kuşadalı olmak etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
kuşadalı olmak etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

19 Mart 2020 Perşembe

Corona Günleri, 3. Gün

Corona Günleri

3. Gün

Dün geç kalkalım, günü kısa yaşayalım derken bu sabah içimizde  en geç Meltem 9:30'da kalktı. Kahvaltı, kahve derken Meltem'i yıkadık, belki uyur biraz dedik ama nerdeeee. 

Meltem'in yeşil reçete ilacını eczaneye ısmarladım, lenslerim gelmiş, bir de aklım kuafördeki saç boyalarımdaydı, Çocuklara "hemen giyinin çıkalım" dedim ve çıktık. 

Kuşadası sakin, merkezde yol güzergahları değişecek, onların yol çalışmaları yapılıyordu. Marina AVM 'nin tamamı neredeyse kapalıydı, Mert hemen lensleri alıp geldi. 

Şeftali Çiçeği
Meltemiko















Oradan aracımıza mazot Söke'de arkadaşımızdan alıyoruz,  bu aslında Meltem'in rutinlerinden biri, arabada yolculuk çok hoşuna gidiyor, biz de o bahane ile hem mazot hem Meltem'in kahvesini aynı anda halletmiş oluyoruz. Tabii bu sefer Kahve olmadı, Meltem delirdi. Böğürdü durdu yol boyunca... Kuaför ve ilaç işlerini halledip eve döndük. Ay pardon dönüşte sahilden döndük ve Şeftali Bahçelerinde ağaçlar pespembe çiçekler açmaya başladılar, hoop biz de hemen önünden durup resim çektik. 


Bu yemek işi çok sıkıcı olmaya başladı, bugün stok makarnalardan yaptık yedik. Domatesli :(
Akşam da İzocuğum ponçik dediğimiz hamur toplarından fırında yaptı, çay demledik, herkes içine istediğini koyup yedi. Ben her gün ful yemek yapamam, çok yorucu, aaaaaa , fenalık geldi.

Virüsü bekliyoruz, bekliyoruz. Bakalım başımıza neler gelecek. Bugün dün İlker'in attığı fıkrayı paylaşmak istiyorum. Durumumuz çok iyi anlatmış:


Tanrı ve melekleri sohbet ediyorlarken kapı birden açılır, telaşlı bir şekilde meleklerden biri içeri girer. "yüce tanrım, çinde ölümcül bir virüs salgını başladı" der. Tanrı hiç oralı olmaz. ertesi gün aynı melek yine telaşlı bir şekilde; "yüce tanrım, virüs İtalya'ya sıçradı" der. Tanrı yine, hiç oralı olmaz. Ertesi gün melek yine; "yüce tanrım, fransızlar'da da salgın başladı" der. Tanrı yine tepkisiz. Her gün bir iki ülkede daha salgın başlıyor, iranlılar, amerikalılar, ispanyollar... Hiç bir ülkede salgının yayılmasına Tanrı tepki göstermiyor. Bir hafta sonra, melek günlük brifingin sonlarında "bir de Tanrım, Türklerde de salgın görüldü" diye bir not düşer. Tanrı bir anda panik halinde yerinden fırlar, bu şimdi mi söylenir, koşun" der. Melekler şaşkınlıkla sorarlar; "hiç bir ülkede salgına karışmadınız, niye Türkiye'ye yayılmasına müdahale edeceksiniz?" Tanrı yanıtlar: "onlar her işlerini bana bırakırlar".



Herkese iyi geceler...


Tugba

2 Kasım 2019 Cumartesi

Güneşli bir hafta sonundan merhaba,




Güneşli bir hafta sonundan merhaba,

3 aydır hiç yazı yazacak zamanım olmadı ama bugün, bu yılın bitmesine 2 ay kaldığını fark ettim ve yazmalıyım dedim. 

