yaz etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
yaz etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

26 Temmuz 2019 Cuma

Dilek Yarımadası / Milli Park




Dilek Yarımadası / Milli Park

Bugün hava çok sıcaktı ve artık sitemizin havuzu çok kalabalık olduğu için kendimizi deniz kenarına atalım dedik ama malum Kuşadası Denizinde öğleden sonra imbat patladığı için çok dalgalı, Davutlar sahiline gittik ama bizi hiç açmadı. Bende yola devam ettim ve en son 2006 yılında gittiğim Milli Parka'a vardık. İlk koy aslında çok güzeldir ama ne denizde ne kumda duracak yer yoktu devam ettik ve kendimizi Kalamaki koyuna attık. Bu koy çok taşlı ve hemen derinleştiği için daha az kalabalıktı. Arabamızı sahilde ağaçların altına park ettikten sonra hemen denize attık kendimizi. Su ılıktı ama insanı serinleten bir ılıklık, Meltem suyun sıcaklığına bayıldı. Taşları aşarak denizin ilerilerine gitmek zor olsa da ayağımızdaki deniz ayakkabıları sayesinde rahatlıklar yüzebildik. Meltem kıyıda mest oldu. Oturduğu yerde üzerine gelen minik dalgalarla eğlendi. 

Biz küçükken çok gelirdik Milli Park'a, Davutlar denizi özellikle Temmuz ayında öğleden sonraları feci olduğu için kahvaltımızı eder, yiyecek nevalemizi hazırlar giderdik. Genellikle kum olan koyda denize girerdik hatta deniz yataklarımızı da arabanın tepesine bağlar bütün bi günü onların üzerinde geçirirdik. 

Milli Park'ın en kötü yanı o zamanlar hiç tesis olmaması ve derme çatma tuvaletlerinde içler acısı olmasıydı. Bugün tuvaletlere uzaktık bakamadım ama 1987'den 2006'ya kadar tek bir çivi çakılmamıştı. Şimdi bir takım yenilikler yaptıkları gözüküyordu ama bizim milletimizin bunları koruyacak kapasitesi kalmadığı için pek emin değilim. Bugün deniz kenarında tahtadan yapılmış deniz yataklarını suya sokup binen insanlara hayretle baktım. Hala yediğinin çöpünü de oracıkta bırakanlar vardı. Allahtan bir yaban domuzu ailesi geldi de kalan artık yemekleri yediler ve gittiler.

Yol kenarlarına çok hoş seyir terasları yapılmış, resim çekmek ve manzarayı seyretmek harika oluyordur. 

Arılar çok meşhurdur Milli Park'ta ama işin püf noktasını bilirseniz sizi rahatsız etmezler. Bu püf noktası da etli yiyeceklerden kaçınmaktır. Direkt yediğiniz ete gelirler ve muhakkak ta sokarlar. Beni hayatımda 3 defa arı soktu üçü de Milli Park'ta :) Annem gene bir şeyler yapmıştır salamlı falan muhakkak :)

Sizlerle güzel bi Kuşadası günü paylaştım, sağlıcakla kalın...

Tuğba

21 Mayıs 2019 Salı

Kuşadası'nda Yaşam Nasıl?

Kuşadası'nda Yaşam Nasıl?

Buralarda yaşam gayet iyi ve sağlıklı, havalar ne kadar kendini tam bulamasa da bol oksijen, denizin kenarında yürüyüşle birlikte alınan iyot, arada güneş, bizi mutlu ediyor. 

Kuşadası hareketlendi, kapalı dükkanlar açıldı, herkes kendine bi çeki düzen verdi, artık neredeyse her gün gemi geliyor. Seneye daha da büyük gemiler gelecekmiş, bekliyoruz.

Pink Martini Konserinden
Konser mevsimini geçen hafta açtık. İzmir'e Pink Martini Konserine gittik. Canlı müzik, samimi ortam harikaydı. Temmuz ve Ağustos ayında da Kuşadası'nda güzel konserler olacak, bu da beni mutlu etti. 

Bugün kardeşimle konuştum, bir damacana suyun İstanbul'da 15.-TL olduğunu öğrenince burada en azından %50 daha ucuz yaşıyoruz. Meyve sebze hala ucuz, şimdi yaz gelmek üzere her şey daha taze, en azından tarladan evinize geliyor ama tohumları nereden almışlar, nasıl ilaçlanmış diye konuları düşününce bundan sonra kirlenmemiş, genetiği ile oynanmamış besin bulmak imkansız olduğunun farkına varıp, bunu beyninizin uzak noktalarına gömüyorsunuz yoksa delirmek gerekiyor. 

