meltem etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
meltem etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

9 Nisan 2020 Perşembe

Corona Günleri 24. Gün




Corona Günleri


24. Gün


Herkese merhaba, dün gece yanlış yayın seçimine basmışım, gece yayınıma ulaşamadınız ama sabah tekrar yayınladım, neyse olur böyle şeyler, dün garip bir gündü zaten. 
Arkamda Milli Park ve deniz tabii oteller

Bugün de çok garip bir şeyle başladım güne, gene delirdi diyeceksiniz ama ne yapayım beni buluyor böyle değişik şeyler.... Geçen gece İngiltere'de yaşayan Kuzen Dilek ile konuşurken size bahsetmiştim, plates yapacaktım bağlantı kuramamıştım internet yükünden,  amaaa sabah 10'a alınca tabii ki bağlandım. Yeni moda Zoom ile tabii ki...Tam 1 saat, 5 İngiliz + Kuzen  ile plates yaptım. İngilizce olması tabii ki harikaydı benim için, ikinci ana dilimde plates yapma şerefine ulaştım hem de günler sonra spor yapmak iyi geldi walla, çok mutlu oldum sabah sabah...

Ha bu arada başımın derdi Mert gene internete girdi çünkü bu sabah canlı dersleri 9-12 arasıydı, adam peşimi bırakmıyor yok rahat... :)

Spordan sonra balkonda kahve içtim, bugün çok sakindi ortalık, hani dışarının bir sesi vardır gün içinde şehir gürültüsü, bu sabah ortalık çok sessizdi. Hava hala ayaz, buz gibi. Zaman geçtikçe "bu iş nasıl sonuçlanacak", "ne yapacağız" diye düşünmeden edemiyor insan, bir de mecburen dışarı çıkmak zorunda kalıyoruz, market alışverişi bitmiyor. Dışarıdan su alıyoruz, şişeleri siliyoruz falan ama bakalım bu süreci hastalanmadan geçirebilecek miyiz merak ediyorum. 



Sonrasında gene bir yemek furyasının ardından televizyonda İçişleri Bakanlığının 20 yaş altı ağır engelli çocukların maskeli ve sosyal mesafeyi koruyarak dışarı çıkarılabileceklerine izin verdiğini açıklayınca hoop Meltem'i kaptım arabaya attım, bu sefer Davutlar üzerinden Güzelçamlı, Milli Park girişine kadar ana yoldan gittik, 3 hafta önce size bahsettiğim pembe şeftali ağaçlarının hepsinde yapraklar çıkmış, bu sefer Kara Ova yemyeşil olmuştu. Yazı sabırsızlıkla bekliyorum, şeftali candır, çok özledim yemeği.... 

Deniz dolunaydan kaynaklı aşırı yükselmiş ve dalgalıydı. Biraz durup iyot aldık, sırasıyla İzo ve ben  denizin dibine gidip resim çektik, Meltem'i çıkaramadık  çünkü her an denize atlayabilirdi, aslında Meltem'in adını Deniz koyacaktık, son anda değiştirdik ve denizden gelen ılık rüzgar Meltem'i koyduk. ama bu çocuk deniz çocuğu, her an girmeye hazır. 

Bugünlük bizden haberler bu, hepinize iyi geceler diliyorum.

Tugba


21 Kasım 2019 Perşembe

18'e 6 ay kala... (İlk Bölüm)



18'e 6 ay kala... (İlk Bölüm)

Geçen haftalarda Otizmli çocukları yuhalayan vicdansızları görünce sizlerle bu zamana kadar başımıza gelen güzel ve kötü anları paylaşacağıma söz vermiştim. Uzun bi yazı olacağı için bir kaç bölümde yazacağım.  

O gün bugün, haydi başlayım:

Normal doğum için bekleşirken 40. haftaya ulaşan Meltemiko, 3 mayıs 2002'de suyum azaldığı için öğleyin acilen saat 2'de sezeryan ile doğdu yada doğurtuldu. Hatta doğuma giderken kendimi çok yetersiz hissetmiş ve normal doğumu beceremedim diye çok ağlamıştım. (mahalle baskısı!)