Güzel bir yaz geçirdik sevdiklerimizle beraber ancak yaz sonu Kayın validem Türkan Sultan'ın sağlığının kötüleşmesiyle tüm neşemiz kaçtı. Kuşadası - İstanbul arası mekik dokuduktan sonra 10 Ekim sabahı O'nu kaybettik. Annemden sonra bana çok ağır geldi açıkçası, hayatımın 23 yılında her zaman yanımda olan O  güçlü insan artık yoktu. Ne şanslıyım ki hem annem hem kayın validem benzer özelliklere sahiplerdi; kafasına koyduğunu en iyi şekilde yapan, becerikli, hırslı, sevecen, çok iyi insanlardı ikisi de, ha içinizden hiç mi seni sinir eden yanları olmamıştır diye düşünenler olabilir evet olmuştur ama o kadar az ki hatırlamıyorum bile.Nur içinde uyusunlar Güçlü Kadınlarım...

Frankfurt ve en sevdiğim gül rengi
Arıcı Ailesi  ise Mert ve Meltem'in okullarının başlamasıyla kış sezonuna girdi. Mert her gün bir vızıltı ile okula gidip geliyor, bazen nasıl ben bu çocuğu bu kadar doyumsuz, hiçbir şeyden mutlu olmayan, kapitalizmin esiri bir hale getirdim anlayamıyorum ama acı çekiyorum, bu yetmediği gibi  bizim yaşta çocukları olan arkadaşlarımdan da hep aynı şikayetleri duymak beni açıkçası üzüyor. Hem bize yazık hem çocuklarımıza... Büyüklerimiz ne derdi? Benim yaşıma gelince anlayacaksın ama geç olabilir....Neyse derin konular...

Meltemiko iyi ama İstanbul'a gitmekten pek mutlu olmadı, artık Kuşadası O'na daha iyi geliyor. Buranın havası, suyu daha mutlu ediyor O'nu. Yeni hafif bir tekerlekli sandalye aldık artık daha rahat etrafı gezmeye devam edeceğiz. Bu arada kendime Türkiye Karayolları Haritası aldım, oradan yakın çevre gezilecek yerleri bulup gezeceğim. Daha sonra sizlerle paylaşırım.

İlker Arıcı, daha iyi olmaya çalışıyor, tabii ki anne baba kaybı ağır, hemen iyi olmak zor ama güçlüdür Arıcı, iyi olacak.

Ben, ben, ben.... 

1 yıl işlerime çok ağırlık verememiştim, ağırdan alıyordum ancak gene bir Frankfurt Book Fair geldi ve bu sene çok daha başarılı bir fuara imza attım. Yeni bağlantılar sağladım. Bana bi gaz geldi, şimdi Ağustos sonunda kiraladığım ofisimde hem Yurtdışı pazarında matbaa işlerime devam ediyorum hem de 5 sene önce kurduğum Partifikirleri.com sayfamın yapısını değiştirerek yeni bir konsepte geçmek için hazırlıklarımıı sürdürmekteyim. 

Bu arada Kuşadası'nda olmaktan hala çok mutluyum. Bizim mahalleye doğalgazda geldi. Sanki bizden sonra biraz buralar göç aldı ama ne yapalım yer güzel. Yaşamak rahat, havası temiz ve insanın sabahları mutlu uyanıp yataktan çıktığı bir yer. 
Egeli deyimiyle "seviyom ben burayı".

Hepinize sevgiler diliyorum.

Tugba

26 Temmuz 2019 Cuma

Dilek Yarımadası / Milli Park




Dilek Yarımadası / Milli Park

Bugün hava çok sıcaktı ve artık sitemizin havuzu çok kalabalık olduğu için kendimizi deniz kenarına atalım dedik ama malum Kuşadası Denizinde öğleden sonra imbat patladığı için çok dalgalı, Davutlar sahiline gittik ama bizi hiç açmadı. Bende yola devam ettim ve en son 2006 yılında gittiğim Milli Parka'a vardık. İlk koy aslında çok güzeldir ama ne denizde ne kumda duracak yer yoktu devam ettik ve kendimizi Kalamaki koyuna attık. Bu koy çok taşlı ve hemen derinleştiği için daha az kalabalıktı. Arabamızı sahilde ağaçların altına park ettikten sonra hemen denize attık kendimizi. Su ılıktı ama insanı serinleten bir ılıklık, Meltem suyun sıcaklığına bayıldı. Taşları aşarak denizin ilerilerine gitmek zor olsa da ayağımızdaki deniz ayakkabıları sayesinde rahatlıklar yüzebildik. Meltem kıyıda mest oldu. Oturduğu yerde üzerine gelen minik dalgalarla eğlendi. 