Okullar birkaç hafta içinde sona erecek bu da biz anneler için hem iyi hem kötü :) Başta erken kalmamak, servise yetiştin kaçırdın muhabbetlerinden kurtulmak iyi ama daha sonra çocukların sınırları zorlamaya başlamasıyla "artık okullar açılsın herkes programını bilsin"


yakınmalarını duyar gibiyim. Neyse ki gene değişen eğitim sistemimizle 7 eylülde çocuklar okula dönecek. Biz de şimdiden yazı nasıl geçireceğiz onu planlamakla meşgulüz. Bu da insana motivasyon veriyor. Hem onlara hem kendimize programlar umutlandırıyor. 

Sabah Kahvem vazgeçilmezim
Ali Mert bu sene Sabancı Üniversitesi'nin yaz okuluna gidecek, tam 2 hafta, İstanbul'daki arkadaşları ile beraber gideceği için çok mutlu ama bakalım sonunda ne hissedecek. Bazen insanın çocuk olası geliyor ama çocuklarımız bu güzellikleri çok doğal ve sıradan karşıladıkları için bize garip bakıp küçümsüyorlar. Bizim mantığımıza göre çok şanslılar ama onların mantığına göre bize 40 yaşına geldiklerinde "çok teşekkür ederim beni yaz okuluna gönder miştin" diyeceklerini pek sanmıyorum.

Kızım havuzun açılmasını ve havaların düzelmesini bekliyor.  Bu sene mini buzul çağına girilecek dendiğinde pek anlam verememiştim ama mayıs sonuna geldiğimizde hala havaların kendini bulamaması sanki bu tezi doğruluyor. Dünyanın dengesi bozulduuuuu. 

Ben tabii ki Bodrum yapmadan duramam, Temmuz ve Ağustos ayında güzel vakitler geçireceğime eminim. Ben sıcak hava, Ege Denizi bağımlısıyım. Bunlar olmazsa olmaz. 

İstanbul'a gidecek miyim? Hayırrrrr.... İstanbul buralara gelsin bekliyoruz.

Sevgiler

Tugba

21 Eylül 2018 Cuma

Batumi...

Batumi...

Sarp Sınır Kapısı
Evet Kuşadası'na taşınmamızın en önemli nedenlerinden biri de her yıl değişik şehirlere ve ülkelere ziyarette bulunabilmekti. İstanbul'da kalsaydık bu tatiller için bütçemiz çok sınırlı olacaktı. Buraya gelince ilk olarak tabii ki Bodrum yaptık, bir ara İzmir Urla'ya günü birlik gittik. Derken 5 Eylül geldi ve ben, kızım ve İzo sabah İzmir'den Trabzon'a uçtuk. Pegasus ile gittik, uçak personeli bize karşı inanılmaz derecede yardım severlerdi. Meltem de bize çok fazla zorluk çıkarmadan 1 saat 50 dakika uçtu ve zamanında Trabzon'a indik. Sarp'a giden otobüsler havalimanına giremedikleri için otogara gittik ve çok hızlı bir şekilde otobüsümüzü bulduk ve yolculuğumuzun 2. kısmına geçtik. Trabzon Sarp arası otobüs her ilçede durduğu için 3.5 saat sürdü,  yurdum insanı ne olursa olsun çok yardımsever ve hala anlayışlı. Bu bile bize bir güç verdi Meltem'i fazla sıkmadan bu yolculuğu tamamlamasını sağladık. Sarp'a geldiğimizde ben  Meltem'in tekerlekli sandalyesini ittim, İzo'da bavullarımızı taşıyarak sınırdan çok rahat ve hızlı bir şekilde geçtik ve 3. kısmı da mükemmel bir şekilde tamamladık. Sarp tarafında İzo'nun ailesi bizi karşıladı ve Batum'un sırtlarındaki Erge kasabasındaki evlerine sağ salim ulaştık.

İzo'lar evlerini bizim eve o kadar yakın döşemişler ki eve gelince sanki İstanbul'daymışım gibi hissettim. Meltem de pek fazla yabancılık çekmedi, zaten İzo'nun kızı Nergis, oğlu Giga, eşi, Meltem'n etrafında pır döndüler bir dakika onu yalnız bırakmadılar. Köpekleri beni hatırladılar ve çok mutlu oldular. Ayaklarımın dibinden ayrılmadılar.