Meltem 57 günlük
Meltem doğdu, hemşire foşur foşur yıkadı, ben kendime geldim ve sonunda kızıma kavuşmuş oldum ancak o gün özellikle rahmetli annemin yüzü çok düşüktü. İnsan hisseder ya, "Meltem çok mor sanki havasız kalmış gibi, niye böyle bu bebek" diye bir kaç kez tekrarladı ama ne hemşireler bir şey dedi, ne doktorlar. 3 gün sonra çıktık eve geldik ve Meltem'in rengi ancak 10 gün sonra kendine geldi, pembeleşti. 

O zamanlarda daha bebek gelişimi ile ilgili kitaplar yeni çıkmaya başlamıştı, biz de tabii ki hemen gidip aldık ve okumaya başladık. Aylar geçiyordu ama Meltem'in gelişmesi kitapla hiç uyum sağlamıyordu. İçinizden endişelisiniz ama doktorlar normal, arayı kapatır gibi yorumlar yapıyorlardı. Buna karşılık Meltem ne konuşabiliyor, ne işaret parmağı ile objeleri gösteriyor ne de emekleyebiliyordu hatta oturamıyordu desteksiz.  Farkına daha sonra vardığımız CP'si olduğu için tek kolu üzerinde emeklemeye başlamıştı  ve ancak 2,5 yaşında tam olarak yürüme becerisini kazanabilmişti. 

Hayalim hep çocuklarıma ana dilleri gibi ingilizce öğretmekti ancak Meltem ingilizce değil, Türkçe bile öğrenemedi ve hiçbir zaman konuşmadı. 

10 ay sonra oğlumuz Ali Mert'e hamile kaldım, hem iş, hem Meltem, hem hamilelik, hepsini bir arada götürüyordum. Annem gündüzleri Meltem'e bakıyor ama hep endişeli duruyordu.

Hamileliğimin 37. haftasında çok sevdiğimiz aile dostlarımız bir pazar günü bize çaya geldiler. Onların da Meltem ile aynı zamanlarda doğan kızları vardı. Ertesi gün beni arayıp Meltem'de gelişim geriliği olduğunu ve acilen doktora götürmemiz gerektiğini  ve o zaman Ankara'dan gelen ünlü bir Pedagogtan randevu alabileceklerini söylediler. Bu arada beni incitmemek ve kırmamak için yanlış bir anlama olmasın diye olağan bir çaba harcadılar ancak ben o gece sancılandım ve sabahleyin 7'de Ali Mert'i kucağıma aldım. Hüzünlü bir doğumdu, hava çok kötüydü, kimseler ziyaretimize gelemedi, bi de üstüne çarşamba günü annem ve İlker Meltem'i doktora götürüp geldikten sonra hüzün daha da arttı. Perşembe sabahı sünnet olan Ali Mert'e sevinemedik bile...

Eve döndükten sonraki 7 ayı hayal meyal hatırlıyorum. Aklımda kalanlar rahmetli Ülker Yaşin'i aramamız ve eğitimlere başlamamız ve konuya hakim olan bi doktoru bulabilmek için İstanbul'un önemli sayılabilecek tüm doktorlarından randevu almak, gitmek, gelmek, çok zor günlerdi bizim için. Bu arada MR'lar çekildi, kan tahlilleri, EEG çekimi, inanılmaz bir tempoydu, Meltem'i götürdüğüm her yere Ali Mert'te geliyordu çünkü adamı emziriyordum. Annem sağolsun hep yanımdaydı. 
O 7 ay, Yaygın Gelişimsel Bozukluğun ne anlama geldiğini keşfetmeye çalışmakla geçen bir süre; şok, acı, yetersizlik, kabul edememe,  hafızamda pek bi şey yok açıkçası...

Kesin teşhis konulduğu  zaman Meltem 20 aylıktı. Çok küçüktüüüü.... Yıl 2003 ve internet daha çok çok yavaş ama bir yandan da araştırmalara devam ediyorduk. Fizik tedavi için gittiği yerde Duyu Bütünlemesinin bu çocuklarda çok faydalı olduğunu öğrendik, Türkiye'de bu terapist getirmiş ama evde de devam edebilmemiz için ne gösteriyor ne de şurdan bu aleti alabilirsiniz diyor, o kıza hakkımı helal etmiyorum. Bizde internette araştır araştır Denver'da bu konu ile ilgili bir klinik bulduk.  Ben, Ülker Yaşin ve internet sayesinde materyallerin hepsini buldum ve aldım. 

