gene yazmaya başladım. Bakalım bu maratonu ne kadar devam ettireceğim? Hedef 40 gün kalan yılbaşı. 

Hepinize iyi geceler...

Tugba


26 Eylül 2020 Cumartesi

Sonbahar Geldiiiiii.....Ama hava hala sıcak....

 


Bu akşam üzeri Kuşadası Körfezi Sahili

Sonbahar geldi...

Eveettt, bugün 26 Eylül, düne kadar hava yazdı, millet denize giriyordu, hatta bende bugün için Meltem'i denize götürelim diye düşünmüştüm ama dün gece başlayan fırtına bugün kendini sonbahar olarak bize gösterdi, hava sıcak ama sevimsiz, üzerine öğleden sonra da Söke'de çıkan ve hala fırtınadan söndürülemeyen yangın eklenince keyfimiz çok kaçtı. Dilek yarımadasının Söke tarafı yanıyor cayır cayır, bizim tarafa geçerse Milli Parkı kaybederiz, umarım olmaz. Yüreyim pırpır ediyor şu anda, durum çok vahim. 

Son yazımda yazın bitmesine bir ay kaldı demiştim ama mevsimler kaydığı için 2 ay hop diye geçti. Levent'i hastaneden çıkardık pardon çıkarıldı ve şimdi bakım evinde, daha iyi olması için büyük bir özveri ile bakılıyor. Neden bakımevi derseniz, hastanede bakılması gereken hastamız, sağlık sistemimiz yeterli olmadığı ve tekrar bastıran salgından dolayı bir gün içinde taburcu edilince  bu yol en uygun olandı. 

Ben de 1 aydır rahatsızım, her hafta covit oldum diye hastaneye gidip tahlil yaptırıyorum ama yok olmadım daha ama antibiyotikler, devam eden ateş, pazartesi son tekikler çıkacak ona göre yeni tedavim belli olur. Tabii biz de yok yok, 3 hafta önce de İzocuğum varis ameliyatı oldu. Neyse ki iyileşti. 

Meltem ve İlker bu arada cool takılıyorlar allahtan. Kendi hallerinde yuvarlanıp gidiyorlar. 

Online eğitimi merak edenler, buna yarın değinmek istiyorum. 

2020 bizi çok yıprattı, hala kışın yazdığım gibi evrilemedik, bir direnç içindeyiz, artık herşey değişiyor, mesela banknotları  elle tutmak bile çok tehlikeli ama biz hala parayı görelim, hissedelim derdi içindeyiz. 

Sizce yeni düzene kimler hazır? Yada kendinizi nerede görüyorsunuz? Ne kadar değişime ayak uydurabiliyorsunuz? 

Yarın bunlara değineceğim. Korona günleri serim gibi bir seri tuttururum gibi geliyor. Korona Günleri yazılarımı çok sevdiniz, harika geri bildirimler aldım. Çok teşekkür ederim. Madem sonbahara girdik, gelsin yeni yazılar o zaman.

Hepinize iyi geceler

Tugba




 

6 Nisan 2020 Pazartesi

Corana Günleri 21. Gün




Corana Günleri

21. Gün


Bugün  haftaya çok eğlenceli başladım, sabah Kanal D'de Aşk-ı Memnu dizisi yeniden başladı. Ne alaka derseniz, o dizinin konusu ve içindeki ilişkiler bana göre değil ama daha ilk bölümde Bihter'in giydiği gri fırfırlı buluz efsaneydi, o dizideki Bihter ve Firdevs'in giydikleri zamansız kıyafetlerdi, 12 sene sonra bile hemen alıp giymek istediğiniz bir şey. O yüzden ilk bölümü seyrettikten sonra hemen PTT (Pijama, terlik ve telefon: bu açıklamayı yaptım çünkü ikinci T artık telefon Tv değil) modundan çıktım, dolabımda duran normalde işe giderken giydiğim kıyafetlerimi giydim, şıkırtılı küpelerimi taktım, sabah kahvemi içtim, kendi kendimi mutlu ettim. Mert "anne seni bugün iyi görmüyorum" dediyse de ben aldırış etmedim o halimle de Migros'a gittim, haftalık alışverişimi yapıp döndüm. 

