26 Eylül 2020 Cumartesi

Sonbahar Geldiiiiii.....Ama hava hala sıcak....

 


Bu akşam üzeri Kuşadası Körfezi Sahili

Sonbahar geldi...

Eveettt, bugün 26 Eylül, düne kadar hava yazdı, millet denize giriyordu, hatta bende bugün için Meltem'i denize götürelim diye düşünmüştüm ama dün gece başlayan fırtına bugün kendini sonbahar olarak bize gösterdi, hava sıcak ama sevimsiz, üzerine öğleden sonra da Söke'de çıkan ve hala fırtınadan söndürülemeyen yangın eklenince keyfimiz çok kaçtı. Dilek yarımadasının Söke tarafı yanıyor cayır cayır, bizim tarafa geçerse Milli Parkı kaybederiz, umarım olmaz. Yüreyim pırpır ediyor şu anda, durum çok vahim. 

Son yazımda yazın bitmesine bir ay kaldı demiştim ama mevsimler kaydığı için 2 ay hop diye geçti. Levent'i hastaneden çıkardık pardon çıkarıldı ve şimdi bakım evinde, daha iyi olması için büyük bir özveri ile bakılıyor. Neden bakımevi derseniz, hastanede bakılması gereken hastamız, sağlık sistemimiz yeterli olmadığı ve tekrar bastıran salgından dolayı bir gün içinde taburcu edilince  bu yol en uygun olandı. 

Ben de 1 aydır rahatsızım, her hafta covit oldum diye hastaneye gidip tahlil yaptırıyorum ama yok olmadım daha ama antibiyotikler, devam eden ateş, pazartesi son tekikler çıkacak ona göre yeni tedavim belli olur. Tabii biz de yok yok, 3 hafta önce de İzocuğum varis ameliyatı oldu. Neyse ki iyileşti. 

Meltem ve İlker bu arada cool takılıyorlar allahtan. Kendi hallerinde yuvarlanıp gidiyorlar. 

Online eğitimi merak edenler, buna yarın değinmek istiyorum. 

2020 bizi çok yıprattı, hala kışın yazdığım gibi evrilemedik, bir direnç içindeyiz, artık herşey değişiyor, mesela banknotları  elle tutmak bile çok tehlikeli ama biz hala parayı görelim, hissedelim derdi içindeyiz. 

Sizce yeni düzene kimler hazır? Yada kendinizi nerede görüyorsunuz? Ne kadar değişime ayak uydurabiliyorsunuz? 

Yarın bunlara değineceğim. Korona günleri serim gibi bir seri tuttururum gibi geliyor. Korona Günleri yazılarımı çok sevdiniz, harika geri bildirimler aldım. Çok teşekkür ederim. Madem sonbahara girdik, gelsin yeni yazılar o zaman.

Hepinize iyi geceler

Tugba




 

28 Temmuz 2020 Salı

Tuğba'nın Ajandası: 28 Temmuz 2020

Tuğba'nın Ajandası: 28 Temmuz 2020: 28 Temmuz 2020 28 Temmuz, bu bitik yaz, nasıl iki ayı bitirdi anlamadık bile, 1 ay sonra hava daha yeni ısınmışken, güneş ışınlarının yönü ...

28 Temmuz 2020



28 Temmuz 2020


28 Temmuz, bu bitik yaz, nasıl iki ayı bitirdi anlamadık bile, 1 ay sonra hava daha yeni ısınmışken,
güneş ışınlarının yönü değişecek ve sonbahara gireceğiz. 

Dün üniversite sonuçları açıklandı, gene çorba gene çorba, alınan puanlar çelişkili, çocuklar üzgün, aileler ne yapacaklar bilemez bir halde, bizi geleceğe taşıyacak çocuklarımız mutsuz ve ümitsiz. 

Biz de lise son sınıfa geçtiğimiz için geçen ay TYT için online ve offline kurstayız. 11 de matematik öğretmenimiz geldi, 12 de gidince bana gelenler geldi ve çocukları yarım saat içinde hazırlayıp Bodrum'a yola çıktık. 2 saat sonra Gölköy'de denizdeydik. Nasıl iyi geldi anlatamam, Meltem geçen ay kaldığımız odayı zorlayınca bu gece kalmaya karar verdik. Mert hemen eski arkadaşlarıyla buluşmaya gitti. Banular zaten Gölköy'deydi, yüzdük, konuştuk valla çok iyi geldi. 

İzole bir hayat bizi çok yordu. Hep evdeyiz, gidersek milli parka gidiyoruz, orası da artık kalabalıktan çekilmez hale geldi. Biz koptuk. İyi de yaptık. Akşam üzeride yan otelde konaklayan Sevgili Çağla ve Faruk ile happy hour yaptık. Mutluyuz, mesuduz. ama bir yanımız buruk, İlker İstanbul'da Levent'in yanında, bir değişiklik yok. Beklemek çok yorucu ve üzücü geliyor. Meltem bile Levent'i evde arıyor, O'nun oturduğu yere gidip oturuyor sanki O'nu bekliyor. 