Denver'a dönecek olursak  yapılan tedavi odaklanmayı arttıran bir ışık tedavisi ve duyu bütünlemesi, yani uzayda bir yer kapladığını farkına varmasını sağlayan bir tedavi şekli,  kafamıza yattı ama nasıl gideriz ne yaparız derken  bir akşam NewYork'ta Kıbrıs Büyükelçisi olan Reşat Amcaları aramaya karar verdim, telefonlara genelde Gaye Teyze cevap verirdi ancak o gün dışardaymış, Reşat Amca açtı ve ben derdimi anlatınca az ve öz konuşan Reşat Amca "hemen gelin ne bekliyorsunuz" dedi. Biz vize, uçak biletleri, otel falan derken 12 Şubat günü NY'a uçtuk. Ordan da Denver'a ve 15 gün süren bi ışık ve hareket tedavisi almaya başladık. 

Ne tesadüf ki o hafta Amerika'da Otizm haftasıydı ve her gün TV'lerde Otizm konusu işleniyordu. Bu aslında bize,  bu hastalıkta nerede olduğumuzu, İstanbul veya Denver'da tedavi edilebilme şansımızın olmadığını, beslenmesine ve özel eğitimine önem verip gelişimini yükseltmemiz gerektiğini anlamamızı sağladı. İnsan böyle hastalıklarda bi Amerika'ya gideyim daha iyisine sahip olayım der ya biz de ne kadar çaresiz olduğumuzu ve bundan sonra neler yapmamız gerektiğinin farkına vardık. 

1 ay Amerika'da kalıp, Meltem'in ihtiyacı olan Duyu bütünleme araçlarından tutun da Meltem için uygun baston puset gibi birçok şeyi alıp döndük.

İlk bölümü toparlayacak olursam biz gene şanslı insanlardık, etrafımızda bizi incitecek kimseler olmadı bu zaman diliminde, aksine yardım etmek için destek olmak için bizlerle idiler. Başta rahmetli annem, bize Meltem'deki rahatsızlığı söyleyen ve doktorla buluşturan aile dostlarımız, Gaye ve Reşat Amcalar, uçak biletlerimizi almamızı kolaylaştıran Fatoş Abla ( o zaman Amerika bileti almak özel bir durumdu) bize gereken tüm desteği sağladılar. Bu arada çok yakınınız olup durumu anlayıp bize söylemeyenler de vardı bunu atlamayayım! Bide terapist kız! Bunlar kötü örnekler.
Otizmli bir bebeğe, anne ve babasından başka kimse bakamaz ancak çevresindekiler hayatlarını kolaylaştırabilirler. Bu bizler için en büyük destek. 

26 Temmuz 2019 Cuma

Dilek Yarımadası / Milli Park




Dilek Yarımadası / Milli Park

Bugün hava çok sıcaktı ve artık sitemizin havuzu çok kalabalık olduğu için kendimizi deniz kenarına atalım dedik ama malum Kuşadası Denizinde öğleden sonra imbat patladığı için çok dalgalı, Davutlar sahiline gittik ama bizi hiç açmadı. Bende yola devam ettim ve en son 2006 yılında gittiğim Milli Parka'a vardık. İlk koy aslında çok güzeldir ama ne denizde ne kumda duracak yer yoktu devam ettik ve kendimizi Kalamaki koyuna attık. Bu koy çok taşlı ve hemen derinleştiği için daha az kalabalıktı. Arabamızı sahilde ağaçların altına park ettikten sonra hemen denize attık kendimizi. Su ılıktı ama insanı serinleten bir ılıklık, Meltem suyun sıcaklığına bayıldı. Taşları aşarak denizin ilerilerine gitmek zor olsa da ayağımızdaki deniz ayakkabıları sayesinde rahatlıklar yüzebildik. Meltem kıyıda mest oldu. Oturduğu yerde üzerine gelen minik dalgalarla eğlendi. 

