30 Kasım 2020 Pazartesi

Kargolar adres niye bulamıyorlar?



Ah kargo vah kargo...

Evet bu konuyu hiç düşündünüz mü? Suçlu kim? Kargoyu yollayan mı? Kargoyu dağıtan mı?

Bildiğiniz gibi kaç yıldır internetten satış işi ile uğraşıyorum ama bundan daha önce matbaadayken de bazı işlerin kargo listesi müşteriden gelir, paketlerin üzerine yapıştırır, kargoya teslim ederdik. En çok karşılaştığımız kargo adresi  ".... devlet karayolu 3. km" diye çok adres olurdu, genelde de paket geri gelmezdi. 


Son zamanlarda dikkat ettiğim yegane şey, adres nasıl yazılır kimse bilmiyor. İlkokul 2 yada 3. sınıfta Hayat Bilgisi Dersinde öğrendik diye hatırlıyorum. Mahalle, cadde, sokak, bina numarası, daire numarası, Semt, Şehir yazılırdı. Bana gelen siparişlerdeki adreslere inanamazsınız. Eksik var dediğiniz zaman da tersleniyorum genelde, "bunu yazı gelir" diye cevap alıyorum hep. Eğitim sistemi o kadar yok olmuş ki, ya bina numarası yok, ya daire, semt yok, muhakkak bir şeyler eksik. 

Tabii bir de yazım kuralları... Büyük, küçük harf nerede nasıl kullanılır? Yok öyle bir şey. Yurdum insanı kafasına göre takılıyor. Ha, ben bu yazdığımı Mert'e okusam ve o yazsa, nasıl olur merak etmiyorum. Tam da yukarıda yazdığım gibi olur, farklı olmaz yada çok gaddar olmayım, armut dibine düşer ama her armut bu kadar şanslı değil, sıkıntı bu.

Bu kadar yozlaşmış, yazmayı bilmeyen, okuduğunu anlamayan gençlere, sınavlarda yarım sayfa soru sorusu hazırlamak da bizim ülkemizde olur başka ülkede olmaz. Sen daha Türkçe'yi öğretememişsin, upuzun sorularla, eleme ya da bilgi ölçümü yapıyorsun.

Sonuç: Bu ülkede okuma yazma bu kadar gerilemişken gene şükredelim, kargolar bi şekilde gidiyor, geliyor. Herhalde kıvrak Türk Zekasından kaynaklı olabilir. Keşke bu zeka daha iyi işlenebilse, gerçekten bizi kimse tutamaz. 

Bugün zaruri şehre indim, dışarıda olmaktan nefret ettim. Özellikle erkekler maske takmıyor, küstahlar, sigara içiyorlar. Bankalarda, devlet dairelerinde çalışanlar kesin kovit. Olmamaları mümkün değil. Eve geldim, kendimi banyoya attım. Kıyafetler makinaya, gargara bile yaptım. İşiniz yoksa ne olur dışarı çıkmayın. Gerçekten çıkmayın. Durum çok vahim. 

Bugün sizinle fotoğraf olarak Kedimiz Pıtır'ın sabah balkon keyfini paylaşıyorum.

Hepinize iyi geceler.  


Tugba

29 Kasım 2020 Pazar

Tuğba'nın Ajandası: 29 Kasım 1997

Tuğba'nın Ajandası: 29 Kasım 1997:   Herkese merhaba, Bu tarih nerden çıktı derseniz, bu tarih bizim evlilik tarihimiz ve çok şükür bugün 23 yılı bitirdik. Nişan falan derse...

29 Kasım 1997

 


Herkese merhaba,

Bu tarih nerden çıktı derseniz, bu tarih bizim evlilik tarihimiz ve çok şükür bugün 23 yılı bitirdik. Nişan falan derseniz aslında 24 yıl da diyebiliriz. 


İyi ki İlker Arıcı ile karşılaşmışım, iyi ki hayat arkadaşım O olmuş. Bu 24 yıl inanılmaz renkli geçti. Çok eğlendik, çok üzüldük ama hep beraber olduk çok şükür. Bundan sonra da bi bu kadar daha beraber olmak nasip eder allah inşallah. 

İlk beş yıl, her yıl bu tarihte evimizde parti yapardık. İçinizden hatırlayanlar olacaktır, İlker bana hediyeler alırdı, güzel yemekler yerdik, içerdik. Çok güzel zamanlar geçirmiştik o ev partilerimizde. Sonra çocuklar olunca kendimizi kaybettik gittik. Öncelik ikimiz değil, bebeklerimizdi. 