Bu yüzden kısacıkta olsa burası iyi geldi. Yarın döneceğiz, akşama İlker'e ve Yaseminlere kavuşacağız. Bayrama iki gün var, biraz yazayım iyi geldi, eminim ki sizlere de iyi gelir. Hepinize iyi geceler...

Tugba


29 Haziran 2020 Pazartesi

Tuğba'nın Ajandası: Sınavlar...Sınavlar...Sınavlar...

Tuğba'nın Ajandası: Sınavlar...Sınavlar...Sınavlar...: Herkese Merhaba, Güzel kızım eğer rahatsız olmasaydı, dün ve evvelki gün yaşıtları gibi üniversite sınavına girmiş olacaktı. Olmadı...  ...

Sınavlar...Sınavlar...Sınavlar...

Herkese Merhaba,

Güzel kızım eğer rahatsız olmasaydı, dün ve evvelki gün yaşıtları gibi üniversite sınavına girmiş olacaktı. Olmadı... 
O giremediği için hafta sonu en yakın dostlarımın çocukları için dua ettim ama sanki boşunaymış gibi geldi. Niye diyeceksiniz? Bu çocuklar çalışmadı mı? Hayır çalıştılar. Eeee nedir durum? 

Bir üniversite sınavında Mabel Matiz soruluyorsa, matematik soruları edebiyat soruları gibi oku oku bitmiyorsa ve çocuklar bu uzunnnn sorulardan bir şey anlamıyorsa, bu soruları hazırlayan kurumumuz YÖK'ün orta öğrenim sistemimizden haberi yokmuş gibi yapıyorsa, çocukların ve ailelerin hayatları ile oynanmıyor mu acaba? 

Kime kim neyi ispatlayacak? Geçen haftada LGS sınavında aynısı oldu. İnanılmaz zor sorular. Çocuklar, aileler perişan. Bu arada LGS, TYT, AYT ne demek bilen var mı çocuğu sınava girmeyenlerden aranızda? 

Bu sene sınava giren arkadaşlarımın hepsi birer ev alacak kadar para harcadılar hem okula hem dershaneye hem de özel öğretmenlere, ne için, 80'er kişilik hit okulların veya bölümlerin öğrencisi olabilmek için. Bu tabii İstanbul, İzmir ve Ankara için geçerli daha ağırlıklı. Geri kalan illerdeki çocukların durumu ne olacak?  Bu ağır ve gereksiz sorularda kim kimden eliyor??? Deli düşünceler gene kafamda. 

Şöyle düşünecek olursak, çökmüş eğitim sistemimizde,  gücü olan aileler çocuklarını minik servetler harcayarak bu bilinen okullara sokmayı başarıyorlar(Lise veya Üniversite). Bu çocukların kimisi Türkiye'de kalıyor kimisi yurt dışına gidip iş güç sahibi oluyorlar ama belli puanların  altında kalan çocuklar hasbel kader bi bölüme kendini atıyor, zaten okurken bin bir güçlük çektiği için dört gözle mezun olmayı bekliyor, olunca da mesleğini yapmak yerine güvenlikçi, sağlık memuru gibi işlere yöneliyorlar. 

Kimse de o kaosun içinde bu eğitim sistemi kötü, biz istediğimiz okumak istiyoruz, daha faydalı bilgiler öğrenmek istiyoruz demiyor. Hele bu günlerde diyemiyor. 

Çok sinirliyim, yazık bizlere, yazık bu ülkenin evlatlarına. Ülkemizde 2008 öncesine kadar eğitim sistemimizde yenilikler 6 senede bir yapılırdı. 2008'den sonra yenilik değil, değişiklikler her sene yapıldı ve artık toparlanamayacak boyuta geldi.  Daha yazılacak çok şey var ama bu kadar yeter. 

İyi ki kızım bu hafta sonu sınava girmedi ama seneye oğlum ne yapacak bilmiyorum. 

Herkese iyi geceler...

Tugba

22 Haziran 2020 Pazartesi

Gölköy 3. Gün




Gölköy 3. Gün


Herkese Bodrum'dan merhaba, 3. günümüzü de bitirdik yarın artık döneceğiz ama tabii ki bir denize girip öyle döneriz. Meltem odadan denize, denizden odaya 1 adım mesafeyi çok sevdi. Otel de çok kalabalık olmadığı için sabahları normal uykusunu alabildi. Sevgili Gamze'de her gün Meltem'in yiyebileceği yemekleri de pişirince keyfimiz çok yerinde bir dinlenme oldu bizim için. 


Dün sokağa çıkma yasağı olduğu için Gölköy çok sakindi. Bizim tarafta bi biz vardık diyebilirim. Akşam üzeri Ayçin'ler gelince Mert çok çok sevindi. Hem Damla'ya kavuşmuş oldu hem de kendi akranlarına kavuşmak eminim ki O'nun için paha biçilmez oldu. Meltem'den sonra O'nu da mutlu görmek beni benden aldı.