Batum Gürcistan çok güzel bir Karadeniz Kenti. 5 milyonluk Gürcisan'ın 340.000 nüfusa sahip olan şehir merkezi avrupa standartlarına uygun olarak dizayn edilmiş ancak biraz dışına çıktığınızda karman çorman, belediyecilik olmayan bir şehir.  Eski Batum hala yapılaşmasında Sovyet zamanını ve öncesini koruyor ancak son 5 sene de geri kalan kısımlar inanılmaz yapılaşmaya kurban gitmiş, gözlerime inanamadım. 50 katlı dev binalar yapılmış ve hala yapılıyor, eski Batum'a hiç yakışmayan garip bir yapılaşma olmuş, beğenmedim. Zaten belediyecilik olmayan bir şehirde heryer feci şekilde şantiye, Kadıköy'deki inşaatlardan kaçıp buraya geldiğimde de bu kadar fazla inşaatı görmek beni çok sıktı. Beş sene önce 20-25.000 dolara alabildiğiniz evler olmuş 80-90.000 dolar, bu tabi 60 metrekarelik daireler için geçerli, büyüdükçe fiyat artıyor. Yazık etmişler bence ama bu insanların bu para hırsı beni bitiriyor.

Özgür Kız Meltem
Trabzon Hava Limanı
1 hafta boyunca Batum'un her yerini gezdik, yedik, içtik, harikaydı. Bize daha çok akraba ziyareti yapmışız gibi geldi, sağolsun İzo'nun ailesinin önde gelenleri bizleri evlerinde ağırladılar, müthiş yemekler verdiler, ev yapımı votkalar içtik, Batum'da üretilen bira fabrikasından bira alıp içtik. Çok lezzetli ve güzeldi.

Botanik Bahçe Batum'un olmazsa olmazlarından... 150 yıllık bir park gezmek müthişti, Karadeniz'in doğası gerçekten harika, o ağaçlar bitkiler görülmeye değerdi.
Teleferik tepeden Batum'a bakmak için güzel bir araç ancak harf kulesinin tepesinden yada Radison Blu otelin roofundan da tüm şehri görebiliyorsunuz.

Eski Batum'un içindeki restaurantlar gayet güzel ve çoğu güvenilir. Biz JB diye bir Alman Pub'ı ile Gürcü yemeklerinin birbirine entegre edildiği, bir yerde öğle yemeği yedik. Harikaydı. Karadeniz kıyısında yürüyüş yapmak ve dev dalgaları seyretmek çok zevkliydi. Uzun zamandır böyle birşey görmemiştim. Küçükken çok Kilyos'a giderdik, dev dalgaları orda görürdük, nostalji oldu. Gene  sahilde Ali ile Nino heykeli, harf kulesi, üniversite kütüphanesini görmek çok güzeldi. Sahilde yürümek istemezseniz, bisiklet yolunda elektrikli scooter yada bisiklet kiralayıp bu araçlarla dolaşabiliyorsunuz.

Karadeniz Kıyısı
Alış veriş pek yok, bir kaç uluslararası mağaza var ama hediyelik falan almak iştiyorsanız çok güzel şeyler satan minik dükkanlar var.

Trafik rezalet, kimse kurallara uymuyor, çok kötü ara kullanıyorlar ayrıca bir tarafta son model lüks araçlar bir tarafta Amerika'nın artık kullanmadığı jipler, arabalar, karman çorman bir araç rejimine sahipler.

Yemekler fena değildi. Khinkali mantısı çok lezzetli bir mantı. Domuz eti çok kullandıkları için biz ağırlıklı evde yedik. İzocuğum bize uygun yemekler yaptı. Çok lezzetliydi.

Bir haftasının sonunda en dikkatimi çeken şey ise az çöpümüzün çıkması evet çöpümüz az çıktı, biz inanılmaz çöp çıkarıyoruz, herşey ambalajlı, uzun ömürlü, Batum öyle değil, herşey hala doğal ve hemen alıp kullanılmalı, medeniyet arttıkça çöpümüzde artıyor bu çok net görülüyor.

