26 Mayıs 2020 Salı

Bayram Karantinası 4. Gün




Bayram Karantinası 4. Gün

Sokağa çıkma yasağının bitmesine saatler kaldı ama biz kızımla sokağa çıktık. 28 günde bir olması gereken iğnenin yapılması gerekiyordu. Onu yaptırdık, sahilde, boş caddelerde minik bir tur atıp döndük. Gümüldür kıyılarında yağmur yağıyordu, bize de gelecek zannettik ama gelmedi. Hava çok keyifsiz gene de, pikelerin üzerine battaniye koyduk uyuyoruz. Yorganları o kadar hızlı yıkayıp kaldırmışız ki!!!!
Bugün ki havada bennnn

Nazan Abla hala uyutuluyor ve perşembeye kadar bekleyeceğiz. Yapacak bir şey yok.

Ben de bugün size babam ile 1990 yılının Eylül Ayında Londra'dan Paris'e yaptığımız yolculuğu anlatmak istedim. Geçen gün babam ile başka bir hikayemi anlatınca devam etmek içimden geldi. 

Eylül ortası üniversite başlamadan 1 hafta önce babamla Londra'ya uçtuk. Tabii ki Gaye Teyzelerde kaldık. O sırada Doğa'nın da okulu yeni başlamıştı. Her sabah Doğa'yı uyandırmak için büyük çaba sarf ediyorduk. Babam gene korkunç şakalarından yapmaktan geri kalmıyordu. Doğa uyanmazsa çok az üzerine su dökerdi sonrası feryat figan. Babamın çocuklarla arasının hiçbir zaman iyi olmadığını kabul etmek gerek. 5 yaşındaki Doğa ile TV kumandası savaşı yapardı akşamları, şaka gibi. 

Neyse okul ve yurt işlerini bitirdikten sonra National Express'ten (bizim Pamukkale gibi düşünebiliriz) Paris'e otobüs bileti aldık, otelimizi zaten İstanbul'dayken ayırtmıştık. Çarşamba gecesi Victoria Otobüs Terminalinden Dover'e doğru yola çıktık. Manş Denizini feribotla geçtikten sonra sabahleyin Paris'e vardık. 

O zaman teknoloji yok, sadece elimizde faks ile gelmiş otel bilgisi var. Elimizdeki adresi taksiye gösterdik ve bizi Montparnasse'taki otelimize getirdi. O oteli de babamın Renault'daki arkadaşları ayırtmıştı, hem her yere yakın hem de hesaplı diye, otel iyiydi. Minnacık bir odamız vardı, akşamları babam anladığı kadar Fransız TV'sinde haber ve dizi seyretmeyi 3 gün boyunca ihmal etmedi. Babamı tanıyanlara bu davranışı tanıdık gelmiştir. Perşembe ve Cuma Paris'in her yerini yürüyerek dolaştık. Hava da şansımıza harikaydı. Yorulunca bir yerlerde oturuyorduk sonra devam. Babam bi de soğan çorbası içecem diye tutturmuştu. Montparnasse'de bir restaurantta içmişti. Unutamadıklarımdan....

Cumartesi günü daha Paris'te yeni açılan Euro Disney'e gittik. Trenle gidiliyordu, Paris'in dışındaydı. İnanılmaz kuyruklar olduğu için vaktimiz, sadece 3 tane aletli eğlencelere binmeye yetti. En unutamadığım da dağ treniydi. Zifir karanlıkta içinde olduğumuz trenin G noktasına ters düşmesi hayatımda cesaret gösterdiğim ender şeylerden biriydi, unutamam. 