Bugün pazar olmasından dolayı daha kalabalıktı ama hiçbir şey eskisi gibi değil. Maskeli, maskesiz, çok garip bir şekilde herkes bu durumu kabullenmeye çalışıyor ama bu görünmez illet için nelere katlanıldığını görmek içler acısı bence. Maske takmak deniz kenarında imkansız, zaten nefes almakta zorlanıyorsunuz bir de sıcaktan yüzünüz terliyor, kan ter içinde kalıyorsunuz. Virüs bizi belki öldürmez ama bu havasızlık bizi her an öldürebilir. 

Eğer tatile gitmeye karar verirseniz virüsle yaşamak çok kolay değil, hele her dakika çamaşır suları ile falan her yeri yıkayan tipler iseniz bu sene tatile çıkmayın. Ama maksimumda korumaya dikkat ederim ama olduğu kadar işte derseniz, bizim gibi kaldığınız yere güveniyorsanız tatile çıkın.

Öğleden sonra Banular geldi. Çocuklar ile denizde yüzmek iyiydi ama bir an başka büyük çocuklar geldi atlamaya zıplamaya başlayınca çocukları denizden alıp kenara çıktık. Tedirgin oluyor insan ne de olsa. Diyorum ya bu yeni şeylere alışmak zor, hep aklınızda ama bazen unutuveriyorsunuz, belki o sırada kapabilirsiniz yada kapmazsınız, aklımızda deli düşünceler ama nereye kadarrrrr.

Son olarak gece Meltem'i oyalamak için bir yol yapalım dedik. Türkbükü'nden çıktık, Turgut Reis'e gittik, saat 22:30 olmasına rağmen her yer kapalıydı. Golden Rose dükkanı var Aslıların, onun önünden geçtik bir hayal onları görürüz diye çoktan kapatmışlardı. Daha sonra Gümüşlük üzerinden otele geri döndük. Gümüşlük sönüktü, Yalıkavak Marina tamamen kapalıydı, bir kaç yer dışında, normalde o saatlerde yeni insanlar gelirdi. Gündoğan gene kapalıydı, bir tek Türkbükü ışıklıydı, daha hareketliydi ama nerdeee eski günlerrr nerdeee.

Sonuç, koronaya karşı deliye bağladıysanız sakın tatile gitmeyin yok ben idare ederim diyorsanız buralar gerçekten harika her zamanki gibi, gelin denizinize girin, yiyin, eğlenin.

Hepinize iyi geceler...

Tugba

19 Haziran 2020 Cuma

Karpuz kabuğu denize yeni düştü....



Karpuz kabuğu denize yeni düştü....


Haydaaa bu nerden çıktı diyebilirsiniz ama bu sene anca karpuz kabuğu denize düştü ve sonunda biz denize girebildik hem deeee en sevdiğimiz yerde, Bodrum'da...


Nereden çıktı bu şimdi derseniz, Meltem çarşamba günü plates topunu patlattı, o top Meltem'in müzik dinlerken üzerine oturup zıpladığı top, genelde Dekatlondan alıyoruz  ya İzmir ya da Bodrum'dakinden, ben de hadi Bodrum'a gidelim dedim, Mert ve İzo'nun gözleri ışıldadı. Meltem zaten yol yaptığı zaman inanılmaz mutlu oluyor. İlker'e sorduk ama "ben gelmem siz gidin" dedi. Bunun üzerine bende acaba kalsak mı acaba dedim ve hemen Gölköy'deki Kaptal Oteli aradım. Otel açılmış ve gayet temiz ve sakinmiş. Meltem severse kalırız deyip bugün yola çıktık. 

İyi ki çıkmışız. Rahat bir yolculuktan sonra ilk önce Dekatlona uğradık, malesef toplar bitmiş ve ne zaman geleceği belli değilmiş. Neyse dedik ve oradan Gürece'ye geçtik ve Ayşe Arman'ın "İyilik Atölyesi'ne" uğrayıp sakajewa kolyelerinden aldık ve doğru Gölköy'e vardık. 

Hafif bir yemekten sonra kendimizi Bodrum'un güzel sularına attık. Meltem bayıldı, biz bayıldık. Üzerimizden son üç ayda yaşadığımız tüm gerginliği sulara bıraktık. Çok iyi geldi açıkçası. 

Tabii hepinizin nasıl gittin otele? Temiz mi? Güvenli mi dediğinizi duyar gibiyim. Burada çoğu insan maskeli ve hijyen kurallarına uyuyor. Maske takmayanlar %80 erkek. Bodrum zaten Küçük İstanbul olduğu için, araçlardaki çoğu kişi maskeli, bence sıkıntı yok. Sahilde de sadece evleri yakın olup denize girmeye gelenler vardı. Sahil genel olarak sakindi. Yarın sokağa çıkma yasağı var, kimse olmayacak, harika bir gün bizi bekliyor. 

Son olarak, yazın Bodrum'da olmayı seviyorum ben, burası Küçük İstanbul olduğu için beni rahatlatıyor ve mutlu ediyor. Hepinize iyi geceler diliyorum.

Tugba

Drupa

 Drupa... 16 Yıl Matbaacılar için Drupa Fuarı ayrı bir anlam taşımaktadır. Babam, 1976 yılından itibaren 2016'ya kadar hepsini ziyaret e...