10 Yıl
Bugün demans
hastalığı ile tekrar sınandığım bir gün oldu benim için. Şu anda TK 1972 sefer
sayılı Londra-İstanbul uçağı içindeyim ve son bir saate girmişken arka sırada
tahminimce uzun süre İngiltere’de yaşamış yaşlı bir Türk, artık son zamanları
Türkiye’de geçirip ölmek için eşi ve oğlu ile uçakta, 3 saattir iyiydi fakat gece
yarısı olduğu için ışıklar kapanınca adamcağız korktu ve bağırıyor, ben yan
koltukta annemin son gecelerini hatırladım ve ağlayarak bilgisayarıma bu anları
not edip sizinle paylaşmak istedim.
Niye bugün
sınanıyorum derseniz, 3 gündür Amanda ve Dilek ile beraberim ve Amanda geçen
hafta cumartesi günü babasını parkinsondan kaybetti Tabii Parkinson öldürmüyor,
4 senedir adamcağız çok iyi bakıldığı halde yavaş yavaş her şeyin kaybetti ve
sonunda uykusunda ölüverdi.
Bugün Amanda’nın annesini görmeye bakım evine gittiğimizde, 10 yıldır bakım evine girmediğimi fark ettim. Orada ruhunun bedenine artık hizmet etmediği, hala yaşayan ama gözlerinin derinliklerinde artık burada olmak istemeyen yaşlılar, demans hastaları, Parkinson hastaları ile olmak beni kötü etkiledi.
Annem de 6 yıl
erken bunama ile savaştı, çok savaştı ama bugün instagramda dediğim gibi
insanın ruhu ile bedeni bir yerde ayrı düşüyor ve sonunda ruh pes ediyor. Buna
karşılık biz sevdiklerimizi yaşatmak için elimizden, bütçemizden ne geliyorsa onlara adasakta, kaçınılmaz son
bizi bi şekilde yakalıyor.
İnsan olmak
harika bir şey ama yaşlanınca işe yaramaz olmak, hastalıklara yakalanmak,
muhtaç olmak berbat. Annem hep “yaşlanınca Allah aklımı almasın” diye dua
ederdi, 67 yaşında hafızasını yitirmeye başladı, son 6 ayında benim kızı
olduğumun bile farkında değildi. Bir keresinde “bana yardım et, kafamın içinde
bir şeyler oluyor, unutuyorum, engel olamıyorum, çok kötüyüm” demişti. O gün, İş Bankasındaki evin mutfağındaki halini unutmam mümkün değil.
21 Mart 2014,
sabah 10:00, annem sonunda huzura kavuştu. O haberi alınca katılarak ağladım
ama sonra rahatladım. Ruhu serbest kalmıştı artık. Özgürdü artık. Bedeninin
hapsi sona ermişti. Bence yukarlarda bir yerlere gidiyorsak etrafında
sevdiklerini toplamış, gezdiği, gördüğü yerleri anlatıp, kahkaları ile etrafını
mutlu ediyordur. Hele bir de kırmızı oje sürebiliyorsa, keyfine diyecek yoktur.
Bu yazımı Tüm bu hastalıktan yakınlarına bakmış olan dostlarım için yazdım, hiç kolay olmadı, yaşayan bilir, uzun yıllar geçse de hatıralar, yaşananlar arada insana vuruyor.
Nur içinde
uysunlar…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder