istanbullu Kuşadalı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
istanbullu Kuşadalı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

22 Nisan 2021 Perşembe

 


Arınmak... Yapabildim mi?...


Evetttt, hatırlarsanız geçen yıl arınma ile bir yazı yazmıştım, eşyalarımızdan arınma, fazlalıklarla vedalaşmak. O tarihte bu işe başlamıştım ama yazıdan kısa bir süre sonra taşınacağım aklımın ucundan geçmemişti. 

Bu taşınma tam bir arınma oldu. Biz hangi kafa ile 300 küsür metrekarelik eve taşınmışız? Hangi kafa ile bazı eşyaları hiç yanımızda Kuşadası'na getirmişiz geri dönerken fark ettik desem. 

Biz de en büyük yıkım annemden gelen eşyalar olmuştur. Kıyamadığımız onca eşyaya kıymak zorunda kaldık. Bazılarına verdiğim paraya üzüldüm. Onları aldığım sırada hiç düşünmemişim gerekli mi gereksiz mi? Kaç kere kullanabilirim? Hiç düşünmemişiz hiç. 

Nelerden kurtuldum?

1. Kıyafetlerimden: Olmayanları verdim, para edebilecekleri dolap uygulamasında sattım. 1200 tl kazandım. Fena değil. 

Artık alacağım kıyafetlerimi ona göre alacağım, en fazla 2 sezon giyip vereceğim, biriktirme yapmayacağım. Net.

2. Tabak-çanak: Hepsini gerçekten ihtiyacı olan kişilere verdim. 3 sene önce Kuşadası'na gittiğimde dolaba koymuşum, taşınırken çıkardığım her şeyi verdim. 3 sene kullanmadıysam bundan sonra da kullanmayacağım kesin. İhtiyacı olanlar kullansın, yazık dolap içlerinde durması gereksiz. 

3. Mobilya: İhtiyacı olan kişilere verdim. Bazılarını sattım. Bu yeni evimiz için bilgisayar üzerinde yerleşim planı yaptık, sadece uyan mobilyalarımız getirdik. Geri kalana ihtiyacımız yok. 

Sonuç: Bir hafiflik anlatamam. Şimdi 130m2 eve taşındık, devasa bir evden bu eve nasıl geldik, bu şekilde, eşyalarımızdan gerçekten kullandıklarımızı getirdik.

Bugünün başka bir haberini de paylaşmak ve bu anı ölümsüzleştirmek gerek. Sabah İlker Arıcı, Biontek aşısını oldu. Sonuç 1 saat kadar mide bulantısı yaptı ama şimdi gayet iyi. 60 yaş altına eşleri ile yapmıyorlar. Bize artık ne zaman gelir bilemedim. Meltem için istedik ama cevap yok daha, bakalım ne olacak?

Herkese iyi bir hafta sonu olsun. Yarın 23 Nisan, gene yazacağım. Bekleyin. 

Tugba

6 Ekim 2020 Salı

Hava fazla sıcak, kış gelsin... Ama Grip gelmesin....

 


Hava fazla sıcak, kış gelsin... Ama Grip gelmesin....


Dün gece yazamadım, çünkü gündüz çok yoğundu, bir zoom toplantısı, mailler, telefon görüşmeleri, üzerine bir de havanın sıcaklığı çok yordu beni. 

Bugün de hava çok sıcak.  Aslında bu hava ve sakin deniz,  eylül ayında olurdu ama bu sene eylül ayı fırtınalı, sevimsiz geçti, şimdi deniz çarşaf gibi, hava ılıman hafif boğucu, denize giren dolu etraf ne yazık ki  ben deniz malzemelerini yıkayıp kaldırdım, deniz bitmiştir bizim için. 


Akşam üzeri göz kontrolüne gittik İlker ile, her yıl reçete yenilemek gerekiyor lensler için. Sonra da Güvercin Adaya yakın bir yerde İlker ile bi şeyler içip keyif yaptık. 

Haftaya yağmur yağsa iyi olacak yoksa kuraklık olacak, sıkıntı olacak. 

Bugün insanları artık anlayamadığımı bir kere daha anlamış oldum. Bıraksam mı insanları anlamayı acaba???? 

Bir aydır içinde yaşadığımız sitenin ilaçlanmasından bahsediliyordu. Ben 3 ay önce evimi ilaçlattım, apartman çok kalabalık, çöplerini insanlar uygun zamanda kapıya çıkarmıyorlar, böcek oluyor. 

Bende site içi yazışmalarda "ISS gibi bir firmadan yıllık anlaşma yapalım belli zamanda sitemiz ilaçlansın, temiz kalsın " diye yazdım, ayrıca sitede karantinada olan daireler var, artık bina içi sterilizasyon,  çamaşır suyu ile silmekle olacak gibi değil. Gene ISS gibi firmalar binaların nasıl dezenfekte olacağını ve bunun sürdürülebilir olması için site içinde yetkili seçiyorlar ve denetliyorlar. Bu artık bi yaşam şekli olmak zorunda... Bunu da yazdım amaaaa....

Cevap olarak bir daire sahibi: "Biz istemiyoruz, doğa ile olamayanlar yanlış yer seçmişler galiba" diye cevap yazmış. 

Ya sabır, bu nasıl bir eğitimsizlik. Bu nasıl bir kafa, bu nasıl laf sokma, doğada yaşamak farklı birşey, minnoş hamam böcekleri ile evi paylaşmak başka bir şey. Benim için hava hoş, ilaçlama yaptırıyorum gelen olursa da Pıtır onları haklıyor, gözümle gördüm, kendileri düşünsün. Hep bireysel hep bireysel ama olmazzzz... Site içinde yaşamayı bilmeyenlerle sitede oturmak gerçekten bazen eziyete dönüşüyor. 

Daha da düşüncelerim var ama bu kafadaki insanlar anlar mı? Sıkıntı... Beyinleri yanar kesin...

Mesela : "150 dairenin oturduğu bir sitede çöpler ayrıştırılarak toplanmalı ve çevre duyarlılığı arttırılmalı, bunu Kuşadası Belediyesi'ne söylemek gerek, yeni başkan daha bir iyi sanki. Ama bizim sitedekilerin anlaması imkansız (Benim kafadakiler hariç)

Bu ülkede doğru şeyler yapmak, söylemek imkansız ötesine geçti, aya mı taşınsak acaba? Gene kafada deli düşünceler...

