Basev etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Basev etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

1 Ekim 2020 Perşembe

 


Tekrar Merhaba

Dün sabaha, Basev Mentorluk toplantımızla başlamak iyi geldi, herkes birbirini yüz yüze görünce mutlu oldu sonra çok başım tuttu, gece olunca da yazacak keyfim olmadı açıkçası. 

Bugün güzel bir güne uyandık, sabahtan çevremizde bir yerlere gök gürültülü yağmur yağdı ama bizde hava güneşliydi. Öğleden sonra kargolarımı bırakıp, Migros'a uğradım. Migros, pandemi nedeniyle kıklanıyordu bugün, her yerinde temizlik vardı. Güvenle alışveriş yaptıktan sonra tabi elimde eldivenler, maske falan eve döndüm. Bilgisayarımın başına oturdum, matbaa işlerimi yaptım, 14 gün sonra Frankfurt Kitap Fuarı'na Dijital Platformda katılacağız, onun hazırlıklarına devam ettim.


Mert artık evde... Gerçekten gitmesi şart değilmiş, kendine sıkı bir program yapmış bugün uyguladı bakalım ne olacak? 

Meltem dolunay etkisinden çıkmaya çalışıyor, havanın soğuduğunu kabullendi, deniz - havuz bitti artık. Derse gitti geldi, idare ediyor. 

Bana gelince Marie Kondo'nun kitabını okuyorum ve dün güzel notlar aldım. Bunlardan bir tanesi : Marie Kondo der ki, okulda yada evlerimizde bizlere birçok şey öğretiliyor ama kesinlikle odamız yada evimizin nasıl toplanması gerektiği  öğretilmiyor, nasıl bir düzende olmaları gerektiği gösterilmiyor, zannediliyor ki insanlar bunu doğal olarak kendileri bir şekilde öğreniyorlar ama nereden nasıl bilinmiyor. Annemiz bize "odanı topla " dediği zaman  nasıl toplayabiliriz, detaylı anlatıp öğretti mi? Dolaba tişörtlerimizi nasıl katlayıp koymamız gerektiğini söyledi mi? Hayır.... Bunu yazarken ben oğlum Mert'e sadece "ODANI TOPLAAA" diye böğürdüğümü anımsadım, çocuğa hiç nasıl yapabileceğini anlatmadım. Sonra bir de hala tişörtlerini ben düzenliyorum gibi bir serzenişte bulunuyorum, aaaa çok ayıp!!!!

Aslında bana da anlatılmadı. Annemin kendi yatağını nasıl topladığını gördüm ben de onun gibi topladım. Annemin kıyafetleri dağınıktı benimkiler de öyle, dolabın içini açınca mükemmel olmadı hiçbir zaman, evlendikten sonra daha bir farklı yaklaştım ama ara ara İlker'in çıldırdığı olmuştur. A İlker biliyor mu derseniz benden daha iyi ama hiç birimize bu iş öğretilmedi ama mükemmel odalarımız, dolaplarımız olması beklendi. 

*Küçük bir not: Banu çok düzenliydi, kütüphanelerimiz yan yana dururdu, onun ki derli toplu benim ki top patlamış  gibi, çeşitli zamanlarda Banu'ya para karşılığı kütüphanemi toplatırdım. 

Sonuç: Çocuklara belki ders olarak , belki aileleri muhakkak odalarını nasıl toplayacakları öğretilmeli, "odanı topla olayı" bir kenara bırakılmalı. Bizler ise alışkanlıklarımızı pıt diye değiştiremeyiz, ufaktan ufaktan benim yaptığım gibi bölüm bölüm  yapılabilir. Hem baygınlık geçirmeyiz hem de belki 1 ay sonra belki bir yıl sonra fazlalıklardan kurtulmuş, düzen içinde yaşar hale gelebiliriz. 

Neyse, ben de bugün ev halkının ayakkabılarını düzenledim, makinada yıkanabilecek spor ayakkabıları yıkadım, tahminimce 40'a yakın çift terlik, spor ayakkabı, artık giyilmeyen ayakkabılar ile vedalaştık. Kışa hazırız hepimiz. Bir detoks daha başarı ile tamamlandı. Tabii Marie Kondo gibi hepsi silindi, tekrar düzgün bir şekilde dolaba yerleştirildi. 

Havalar soğuyor, siz de ayakkabı detoksu ve yeniden yerleşmesini yapın derim, insan mutlu oluyor.

Şimdilik hepinize iyi akşamlar...