10. Yılımızda parti yapacaktık, ölümler oldu olmadı. 15. yılı niye yapmadık hatırlamıyorum. 20. yılda korkunç berbat günlerden çıktığımız günlerdi, evlilik yıldönümünüz hatırlamıyoruz bile. 

2018'te artık hayat bizim için biraz olsun yavaşlamıştı sanki, Kuşadası'na taşındık, buradayken artık 2-3 günlük minik çevre gezileri tasarlayıp kendimize zaman ayıracaktık göyaaaa.... ama bunun vakti daha gelmemiş. Henüz bu gezilere çıkamadık, gene ölümler, hastalıklar oldu. Bi de covit hortladı.  Şu salgın bir kaç seneye biterse gene yapacağız, ha bir de deprem. O da kabus gibi bizim için, çocuklar büyüdü ama evde yalnız bırakamıyoruz. 

Mert yuvadan uçunca da kızımızı yanımıza alıp gezilere çıkacağız, gene baş başa olmayacak ama olsun, hayat kuzularla güzel. İyi ki Arıcı Ailesi olmuşuz. Hayat bizim için hepimiz bir aradayken ne olursa olsun güzel. Allah bizi ayırmasın. 

İlker Arıcı bu sene depremden etkilendi, kafa dağınık, özlü sözlü yazılar yazmamış benim için, ben bu sefer ajandan da yer vereyim dedim. "Seviyom Arıcı'yı hem de çok".

Herkese iyi geceler...

Tugba

27 Kasım 2020 Cuma

20.000

 


Herkese merhaba,


Bugün, bir tanıdığımla bir şey konuşuyordum, coronaya ama dikkat edelim falan dedik derken adamcağız bana  "sayılar nasıl 20.000'lerin üzerine çıkmış aniden" demez mi? Baka kaldım. Bu kişi asgari ücretle çalışan, daha iki ay önce kayınpederini covitten kaybetmiş bir TC vatandaşı. 


Son 20 yılda harika bir nesil yetişti canım ülkemde, nasıl bu kadar vicdansız bu nesile kıyıldı anlamak mümkün değil. Millet ekonomik nedenlerle ailesine para yetiştirmeye çalışmaktan, kafasını kaldırıp olup biteni göremediği gibi, efsunlanmış bir şekilde bunca aydır söylenen yalanlara da kanıyor. Sonra da gerçek olamayan ama en azından gerçeğe daha yakın rakkamları duyunca da şaşırıyor. Bunun gibi düşünen, yorumlayan bu ülkede milyonlar var. Halbuki baştan gerçekler paylaşılsaydı, gerçekten evde kalması gerekenler kalır, işe gidip para kazanması gerekenler dışarı çıkardı, bu sayılar böyle olmazdı. 

İktidar niye buna kalkıştı, onların elinde olmayan bir olayı saklamak ile ne elde ettiler bilmiyorum ama olan gene millete oldu. Ölen gene millet, parası ve mevkii olan her gün test yaptırıp kendini emniyete alıyor. Dünyada çivisi çıkmayan nokta kaldı mı acaba?

Gene yurdumun garip önlemlerinden dolayı bugün Mert öğleden sonra birkaç derse girmedi, çocuğu havalandırmaya çıkardım, starbucks yaptık döndük. Hafta sonu ders programı korkunç olduğu için bugünü feda ettik. Bi akıllı çıkıp da "saatlerin değişmesi gerekiyor" demiyor bir haftadır. Bekliyoruz, Allah büyük, birinin aklına gelir...

Yarın gene karantina var, bakalım ne olacak? İşler sarpa sardı bence artık, bundan sonrası hastalanmadan bahara oradan yaza ulaşmak. 

Bu gecelik bu kadar, hepinize iyi geceler...


Tugba

26 Kasım 2020 Perşembe

Tuğba'nın Ajandası: Çember daralmışken biz ne yapıyoruz?

Tuğba'nın Ajandası: Çember daralmışken biz ne yapıyoruz?:   Herkese merhaba, Biz evde otura otura ben de gene gün mevhumu kaybolmaya başladı. Her gün aynı şeylere uyanıyoruz, aynı şeyleri yapıyoruz....

Çember daralmışken biz ne yapıyoruz?

 


Herkese merhaba,

Biz evde otura otura ben de gene gün mevhumu kaybolmaya başladı. Her gün aynı şeylere uyanıyoruz, aynı şeyleri yapıyoruz. Yemek yapmak eziyet, akşamları dizi-mizi seyret, gün bitiyor. 