Hadi bana iyi geceler, sizler de iyi geceler...

Tugba


26 Eylül 2020 Cumartesi

Sonbahar Geldiiiiii.....Ama hava hala sıcak....

 


Bu akşam üzeri Kuşadası Körfezi Sahili

Sonbahar geldi...

Eveettt, bugün 26 Eylül, düne kadar hava yazdı, millet denize giriyordu, hatta bende bugün için Meltem'i denize götürelim diye düşünmüştüm ama dün gece başlayan fırtına bugün kendini sonbahar olarak bize gösterdi, hava sıcak ama sevimsiz, üzerine öğleden sonra da Söke'de çıkan ve hala fırtınadan söndürülemeyen yangın eklenince keyfimiz çok kaçtı. Dilek yarımadasının Söke tarafı yanıyor cayır cayır, bizim tarafa geçerse Milli Parkı kaybederiz, umarım olmaz. Yüreyim pırpır ediyor şu anda, durum çok vahim. 

Son yazımda yazın bitmesine bir ay kaldı demiştim ama mevsimler kaydığı için 2 ay hop diye geçti. Levent'i hastaneden çıkardık pardon çıkarıldı ve şimdi bakım evinde, daha iyi olması için büyük bir özveri ile bakılıyor. Neden bakımevi derseniz, hastanede bakılması gereken hastamız, sağlık sistemimiz yeterli olmadığı ve tekrar bastıran salgından dolayı bir gün içinde taburcu edilince  bu yol en uygun olandı. 

Ben de 1 aydır rahatsızım, her hafta covit oldum diye hastaneye gidip tahlil yaptırıyorum ama yok olmadım daha ama antibiyotikler, devam eden ateş, pazartesi son tekikler çıkacak ona göre yeni tedavim belli olur. Tabii biz de yok yok, 3 hafta önce de İzocuğum varis ameliyatı oldu. Neyse ki iyileşti. 

Meltem ve İlker bu arada cool takılıyorlar allahtan. Kendi hallerinde yuvarlanıp gidiyorlar. 

Online eğitimi merak edenler, buna yarın değinmek istiyorum. 

2020 bizi çok yıprattı, hala kışın yazdığım gibi evrilemedik, bir direnç içindeyiz, artık herşey değişiyor, mesela banknotları  elle tutmak bile çok tehlikeli ama biz hala parayı görelim, hissedelim derdi içindeyiz. 

Sizce yeni düzene kimler hazır? Yada kendinizi nerede görüyorsunuz? Ne kadar değişime ayak uydurabiliyorsunuz? 

Yarın bunlara değineceğim. Korona günleri serim gibi bir seri tuttururum gibi geliyor. Korona Günleri yazılarımı çok sevdiniz, harika geri bildirimler aldım. Çok teşekkür ederim. Madem sonbahara girdik, gelsin yeni yazılar o zaman.

Hepinize iyi geceler

Tugba




 

17 Nisan 2020 Cuma

Corona Günleri 32. Gün




Corona Günleri
Levent ve Meltem, biz de kırmızı ok ile
gösterdiğim mevkiide oturuyoruz.
Şehre hakimiz oradan.


32. Gün

32. Gün biz eskilere Mehmet Ali Birand'ın Türk TV Tarihinin en uzun soluklu haber programıdır. 1985 yılında hayatımıza girmişti. O yıllarda ayda bir kere yayınlanırdı ve bir çoğumuz o geceyi beklerdik, bir ay içinde Türkiye ve Dünya'da olup bitenlerin yorumlarını dinlemeyi. Ayda bir defa, vay be çılgınlık, bekliyormuşuz, sorgulamıyor muşuz, elimizdeki bu, ayda 1 program, şimdi her akşam farklı kanalları dolaşan insanların yorumları, ıyyyy. Ha programın jenerik müziği çok etkileyiciydi. Jeff Wayne'nin "Eve of the War". Etkileyiciydi, merak edenler googledan bulup dinleyebilirler. Ne kadar kolay değil mi şimdi. 

32. Gün Programı 1992 yılına kadar TRT'de yayımlanmış daha sonra özel kanallara geçmiş. Bence TRT!deki yılları en hit olanlardı, daha sonrakiler eh işteydi. Neden bilemem. 

Bugün sahilimiz
Bu günlerde Meltem ile 24 saat geçirince, Power Türk TV ekranda devamlı açık olduğu için Popüler Türkçe Müziklerle pek içli dışlı oldum. Bir sürü ismini bilmediğin şarkıcı var, içlerinden birinin ismini ezberleyebildim hatta şu an utube'dan açtım dinlerken yazıyorum: Zeynep Bastık. Sesi, şarkılarının sözleri, tınılar şahane, sonra biraz araştırdım, Sanatçı bir ailenin çocuğu, 26 yaşında ve sanatına sahip çıkmış, eğitimini ve kariyerini bu yolda ilerletmiş, Mustafa Sandal ile düet, Sezen Aksu, Sertap, Nükhet Duru, Yıldız Tilbe  şarkılarına coverlar yapmış ve harika yorumluyor. EN sevdiğim "Uslanmıyor Bu" şarkısı, harika, insanı mutlu ediyor. Kaliteli bir müzisyen. 

Cheese Cake 
Bugün değişik olarak Figen saçlarımı boyadı, kahve içtik, dün akşam meşhur cheesecake'imden yaptım, onu yedik. Yemek yaptım, onları da yedik. Bugün Meltoyu İlker ve Levent çıkardılar dışarı, Kuşadası'nın Atatürk heykeli vardır tepede, oraya çıkmışlar, araba girmesi yasak olan bir yerdi ama artık her yer her şey serbest. Şimdi de İlker, Mert'i dışarı çıkardı, çocuk fena hissediyorum dedi, oksijen almaya çıktılar. Şimdi iyi olarak eve döndüler. Şükür.

Bugünlük bizden bu kadar, 2 saat sonra sokağa çıkma yasağı başlıyor. Lütfen Luppo'larınızı almayı unutmayın, sigara almayın aman iğrenç şey, bırakın onu. İyi geceler...