Biz küçükken çok gelirdik Milli Park'a, Davutlar denizi özellikle Temmuz ayında öğleden sonraları feci olduğu için kahvaltımızı eder, yiyecek nevalemizi hazırlar giderdik. Genellikle kum olan koyda denize girerdik hatta deniz yataklarımızı da arabanın tepesine bağlar bütün bi günü onların üzerinde geçirirdik. 

Milli Park'ın en kötü yanı o zamanlar hiç tesis olmaması ve derme çatma tuvaletlerinde içler acısı olmasıydı. Bugün tuvaletlere uzaktık bakamadım ama 1987'den 2006'ya kadar tek bir çivi çakılmamıştı. Şimdi bir takım yenilikler yaptıkları gözüküyordu ama bizim milletimizin bunları koruyacak kapasitesi kalmadığı için pek emin değilim. Bugün deniz kenarında tahtadan yapılmış deniz yataklarını suya sokup binen insanlara hayretle baktım. Hala yediğinin çöpünü de oracıkta bırakanlar vardı. Allahtan bir yaban domuzu ailesi geldi de kalan artık yemekleri yediler ve gittiler.

Yol kenarlarına çok hoş seyir terasları yapılmış, resim çekmek ve manzarayı seyretmek harika oluyordur. 

Arılar çok meşhurdur Milli Park'ta ama işin püf noktasını bilirseniz sizi rahatsız etmezler. Bu püf noktası da etli yiyeceklerden kaçınmaktır. Direkt yediğiniz ete gelirler ve muhakkak ta sokarlar. Beni hayatımda 3 defa arı soktu üçü de Milli Park'ta :) Annem gene bir şeyler yapmıştır salamlı falan muhakkak :)

Sizlerle güzel bi Kuşadası günü paylaştım, sağlıcakla kalın...

Tuğba

24 Ekim 2018 Çarşamba

Sonbahar...

Sonbahar...


Frankfurt Book Fair
Herkese merhaba...
Sonbaharı Kuşadası'nda karşılamak çok güzel... 

İyi ki İstanbul'dan taşındık ama devamlı gidiyoruz anlamadım ben bu işi...

İstanbul'a gitmenin en güzel yanı geri Kuşadası'na dönmek... Hahahaha...

Ekim ayının son günlerine gelmişken artık iyice evimize yerleştik. İlker harika dolaplar yaptırdı ve tüm eşyalarımız ortalıktan toparlandı kalktı. Ben ofisimi Mert'in odasına kurmuştum ama orası çok ayak altı olduğu için doğru düzgün çalışamıyordum. Ben yokken İlker arka balkonumuzu benim için bir kısmını ofis haline getirmiş ve bana çok güzel bir sürpriz yapmış. Çocukluğumda ders çalıştığım masayı, yanına kütüphanemi ve annemden kalan masa lambasıyla harika bir köşe olmuş. Burası çok ılık hala, akşamları bir tek elektrik sobasını ayağımın altında çalıştırıyorum o kadar. Dışarıda çam ormanına karşı çalışmak harika bir duygu, arada çakallar uluyor, horozlar hiç susmuyor ama olsun, doğa iyidir, insanın ruhuna iyi geliyor. 


Frankfurt 
Bu ay Frankfurt Kitap Fuarı'na katıldım, 1 hafta süren bir maceraydı ve çok güzeldi, tabii güzel olduğu kadar feci yorucuydu. Kitaplar hala insanlar için önemli, tüm dünya dijitalleşiyor ama insanlar kendini geliştirmek için bir şeyler okuması gerektiğinin farkındalar ve çok güzel kitaplar üretiliyor. Bu kitapların arasına dijital de sıkıştırılınca 2020' lerde de kitap hayatımızda olacak merak edenlere duyurulur. Önümüzdeki ay İstanbul'daki kitap fuarına vakit bulanlar gitmeli...

İstanbul'dayken Basev 3. Uluslararası Kongresine katıldım, 2 gün boyunca harika insanların değişim hikayelerini  dinledik. Günün sonunda Ertuğrul Özkök'ün babasının matbaacı olduğunu, Nedim Atilla'nın Slow Food Türkiye Kurucusu olduğu ve Kuşadası Davutlar'da aşçılık okulu kuracağını, Özyeğin Üniversitesi Ekonomi Bölümü Başkanı Prof. Dr. Ümit Özlale'den önümüzdeki 5 sene içinde ekonomimizdeki değişimleri ve dünyanın nereye gittiğini,  Sevgili Alptekin Baloğlu'ndan denizlerin derinliklerindeki değişim hikayelerini, Gamze Acar Bayraktaroğlu'ndan değişimin İnsan Boyutu hikayelerini dinleme fırsatını yakaladık. 