Biz küçükken çok gelirdik Milli Park'a, Davutlar denizi özellikle Temmuz ayında öğleden sonraları feci olduğu için kahvaltımızı eder, yiyecek nevalemizi hazırlar giderdik. Genellikle kum olan koyda denize girerdik hatta deniz yataklarımızı da arabanın tepesine bağlar bütün bi günü onların üzerinde geçirirdik. 

Milli Park'ın en kötü yanı o zamanlar hiç tesis olmaması ve derme çatma tuvaletlerinde içler acısı olmasıydı. Bugün tuvaletlere uzaktık bakamadım ama 1987'den 2006'ya kadar tek bir çivi çakılmamıştı. Şimdi bir takım yenilikler yaptıkları gözüküyordu ama bizim milletimizin bunları koruyacak kapasitesi kalmadığı için pek emin değilim. Bugün deniz kenarında tahtadan yapılmış deniz yataklarını suya sokup binen insanlara hayretle baktım. Hala yediğinin çöpünü de oracıkta bırakanlar vardı. Allahtan bir yaban domuzu ailesi geldi de kalan artık yemekleri yediler ve gittiler.

Yol kenarlarına çok hoş seyir terasları yapılmış, resim çekmek ve manzarayı seyretmek harika oluyordur. 

Arılar çok meşhurdur Milli Park'ta ama işin püf noktasını bilirseniz sizi rahatsız etmezler. Bu püf noktası da etli yiyeceklerden kaçınmaktır. Direkt yediğiniz ete gelirler ve muhakkak ta sokarlar. Beni hayatımda 3 defa arı soktu üçü de Milli Park'ta :) Annem gene bir şeyler yapmıştır salamlı falan muhakkak :)

Sizlerle güzel bi Kuşadası günü paylaştım, sağlıcakla kalın...

Tuğba

21 Mayıs 2019 Salı

Kuşadası'nda Yaşam Nasıl?

Kuşadası'nda Yaşam Nasıl?

Buralarda yaşam gayet iyi ve sağlıklı, havalar ne kadar kendini tam bulamasa da bol oksijen, denizin kenarında yürüyüşle birlikte alınan iyot, arada güneş, bizi mutlu ediyor. 

Kuşadası hareketlendi, kapalı dükkanlar açıldı, herkes kendine bi çeki düzen verdi, artık neredeyse her gün gemi geliyor. Seneye daha da büyük gemiler gelecekmiş, bekliyoruz.

Pink Martini Konserinden
Konser mevsimini geçen hafta açtık. İzmir'e Pink Martini Konserine gittik. Canlı müzik, samimi ortam harikaydı. Temmuz ve Ağustos ayında da Kuşadası'nda güzel konserler olacak, bu da beni mutlu etti. 

Bugün kardeşimle konuştum, bir damacana suyun İstanbul'da 15.-TL olduğunu öğrenince burada en azından %50 daha ucuz yaşıyoruz. Meyve sebze hala ucuz, şimdi yaz gelmek üzere her şey daha taze, en azından tarladan evinize geliyor ama tohumları nereden almışlar, nasıl ilaçlanmış diye konuları düşününce bundan sonra kirlenmemiş, genetiği ile oynanmamış besin bulmak imkansız olduğunun farkına varıp, bunu beyninizin uzak noktalarına gömüyorsunuz yoksa delirmek gerekiyor. 

Okullar birkaç hafta içinde sona erecek bu da biz anneler için hem iyi hem kötü :) Başta erken kalmamak, servise yetiştin kaçırdın muhabbetlerinden kurtulmak iyi ama daha sonra çocukların sınırları zorlamaya başlamasıyla "artık okullar açılsın herkes programını bilsin"


yakınmalarını duyar gibiyim. Neyse ki gene değişen eğitim sistemimizle 7 eylülde çocuklar okula dönecek. Biz de şimdiden yazı nasıl geçireceğiz onu planlamakla meşgulüz. Bu da insana motivasyon veriyor. Hem onlara hem kendimize programlar umutlandırıyor. 