Tugba


13 Nisan 2020 Pazartesi

Corona Günleri 28. Gün Luppo




Corona Günleri

28. Gün

Luppo


Bu haftaya Luppo ile başladık, nasıl mı? İlker ve Levent, sabah Migros'a gittiler ve haftalık alışverişimizi erkenden yaptılar. Hafta sonunun olay abur cuburundan almayı ihmal etmemişler, Luppo almışlar. Levent hemen resim çekti,  ben de insta hikayeme koydum. Bugün en fazla yorum alan hikayem olmuş. 

Sabahları artık geç kalkamıyorum nedense ama bugün iyi oldu, tekliflerim vardı, gerçek işler yaptım bir kaç saat. Meltem uyanınca kahvaltısını yaptı, giyindi, hoop arabaya attım dolaşmaya. Aman bir mutlu oldu, bir mutlu.... Sahilden dolaştık ilk olarak, orada bizim siteden arkadaşımızın minik pizzacısı var, ondan Melto'ya patates kızartması aldım, ooo Meltem mest, sürmeye devam ettim. Meltem'i gezdirmekten geçen hafta mazot harcamışız, hadi dedim Söke'ye hem yol yapalım Meltem için hem de Serkan'dan mazotumuz alalım. 

Söke, Kuşadası'na arabayla 20 dakika mesafede ve Menderes Ovası'da,  Dilek Yarımadasının eteklerine kurulmuş çoookkk eski bir kenttir. Coğrafi konum tarih boyunca önemli bir kent olmuştur. İlk yerleşim milattan önce Genç Bronz çağında başlamış, daha sonra 1390'da Osmanlı Yönetimine geçmiş, İstiklal Savaşı'ndan sonra da Aydın İline bağlanmıştır.  Zengin topraklara sahip olduğu için Söke,  gelişmiş bir kenttir. 


Söke'nin her seferinde değişik yollarından giderek şehri keşfetmeyi seviyoruz. Bu sefer çok eskiden beri beğendiğim, palmiye ağaçlarının bulunduğu Aydın Caddesi' nden geçtik. Burada hem eski iki katlı Rum evleri, hem İzmir'deki apartmanlara benzeyen 3-4 katlı binalar hem de kentsele gitmiş yeni yapılar var. Arada parklar bulunan cadde, Söke'nin en nezih bölgesi olarak  her zaman ki gibi güzeldi. 

Bankaların bulunduğu tarafa geçince manzara feci idi, neden mi tabii ki unutulan sosyal mesafe, işi olan da, olmayan da sokaklarda dolaşan çılgın bir topluluk gördük. Corona salgınını bu şekilde durdurmanın imkan ve ihtimali bulunmuyor. Söke'nin nüfusu 120.000 ve binlerce kişi dışarıdaydı bugün. Büyük illerde dışarıdaki insan miktarını düşünemiyorum.

Bu işin çözümü için, ya gerçek hasta ve ölüm sayıları açıklanacak, millet biraz korkacak ve bu iş için gerekiyorsa 1 veya 2 hafta evden çıkmayacağız, salgın durdurulmaya çalışılacak,  yada hastalıktan ve parasızlıktan öleceğiz. Böyle hafta sonu sokağa çıkma, ama hafta içi çık, dolaş, salgını yay, sonra "20 yaş altı ve 60 yaş üstü evde kalarak salgını durdurmaya çalışıyoruz" demekle olmaz, esas yayılımı sağlayan bu saatten sonra 20-60 yaş arası. Üstüne üslük ekonomik olarak giderek dibe batıyoruz ve bazılarımız hiç çıkamayacak hale gelecek bu bekleyişten, sonunda intiharlar, evsizler, işlerini kaybetmiş insanlar, iflas etmiş büyük-küçük firmalar/fabrikalar, aklını yitirmiş bir toplum haline geleceğiz. 

Bunu devletimiz niye öngörmüyor anlamak mümkün değil. Ayrıca onlar bir çok olasılığı biliyorlardır ama bize hala abuk sabuk tiyatrolar, yalanlar ile "sizi çok iyi yönetiyoruz, kıskanıyorlar bizi" diye avutmaya çalışıyorlar ama halk iflas edince kim kimi avutacak meçhul.

Bir de televizyonda göya halka moral vermek için yaptırılmış çok reklam var, bazılarına katlanamıyorum. Sizler bizler el ele falan diyorlar, eskiden sağcı solcu vardı, şimdi sizler bizler, gerçekten nefret ettim bu ayrımlarla yaşamaktan. 

Aaaaa maske alan var mı? Bize hala maske falan gelmedi, Allahtan Serkan'larda vardı, daha önceden vermişti. Bugün de mazot almaya gittiğimizde siyah nano maske verdi hepimize, herkesin baş harfini işleyeceğim üzerilerine ki karışmasın. 

Bugünlük bizden bu kadar, hımm bir şey daha,  mutfağa bugün İzo girdi ben girmedim, bezelye ve pilav vardı yemekte. Yarına düşünüyorum bakalım ne yapacağım. Bu arada kedimiz Pıtır'ın benim yerimde kesin gözü olduğu kanıtlandı, fotoğrafını çektim, bilgisayarımın oradaki sandalyeye kurulmuştu masaya geldiğim zaman, hiç istifini de bozmadı. Oradan kaldırınca hemen yanındaki diğer sandalyeye attı kendini, beni gözetliyor masa altından. :))))

Hepinize iyi geceler...



Tugba


19 Mart 2020 Perşembe

Corona Günleri, 3. Gün

Corona Günleri

3. Gün

Dün geç kalkalım, günü kısa yaşayalım derken bu sabah içimizde  en geç Meltem 9:30'da kalktı. Kahvaltı, kahve derken Meltem'i yıkadık, belki uyur biraz dedik ama nerdeeee. 

Meltem'in yeşil reçete ilacını eczaneye ısmarladım, lenslerim gelmiş, bir de aklım kuafördeki saç boyalarımdaydı, Çocuklara "hemen giyinin çıkalım" dedim ve çıktık. 

Kuşadası sakin, merkezde yol güzergahları değişecek, onların yol çalışmaları yapılıyordu. Marina AVM 'nin tamamı neredeyse kapalıydı, Mert hemen lensleri alıp geldi. 