Arıcı Ailesi Kuşadası'nda neler yapıyor? 

Meltem için eğitimlere başlayacağız ancak sistemde bir tıkanıklık yaşadık onun çözülmesini bekliyoruz. Yoksa gideceği okul belli hatta okula biz ekstradan ders aldıralım daha çok eğitim alsın dedik, okulun sahibi "niye acele ediyorsunuz belki devletin verdiği yetecektir" dedi şaşırdık. İstanbul'da olsa hemen yapalım derlerdi, burada işler biraz daha gerçekçi ve paradan uzak yaşanıyor. Her şey para değil. 


Kuşadası
Mert gene okulu ve öğretmenleri dolayısıyla beni zorlamaya devam ediyor. Bu yaşta ellerindekinin farkında değiller, bunu görememeleri çok üzücü, bazı şeyleri anladıkları zaman iş işten geçmiş olacak. Bu hafta sonu İstanbul'a gidecek, dönüşte toparlanır inşallah...

İlker Arıcı web sayfası ve broşür, kurumsal kimlik işleri ile uğraşıyor. Havuz mevsimi bitince kendini bu işlere verdi. Mutlu mesut...

İzocuğum daha yeni geldi Gürcistan'dan, artık burayı daha çok seviyor. Alıştı...

Ben... Ben... Kış sezonu burada da çalışmaya devam ediyorum. Bu ayın başında sitemizde Ece Su için harika bir doğum günü yaptım, herkes çok beğendi. Web sayfamı yeniliyorum. Parti işlerim ve matbaa işlerim aynen devam ediyor. Üretmeye devam, oturmayı sevmiyorum.

Son olarak Kedimiz Pıtır, kendi çapında kuru mama yemiyor bizi protesto ediyor, ıslak mama isteyip duruyor, bir ergen de evde O, O da kendi çapında şartlarını zorluyor. Ya sabır...

Şimdilik durumlarımız bu, daha sık yazmaya çalışacağım Kuşadası'nda oturursam merak etmeyin. Selamlar..


21 Eylül 2018 Cuma

Batumi...

Batumi...

Sarp Sınır Kapısı
Evet Kuşadası'na taşınmamızın en önemli nedenlerinden biri de her yıl değişik şehirlere ve ülkelere ziyarette bulunabilmekti. İstanbul'da kalsaydık bu tatiller için bütçemiz çok sınırlı olacaktı. Buraya gelince ilk olarak tabii ki Bodrum yaptık, bir ara İzmir Urla'ya günü birlik gittik. Derken 5 Eylül geldi ve ben, kızım ve İzo sabah İzmir'den Trabzon'a uçtuk. Pegasus ile gittik, uçak personeli bize karşı inanılmaz derecede yardım severlerdi. Meltem de bize çok fazla zorluk çıkarmadan 1 saat 50 dakika uçtu ve zamanında Trabzon'a indik. Sarp'a giden otobüsler havalimanına giremedikleri için otogara gittik ve çok hızlı bir şekilde otobüsümüzü bulduk ve yolculuğumuzun 2. kısmına geçtik. Trabzon Sarp arası otobüs her ilçede durduğu için 3.5 saat sürdü,  yurdum insanı ne olursa olsun çok yardımsever ve hala anlayışlı. Bu bile bize bir güç verdi Meltem'i fazla sıkmadan bu yolculuğu tamamlamasını sağladık. Sarp'a geldiğimizde ben  Meltem'in tekerlekli sandalyesini ittim, İzo'da bavullarımızı taşıyarak sınırdan çok rahat ve hızlı bir şekilde geçtik ve 3. kısmı da mükemmel bir şekilde tamamladık. Sarp tarafında İzo'nun ailesi bizi karşıladı ve Batum'un sırtlarındaki Erge kasabasındaki evlerine sağ salim ulaştık.