Sabah Kahvem vazgeçilmezim
Ali Mert bu sene Sabancı Üniversitesi'nin yaz okuluna gidecek, tam 2 hafta, İstanbul'daki arkadaşları ile beraber gideceği için çok mutlu ama bakalım sonunda ne hissedecek. Bazen insanın çocuk olası geliyor ama çocuklarımız bu güzellikleri çok doğal ve sıradan karşıladıkları için bize garip bakıp küçümsüyorlar. Bizim mantığımıza göre çok şanslılar ama onların mantığına göre bize 40 yaşına geldiklerinde "çok teşekkür ederim beni yaz okuluna gönder miştin" diyeceklerini pek sanmıyorum.

Kızım havuzun açılmasını ve havaların düzelmesini bekliyor.  Bu sene mini buzul çağına girilecek dendiğinde pek anlam verememiştim ama mayıs sonuna geldiğimizde hala havaların kendini bulamaması sanki bu tezi doğruluyor. Dünyanın dengesi bozulduuuuu. 

Ben tabii ki Bodrum yapmadan duramam, Temmuz ve Ağustos ayında güzel vakitler geçireceğime eminim. Ben sıcak hava, Ege Denizi bağımlısıyım. Bunlar olmazsa olmaz. 

İstanbul'a gidecek miyim? Hayırrrrr.... İstanbul buralara gelsin bekliyoruz.

Sevgiler

Tugba

1 Şubat 2019 Cuma

Yağmur...Yağmur... daha Yağmur...



Yağmur...Yağmur... daha Yağmur...

Merhaba


Meltem ve Ben
Bu yağmur sarmalından ne zaman kurtulacağız bilmiyorum ama artık toprak suya doydu, çarpık yapılaşmadan dolayı da yağan yağmur, sel olup denize akıyor, ne su kaynaklarına faydası var, ne de bize, hem de ruhumuz karardı. Mahsuller su altında kaldığı için sebze meyve fiyatları ne olacak diye düşünmeden edemiyorum. Yollar kayıyor, istinat duvarları yıkılıyor, 2-3 günde bir deprem oluyor, dünya nereye gidiyor pek anlamış değilim. 

Neyse bugün yağmur azaldı zannedip Meltem ile işlerimiz halletmeye dışarı çıktık ancak varacağımız yere gidemeden yağmur şiddetini arttırdı sonra durdu sonra tekrar coştu, artık işin içinden çıkılmaz hale geldi. Biz de işimizi bitirince biraz daha dolaşalım dedik, Davutlar yönüne gitmeye başladık sonra Meltem biraz rahatsız oldu bende direksiyonu Soğucak Köyü yoluna kırdım ve tepeye tırmandık.

Buranın ben de çok anısı vardır. Eskiden rahmetli annemle güneşi batırmaya çok gelirdik. Soğucak tepede olan bir köy ve aşağı  baktığınızda Kara Ova denilen inanılmaz verimli topraklar ayağınızın altında kalıyor. Sol tarafta Milli Park sağınızda Kuşadası, karşınızda Samos adası,  ortada ise eskiden kıyı şeridinde yazlıklar arkalarında şeftali bahçeleri vardı. Şimdi ise şeftali bahçelerinin yaşlı sahipleri öldükçe inşaata verilmiş çirkin yapılar dolmuş bir yer haline gelmiş. Bu bölgedeki köylerde eskiden kıyı şeridindeki araziler denize çok yakın diye kız çocuklarına miras bırakılırmış, iç taraflar erkek çocuklarına verilirmiş. 30 sene içinde bu kız çocuklarının arsaları inşaat firmaları tarafından ele geçirildi ve binlerce yazık yapıldı. İnsan oğlunun para hırsı bu canım verimli toprakları talan etmiş durumda. Yazık...