Şeftali Çiçeği
Meltemiko















Oradan aracımıza mazot Söke'de arkadaşımızdan alıyoruz,  bu aslında Meltem'in rutinlerinden biri, arabada yolculuk çok hoşuna gidiyor, biz de o bahane ile hem mazot hem Meltem'in kahvesini aynı anda halletmiş oluyoruz. Tabii bu sefer Kahve olmadı, Meltem delirdi. Böğürdü durdu yol boyunca... Kuaför ve ilaç işlerini halledip eve döndük. Ay pardon dönüşte sahilden döndük ve Şeftali Bahçelerinde ağaçlar pespembe çiçekler açmaya başladılar, hoop biz de hemen önünden durup resim çektik. 


Bu yemek işi çok sıkıcı olmaya başladı, bugün stok makarnalardan yaptık yedik. Domatesli :(
Akşam da İzocuğum ponçik dediğimiz hamur toplarından fırında yaptı, çay demledik, herkes içine istediğini koyup yedi. Ben her gün ful yemek yapamam, çok yorucu, aaaaaa , fenalık geldi.

Virüsü bekliyoruz, bekliyoruz. Bakalım başımıza neler gelecek. Bugün dün İlker'in attığı fıkrayı paylaşmak istiyorum. Durumumuz çok iyi anlatmış:


Tanrı ve melekleri sohbet ediyorlarken kapı birden açılır, telaşlı bir şekilde meleklerden biri içeri girer. "yüce tanrım, çinde ölümcül bir virüs salgını başladı" der. Tanrı hiç oralı olmaz. ertesi gün aynı melek yine telaşlı bir şekilde; "yüce tanrım, virüs İtalya'ya sıçradı" der. Tanrı yine, hiç oralı olmaz. Ertesi gün melek yine; "yüce tanrım, fransızlar'da da salgın başladı" der. Tanrı yine tepkisiz. Her gün bir iki ülkede daha salgın başlıyor, iranlılar, amerikalılar, ispanyollar... Hiç bir ülkede salgının yayılmasına Tanrı tepki göstermiyor. Bir hafta sonra, melek günlük brifingin sonlarında "bir de Tanrım, Türklerde de salgın görüldü" diye bir not düşer. Tanrı bir anda panik halinde yerinden fırlar, bu şimdi mi söylenir, koşun" der. Melekler şaşkınlıkla sorarlar; "hiç bir ülkede salgına karışmadınız, niye Türkiye'ye yayılmasına müdahale edeceksiniz?" Tanrı yanıtlar: "onlar her işlerini bana bırakırlar".



Herkese iyi geceler...


Tugba

17 Mart 2020 Salı

Corona Günleri 1. Gün




Corona Günleri

Ev Halkı: İlker, Tuğba, Meltem, Ali Mert Arıcı, İzo Kokobinazde ve  Levent Arıcı
Toplamda 6 kişiyiz, allahtan herkes birbirini seviyor, Levent'te İstanbul'da yanlız kalmayıp yanımıza gelmekle iyi yaptı, bu karantina günleri tek başına geçmezdi. Ali Mert bugün daha hala arkadaşıma gidebilirim gibi lakırdılar geveledi ama tabii ki imkansız. 

1. gün

Bugün artık evde kalacağımızın daha bir farkına vararak kalktık, sabah normal kahvaltımızı ettik, Kahvelerimizi içtik, kahve içerken İlker evde hala çok yapılacak işler olduğunu ve bunları günlere yayarak yapabileceğimizi söyledi. Güzel bi durum ama sonunda her yeri toplayacağım gereksizleri atacağım derken bizi de atmaz inşallah. :) 

Cumadan beri evde stok yapmaya devam ediyoruz ancak bugün çokkk yüklü bir para Migros'a bıraktıktan sonra artık markete gitmek istemiyorum. Sınırlı geliri olan insanlar bu işin altından nasıl kalkacak anlayabilmiş değilim. Biz göçtük, hele bugün et alınca hesaplar şaştı. Allah hepimize güç versin. Dün de Meltem'in altı aylık ilaçlarını stokladık, nereye kadar ne stoklayacağız bilemedim.Unuttuğum varsa aklınıza gelen bana yazın lütfen.

Bugün dışarı çıktık mı ? Evet çıktık, İlker ile Levent birkaç iş halletmek için çıktılar, ben de Mert ile muhasebe evraklarımı kargoya verdim sonra da Migros ziyaretinden  sonra eve geldik. Eve gelince de bitmedi, dün, aldıklarımı normal  buzdolabını boşaltıp silip yerleştirmiştim, bugün de deepfreeze için aynı şeyi yaptım.Tarih sırasına falan dizdim, çok organizeyim bilemezsiniz.  Ay çok yoruldum. Alışkın değilim ben bu işlere, aaaaaa

Şimdilik bu akşamı yaptık, artık her akşam bu saatlerde yaptıklarımızı sizlerle paylaşacağım, bakalım nasıl dayanacağız bugünlere, beni takip etmeye devam edin.  İnstagramda da beni aricitugba adresimden hergün resim koyacağım.

Ha bu arada yazımı bitiriken hoç bir sarsıntı geçirdim, bilim bakalım kim kendini hatırlattı? Tabii ki Deprem... 4.3 Bodrum .... Arkadaşlarım çok korkmuşlar, çok sallamış, zaten ben de korktum burada...

Allah hepimize iyi günler verir inşallah...

İyi geceler

Sevgiler

Tugba

2 Kasım 2019 Cumartesi

Güneşli bir hafta sonundan merhaba,




Güneşli bir hafta sonundan merhaba,

3 aydır hiç yazı yazacak zamanım olmadı ama bugün, bu yılın bitmesine 2 ay kaldığını fark ettim ve yazmalıyım dedim. 

Güzel bir yaz geçirdik sevdiklerimizle beraber ancak yaz sonu Kayın validem Türkan Sultan'ın sağlığının kötüleşmesiyle tüm neşemiz kaçtı. Kuşadası - İstanbul arası mekik dokuduktan sonra 10 Ekim sabahı O'nu kaybettik. Annemden sonra bana çok ağır geldi açıkçası, hayatımın 23 yılında her zaman yanımda olan O  güçlü insan artık yoktu. Ne şanslıyım ki hem annem hem kayın validem benzer özelliklere sahiplerdi; kafasına koyduğunu en iyi şekilde yapan, becerikli, hırslı, sevecen, çok iyi insanlardı ikisi de, ha içinizden hiç mi seni sinir eden yanları olmamıştır diye düşünenler olabilir evet olmuştur ama o kadar az ki hatırlamıyorum bile.Nur içinde uyusunlar Güçlü Kadınlarım...