İzo'lar evlerini bizim eve o kadar yakın döşemişler ki eve gelince sanki İstanbul'daymışım gibi hissettim. Meltem de pek fazla yabancılık çekmedi, zaten İzo'nun kızı Nergis, oğlu Giga, eşi, Meltem'n etrafında pır döndüler bir dakika onu yalnız bırakmadılar. Köpekleri beni hatırladılar ve çok mutlu oldular. Ayaklarımın dibinden ayrılmadılar.

Batum Gürcistan çok güzel bir Karadeniz Kenti. 5 milyonluk Gürcisan'ın 340.000 nüfusa sahip olan şehir merkezi avrupa standartlarına uygun olarak dizayn edilmiş ancak biraz dışına çıktığınızda karman çorman, belediyecilik olmayan bir şehir.  Eski Batum hala yapılaşmasında Sovyet zamanını ve öncesini koruyor ancak son 5 sene de geri kalan kısımlar inanılmaz yapılaşmaya kurban gitmiş, gözlerime inanamadım. 50 katlı dev binalar yapılmış ve hala yapılıyor, eski Batum'a hiç yakışmayan garip bir yapılaşma olmuş, beğenmedim. Zaten belediyecilik olmayan bir şehirde heryer feci şekilde şantiye, Kadıköy'deki inşaatlardan kaçıp buraya geldiğimde de bu kadar fazla inşaatı görmek beni çok sıktı. Beş sene önce 20-25.000 dolara alabildiğiniz evler olmuş 80-90.000 dolar, bu tabi 60 metrekarelik daireler için geçerli, büyüdükçe fiyat artıyor. Yazık etmişler bence ama bu insanların bu para hırsı beni bitiriyor.

Özgür Kız Meltem
Trabzon Hava Limanı
1 hafta boyunca Batum'un her yerini gezdik, yedik, içtik, harikaydı. Bize daha çok akraba ziyareti yapmışız gibi geldi, sağolsun İzo'nun ailesinin önde gelenleri bizleri evlerinde ağırladılar, müthiş yemekler verdiler, ev yapımı votkalar içtik, Batum'da üretilen bira fabrikasından bira alıp içtik. Çok lezzetli ve güzeldi.

Botanik Bahçe Batum'un olmazsa olmazlarından... 150 yıllık bir park gezmek müthişti, Karadeniz'in doğası gerçekten harika, o ağaçlar bitkiler görülmeye değerdi.
Teleferik tepeden Batum'a bakmak için güzel bir araç ancak harf kulesinin tepesinden yada Radison Blu otelin roofundan da tüm şehri görebiliyorsunuz.

Eski Batum'un içindeki restaurantlar gayet güzel ve çoğu güvenilir. Biz JB diye bir Alman Pub'ı ile Gürcü yemeklerinin birbirine entegre edildiği, bir yerde öğle yemeği yedik. Harikaydı. Karadeniz kıyısında yürüyüş yapmak ve dev dalgaları seyretmek çok zevkliydi. Uzun zamandır böyle birşey görmemiştim. Küçükken çok Kilyos'a giderdik, dev dalgaları orda görürdük, nostalji oldu. Gene  sahilde Ali ile Nino heykeli, harf kulesi, üniversite kütüphanesini görmek çok güzeldi. Sahilde yürümek istemezseniz, bisiklet yolunda elektrikli scooter yada bisiklet kiralayıp bu araçlarla dolaşabiliyorsunuz.

Karadeniz Kıyısı
Alış veriş pek yok, bir kaç uluslararası mağaza var ama hediyelik falan almak iştiyorsanız çok güzel şeyler satan minik dükkanlar var.

Trafik rezalet, kimse kurallara uymuyor, çok kötü ara kullanıyorlar ayrıca bir tarafta son model lüks araçlar bir tarafta Amerika'nın artık kullanmadığı jipler, arabalar, karman çorman bir araç rejimine sahipler.

Yemekler fena değildi. Khinkali mantısı çok lezzetli bir mantı. Domuz eti çok kullandıkları için biz ağırlıklı evde yedik. İzocuğum bize uygun yemekler yaptı. Çok lezzetliydi.

Bir haftasının sonunda en dikkatimi çeken şey ise az çöpümüzün çıkması evet çöpümüz az çıktı, biz inanılmaz çöp çıkarıyoruz, herşey ambalajlı, uzun ömürlü, Batum öyle değil, herşey hala doğal ve hemen alıp kullanılmalı, medeniyet arttıkça çöpümüzde artıyor bu çok net görülüyor.