T u g b a

24 Ekim 2018 Çarşamba

Sonbahar...

Sonbahar...


Frankfurt Book Fair
Herkese merhaba...
Sonbaharı Kuşadası'nda karşılamak çok güzel... 

İyi ki İstanbul'dan taşındık ama devamlı gidiyoruz anlamadım ben bu işi...

İstanbul'a gitmenin en güzel yanı geri Kuşadası'na dönmek... Hahahaha...

Ekim ayının son günlerine gelmişken artık iyice evimize yerleştik. İlker harika dolaplar yaptırdı ve tüm eşyalarımız ortalıktan toparlandı kalktı. Ben ofisimi Mert'in odasına kurmuştum ama orası çok ayak altı olduğu için doğru düzgün çalışamıyordum. Ben yokken İlker arka balkonumuzu benim için bir kısmını ofis haline getirmiş ve bana çok güzel bir sürpriz yapmış. Çocukluğumda ders çalıştığım masayı, yanına kütüphanemi ve annemden kalan masa lambasıyla harika bir köşe olmuş. Burası çok ılık hala, akşamları bir tek elektrik sobasını ayağımın altında çalıştırıyorum o kadar. Dışarıda çam ormanına karşı çalışmak harika bir duygu, arada çakallar uluyor, horozlar hiç susmuyor ama olsun, doğa iyidir, insanın ruhuna iyi geliyor. 


Frankfurt 
Bu ay Frankfurt Kitap Fuarı'na katıldım, 1 hafta süren bir maceraydı ve çok güzeldi, tabii güzel olduğu kadar feci yorucuydu. Kitaplar hala insanlar için önemli, tüm dünya dijitalleşiyor ama insanlar kendini geliştirmek için bir şeyler okuması gerektiğinin farkındalar ve çok güzel kitaplar üretiliyor. Bu kitapların arasına dijital de sıkıştırılınca 2020' lerde de kitap hayatımızda olacak merak edenlere duyurulur. Önümüzdeki ay İstanbul'daki kitap fuarına vakit bulanlar gitmeli...

İstanbul'dayken Basev 3. Uluslararası Kongresine katıldım, 2 gün boyunca harika insanların değişim hikayelerini  dinledik. Günün sonunda Ertuğrul Özkök'ün babasının matbaacı olduğunu, Nedim Atilla'nın Slow Food Türkiye Kurucusu olduğu ve Kuşadası Davutlar'da aşçılık okulu kuracağını, Özyeğin Üniversitesi Ekonomi Bölümü Başkanı Prof. Dr. Ümit Özlale'den önümüzdeki 5 sene içinde ekonomimizdeki değişimleri ve dünyanın nereye gittiğini,  Sevgili Alptekin Baloğlu'ndan denizlerin derinliklerindeki değişim hikayelerini, Gamze Acar Bayraktaroğlu'ndan değişimin İnsan Boyutu hikayelerini dinleme fırsatını yakaladık. 

Arıcı Ailesi Kuşadası'nda neler yapıyor? 

Meltem için eğitimlere başlayacağız ancak sistemde bir tıkanıklık yaşadık onun çözülmesini bekliyoruz. Yoksa gideceği okul belli hatta okula biz ekstradan ders aldıralım daha çok eğitim alsın dedik, okulun sahibi "niye acele ediyorsunuz belki devletin verdiği yetecektir" dedi şaşırdık. İstanbul'da olsa hemen yapalım derlerdi, burada işler biraz daha gerçekçi ve paradan uzak yaşanıyor. Her şey para değil. 


Kuşadası
Mert gene okulu ve öğretmenleri dolayısıyla beni zorlamaya devam ediyor. Bu yaşta ellerindekinin farkında değiller, bunu görememeleri çok üzücü, bazı şeyleri anladıkları zaman iş işten geçmiş olacak. Bu hafta sonu İstanbul'a gidecek, dönüşte toparlanır inşallah...

İlker Arıcı web sayfası ve broşür, kurumsal kimlik işleri ile uğraşıyor. Havuz mevsimi bitince kendini bu işlere verdi. Mutlu mesut...

İzocuğum daha yeni geldi Gürcistan'dan, artık burayı daha çok seviyor. Alıştı...

Ben... Ben... Kış sezonu burada da çalışmaya devam ediyorum. Bu ayın başında sitemizde Ece Su için harika bir doğum günü yaptım, herkes çok beğendi. Web sayfamı yeniliyorum. Parti işlerim ve matbaa işlerim aynen devam ediyor. Üretmeye devam, oturmayı sevmiyorum.