Frankfurt ve en sevdiğim gül rengi
Arıcı Ailesi  ise Mert ve Meltem'in okullarının başlamasıyla kış sezonuna girdi. Mert her gün bir vızıltı ile okula gidip geliyor, bazen nasıl ben bu çocuğu bu kadar doyumsuz, hiçbir şeyden mutlu olmayan, kapitalizmin esiri bir hale getirdim anlayamıyorum ama acı çekiyorum, bu yetmediği gibi  bizim yaşta çocukları olan arkadaşlarımdan da hep aynı şikayetleri duymak beni açıkçası üzüyor. Hem bize yazık hem çocuklarımıza... Büyüklerimiz ne derdi? Benim yaşıma gelince anlayacaksın ama geç olabilir....Neyse derin konular...

Meltemiko iyi ama İstanbul'a gitmekten pek mutlu olmadı, artık Kuşadası O'na daha iyi geliyor. Buranın havası, suyu daha mutlu ediyor O'nu. Yeni hafif bir tekerlekli sandalye aldık artık daha rahat etrafı gezmeye devam edeceğiz. Bu arada kendime Türkiye Karayolları Haritası aldım, oradan yakın çevre gezilecek yerleri bulup gezeceğim. Daha sonra sizlerle paylaşırım.

İlker Arıcı, daha iyi olmaya çalışıyor, tabii ki anne baba kaybı ağır, hemen iyi olmak zor ama güçlüdür Arıcı, iyi olacak.

Ben, ben, ben.... 

1 yıl işlerime çok ağırlık verememiştim, ağırdan alıyordum ancak gene bir Frankfurt Book Fair geldi ve bu sene çok daha başarılı bir fuara imza attım. Yeni bağlantılar sağladım. Bana bi gaz geldi, şimdi Ağustos sonunda kiraladığım ofisimde hem Yurtdışı pazarında matbaa işlerime devam ediyorum hem de 5 sene önce kurduğum Partifikirleri.com sayfamın yapısını değiştirerek yeni bir konsepte geçmek için hazırlıklarımıı sürdürmekteyim. 

Bu arada Kuşadası'nda olmaktan hala çok mutluyum. Bizim mahalleye doğalgazda geldi. Sanki bizden sonra biraz buralar göç aldı ama ne yapalım yer güzel. Yaşamak rahat, havası temiz ve insanın sabahları mutlu uyanıp yataktan çıktığı bir yer. 
Egeli deyimiyle "seviyom ben burayı".

Hepinize sevgiler diliyorum.

Tugba

26 Temmuz 2019 Cuma

Dilek Yarımadası / Milli Park




Dilek Yarımadası / Milli Park

Bugün hava çok sıcaktı ve artık sitemizin havuzu çok kalabalık olduğu için kendimizi deniz kenarına atalım dedik ama malum Kuşadası Denizinde öğleden sonra imbat patladığı için çok dalgalı, Davutlar sahiline gittik ama bizi hiç açmadı. Bende yola devam ettim ve en son 2006 yılında gittiğim Milli Parka'a vardık. İlk koy aslında çok güzeldir ama ne denizde ne kumda duracak yer yoktu devam ettik ve kendimizi Kalamaki koyuna attık. Bu koy çok taşlı ve hemen derinleştiği için daha az kalabalıktı. Arabamızı sahilde ağaçların altına park ettikten sonra hemen denize attık kendimizi. Su ılıktı ama insanı serinleten bir ılıklık, Meltem suyun sıcaklığına bayıldı. Taşları aşarak denizin ilerilerine gitmek zor olsa da ayağımızdaki deniz ayakkabıları sayesinde rahatlıklar yüzebildik. Meltem kıyıda mest oldu. Oturduğu yerde üzerine gelen minik dalgalarla eğlendi. 

Biz küçükken çok gelirdik Milli Park'a, Davutlar denizi özellikle Temmuz ayında öğleden sonraları feci olduğu için kahvaltımızı eder, yiyecek nevalemizi hazırlar giderdik. Genellikle kum olan koyda denize girerdik hatta deniz yataklarımızı da arabanın tepesine bağlar bütün bi günü onların üzerinde geçirirdik. 

Milli Park'ın en kötü yanı o zamanlar hiç tesis olmaması ve derme çatma tuvaletlerinde içler acısı olmasıydı. Bugün tuvaletlere uzaktık bakamadım ama 1987'den 2006'ya kadar tek bir çivi çakılmamıştı. Şimdi bir takım yenilikler yaptıkları gözüküyordu ama bizim milletimizin bunları koruyacak kapasitesi kalmadığı için pek emin değilim. Bugün deniz kenarında tahtadan yapılmış deniz yataklarını suya sokup binen insanlara hayretle baktım. Hala yediğinin çöpünü de oracıkta bırakanlar vardı. Allahtan bir yaban domuzu ailesi geldi de kalan artık yemekleri yediler ve gittiler.

Yol kenarlarına çok hoş seyir terasları yapılmış, resim çekmek ve manzarayı seyretmek harika oluyordur. 

Arılar çok meşhurdur Milli Park'ta ama işin püf noktasını bilirseniz sizi rahatsız etmezler. Bu püf noktası da etli yiyeceklerden kaçınmaktır. Direkt yediğiniz ete gelirler ve muhakkak ta sokarlar. Beni hayatımda 3 defa arı soktu üçü de Milli Park'ta :) Annem gene bir şeyler yapmıştır salamlı falan muhakkak :)

Sizlerle güzel bi Kuşadası günü paylaştım, sağlıcakla kalın...

Tuğba

4 Haziran 2019 Salı

1. Yılımızda Herkese İyi Bayramlar...




1. Yılımızda Herkese İyi Bayramlar...

Eveeetttt, bu perşembe Kuşadası'na yerleşmemizin 1. yılı dolacak. Bir çok kişi merak ediyor hala nasıl alıştınız mı? Zor olmuyor mu? Çocuklar nasıl? Siz nasılsınız? diye bir sürü sorular alıyoruz. 