Yağmur arkasında kalan manzara :(
Soğucak'a dönecek olursak, 90'lı yıllarda bu minik köyde halı dokuma atölyeleri ve bunlarında satış mağazaları vardı, yabancı turistlerin uğrak yeriydi ancak 2000'lerden sonra bunlar kapandı ve yerlerini ya yazlık siteler yada bu bölgelerin klasik mekanı gözlemecilerle dolup taştı. Halıcılığı bırakan minik gözlemeci yada köy kahvaltısı sunan derme çatma restaurant bile diyemeyeceğim mekanlar açtılar. Aralarında iyi olanlar vardır ancak benim bir bilgim yok. 


Biz kızımla tepeden aşağı yağmurlu, puslu manzaraya bakıp evimize geri döndük. Hava şartları iyileşirse etrafı gezip güzel yerleri sizle paylaşmak istiyorum ama zamana ihtiyaç var. 

Görüşmek üzere sevgiler

Tuğba

28 Aralık 2018 Cuma

Yılbaşı

Yılbaşı

3 Gün sonra 2019' a merhaba diyeceğimiz şu günlerde yurdumuzu soğuk hava dalgası sarmış durumda, Ege'de 10 derecenin altına sıcaklık düşmez diyenler bizi kandırdı :) Hava 7-8 derece max. Üşüyor muyuz?  Biraz ama İş Bankası Bloklarındaki gibi sıcaktan mayışıp oturmaktansa daha dinç bir ısıda yaşamak çok daha sağlıklı. Evde herkes kendi odasının ısısından sorumlu, ne kadar istersek o kadar ısıtıyoruz. Ben alıştım valla, elektrik faturası biraz fazla geldi ama İstanbul'da doğal gaz bu faturayla yarışırdı muhtemelen. 

Kendimizden bahsedecek olursak, nihayet İstanbul'a gidip gelmem bitti gibi, artık sadece Basev için giderim diye düşünüyorum. 
İlker hayatından memnun, kızımız Meltem'in eğitim programını rayına oturttu. Meltem mutlu biz mutlu.
Asabi Ergen Ali Mert, artık Kuşadalı arkadaşları ile marinaya gider hale geldi. Bu bizim için büyük bir aşama. 

Pazartesi Günü Meltem, İzo ve Ben Meryem Ana'ya gittik. Çok sıkı güvenlik taramalarından sonra içeri girdik. Meltem'in sandalyesini iterken biraz zorlandık ama etraf çok güzeldi. Noel günü olduğu için akşam ayin vardı, etrafı hem süslemişler hem de ayine uygun hale getirmişler. Meryem Ana'nın kaldığı ev minnacık olduğu için Meltem ile bir girdik bir çıktık ama kızımla mum yaktık ve dua ettik. 2019 inşallah hepimize ve tüm dünyaya iyilikler getirir, bu saçma sapan egolu insanlar dünyanın düzenini daha fazla bozmazlar inşallah. Bu zamana kadar kendimi hiç bu kadar çok karamsar ve dünyanın geleceği nasıl olacak, savaş çıkacak mı diye hissetmemiştim. 

Herkese mutlu yıllar diliyorum. 

20 Kasım 2018 Salı

Kuşadası Sonbaharda....


Merhaba, 

Bu sefer size biraz Kuşadası'ndan bahsetmek istiyorum. Geleli 6 ay oldu ve biz buraları çok sevdik. Bazılarına göre Kuşadası çok demode ve sıkıcı bir yer gibi geliyor ama aslında konum itibarıyla harika bir yer. Hem tatil yöresi hem minik şehir, havalimanı 45 dakika mesafede ve saat başı İstanbul'a uçak var,  aman sıkıldım büyük şehir isterim diyen için İzmir 1 saat mesafede, AVM isterseniz var, hatta 16 senedir Starbucks bile var burada. 