Son olarak Kedimiz Pıtır, kendi çapında kuru mama yemiyor bizi protesto ediyor, ıslak mama isteyip duruyor, bir ergen de evde O, O da kendi çapında şartlarını zorluyor. Ya sabır...

Şimdilik durumlarımız bu, daha sık yazmaya çalışacağım Kuşadası'nda oturursam merak etmeyin. Selamlar..


24 Ağustos 2018 Cuma

Yaz sonunda biz…





Yaz sonunda biz…

Evet Kuşadası’na taşınalı nerdeyse 3 ay oldu, nasıl geçti pek anlamadık açıkçası, yaz olmasından dolayı, deniz, havuz, dondurma yeme derken günler geçiyor.

En son yazımdan sonra 2 kere Bodrum’a 3 kere de İstanbul’a giden ben hala içimdeki İstanbullu olma, her şeyi hızlı ve çabuk yapma hissini atamadım üzerimden taa ki son İstanbul’a gidişime kadar, bu kadar sıcak ve kasvetli bir hava beni perişan etti, haftaya İstanbul’a gitmem gerek ama gidemeyeceğim, bu sıcakta oraları almayım kalsın.

6 Haziran 2018’de buraya geldiğimizde dolar kuru 4,47.-TL imiş bugün 6,02.-TL İstanbul’dan iyi ki kaçmışız dedirten bir neden.

Evimize tamamen yerleştik, ufak tefek eksikler kaldı ama onları da havalar soyunca hallederiz diye bir kenara bıraktık.

Ev halkı ise artık daha organize, her gün akşam üzeri havuza iniyoruz, Meltem suda olmayı çok sevdi, en bronz olan o aramızda, İlker çok hoş bir komşu grubu oluşturdu. Beyler akşamları uzun yüzüyorlar, dengeli bir beslenme ile de İlker 4 kilo verdi.

Mert bilgisayar oynamaktan bıkmadı ama geçen akşam bahçede   mangal yakacağımız için komşularımızla mangal alışverişine gitti. Aşama kaydettik.

Buraya gelirken hem İstanbul’un kaosundan kurtulmak istemiştik hem de Meltem ve Mert için daha rahat bir ortamda büyümelerini istemiştik. Mert’in okulu aynen devam ama Meltem ile ilgili harika bir gelişme oldu: Sitemizdeki komşularımızdan Emel Hanım ve Eşi Altan Bey bize Kuşadası Engelliler Derneği’nin düzenlediği kermese davet etti, kermesin amacının Kirazlı Köyü Yolunda Kuşadası Engelliler Köyü’nün belli ihtiyaçlarını bu kermesten kazandıkları gelir ile sağladıklarını anlattı. 1995 yılında kurulan dernekte gönüllü olarak çalışanlar her gün gelen engelli çocuklara müzik, okuma yazma, spor, ebru dersi ve bunun gibi sosyal aktiviteler sağladıklarını, velilerin de çocuklarına eşlik edebilecekleri bir yaşam köyü oluşturmuşlar. Okul dönemi başlayan dönem haziran başında sona eriyor. Biz de Meltem ile  kermese gittik, oradaki gönüllülerin yaptığı hediyeliklerden aldık, Başkan Canan Hanım ile tanıştık. Daha tam herkesi tanımıyoruz ama Eylül ayında gidip ziyaret edeceğiz, Meltem’in tepkilerine göre haftada birkaç gün götürebilecek miyiz bakacağız.

Günler çabuk geçiyor, Eylül ayı nerdeyse geldi, artık yavaş yavaş işlerimizin başına dönmeye başlıyoruz. Buraya geldik diye tüm işlerimizi bırakmadık. Ekim ayında Almanya’da kitap fuarına gideceğim, Basev Kadın Platformu etkinliklerimiz başlayacak, ufaktan da matbaa işlerime devam edeceğim. Havaların biraz serinlemesiyle de etrafı gezmeye başlayacağız. Sizlerle çok güzel yerler paylaşacağım. 2 gün sonra doğum günüm, 50'ye yavaş yavaş yaklaşıyorum, burada daha gençleşeceğim ve hiççç yaşımı göstermeyeceğim. Şİmdilik sevgiler...

Drupa

 Drupa... 16 Yıl Matbaacılar için Drupa Fuarı ayrı bir anlam taşımaktadır. Babam, 1976 yılından itibaren 2016'ya kadar hepsini ziyaret e...