Bugün kendimden bahsetmek istiyorum: 


Geçen haftadan beri Londra üzerinden online plateslerime geri döndüm. Bugün Nevin bizi öldürdü. Şimdiye kadar ki en ağır plates dersi oldu benim için. İlk karantina döneminde 5 kilo vermiştim sonra 2 kilo almıştım, neyse ki deprem sayesinde 2 hafta iştah kaçınca hemen 2 kiloyu verdim. Üzerine de plates hedef kiloma bir kaç ay sonra ulaşırım diye düşünüyorum. 

İşin sırrı yememek ve egzersiz yapmak, yoksa hem yiyeyim hem oturayım olmuyor. 

Hatırlarsınız, geçen aylarda ev detoksundan bahsetmiştim, ben devam ediyorum. Ev eşyalarında devam ediyorum, hala çok var ama baya verdim. Yazlık kışlık geç yaptım bu sene, havalardan dolayı, iyi durumda olanları dolap uygulamasında satmaya başladım. Doğru fiyat olursa satılıyor. Sevindim kendi kendime. 

Tabii hep evde oturunca sabah, dolaba bakıyorum, her gün farklı bir şeyler giymeye çalışırken komik olaylar da başıma gelmiyor değil. Bu sabah Zara'dan 4 sene önce aldığım yarısı kadife yarısı suni deri taytım vardı, onu giydim, her şey normal, ofisime geçtim bir oturdum, fışırt diye bir ses geldi. Çok oralı olmadım. Sonra işe güce daldım, bir ara bir baktım üzerimden siyah siyah kumaşlar dökülüyor. Amanın... Suni deri fışırdamış, parçalara ayrılmış, her yere dökülüyor. Tabii tayt çöpü boyladı. 

Ben gene dolaptan her gün farklı bir şeyler giymeye devam edeyim, bu durumda olanlar ile kolay vedalaşırım. 

Şunu gene hatırlayalım, eğer dolabındaki kıyafeti 2 sezon giymediysen bir daha asla giymeyeceksin demektir. Ver yada sat gitsin, yenilere yer açılsın. (Siyah gece kıyafeti gibi kıyafetler dışında tabii ki)

Bugün, kızımla Selçuk tarafına doğru bir gittik, bir geldik. Bayan mutsuzu kesmedi ama ne yapayım, her zaman araba kullanmak iyi olmuyor, yoruluyorum ama O da evde sıkılmasın diye elimden geleni yapıyorum, kısa tur oldu bugün. 

Şimdi yeni yıl versiyonlarını oluşturduğum arctimocom sayfama geri dönüp biraz daha çalışayım. 

Hepinize harika bir akşam olsun.

Tugba


23 Kasım 2020 Pazartesi

Tuğba'nın Ajandası: Su içiyor muyuz acaba?

Tuğba'nın Ajandası: Su içiyor muyuz acaba?:   Bugün Sevgili Dostum Rukiye, instada ne zaman su içilmeli diye bir post yayınlamış. Çok hoşuma gitti ve bugün ki konum bu olsun dedim.  Gü...

Su içiyor muyuz acaba?

 



Bugün Sevgili Dostum Rukiye, instada ne zaman su içilmeli diye bir post yayınlamış. Çok hoşuma gitti ve bugün ki konum bu olsun dedim. 

Gün boyunca ne kadar su içiyoruz acaba? Uzmanlara göre günde 3 litre için diyorlar da, o uzman günde 3 litre  su içiyor mu acaba? İç demek kolay ama içmek gerçekten zor. Hele kış oldu mu hepten zor. Ben şahsen 1 litreyi ortalama da buluyorum ama 3, hiç olmadı, ya sizin? Yorumlarınız bekliyorum.

Bir de şuna takık bir durumdayım. Uzmanlar Avrupa'da da mı günde 3 litre derler acaba? Avrupa'da 1 litre şişe su 3.-Euro civarında, onlar bizim gibi 19lt. damacana almazlar, hadi "tab water" yani musluk suyu içilebilirdir, oradan da içerler ama o da bedava değil, sonuçta ona da para veriyorlar. Sonuç: Uzmanların 3 litre su isteğine hala şüpheli bakıyorum. :)

Gelelim gün içinde su içmek için en iyi 7 zaman:

  1. Uyandığın zaman (iç organları aktive etmek için)
  2. Spordan Sonra (Kalp ritmini normale döndürmek için)
  3. Yemekten 30 dk. önce (sindirime yardımcı olmak için)
  4. Duş almadan önce (Kan basıncını düşürmek için)
  5. Yatağa gitmeden önce (Varsa günlük sıvı eksikliğini gidermek için - ha bir de uykunun ortasında tuvalete gitmek için)
  6. Hastaysan (Vücudun daha iyi çalışması için)
  7. Yorgun hissediyorsan (Vücut sistemini şarj etmek için)
Bu zamanlardan seçin, beğenin suyunuzu için. Afiyet olsun...