Akşam gene trene binip,döndük. Pazar günü son günümüz, her yer kapalı olduğu için yürüyüş yaptık, vakit geçirdik. Akşam üzeri otelden eşyalarımız alıp terminale gittik ama bizim National Express ortada yok, bekle bekle, hem yorulduk hem sıkıldık. Firmaya ait bir kulübemsi bir yerin önünde bankta otururken tepemizde bir adam belirdi, kulübenin camından sarkan, bana da fenalık gelmişti Fransızlar İngilizce konuşmadığı için babamın eline düşmüştüm. "Baba şu adama bi sor, bu otobüs ne zaman gelecekmiş" dememle, adam bize "Türkçe, saat 11 de gelecek otobüsünüz, erken gelmişsiniz demez mi?" Allahım iyi ki abuk sabuk bi laf dememişim. O adam Türktü orada çalışan. Neyse sabah Londra'ya varmıştık. 

Bir daha babamı Londra'ya çağırdım ama gelmedi, "2 kere geldim yeter" dedi. Londra'da tek merak ettiği yer babamın meşhur Tower Bridge'ti, ona da vaktimiz yetmemişti, o içimde ukde kalmıştı orayı gezemedi diye, NewYork'a götürmek istedim, Amerikan Filmlerini hayranlıkla seyreden babam Amerika'ya hiç gitmek istemedi. Avrupa Kıtası O'na yetmişti. 

Benden bu kadar bu akşamlık, hepinize iyi geceler...

Tugba 

25 Mayıs 2020 Pazartesi

Bayram Karantinası 3. Gün



Bayram Karantinası 3. Gün


Başım korkunç ağrıyor, biraz evvel İzo iğne yaptı, yazımı sizlerle paylaşıp uyuyacağım. Niye derseniz? 

Bu sabah erken uyandım, İlker ile kahvaltı ettik hatta O'na yediklerine dikkat etmiyor diye çıkıştım. Sonrasında bilgisayarın başına oturduk ve Arctimo sayfamızda yenilikler yapmaya başladık. Ay başından itibaren yeni bir pazarlama stratejisine geçeceğiz ama web sitesinin toparlanması gerekiyor. 

Neyse derken Çiğdem Abla bir mesaj yolladı, Banu, ben, Semra Abla ve Mina'ya, "görüntülü arayacam" diye. Bir aradı, surat feci, ne oldu derken ağlamaya başladı ve Nazan Abla'nın dün gece beyin kanaması geçirdiğini ve ameliyat olduğunu, şu an uyutulduğunu ve durumun ne olacağını bilmediğini söyledi. 

Ben de bant koptu. Nazan Abla, Selim Abinin eşi, yani Halamın Gelini, hayatımda O'nunla o kadar çok yaşanmışlık var ki bu haber bana çok ağır geldi. 

Daha yapacağımız çok şey var, bu yaz tüm kuzenler Bodrum'da O'nun Yarbasan Evinde toplanacağız. Karantinada her gün paylaştığımız yemeklerden en beğendiklerimizi  pişirip yiyeceğiz. Anılarımızı paylaşıp gıybet yapacağız. Bizi kesinlikle bırakıp gidemez. 

Nazan Abla, dünyanın en naif, en tatlı, kimseye zararı olmayan kendi gibi minimalist bir insandır. Ailesinin kilit adamıdır, her şeyi takip eder, ayarlar, paylaşır. Aza tamah eder ama aldığı zaman her şeyin en iyisini alır, araştırır, paylaşır. Hayatımda ilk Apart Ev konseptini O'nun Londra'da kiraladığı evden duydum. Heyecanla bize nasıl kiraladığını ve Londra'ya varınca nasıl anahtarı aldıkları hala unutmamışımdır,  Hapimag Devre Mülk 
Sistemini ilk O almıştı. İsmini hala hatırlayamadığım ama çok sevdiğim porselen yemek takımları ilk O almıştı. Daha nice ilkler hep O'ndadır. Rahmetli Annemle o yüzden çok iyi anlaşırdı.