1 haftanın sonunda gene 3 kısımda toplamda 10 saatte evimize döndük. Ne gümrükte bekledik ne uçakta, tek tedirgin olduğum kısım Sarp'tan kalkan otobüste sigara kaçakçıları ile yolculuk etmekti, çok ilginçti. Bunu da yaşamak varmış. Hayat hep düz olamaz, göğüsünden, korsesinden sigara çıkaranları da görmek varmış.

Batum görülmeli mi evet görülebilir ama Trabzon Sarp arası doğamıza hayran kaldım. Oraları da görmek gerek. Yurdumun her yanı bi başka güzel.

Sevgiler

Tuğba

Botanik Bahçesi

Şekerci Dükkanı
Hediyelik Eşya Mağazası
Şehir Merkezi / Meydan


Radison Blu Oteli
Tiyatro Binası 





Erge'de Gün Batımı

Sophy'nin Doğum Günü Kutlaması
Dev Binalar, Rezidanslar
İnaşaat... İnşaat... İnşaat




Karadeniz Kıyısı

İzo'nun Dünürlerinde Akşam Yemeği

Restaurant JB
Ali ile Nino Heykeli
Şehir Merkezi






24 Ağustos 2018 Cuma

Yaz sonunda biz…





Yaz sonunda biz…

Evet Kuşadası’na taşınalı nerdeyse 3 ay oldu, nasıl geçti pek anlamadık açıkçası, yaz olmasından dolayı, deniz, havuz, dondurma yeme derken günler geçiyor.

En son yazımdan sonra 2 kere Bodrum’a 3 kere de İstanbul’a giden ben hala içimdeki İstanbullu olma, her şeyi hızlı ve çabuk yapma hissini atamadım üzerimden taa ki son İstanbul’a gidişime kadar, bu kadar sıcak ve kasvetli bir hava beni perişan etti, haftaya İstanbul’a gitmem gerek ama gidemeyeceğim, bu sıcakta oraları almayım kalsın.

6 Haziran 2018’de buraya geldiğimizde dolar kuru 4,47.-TL imiş bugün 6,02.-TL İstanbul’dan iyi ki kaçmışız dedirten bir neden.

Evimize tamamen yerleştik, ufak tefek eksikler kaldı ama onları da havalar soyunca hallederiz diye bir kenara bıraktık.

Ev halkı ise artık daha organize, her gün akşam üzeri havuza iniyoruz, Meltem suda olmayı çok sevdi, en bronz olan o aramızda, İlker çok hoş bir komşu grubu oluşturdu. Beyler akşamları uzun yüzüyorlar, dengeli bir beslenme ile de İlker 4 kilo verdi.

Mert bilgisayar oynamaktan bıkmadı ama geçen akşam bahçede   mangal yakacağımız için komşularımızla mangal alışverişine gitti. Aşama kaydettik.

Buraya gelirken hem İstanbul’un kaosundan kurtulmak istemiştik hem de Meltem ve Mert için daha rahat bir ortamda büyümelerini istemiştik. Mert’in okulu aynen devam ama Meltem ile ilgili harika bir gelişme oldu: Sitemizdeki komşularımızdan Emel Hanım ve Eşi Altan Bey bize Kuşadası Engelliler Derneği’nin düzenlediği kermese davet etti, kermesin amacının Kirazlı Köyü Yolunda Kuşadası Engelliler Köyü’nün belli ihtiyaçlarını bu kermesten kazandıkları gelir ile sağladıklarını anlattı. 1995 yılında kurulan dernekte gönüllü olarak çalışanlar her gün gelen engelli çocuklara müzik, okuma yazma, spor, ebru dersi ve bunun gibi sosyal aktiviteler sağladıklarını, velilerin de çocuklarına eşlik edebilecekleri bir yaşam köyü oluşturmuşlar. Okul dönemi başlayan dönem haziran başında sona eriyor. Biz de Meltem ile  kermese gittik, oradaki gönüllülerin yaptığı hediyeliklerden aldık, Başkan Canan Hanım ile tanıştık. Daha tam herkesi tanımıyoruz ama Eylül ayında gidip ziyaret edeceğiz, Meltem’in tepkilerine göre haftada birkaç gün götürebilecek miyiz bakacağız.