İyi geceler

Tugba


22 Kasım 2020 Pazar

Başlık gene mi Yalanci Karantina????

 

????????????

Bu sabah televizyon seyrediyordum. Kanalın biri vatandaşlar ile karantina saatleri ile ilgili röportaj yapıyor, kimse anlayamamış, saat kaçta karantina başlar biter, kim hangi saatte çıkar. Çok güldüm ağlanacak halimize, korona zaten yorgun olan beyinlerimize hiç iyi gelmemiş, üzerine de milletin kafası iyice karışmış. 


Bu yetmez gibi bir de BBC Türkçe'nin 6 ay sonra tekrar Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastanesi'nde yaptığı cesur haberi seyredince tekrar bu virüsle dalga geçilmemesi gerektiğini gördüm. Çekim sırasında ölen kişi ceset torbasında giderken onun yatağını başka ağır hastaya hazırlıyorlar, oradaki çalışan personel perişan. 

Biz buna inat hala uzaktan eğitim çok zor, evde bunaldık, dışarda kahve içmeliyiz gibi kapris üzerine kapris yapmakla meşgulüz. İşte çalışanlar işlerine gitsin gelsin, diğer kimse çıkmasın artık, bu virüsü bu gidişle çokkk uzun bir süre bitiremeyiz. 

Biz Arıcılar ne yaptık? 

Sabah güzel ama soğuk bir havaya uyandık. Mert online derslerle geçirdi tüm günü, Meltem Arıcı, evde kalmanın sınırlarını zorlamakla tüm günü geçirdi. Ben ve İlker de web sayfamızın işleri ile uğraştık. Ben video çektim arctimo instagram sayfam için. Uğraşı büyük, umarım karşılığını alırım. 

Biraz evvel gene yalancı karantinamız başladı. Nasıl bir önlem olacaksa bu, neyse buna da şükür ama ben devamını, gerçek karantinaları bekliyorum. 

Herkese iyi geceler...

Tugba

21 Kasım 2020 Cumartesi

Tuğba'nın Ajandası: Gene döndük başa galiba

Tuğba'nın Ajandası: Gene döndük başa galiba:   Herkese Merhaba, Gene başa döndük galiba... Karantina Gecesi 1 Bu sefer tek fark Mart ayındaki gibi virüs hakkında hiçbir şey bilmezken şi...

Gene döndük başa galiba

 


Herkese Merhaba,

Gene başa döndük galiba... Karantina Gecesi 1


Bu sefer tek fark Mart ayındaki gibi virüs hakkında hiçbir şey bilmezken şimdi çok şey biliyoruz. insanoğlu çok ilginç bir varlık. Bile bile lades yapmayı çok seviyor. Yaz aylarında ekim sonu, kasım ayında tekrar sayılar yükselecek dendiği halde buna göre hiçbir önlem almadı. Tatiller yapıldı, okullar açıldı, iş yerlerinde gene ful time işe dönüldü ve yavaş yavaş sayılar artmaya başladı. Okullar sınıf sınıf  kapatıp önlem almaya çalıştılar, iş yerleri sadece hastalananı eve gönderdi, derken iş çığırından çıkmaya başlayınca da ipin ucu kaçtı. 

Şimdi, garip karantina saatleri, zavallı gençler ve yaşlılar, zavallı iş yerinde hastalık olduğu halde işe gidenler, 3. kez covid olan sağlık personeli... Ülkemizin bu uykudan uyanması gerek... İyi yönetilmiyoruz, hortlayan enflasyon, çocukça işler ile 90 milyon insan hayatta kalmaya çalışıyor. 80 milyon değiliz...

Olan biz kadınlara oldu. Niye mi? İşe gidenlere evde kalan çocuklar kabus oldu. Herkesin evinde anneanne dede yok, bakıcı tutabilen sayılı, çok üzücü bir durumda çalışan kadınlarımız. 

Evde kalanlar, online eğitim için çocukların peşinde koşan anneler, tüm ev halkı dışarı çıkmadığı için sabah, öğle, akşam yemek yapanlar. Enflasyon olmuş %60 falan diye düşünüyorum, market sepeti nerdeyse iki katına çıktı ama hadi %60 diyeyim. Ev kadınları da ayrı bir dram içindeler. 

Ben şahsen yemek işine takmış durumdayım. 5 kişi olunca, o, onu yemez, bu, bunu yemez, oynatmaya az kaldı ayyyyyy!!!!!!