Bu sabah sosyal medyamı açtım ve Polonya'da yaşayan Savaş "artık bizden de bahsetsen iyi olur" dedi, Amerika'da yaşayan Nuray "yazılarına devam et, bizlere iyi geliyorsun" dedi, hal böyle olunca bende bugün sizlerden bahsetmek istiyorum:

21 gündür yazıyorum ve bu yazıların "salgın yaşayan bir aile" olarak bize hatıra kalmasını istiyorum. Tabii inşallah yakalanmadan atlatırız. Ayrıca her akşam konuları toparlayıp yazmak, günü sonlandırmak için iyi geliyor. 

Polonyalı Savaş ve Ailesi 2 sene önce taşındılar bizi buralarda bırakıp, ayrılınca çok üzüldük ama ilk İstanbul'u terk eden bizdik, onlar bizden sonra göçtüler. Savaş bizim karantinada evde kalmamızı sağlayan itici gücümüz, ben yada İlker fazla çıkarsak hemen oralardan "yeter oturun oturduğunuz yerde" deyip bir tekmil yolluyor. Ayrıca gün içinde bunu saydım, bizim Arıcıs&Seçkiners grubumuza 7 ila 10 adet video ve onların yanında da "dikkatli olun, çıkmayın, kendinize gelin" gibi mesajlar yollayarak bizi kontrol ediyor. Şikayetçi miyiz tabii ki hayır. Bize güç veriyorlar, çok bunaldığımızda kendimize gelmemizi sağlıyorlar, Seçkiners'lere çok teşekkürler. 

Bizim nesil, bizden önceki nesil ve annelerimiz sosyal medyaya sonradan adapte olan bir nesiliz, çocuklarımız bununla doğdu. Bu nesiller inanılmazı başarıyorlar ve genç nesil "siz ne anlarsınız" falan diyor ya yok öyle bir şey,  beni takip edenlerin arasında annemin en yakın arkadaşları var ve hepsi de sosyal medyayı çok iyi kullanıyorlar, Başta Melek Teyze, Amerika'dan Nilgün Teyze, Atacan Teyze, Bilun TeyzeMine Teyze, ilk günden beri sıkı takipteler ve moralimin iyi olmadığı günlerde hemen yazıları ile bana güç veriyorlar. Çok teşekkür ediyorum onlara...

Bir de kendi akranlarım var, onların da desteği ayrı oluyor. Bazen güldürüyorlar beni bazen düşündürüyorlar, ama sevdiklerinle, seni anlayanlarla hayatı paylaşmak bana iyi geliyor. Hepinizin ismini yazamıyorum ama hepinize teşekkür ediyorum.  

Nazara inanmıyorum, umurumda bile değil, hayat sevinçleri ve hüzünleri paylaştıkça yaşanabilir halde tutuyor kendini, hep mutlu da olamazsınız hep hüzünlü de, ikisi de kararında olmalı ve gerçek dostlar ikisini de ayırt etmeli ve birbirine destek vermeli diye düşünüyorum. 

İlker'in kadim dostu Özcan'la her gün konuşur olduk, fark ettik ki çocuklardan önce her gün beraber bir şeyler yapardık, gülmekten koltuktan düşerdik, hiçbir şey için fazla düşünmezdik, olursa olur olmazsa olmazdı, ne zaman ki çocuklarımız oldu, hayat şartları  çok değişmeye başladı, işe gitmek, para kazanmak, kazandıklarınla çocuklar için iyi bir özel okul, iyi bir çevre sağlamak için deli gibi çırpınmaya başlayınca, kendimizi unuttuğumuzu şimdi farkına vardık. Artık eskisi gibi içten, koltuktan düşecek kadar gülemiyoruz. Üzerimizde o kadar yük var ki gülerken bile beynimiz onları hiç unutturmuyor ve neşemizi sınırlandırıyor. Özcan ve  Rukiye ile artık dilediğimiz gibi tekrardan görüşmeye, dilediğimiz zaman görüşmeye, kahkaha atmaya karar verdik. Kendimize yeniden şans veriyoruz tekrardan. 

Tabii benim minik kuzularımı unutmamam gerek, Selen ve Sinan, her gün Corona Günlerini okuyorlar, bana çizdiği resmi bile yolladı Selen, Sinan Casa de Papel'in meşhur müziği Çav Bella konseri verdi. Hayat dediğim gibi paylaştıkça güzel. Hatta yazıma ara verip canlı telefonla bağlandım Banu'lara, Selen'imi gördüm mutlu oldum. 