İlk evli olduğum yıllarda İlker bayi toplantılarına gidince bende işten çıkar hoop Zekeriyaköy Nazan Ablanın yanında soluğu alırdım. Bir gün bana geldi "artık evde oturun da çocuk yapın daha ne bekliyorsunuz" demez mi? Bu soru üzerine hemen hazırlıklarımız yapmış ve kısa bir süre sonra da Meltem'e hamile kalmıştım. Lise yıllarımda eve geldiğimde bizi kapıda karşılayan, yazın Burgaz'da harika vakitler geçirdiğim güzel insan, daha hazır değiliz bizi bırakıp gitmene, senin için dua ediyorum. Allahım Nazan Abla'yı sağ salim bize bağışla ya Rabbim. 

Biliyorum sizleri üzdüm ama ben iyi değilim. 2020'den artık nefret ediyorum. Bu yılı kesinlikle hatırlamak istemiyorum. Şimdilik hepinize selamlar...

Tugba


24 Mayıs 2020 Pazar

Bayram Karantinası, II. Gün



Bayram Karantinası,  II. Gün

Hayırlı Bayramlar... Arıcı Ailesi

Herkese hayırlı bayramlar diliyorum. Bu sefer de böyle olması gerekiyormuş. Asıl şimdi beni düşündüren, 2. bayrama 2 ay var ve bu meretin bizi bırakmaya niyeti yok, "kurban nasıl kesilecek? Ne yapılacak?". Bu bayram evde aldığımız şekerlerle geçiyor ama ikincisi için yetkililer neler planlayacak hep birlikte göreceğiz. 

Bugün sizlerle Kuşadası'na ilk gelişimizden bahsetmek, güzel anılarımı paylaşmak istiyorum: İlk olarak annem kendi annesini kaybettikten sonra Rahmetli Nermin Teyze anneme Kadınlar Denizi, Seçkin Sitesindeki evlerinin anahtarını verdi. Haziran ayında vermesinin nedeni kızlarının okullarının devam etmesinden dolayı onlar Temmuz Ağustos aylarını orada geçiriyorlardı. Böylece 1984 yılının Haziran ayında Annem, Banu, ben, Atacan Teyze ve Melda, Pamukkale otobüsü ile Kuşadası'na gittik. Galiba Zeynep Abla da vardı yanımızda kısa bir süre...  Eskiden Ege'de tütün ekilirdi. Gece yolculuğu boyunca köylülerin tütün toplamalarını seyrederek giderdik. Ya da ben seyrederdim, pek uyumayı sevmezdim o zamanlar...

5 Katlı bloklardan oluşan Seçkin Sitesi'nde daire 5. kattaydı ve her sabah bir kurban seçip bakkala yollardı annem aramızdan 5 kat inip çıkacak!!!

Kahvaltıdan sonra mayolarımız giyip yola koyulurduk. Kadınlar denizi ile evimizin arası yürüme mesafesiydi ama elimiz kolumuz çok dolu olduğu için sinir olurdum o mesafeyi yürümeye. Niye elimiz dolu? 2 adet şemsiye, bir kaç tane katlanan şezlong, deniz çantaları, öğleyin yiyecek sandiviç ve içecekeler, ıvır zıvır. Bir gittin mi 4-5 saat kalırdık. O zamanlar ne şezlong vardı ne şemsiye kiralayanlar, herkes kendi imkanları dahilinde elindekileri getirip götürürdü. 

Her gün denize girdiğimiz yerde deniz oyuncakları gibi şeyler kiralayan bir çocuk vardı, gide gele ahbap olmuştuk. Sarı bir şişme botu vardı. Bir kaç kere kiraladık ama annem isyan etti, "şişme bota para vermem" diye, biz de Banu ile çocuğu kafaya almıştık, müşteri yokken denize açılır, müşteri geldiğinde çocuk bize ıslık çalar, hoop hemen geri gelirdik.. 

En büyük zevkim; Banu kürek çekerken ben de ya gazete okurdum yada Fırt veya Gırgır Dergisi. Denizin ortasında dalgalı denizde okumaya çalışmak ayrı bir durummuş! 