Tabii bizde bir de üniversiteye hazırlanan ergen Mert var. Okulumuz bir tek Mert okula gitmediği için online eğitim sağlamadı. Oh olsun bu haftadan itibaren online eğitime geçtiler, tam bir rezillikti. Özel okula boşuna para veriyoruz dedik, devlete alalım istedik, devlet liselerinin başında ilahiyat mezunu yöneticiler, hem özel okuldan olduğumuz için almadılar hem de tam biat, "alışacaksınız bu duruma, Allahın işi, önleminizi alıp okula devam edeceksiniz" demez mi? Ben 2 gün kendime gelemedim. Nasıl bir zihniyet, nefret ettim gerçekten, nefret...

Zor günler bizi bekliyor, bu umarsız insanlar ve yöneticilerin nasıl kendine geleceğini bilmiyorum ama ben gene yazmaya başladım. Bakalım bu maratonu ne kadar devam ettireceğim? Hedef 40 gün kalan yılbaşı. 

Hepinize iyi geceler...

Tugba


3 Kasım 2020 Salı

Tuğba'nın Ajandası: Umut, umut neredesin???

Tuğba'nın Ajandası: Umut, umut neredesin???: Umut Demiştim ama nerdeeee, giderek bulmak zorlaşıyor.... Bu güzel resmi sevgili dostum Ahu Demirbaş, 1991 senesinin mart ayında İngiltere&#...

Umut, umut neredesin???


Umut Demiştim ama nerdeeee, giderek bulmak zorlaşıyor....

Bu güzel resmi sevgili dostum Ahu Demirbaş, 1991 senesinin mart ayında İngiltere'nin Plymouth Kentinde çekmişti. O zaman Exeter'de dil okulundaydık ve hafta sonları minik gezilere giderdik. O geziden aklımda kalan bu güzel resim ve uçan balonumdur. O balon günlerce odamda durmuştu. Hayatımda ilk defa okyanus görmüştüm, derslerde okuduğumuz gelgit olayına canlı şahit olmuştum. 

O resimde aslında kendini gerçekten birey olarak bulmaya çalışan, sorumluluk almaya başlamış, dünya görüşünü geliştiren beni görüyorum. Bu resim 22 yıl çalışma odamın baş köşesinde asılı oldu. Artık evimin duvarında asılı.  Mutluluklarımı, hüzünlerimi paylaştı. Beni, bakınca mutlu etti. 

O resimde sadece yeni yeni öğrenmeye çalıştığım sorumluluklar var ama ipler hala ailemin elinde, beni korumak, okutmak, ekonomik olarak desteklemek tamamen onlara ait. Bana düşen sınavlarıma ve okul görüşmelerimi doğru yapıp, üniversiteye girmekti. Başka hiçbir şey. Tabii mahalle baskısı aman yabancı birine aşık olup gelme Türkiye'ye derdi, ne alaka ise, Allahtan yabancı birine aşık olup evlenmedim, annem kaldıramazdı. 

Babamın işinin ne durumunda olduğunu düşünmeme gerek yoktu, annemin hastalıkları ile ilgilenmek için küçüktük. Onların aklı başında olduğu için kendilerine bakabiliyorlardı. Bizim hiçbir sorumluluğumuz yoktu. Bir doğa felaketi ile karşılaşmamıştık, zaten bizi, onlar koruyacaktı. Ha 24 Ocakta Körfez Savaşı patlamıştı ama beni ilgilendirmiyordu. Babamın meselesiydi. 

Hayat çok rahatmış taa ki evlenip çoluk çocuğa karıştıktan sonra, ebeveynlerim yaşlanmaya başlayıp hastalıkları, babamın abuk sabuklukları ile uğraşmak üzerine 94 ve 2001 krizi, 99 depremi, 2008 krizi, babamın kandırılıp soyulması, annemin demans olup ölmesi, kızımın hastalığı, oğlumun okul hayatında yaşadıkları, şimdi tam herşey normalleşiyor derken corona üzerine deprem. 

Beterin beteri var derler ama ben bıktım artık. 1 hayatımız var, nasıl bir iniş çıkış, çok yorucu...

Gece gene oldu ve korkum arttı. Bu gece de korkmadan uyuruz inşallah. 

O resimdeki günlerin keyfini iyi çıkarttım, eminim ama sanki o zamanda takılıp kalsaydım....

İyi geceler...

Tugba

Drupa

 Drupa... 16 Yıl Matbaacılar için Drupa Fuarı ayrı bir anlam taşımaktadır. Babam, 1976 yılından itibaren 2016'ya kadar hepsini ziyaret e...