Çocuklar ile başlayacak olursak:

Meltem Arıcı: Temiz hava, bol güneş, sessizlik ona çok huzur verdi. Geçen yazı çok iyi geçirdi ancak kış ayları gelince özellikle 2019'un ilk aylarında çok kötüydü. Büyümek ona biraz zor geldi, bu duruma alışıncaya kadar biraz zaman geçmesi gerekti, bir de o arada piyasada ilaç bulamayınca çok zorlandık ama hep O' nun yanında olduğumuz hissettirdik ve elimizden ne geliyorsa yaptık. Şimdi yaz geldiği için daha iyi, toparlandı, daha huzurlu. 

Ali Mert Arıcı: İlk başta çok mutluydu, okula 2 saatte gidip gelmekten kurtulduğu için daha sonra okul başlayınca İstanbul'daki arkadaşlarını çok aradı, İstanbul'da yaşamak ile daha küçük bir yerde yaşamak arasındaki farkları gördü, mutsuz oldu, biraz da kafasına dank etti, neleri kaçırdığını görmek, nelere sahip olduğunun farkında değildi. 2019 gelmesiyle birlikte Ali Mert kendini toparladı, kendine bakar hale geldi. Kuşadası'nda da arkadaşları olabileceğini fark etti. Onlarla artık dışarı çıkıyor, geziyor, güzel şeyler paylaşıyor hatta geçen pazar sitemizin mangal alanında parti verdi, hepsi birbirinden pırıl pırıl gençlerdi. Şimdi tek hedefi 2 sene çalışıp iyi bir üniversiteye gitmek tabii ki ya İstanbul yada Londra :)

Osman İlker Arıcı: Beni kıvama getirip İstanbul'u bıraktıran insan... Burada o kadar mutlu ki, sosyal kelebek, sitenin muhtarı, artık Kuşadası'nın muhtarı, bir sürü kişi ile tanıştı, güzel arkadaşlıklar edindi. Kilo verdi, ama çok tatlı yediği için minik bir kalp krizi geçirdi, insan rahatlıktan kriz geçirir mi geçirir. Şimdi daha iyi çok şükür... Burada olmaktan içimizde en mutlu kişi O.

Ve ben...: Geçen akşam sitede sevdiğimiz bir aile iftar yemeği verdi ve biz de davetliydik. Gene aynı şeyi hissettim: Sanki rüyadayım, İstanbul'da okuldan mezun olduğumdan beri çalıştığım için tatillerde de hep bir yerlerde olunca böyle şeyler hiç yaşamamış, paylaşmamıştım. Şimdi bu tip aktiviteler beni çok mutlu ediyor, hala inanamıyorum. Fakat şuna artık inanıyorum ki her ne kadar doğup büyüdüğüm yer Türkiye'nin en güzel yerlerinden biri olsa da tüm yaşamımı tek bir noktada geçirmektense hayatımıza yenilikler, değişiklikler katmak beni çok mutlu kılıyor. Kendimi iyi hissediyorum. Tabii ki ben de burada çok iyi dostluklar edindim. Buraya gelmeden önce acaba sitedekiler Meltem'i nasıl karşılayacaklar? Alt ve üst komşularım Meltem'in gürültü patırtılarına bi şey diyecekler mi endişesi yaşarken her kes o kadar iyi Meltem'i sahiplendi ki tüm korkularım gitmiş oldu. Bu bile burada olmanın en güzel lükslerinden biri. Sabahları kuş cıvıltıları içinde elim ayağım şişmeden uyanmak, deniz manzaram da ya da orman manzaram da kahve içmek, yemek yapmak 25 yıllık kurumsallıktan sonra bana iyi geldi, hayat hep çalışmak değil ama hala buradan da çalışabiliyorum.Hem matbaa işlerim hem de parti işlerim devam ettiriyorum. Gün nasıl geçiyor anlamıyorum bile.

Sonuç: 1 yıl sonunda iyi ki buraya gelmişiz diyorum. İstanbul'u ve Fenerbahçe'yi çok seviyorum ve özlüyorum ama burayı da çok seviyorum. İnsan bu yaştan sonra huzur, ruhuna iyi gelecek şeyler arıyor ve burada bunu hissedebiliyorsunuz.  Ha taşınmak, düzen değiştirmek çok zor mu? Evet çok zor, göründüğü kadar kolay değil ama hayattan beklentiler ile alakalı bir durum, onu belirledikten sonra gerisi, adaptasyon çok kolay. Arafta kalmamak önemli olan. 

Durum budur... 

Hepinize iyi bayramlar diliyorum. 

Selamlar

Tugba

21 Mayıs 2019 Salı

Kuşadası'nda Yaşam Nasıl?

Kuşadası'nda Yaşam Nasıl?

Buralarda yaşam gayet iyi ve sağlıklı, havalar ne kadar kendini tam bulamasa da bol oksijen, denizin kenarında yürüyüşle birlikte alınan iyot, arada güneş, bizi mutlu ediyor. 

Kuşadası hareketlendi, kapalı dükkanlar açıldı, herkes kendine bi çeki düzen verdi, artık neredeyse her gün gemi geliyor. Seneye daha da büyük gemiler gelecekmiş, bekliyoruz.

Pink Martini Konserinden
Konser mevsimini geçen hafta açtık. İzmir'e Pink Martini Konserine gittik. Canlı müzik, samimi ortam harikaydı. Temmuz ve Ağustos ayında da Kuşadası'nda güzel konserler olacak, bu da beni mutlu etti. 

Bugün kardeşimle konuştum, bir damacana suyun İstanbul'da 15.-TL olduğunu öğrenince burada en azından %50 daha ucuz yaşıyoruz. Meyve sebze hala ucuz, şimdi yaz gelmek üzere her şey daha taze, en azından tarladan evinize geliyor ama tohumları nereden almışlar, nasıl ilaçlanmış diye konuları düşününce bundan sonra kirlenmemiş, genetiği ile oynanmamış besin bulmak imkansız olduğunun farkına varıp, bunu beyninizin uzak noktalarına gömüyorsunuz yoksa delirmek gerekiyor. 