Son günlere doğru havalar daha da ısınmıştı ve bize şemsiyeler ağır gelmeye başlamıştı. Bir gün annem çocuğa "oğlum şuraya bir kaç şemsiye al, bize kirala, başka isteyenler de olur, kısa sürede parasını çıkarırsın" dedi. Ertesi gün şemsiye götürmedik. Çocuk 2 şemsiye bizim için almıştı ve  son biz giderken 10 şemsiye olmuştu. 

Galiba annem Kadınlar Denizinde şemsiye kiralanmasına öncülük etmiş bir insan olmuştu. Daha sonraki yıllarda o çocuğu bulamadık ama artık hem şemsiye hem de şezlong kiralanabilen bir yer olmuştu Kadınlar Denizi...

3 yaz her Haziran ayını aynı ekip orada geçirdik ve sonunda 1987 yılında Davutlardaki yazlığımız aldık. 

O yaz her gün bota bindik taa ki son hafta sonu babam İstanbul'dan bizi almaya gelene kadar.  Denize gidince O da binmek istedi bota, biraz açılmışken Banu'ya şaka yapmaya bayılırdı. Bir hamle yaptı, botun alt kısmı yırtıldı. Hep birlikte suya düştük Biz ağlayarak kıyıya geldik. Babam çocuğa botun parasını ödedi. Bizim günümüz rezil oldu. Babam yaaaa, tatili ve eğlenceyi çok severdi.....

Hepinize iyi akşamlar...

Tugba

23 Mayıs 2020 Cumartesi

Bayram Karantinasından herkese merhaba






Bayram Karantinasından herkese merhaba


Evetttt, 8 gün yazmamak beni biraz üzdü diyerek yazıma başlayabilirim. Hele ilk 3 gün, "acaba yazsam mı? Yazmasam mı?" diye gittim geldim ama o zaman da dediğim gibi, biz Kuşadası'nda ağır karantinadan çıktık, buralarda hayat normal akışına döndü. Üstüne bir de ulusal medyaya haber olacak kadar yazlıkçı akınına uğrayınca, Kuşadası'nda her şey normal gibi anormal bence...

Hani asla AVM'ye gitmem demiştim ya! Bu hafta Kuşadası AVM'ye gittim ama bizim AVM Açık Hava AVM'si, çok büyük alana kurulu olduğu için rahattı. LC Waikiki'de bir işim vardı, hızlıca hallettim çıktım. Ama insanlarımız sosyal mesafeyi korumakta bir çaba sarf etmiyor. Maşallah beylerde maske takmayı artık zayıflık olarak mı algılıyorlar, ne hissediyorlar bilemedim, çoğu gıdılarında taşıyorlar ya da takmıyorlar...

İnsan beyni büyüleyici, neden derseniz? 60 gün boyunca ben uykuları mı 11-23 bandına ayarlamıştım. 12'ye doğru yatıp 11'e doğru kalkıyordum. Pilates yaptığım günlerde de pilatesi bitirince biraz daha şekerleme yapabiliyordum. Şimdi o modtan çıktığım için sabah erkenden uyanıyorum. Pilates uzadı, Londra üzerinden salı perşembe devam ediyorum. Dün sabah ta Monako'ya bağlandım Yoga yaptım. 

Yoga çok iyi geldi, insanın dengesini bulmayı sağlıyor. Belli yaştan sonra insan vücudunun sağlıklı kalabilmesi için dengesinin tam olması gerekiyor. Bunu ancak Yogadaki bazı hareketlerle ben farkına vardım. İyi geldi, tavsiye ederim. 

Arıcılar olarak bu on gün içinde çok bi şey yapmadık. Ofiste çalışmaya devam ettik. Market alışverişi dışında benim bu haftaki AVM çıkartmamı saymazsak dışarı çıkmıyoruz. Dün havuz açılsın mı diye anket geldi yönetimden, bizce açılmasın ama açılsın isteyenler olacaktır. 

Yarın bayram, şimdiden hepinizin bayramını kutluyorum. Birazdan ikinci adresime gidip bayram hazırlığı yapacağım. 

