11 Mart 2021 Perşembe

1. Yıl... Pandemi ile...

1. Yıl... Pandemi Evetttttt, 11 Mart 2020 sabahı Türkiye'de kovit vakasının görülmesi üzerinden 1 koca yıl geçti. O sabah İstanbul'a uçmuştum ve öğleden sonra İsveç Ticaret Odası'nın 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü için hazırladığı toplantıya katılmıştım. O toplantı, canlı son toplantım oldu, daha sonra 2019 yılında adını duyduğum Zoom'un, 1 yıl bıyunca yeni iletişim aracım olacağını hiç düşünmemiştim. Hatta bugün bir sabah, bir de öğleden sonra olmak üzere iki zoom toplantısına katıldım. Adaptasyon kabiliyeti yüksek bir nesilden geldiğim için de harika bilgiler öğrendim. Bunu belirtmem gerekiyor çünkü bizim nesil, x kuşağı bu geçişleri çok iyi kavradı ve hızla ayak uydurdu. Y ve Z bence bu durumu çok farklı algıladı. Düşünce yapıları hep ben merkezliydi. x'ler biz ne yaparız derdinde oldukları halde y ve z'ler hep yakındı. Bu dönemde kadınlara çok iş düştü. Hele çalışan kadınlar, okullar kapanınca işe gitmek zorunda olanlar işlerini bırakmak zorunda kaldılar, evden çalışanlar hem anne, hem eş, hem çalışan, hem öğretmen, hem aşçı, hem temizlikçi oldular ve her şeye yetmeye çalıştılar, hala da çalışıyorlar. X'ler bu anlattıklarımla iyi başa çıktılar ama y ve z'ler başa çıkma konusunda benim gözlemlerime göre çok zorlandılar. Neden derseniz, biz zaten her şeyi manuel öğrendik, kara tahtadan, ansiklopedilerden, öğretmenlerimizden öğrendik. Teknoloji kullanarak bir şeyler öğrenmek bizler için bir başarı, mutluluk kaynağı, kendimizi teknolojinin bir parçası olması mutlu etti ama y ve z'ler teknoloji içinde doğdukları ve bu teknolojiyi genelde eğlence için kullandıkları için, ders başına çocukları oturtmakta zorlandılar, hep yakındılar, ama hiç çözüm odaklı olmadılar. Tamam yakınalım ama içinde bulunduğumuz şartlar bu, buna direnmek yerine en uygun şekilde başa çıkmaktı önemli olan, yeni nesil bundan yakınmayı tercih etti. Ha yok mu bunu iyi başaranlar, var tabii ki ama genel başaramadı. Benim kendi gözlemimdir, kimseyi yermiyorum, sadece düşüncelerim bu yönde oldu. Pandemi ilan edildikten sonra, günlük hastalanan, ölen tabloları girdi hayatımıza, hatta ilk günler herkes tahmin etse de, büyüklerimiz hastalığın yüksek olduğu şehirleri sır gibi saklamaya çalıştı, sonra sayıları öğrendik, hiç evden çıkmayıp, bir kere çıkarak kovite maaile yakalandık, dezenfektasyon manyaklığına başladık, marketten aldıklarımızı sabunlu sularla yıkadık, maskeli ve eldivenli sokağa çıkmaya başladık. Acayip bir şekle büründük. Ben de 60 gün boyunca her akşam yaşadığım günle ilgili anılarımı yazdım ve sizlerle paylaştım. İyi ki de yazmışım. O stres döneminde kafamı meşgul eden harika bir aktivite oldu, beni sizlere bağladı. O zaman ki yazılarımda hep sakin olalım ama evrilmemiz gerekiyor, bu durağan zamanda bunu değerlendirmeli ve yeni dünya düzenine ayak uydurmak için yeni olanaklar kendimize yaratmak zorunda olduğumuzu yazmıştım. Biz, bu evrilmeyi yaptık ve kendimize yeni bir yol çizdik. 3 yıldır yaşadığımız Kuşadası'na yakında veda ediyoruz, İstanbul'da bu evrilmeye devam etmeye karar verdik. Oğlumuz yakında üniversiteye başlayacak, kızımızın yaşamı daha bir stabil oldu, bizler bu 3 sene de kendimizi yeniledik, kapasitelerimizi genişlettik, şimdi bunları hayata geçirme zamanı. Bi bakarsınız 3 yıl sonra da İstanbul'dan, en sevdiğim şehir Londra'da yaşamaya gideriz. Hiç belli olmaz. Biz kovit olduk, olmayanlar aman dikkat etsin. Hiççç iyi bir şey değil, içinizde sizi her an öldürebilecek bir virüsün dolaşması ki ben kanseri yendim ama bu virüs kadar korkmadım. Mutlu günler dilerim. Tugba

Drupa

 Drupa... 16 Yıl Matbaacılar için Drupa Fuarı ayrı bir anlam taşımaktadır. Babam, 1976 yılından itibaren 2016'ya kadar hepsini ziyaret e...