Okullar birkaç hafta içinde sona erecek bu da biz anneler için hem iyi hem kötü :) Başta erken kalmamak, servise yetiştin kaçırdın muhabbetlerinden kurtulmak iyi ama daha sonra çocukların sınırları zorlamaya başlamasıyla "artık okullar açılsın herkes programını bilsin"


yakınmalarını duyar gibiyim. Neyse ki gene değişen eğitim sistemimizle 7 eylülde çocuklar okula dönecek. Biz de şimdiden yazı nasıl geçireceğiz onu planlamakla meşgulüz. Bu da insana motivasyon veriyor. Hem onlara hem kendimize programlar umutlandırıyor. 

Sabah Kahvem vazgeçilmezim
Ali Mert bu sene Sabancı Üniversitesi'nin yaz okuluna gidecek, tam 2 hafta, İstanbul'daki arkadaşları ile beraber gideceği için çok mutlu ama bakalım sonunda ne hissedecek. Bazen insanın çocuk olası geliyor ama çocuklarımız bu güzellikleri çok doğal ve sıradan karşıladıkları için bize garip bakıp küçümsüyorlar. Bizim mantığımıza göre çok şanslılar ama onların mantığına göre bize 40 yaşına geldiklerinde "çok teşekkür ederim beni yaz okuluna gönder miştin" diyeceklerini pek sanmıyorum.

Kızım havuzun açılmasını ve havaların düzelmesini bekliyor.  Bu sene mini buzul çağına girilecek dendiğinde pek anlam verememiştim ama mayıs sonuna geldiğimizde hala havaların kendini bulamaması sanki bu tezi doğruluyor. Dünyanın dengesi bozulduuuuu. 

Ben tabii ki Bodrum yapmadan duramam, Temmuz ve Ağustos ayında güzel vakitler geçireceğime eminim. Ben sıcak hava, Ege Denizi bağımlısıyım. Bunlar olmazsa olmaz. 

İstanbul'a gidecek miyim? Hayırrrrr.... İstanbul buralara gelsin bekliyoruz.

Sevgiler

Tugba

1 Şubat 2019 Cuma

Yağmur...Yağmur... daha Yağmur...



Yağmur...Yağmur... daha Yağmur...

Merhaba


Meltem ve Ben
Bu yağmur sarmalından ne zaman kurtulacağız bilmiyorum ama artık toprak suya doydu, çarpık yapılaşmadan dolayı da yağan yağmur, sel olup denize akıyor, ne su kaynaklarına faydası var, ne de bize, hem de ruhumuz karardı. Mahsuller su altında kaldığı için sebze meyve fiyatları ne olacak diye düşünmeden edemiyorum. Yollar kayıyor, istinat duvarları yıkılıyor, 2-3 günde bir deprem oluyor, dünya nereye gidiyor pek anlamış değilim. 

Neyse bugün yağmur azaldı zannedip Meltem ile işlerimiz halletmeye dışarı çıktık ancak varacağımız yere gidemeden yağmur şiddetini arttırdı sonra durdu sonra tekrar coştu, artık işin içinden çıkılmaz hale geldi. Biz de işimizi bitirince biraz daha dolaşalım dedik, Davutlar yönüne gitmeye başladık sonra Meltem biraz rahatsız oldu bende direksiyonu Soğucak Köyü yoluna kırdım ve tepeye tırmandık.

Buranın ben de çok anısı vardır. Eskiden rahmetli annemle güneşi batırmaya çok gelirdik. Soğucak tepede olan bir köy ve aşağı  baktığınızda Kara Ova denilen inanılmaz verimli topraklar ayağınızın altında kalıyor. Sol tarafta Milli Park sağınızda Kuşadası, karşınızda Samos adası,  ortada ise eskiden kıyı şeridinde yazlıklar arkalarında şeftali bahçeleri vardı. Şimdi ise şeftali bahçelerinin yaşlı sahipleri öldükçe inşaata verilmiş çirkin yapılar dolmuş bir yer haline gelmiş. Bu bölgedeki köylerde eskiden kıyı şeridindeki araziler denize çok yakın diye kız çocuklarına miras bırakılırmış, iç taraflar erkek çocuklarına verilirmiş. 30 sene içinde bu kız çocuklarının arsaları inşaat firmaları tarafından ele geçirildi ve binlerce yazık yapıldı. İnsan oğlunun para hırsı bu canım verimli toprakları talan etmiş durumda. Yazık...


Yağmur arkasında kalan manzara :(
Soğucak'a dönecek olursak, 90'lı yıllarda bu minik köyde halı dokuma atölyeleri ve bunlarında satış mağazaları vardı, yabancı turistlerin uğrak yeriydi ancak 2000'lerden sonra bunlar kapandı ve yerlerini ya yazlık siteler yada bu bölgelerin klasik mekanı gözlemecilerle dolup taştı. Halıcılığı bırakan minik gözlemeci yada köy kahvaltısı sunan derme çatma restaurant bile diyemeyeceğim mekanlar açtılar. Aralarında iyi olanlar vardır ancak benim bir bilgim yok. 


Biz kızımla tepeden aşağı yağmurlu, puslu manzaraya bakıp evimize geri döndük. Hava şartları iyileşirse etrafı gezip güzel yerleri sizle paylaşmak istiyorum ama zamana ihtiyaç var. 

Görüşmek üzere sevgiler

Tuğba

28 Aralık 2018 Cuma

Yılbaşı

Yılbaşı

3 Gün sonra 2019' a merhaba diyeceğimiz şu günlerde yurdumuzu soğuk hava dalgası sarmış durumda, Ege'de 10 derecenin altına sıcaklık düşmez diyenler bizi kandırdı :) Hava 7-8 derece max. Üşüyor muyuz?  Biraz ama İş Bankası Bloklarındaki gibi sıcaktan mayışıp oturmaktansa daha dinç bir ısıda yaşamak çok daha sağlıklı. Evde herkes kendi odasının ısısından sorumlu, ne kadar istersek o kadar ısıtıyoruz. Ben alıştım valla, elektrik faturası biraz fazla geldi ama İstanbul'da doğal gaz bu faturayla yarışırdı muhtemelen. 

Kendimizden bahsedecek olursak, nihayet İstanbul'a gidip gelmem bitti gibi, artık sadece Basev için giderim diye düşünüyorum. 
İlker hayatından memnun, kızımız Meltem'in eğitim programını rayına oturttu. Meltem mutlu biz mutlu.
Asabi Ergen Ali Mert, artık Kuşadalı arkadaşları ile marinaya gider hale geldi. Bu bizim için büyük bir aşama. 

Pazartesi Günü Meltem, İzo ve Ben Meryem Ana'ya gittik. Çok sıkı güvenlik taramalarından sonra içeri girdik. Meltem'in sandalyesini iterken biraz zorlandık ama etraf çok güzeldi. Noel günü olduğu için akşam ayin vardı, etrafı hem süslemişler hem de ayine uygun hale getirmişler. Meryem Ana'nın kaldığı ev minnacık olduğu için Meltem ile bir girdik bir çıktık ama kızımla mum yaktık ve dua ettik. 2019 inşallah hepimize ve tüm dünyaya iyilikler getirir, bu saçma sapan egolu insanlar dünyanın düzenini daha fazla bozmazlar inşallah. Bu zamana kadar kendimi hiç bu kadar çok karamsar ve dünyanın geleceği nasıl olacak, savaş çıkacak mı diye hissetmemiştim. 

Herkese mutlu yıllar diliyorum. 

20 Kasım 2018 Salı

Kuşadası Sonbaharda....


Merhaba, 

Bu sefer size biraz Kuşadası'ndan bahsetmek istiyorum. Geleli 6 ay oldu ve biz buraları çok sevdik. Bazılarına göre Kuşadası çok demode ve sıkıcı bir yer gibi geliyor ama aslında konum itibarıyla harika bir yer. Hem tatil yöresi hem minik şehir, havalimanı 45 dakika mesafede ve saat başı İstanbul'a uçak var,  aman sıkıldım büyük şehir isterim diyen için İzmir 1 saat mesafede, AVM isterseniz var, hatta 16 senedir Starbucks bile var burada. 

Buranın en güzel yanlarından biri  havası, hava hem kışın hem yazı çok dengeli, yazın bi Bodrum kadar sıcak olmuyor, rutubet yok, kışın ise çok temiz ve ferah bi havası var, en düşük 12-15 derece oluyor hele gündüzleri uzun kollu çok kalın olmayan bi kazakla dolaşabiliyorsunuz, akşamları normal bi mont almak yeterli. Sabahları uyanmak çok kolay oluyor, yorgun uyanmıyorsunuz. İstanbul'da her yerimiz ağrırdı yaz kış üstelik, burda öyle bi durum kesinlikle olmuyor. 

Sahil kıyısında yürüyüş yapmak çok kolay ve zevkli, yazın hatta isterseniz hemen belediyenin plajlarında denize girme imkanı sunuyor. Burası az geldi yürümek için derseniz, Davutlar ve Güzelçamlı'nın sahilinde belediyenin yaptırdığı Sevgi Yolunda ister yürüyüş ister bisiklete binebilirsiniz. 

Davutlar Sahil, Sevgi Yolu
Kuşadası sahillerinde akşam güneşinin batışını izlemek bence buranın en güzel anlarından biri. Güneş yazın ayrı bir güzellikte batıyor, kışın ayrı. Hele Davutlar sahilinde akşam üzeri esen imbata karşı güneşin batışını seyretmek bence ömre bedel, insanı o kadar mutlu ediyor ki, muhakkak yaşanması gerek. Davutlar sahilindeki yazlık evimiz varken Anneciğimle her akşam koşa koşa sahile yürüdük bir günü daha batırmaya hatta annem gecikirse arabasını alır gider illa tam batışını seyretmek isterdi. Belki de burasını sevmemin başlıca nedenlerinden biri annemi anıyor, yaşıyor olmak. Bir de Kısmet Otelin bahçesinden güneşi batırmayı çok severdi annem, oradan da hem güneş hem Güvercinada manzarası bi başka güzeldir. 


Denize girmek için sahil şeridi çok uzun ancak temmuz ve haziran aylarında buranın imbatı çok meşhur ve deniz öğleden sonra çok dalgalı oluyor, dalga sevmeyenler için iyi olmayabilir, buna rağmen buranın denizi güvenli bir denizdir. Milli Parktaki ilk minik koy kum ve çok güzeldir, geri kalan koyların tamamı taşlı ve denize girip çıkması zor olan plajlardır. Tabii bu sene milli parka gitmedim ancak 30 senede bir tek çivi çakılmayan bir yerdi eskiden, sosyal imkanlar çok sınırlıydı, şimdi nasıl bilemiyorum. Seneye bi gidip deneyeceğim. 

Bize gelince, bugün gene nasıl bitti anlayamadım. Kuşadası'na geldiğimizde daha sakin bir hayat yaşayacağız derken hiç te öyle olmadığını görüyoruz. Bugün İlker ile Salı pazarına gittik.  Burada salı ve cuma günleri kapalı pazar alanında sebze pazarı var. Genelde köylülerin Selçuk ve Davutlar çevresinden getirdikleri sebze ve meyveler satılıyor. Ben özellikle kadın köylülerden almayı tercih ediyorum. Kadınları desteklemek her zaman iyidir. Tekstil pazarı çarşamba günleri ancak inanılmaz kötü, bir kere gittim bir daha asla gitmem. Kalitesiz ve sahte mallarla dolu garip bir pazar. Kimsenin de pek beğendiğini zannetmiyorum. 

Buraya yakın Davutlar ve Güzel Çamlı pazarları var, özellikle Güzelçamlı Pazarı çok başarılıymış hala sokak aralarına kurulan ve sebze-tekstil berbabermiş, o pazarı bi deneyeceğim. Pazar fiyatları İstanbul'a göre tabii ki avantajlı, bugün soğan gene hit yapmış 5.-TL olmuştu ancak dün İstanbul'da 7.-TL olmuş. 

Bu seferlik bu kadar, daha paylaşacak çok şey var, gene yazmaya devam edeceğim. 

Hoşcakalın...

Drupa

 Drupa... 16 Yıl Matbaacılar için Drupa Fuarı ayrı bir anlam taşımaktadır. Babam, 1976 yılından itibaren 2016'ya kadar hepsini ziyaret e...