Yarın görüşmek üzere, sevgiler

Tugba

15 Mayıs 2020 Cuma

Corona Günleri 60. Gün




Corona Günleri

60. Gün


Eveeettt, bugün tam 60 gün bitti. Ama ne oldu da bu hafta sanki hiç bir şey olmamış gibi bir moda girdik. Bugün 15-20 yaş çocuklar için izin vardı, ay çok tatlıydılar. Şehirde 3'lü, yada 4'lü gruplar halinde dolaşıyorlardı. Gidecek kafe yok, oturacak yer yok, bir oraya bir buraya gidiyorlardı. Mert ve Mete'yi de şehre bırakıp, aldım. Sonuç çok sıkılmışlar. Pek dışarı çıkacaklarını düşünmüyorum. Deniz çarşaf gibiydi, az kaldı denize girecektim hava 35 dereceydi!!!!

Şehir merkezindeyken bizim okulun muhasabe sorumlusuna rastladık. Sohbet arasında okul ücretlerini sordum. Yemek ve servis ücretleri geri ödenecek yada önümüzdeki döneme sayılacakmış. Gayet mantıklı geldi bize.

Dün kargodan Sevgili Oğuzhan ve Aslıhan'nın bir proje için ürettikleri siperlikler elime ulaştı. Matbaacı olduğumuz için tabii ki kartondan dı ama kullanışlı, takılabiliyor. Sonunda siperlikte sahibi oldum. Sevgili Bozboğa Kağıtçılık ve Duran Doğan Ambalaj'a teşekkürler. 

60 gün her akşam sizlerle corona günlerini paylaşmak büyük zevkti. Ancak günler uzadı ve artık karantina halimiz pek kalmadı. Bundan dolayı artık haftanın bazı günlerinde gene yazılarımla sizlerle buluşacağım.

Çok şükür hepimiz 60 gün boyunca karantinayı iyi atlattık. Tüm kurallara uyduk. Bundan sonra da bir şekilde dışarıda olma kurallarına uyup evimize döneceğiz. 

Artık hiçbir zaman eskisi gibi olmayacak ama bence hiçbir zaman bu 60 gün yaşadıklarımızı bir daha yaşamayacağız.  

Yeni corona günlerinde tekrar buluşmak üzere hepinize iyi akşamlar diliyorum. 

Tugba Tunçbilek Arıcı

14 Mayıs 2020 Perşembe

Corona Günleri 59. Gün



Corona Günleri


59. Gün 
Bu sabah Pilatese zor yetiştim, gece Meltem 2'de uyuyunca, uykum yarıda kaldı. Pilates bitince kahvaltı yaptım, kahve içtim sonra kendimi bir anda ikinci adresimde buldum. İlker "çin işi" adını taktığımız julyen şekilde kesilmiş tavuk parçalarından isteyince, julyen kırmızı, yeşil biber, soğanı tavukları kesmek, biçmek çok yordu beni, 2 ölçüde pilav attırıverdim. Üstüne duramadım zeytinyağlı dolma yaptım. Saat 4 gibi çok yorgun olduğum halde 5M Migros'a gitmem gerekiyordu, kendimi arabada buldum.

Ay bugün ilk defa Migros'a girerken "ateşim" ölçüldü. Çok etkilendim.:))))) Alışverişi yaparken "yangın alarmı" oldu, yanlışmış ama tüm Migros konsantrasyonumu kaybettiğim için eve döndüm. Gene yemek vs vs vs...gün bitti.

Şimdi hem yazıyorum hem de Migros TV İnsta canlı yayını dinliyorum. Nilgün Belgün'ün konuğu Gonca Vuslateri...

Dün akşam Facebook'ta anılarda 4 sene önce Türkiye İhracatçılar Meclisi ile gittiğimiz Chicago Kitap Fuarı resimleri geldi. 