Bu akşam benden bu kadar, hepinize iyi geceler...


Tugba

4 Nisan 2020 Cumartesi

Corona Günleri 19. Gün



Corona Günleri

19. Gün


Corona Günleri giderek sevimsizleşmeye başladı, geç kalk, bir şeyler atıştır, kahve iç, yemek yap, telefonla görüş, sonra yaptığın tüm yemekler yensin bitsin, çay iç, tatlı ye, Netflix seyret yat. 

Tabii ki bulunduğumuz duruma şükrediyorum, çok kötü durumda olanlar var ama elimde de değil, biz de insanız. Mesela Mert gece gündüz kavramını kaybetti ve bizi hiç dinlemiyor, "yapacak bir şey yok karışmayın" diyor. Haksız mı? Haklı... Ne diyeyim çocuğa, dersler okul gibi olmuyor, okul başka evde olmak başka, ha yeni düzen diyeceksiniz ama bu çocuklar bu düzende yetişmedi ki, şimdi onları bu düzene pat diye alıştırmak kolay olsun, hele bi de ucunda gerçek sınav olmayınca, kimin umurunda, ne gerek var? Okul konusunda oynatmaya az kaldı. Ben şahsi olarak kalben üzülüyorum eğitimin ne hale geldiğini görmeye ve çocukların en değerli zamanlarının bu şekilde uçup gitmesine....

Tabii bu salgına kim neden oldu dersek her şekilde insanoğlu neden oldu. Elimizdeki güzelliklere sahip çıkamadık, Hırslarımız her şeyin önüne geçti. Yaşamın ne kadar güzel bir şey olduğunu unuttuk ve yok o parayı kazanmalıyım, yok o elbiseyi almalıyım, ozon tabakasını delsek ne yazar, del gitsin. Globalleşme adına,  büyük balık küçük balığı zevkle ve hunharca yedi.  

Hepimiz sorumluyuz bu salgından, hep kendimizi düşündük ve hep aman bana bir şey olmaz diye kendimizi kandırdık ama oldu işte, şimdi evden dışarı çıksak nasıl nereden bu salgını kapacağımızı bile bilemez halde aciz aciz oturuyoruz.

2020'de böyle giderse milyonlar işsiz kalacak, evsiz kalacak, bayram kutlayamayacağız, yaz gelecek ve denize giremeyeceğiz, şu an gerçekten salgın dışında bir hastalığımız olsa gideceğimiz hastanemiz yok, arkadaşım doğum yapacak 3 ay sonra, nerede nasıl yapacak bilemiyor, hastaneye gidip onu ziyaret edemeyeceğiz, neşesini paylaşamayacağız. Sevdiklerimize bir sarılıp hasret gideremeyeceğiz, annemin yada yitirdiklerimizin  mezarını bile ziyaret edemez hale geldik. Elimizden sahip olduğumuz her şey gitti, başta da özgürlüğümüz....

İçinizi sıktım bu gece ama her gün harika olmuyor, bu gerçeklerde önümüzde ve bununla başa çıkmamız gerekiyor ama nasıl olacak onu bilmiyoruz. Kısa zamanda doğru yolu bulup hepimiz daha merhametli, hakkaniyetli, empati kurabilen bireyler olabiliriz. Şimdi gene bir komplo teorisi geldi aklıma: Ocak ve şubat ayında Coca Cola reklamı empati üzerine kurulmuştu, acaba başımıza gelecekleri biliyorlardı önceden mesajı yolladılar bize,  şimdi mi farkına varacaktık???? 
Ah Hollywood vah Hollywood, her şeyi bize önceden gösterdiğin için hemen bir senaryo yazabiliyoruz. Acaba ne kadar gerçek???  Ayyy içime daral geldi. 

Bugün bir yemek yaptım bir yemek, 24 senelik evliliğimde 3 haftada üst üste bu kadar yemek yapmamıştım. Mutfağın intikamı galiba bana !!!!

Hepinize iyi geceler, tatlı rüyalar...

Tugba

Drupa

 Drupa... 16 Yıl Matbaacılar için Drupa Fuarı ayrı bir anlam taşımaktadır. Babam, 1976 yılından itibaren 2016'ya kadar hepsini ziyaret e...