Buranın en güzel yanlarından biri  havası, hava hem kışın hem yazı çok dengeli, yazın bi Bodrum kadar sıcak olmuyor, rutubet yok, kışın ise çok temiz ve ferah bi havası var, en düşük 12-15 derece oluyor hele gündüzleri uzun kollu çok kalın olmayan bi kazakla dolaşabiliyorsunuz, akşamları normal bi mont almak yeterli. Sabahları uyanmak çok kolay oluyor, yorgun uyanmıyorsunuz. İstanbul'da her yerimiz ağrırdı yaz kış üstelik, burda öyle bi durum kesinlikle olmuyor. 

Sahil kıyısında yürüyüş yapmak çok kolay ve zevkli, yazın hatta isterseniz hemen belediyenin plajlarında denize girme imkanı sunuyor. Burası az geldi yürümek için derseniz, Davutlar ve Güzelçamlı'nın sahilinde belediyenin yaptırdığı Sevgi Yolunda ister yürüyüş ister bisiklete binebilirsiniz. 

Davutlar Sahil, Sevgi Yolu
Kuşadası sahillerinde akşam güneşinin batışını izlemek bence buranın en güzel anlarından biri. Güneş yazın ayrı bir güzellikte batıyor, kışın ayrı. Hele Davutlar sahilinde akşam üzeri esen imbata karşı güneşin batışını seyretmek bence ömre bedel, insanı o kadar mutlu ediyor ki, muhakkak yaşanması gerek. Davutlar sahilindeki yazlık evimiz varken Anneciğimle her akşam koşa koşa sahile yürüdük bir günü daha batırmaya hatta annem gecikirse arabasını alır gider illa tam batışını seyretmek isterdi. Belki de burasını sevmemin başlıca nedenlerinden biri annemi anıyor, yaşıyor olmak. Bir de Kısmet Otelin bahçesinden güneşi batırmayı çok severdi annem, oradan da hem güneş hem Güvercinada manzarası bi başka güzeldir. 


Denize girmek için sahil şeridi çok uzun ancak temmuz ve haziran aylarında buranın imbatı çok meşhur ve deniz öğleden sonra çok dalgalı oluyor, dalga sevmeyenler için iyi olmayabilir, buna rağmen buranın denizi güvenli bir denizdir. Milli Parktaki ilk minik koy kum ve çok güzeldir, geri kalan koyların tamamı taşlı ve denize girip çıkması zor olan plajlardır. Tabii bu sene milli parka gitmedim ancak 30 senede bir tek çivi çakılmayan bir yerdi eskiden, sosyal imkanlar çok sınırlıydı, şimdi nasıl bilemiyorum. Seneye bi gidip deneyeceğim. 

Bize gelince, bugün gene nasıl bitti anlayamadım. Kuşadası'na geldiğimizde daha sakin bir hayat yaşayacağız derken hiç te öyle olmadığını görüyoruz. Bugün İlker ile Salı pazarına gittik.  Burada salı ve cuma günleri kapalı pazar alanında sebze pazarı var. Genelde köylülerin Selçuk ve Davutlar çevresinden getirdikleri sebze ve meyveler satılıyor. Ben özellikle kadın köylülerden almayı tercih ediyorum. Kadınları desteklemek her zaman iyidir. Tekstil pazarı çarşamba günleri ancak inanılmaz kötü, bir kere gittim bir daha asla gitmem. Kalitesiz ve sahte mallarla dolu garip bir pazar. Kimsenin de pek beğendiğini zannetmiyorum. 

Buraya yakın Davutlar ve Güzel Çamlı pazarları var, özellikle Güzelçamlı Pazarı çok başarılıymış hala sokak aralarına kurulan ve sebze-tekstil berbabermiş, o pazarı bi deneyeceğim. Pazar fiyatları İstanbul'a göre tabii ki avantajlı, bugün soğan gene hit yapmış 5.-TL olmuştu ancak dün İstanbul'da 7.-TL olmuş. 

Bu seferlik bu kadar, daha paylaşacak çok şey var, gene yazmaya devam edeceğim. 

Hoşcakalın...

Drupa

 Drupa... 16 Yıl Matbaacılar için Drupa Fuarı ayrı bir anlam taşımaktadır. Babam, 1976 yılından itibaren 2016'ya kadar hepsini ziyaret e...