Günler çabuk geçiyor, Eylül ayı nerdeyse geldi, artık yavaş yavaş işlerimizin başına dönmeye başlıyoruz. Buraya geldik diye tüm işlerimizi bırakmadık. Ekim ayında Almanya’da kitap fuarına gideceğim, Basev Kadın Platformu etkinliklerimiz başlayacak, ufaktan da matbaa işlerime devam edeceğim. Havaların biraz serinlemesiyle de etrafı gezmeye başlayacağız. Sizlerle çok güzel yerler paylaşacağım. 2 gün sonra doğum günüm, 50'ye yavaş yavaş yaklaşıyorum, burada daha gençleşeceğim ve hiççç yaşımı göstermeyeceğim. Şİmdilik sevgiler...

20 Haziran 2018 Çarşamba

İlk Günler...



Yazımı geçen hafta yazmam gerekiyordu ancak 2 tır dolusu eşyayı açmak 10 günümüzü aldı hala açılmayan kolimiz var. Taşınmak zormuş. Hiç kolay olmadı bir de 14 yıl aynı evde oturunca çok yayılmışız, gerekli gereksiz her şeyi biriktirmişiz. Bu taşınma tam bir detoks oldu bizim için, neyimiz var neyimiz yok tekrar bir hatırladık. Salondaki büfede o kadar çok kullanmadığımız bardak tabak vs vardı ki şimdi mutfakta özel bir köşe yaptım dönüşümlü onları da kullanıma açtım. Daha ne kadar dolap bekleyebilir ve niye beklesin?

Kuşadası hava olarak harika bir yer… Şu ana kadar çok bunalmadık. Daha denize girecek vakit bulamadık ama havuza 3 kere girdik. Meltem suya kavuşunca çok keyiflendi. Şu ana kadar eve alışması iyi gidiyor. İlk olarak onun odasını düzenledik, kendi eşyalarına kavuşunca çok mutlu oldu. Ön balkondaki salıncak onun ve bizim kurtarıcımız. Babası da balkona TV kurdurunca Meltem’in keyfine diyecek yok.

İkinci Ergenimiz Mert eve kolay alıştı. O da kendi odasını kendi düzenledi biz hiç karışmadık, çok kullanışlı bir hale getirdi. Lambalarını kurdu, elinden gelen tüm işleri kendi yaptı, şimdilik mutlu ama daha interneti bağlatamadık, bu hem cebimizi hem de Mert’in moralini hatta yardımcımız İzo’nun bile moralini çok etkiledi. Bakalım bugün baba oğul Ada’ya indiler çözüm arıyorlar.

Babamız çok mutlu, şişkinliği indi, şekeri hala yüksek ama iniş yönünde, 3 ay sonra daha iyi olacak eminim. O her gün yüzüyor bize inat ama yüzsün biz mutlu oluyoruz.
Kedimiz Pıtır çok şaşırdı ama  da alıştı, gene her gün öğle uykularını salonun baş köşesinde yapıyor akşamları arka balkonda çam kokuları içinde keyif yapıyor, hayat O’na güzel…

Beni sorarsanız çok mutluyum. İnsanın kendi sahip olduğu evde yaşaması başka oluyormuş, kendi seçimimizden dolayı kirada oturan ben çok mutluyum. Belki de onlarca kutuyu bu yüzden çok hızlı açtım ve yerleştik. Bundan dolayı çok yorgun değilim. Her şey daha iyi olacak bundan eminim.

Yavaş yavaş etrafı keşfetmeye başlayacağım. Hatta Eczacı Hanımdan Kirazlı Köyünde çok güzel kahve içebileceğimiz bir yerin adresini aldım. Kirazlı Köyü bize 10 dakika mesafede… Görüşlerimi sizinle paylaşacağım.
Şimdilik benden bu kadar, önümüzdeki günlerde buluşmak üzere….

Drupa

 Drupa... 16 Yıl Matbaacılar için Drupa Fuarı ayrı bir anlam taşımaktadır. Babam, 1976 yılından itibaren 2016'ya kadar hepsini ziyaret e...