4 sene bitmiş,  halbuki çok heyecanlıydık. Biraz size niye taaa Chicago'ya gittiğimizden bahsetmek istiyorum: Bizim Basev'ciler 2015 yılında İhracatçılar Meclisi'nde hep mobilyacılar için yapılan URGE Projesini, Matbaacılar içinde yapılabileceği keşfetti. Büyük çabalardan sonra 14 Türk Matbaacı, "Print in Istanbul" Sloganı ile devletten 1 milyon dolarlık projeye %25 ortak oldu ve 5 fuarda matbaalarımızı yurt dışında temsil etmek ve ihracatımızı hareketlendirmek için fırsat yakaladı. 

Tabii proje daha ileriye götürülebilirdi ama devletimiz bir anda projeleri durdurdu. Devletin 750bin dolar, matbaacıların 250bin dolar verdikleri proje çöp oldu. İçimizden bazılarımız %50 desteklerle sonraki senelerde bu fuarların faydalı olanlarına katılmaya devam ettik ama bu sene hepsi iptal oldu. 

Türkiye'nin ne yazık ki kalkınamamasının en büyük nedenlerinden biri, bir anda projelerin sonlandırılması gayet normal olması, devletin cebinden çıkan paraların nereye gittiğini veya nasıl geri dönüşünün olacağının ölçülüp biçilmemesi.... Çok yazıkkk, üzülüyorum....

Resimde Eski Sears Towers'ın "1 "dakikada asansörle çıktığımız 103. Katında, "cam balkonda" çekilen resmim çok güzel bir deneyimdi. Bir de grubun fotosunu sizle paylaşmak isterim. 

Hepinize iyi geceler diliyorum...


Başlık ekle
Tugba 

Corona Günleri 58. Gün



Corona Günleri

58. Gün

Havalar gün geçtikçe ısınıyorama biz, denize girip girmeyeceğimizi bilmiyoruz. Bayramda şehirler arası serbest olacak mı? Bilinmiyor. Otelleri açmaya  çalışıyorlar ama ne kadar güvenli, bilinmiyor. Bu arada İstanbul'da yaşayanlar çok bunalmışlar, sınırlar açılınca doğru Ege ve Akdeniz'e gitmeyi planlıyorlar. Bizim gibi Ege'de yaşayanlar için çok kötü bir durum. Eğer salgın en fazla İstanbul'da varsa, onlar sayesinde tüm yurda yayılacak, ikinci Umreciler vak'ası olacak. . 

2. Dalga için acaba sürü bağışıklığı sistemi mi uygulanmaya çalışılıyor. Aşı en az 2 seneden önce olamayacağına göre direnip yaşayanlar yaşasın, yenik düşenler sahadan çekilsin isteniyor gibi. Zaten bana kalırsa; Avrupa ve Amerika uzayan yaşam sürelerinden dolayı bir eliminasyona bu şekilde gitti ve bakım masrafları, ülke bütçelerini zorlayan yaşlılardan, bu şekilde kesinlikle kurtuldu

Arıcılar ne yaptı derseniz bugün? Ben dün gece rüyamda bir fırtınanın başlangıcına yakalandığımı gördüm. Balkonu toparlarken bizim denizin ortasındaki deniz fenerine deniz altı gelmiş bana sesleniyor "Tuğba Hanım camları da kapatın" diye. Sonrasını hatırlamıyorum ama bugün rüya tabirlerine baktım, fırtına iyi bir şeymiş. Önünüz açılırmış. Belki bir takım yeni şeyler gelecektir önümüze, takip edeceğim. 

Kuzene gittim, kahve içip eve döndüm. İkinci adresimde yemek yaptım. Akşam 6'da İspanyolca dersime girdim online. Bugün daha da zevkliydi. Bu hafta sonu ders çalışacağım. 

Sakin bir günün ardından bu gece geç kaldım, İzo biraz üşütmüş, anca toparlandım. Şimdi Meltem'i yatıracağım. 

Hepinize iyi geceler...

Tugba

Drupa

 Drupa... 16 Yıl Matbaacılar için Drupa Fuarı ayrı bir anlam taşımaktadır. Babam, 1976 yılından itibaren 2016'ya kadar hepsini ziyaret e...