1 haftanın sonunda gene 3 kısımda toplamda 10 saatte evimize döndük. Ne gümrükte bekledik ne uçakta, tek tedirgin olduğum kısım Sarp'tan kalkan otobüste sigara kaçakçıları ile yolculuk etmekti, çok ilginçti. Bunu da yaşamak varmış. Hayat hep düz olamaz, göğüsünden, korsesinden sigara çıkaranları da görmek varmış.

Batum görülmeli mi evet görülebilir ama Trabzon Sarp arası doğamıza hayran kaldım. Oraları da görmek gerek. Yurdumun her yanı bi başka güzel.

Sevgiler

Tuğba

Botanik Bahçesi

Şekerci Dükkanı
Hediyelik Eşya Mağazası
Şehir Merkezi / Meydan


Radison Blu Oteli
Tiyatro Binası 





Erge'de Gün Batımı

Sophy'nin Doğum Günü Kutlaması
Dev Binalar, Rezidanslar
İnaşaat... İnşaat... İnşaat




Karadeniz Kıyısı

İzo'nun Dünürlerinde Akşam Yemeği

Restaurant JB
Ali ile Nino Heykeli
Şehir Merkezi






20 Haziran 2018 Çarşamba

İlk Günler...



Yazımı geçen hafta yazmam gerekiyordu ancak 2 tır dolusu eşyayı açmak 10 günümüzü aldı hala açılmayan kolimiz var. Taşınmak zormuş. Hiç kolay olmadı bir de 14 yıl aynı evde oturunca çok yayılmışız, gerekli gereksiz her şeyi biriktirmişiz. Bu taşınma tam bir detoks oldu bizim için, neyimiz var neyimiz yok tekrar bir hatırladık. Salondaki büfede o kadar çok kullanmadığımız bardak tabak vs vardı ki şimdi mutfakta özel bir köşe yaptım dönüşümlü onları da kullanıma açtım. Daha ne kadar dolap bekleyebilir ve niye beklesin?

Kuşadası hava olarak harika bir yer… Şu ana kadar çok bunalmadık. Daha denize girecek vakit bulamadık ama havuza 3 kere girdik. Meltem suya kavuşunca çok keyiflendi. Şu ana kadar eve alışması iyi gidiyor. İlk olarak onun odasını düzenledik, kendi eşyalarına kavuşunca çok mutlu oldu. Ön balkondaki salıncak onun ve bizim kurtarıcımız. Babası da balkona TV kurdurunca Meltem’in keyfine diyecek yok.

İkinci Ergenimiz Mert eve kolay alıştı. O da kendi odasını kendi düzenledi biz hiç karışmadık, çok kullanışlı bir hale getirdi. Lambalarını kurdu, elinden gelen tüm işleri kendi yaptı, şimdilik mutlu ama daha interneti bağlatamadık, bu hem cebimizi hem de Mert’in moralini hatta yardımcımız İzo’nun bile moralini çok etkiledi. Bakalım bugün baba oğul Ada’ya indiler çözüm arıyorlar.

Babamız çok mutlu, şişkinliği indi, şekeri hala yüksek ama iniş yönünde, 3 ay sonra daha iyi olacak eminim. O her gün yüzüyor bize inat ama yüzsün biz mutlu oluyoruz.
Kedimiz Pıtır çok şaşırdı ama  da alıştı, gene her gün öğle uykularını salonun baş köşesinde yapıyor akşamları arka balkonda çam kokuları içinde keyif yapıyor, hayat O’na güzel…

Beni sorarsanız çok mutluyum. İnsanın kendi sahip olduğu evde yaşaması başka oluyormuş, kendi seçimimizden dolayı kirada oturan ben çok mutluyum. Belki de onlarca kutuyu bu yüzden çok hızlı açtım ve yerleştik. Bundan dolayı çok yorgun değilim. Her şey daha iyi olacak bundan eminim.

Yavaş yavaş etrafı keşfetmeye başlayacağım. Hatta Eczacı Hanımdan Kirazlı Köyünde çok güzel kahve içebileceğimiz bir yerin adresini aldım. Kirazlı Köyü bize 10 dakika mesafede… Görüşlerimi sizinle paylaşacağım.
Şimdilik benden bu kadar, önümüzdeki günlerde buluşmak üzere….

Drupa

 Drupa... 16 Yıl Matbaacılar için Drupa Fuarı ayrı bir anlam taşımaktadır. Babam, 1976 yılından itibaren 2016'ya kadar hepsini ziyaret e...