31 Mart 2020 Salı

Tuğba'nın Ajandası: Corona Günleri 15. GünEvettt , dün yazımda...

Tuğba'nın Ajandası:


Corona Günleri 

15. Gün


Evettt , dün yazımda...
: Corona Günleri  15. Gün Evettt , dün yazımda belirtmiştim bugün televizyona çıkacağım diye, tabii ki çıktım. Sabah 10:30'da Kana...

Corona Günleri 15. Gün




Corona Günleri 

15. Gün


Evettt , dün yazımda belirtmiştim bugün televizyona çıkacağım diye, tabii ki çıktım. Sabah 10:30'da Kanal D'de yayınlanan "Neler oluyor hayatta?" programında sizden gelenler bölümünde ilk olarak benim videom yayınlandı. Sevgili Rüya'ya çok teşekkür ediyorum. Günümüz şenlendi, beni ulusal televizyonda görüp arayanlara ve instadan selam söyleyenlere de teşekkür ederim. Çalışıyor olsaydım böyle birşey yapamayacaktım, evde de kimse seyredip beni arayamayacaktı. Bugünlerin kıymetini bilelim. :)

Öğleden sonra Meltem, İzo ve ben araba ile kendimizi dışarı attık. Ben kaç gündür çıkmamıştım, iyi geldi. Söke'ye doğru rotamızı çevirdik. Bu sefer Söke'nin tepelerindeki minik köylerin içinden geçtik, yurdum insanı çok ilginç, 3 katlı apartman yapmış yanında keçi, inek otlatıyor, ahırlar var. Yolda jandarma durdurdu, İzo'ya "65 yaş üstü müsünüz" diye sorunca İzo çıldırdı:) Güzel mekanlardan geçtik, daha sonra Prene'ye doğru yolumuza devam ettik. Harika bir doğa var oralarda, ekilmiş yada ekilmeye hazırlanan tarlalar, bahçeler, minik çırçır fabrikaları, tohum üretme fabrikaları, arada Pirene ve Milet Ören yerlerini geçtikten sonra kendimizi Didim de bulduk. Didim'e çok küçükken gitmiştik, pek sevmemiştim gene pek sevemedim. Denizin kenarındasın ama denizi görmüyorsun. Sevenlere saygı duyuyorum ama bana göre bir yerleşim yeri değil. 

Akşam üzeri Dusburg Almanya'da oturan arkadaşımız Mirko ile konuştuk. Adam evinin bahçesinde oturmuş bir yandan bilgisayarında işlerine bakıyor bir yandan da şarabını yudumluyordu. 3 hafta her şey kapalıymış, devlet firmalara ve vatandaşlarına mantıklı yardımlar yaptıkları için çok rahattı, bize normal zamanda çok vergi verdiklerini ama bu salgında devlet tüm vatandaşlarına sahip çıktığını ve rahat bir şekilde salgını atlatmalarını sağlıyormuş. Devlet var, iban var. Bi de hala bu ibana inanan insancıklarımız var.  Ah ah Türkiye, içimize dönsek, tarım ve üretimi arttırsak, kıskanılacak ülke oluruz ama millet şimdi bi tarafıyla gülüyor. Ben de Alman arkadaşıma biz de çok rahatız, her şeyimiz yeterli, rahat bi şekilde salgından kurtulacağız demek isterdim. Görüşmemizden sonra başım tuttu walla, hepimize kolaylık verin Allah, işimiz zor.

Şimdilik benden bu kadar, hepiniz iyi olun, mutlu olun, ne olursa olsun.

Sevgiler

Tugba

30 Mart 2020 Pazartesi

Tuğba'nın Ajandası: Corona Günleri 14. GünEveetttt, 14.. günü ...

Tuğba'nın Ajandası:


Corona Günleri 

14. Gün


Eveetttt, 14.. günü ...
: Corona Günleri  14. Gün Eveetttt, 14.. günü tamamladık. Bugün kayıp sayısı da arttı ülkemizde, hava soğuk, evde online dersler başla...



Corona Günleri 

14. Gün


Eveetttt, 14.. günü tamamladık. Bugün kayıp sayısı da arttı ülkemizde, hava soğuk, evde online dersler başladı, yeni bir savaş haftası daha, evde online derslerle ergenimiz, dışarıda salgın ile savaş, yıpratıcı... 

Tabii Allah'a şükrediyoruz, aç değiliz açıkta değiliz, açıkçası biz böyleyken evlerine günlük kazandıkları parayı götürüp yaşayanların durumu bizi çok üzüyor. Mesela Meltem'in gittiği eğitim merkezi devletten aldığı parayla yaşayan bir kurumdu, şimdi kapalı, orada çalışan öğretmenler, sahipleri ne yapacak? Bu iş en az 3 ay sürecek, 3 ay sonra kurum yerinde duracak mı? Bu tip binlerce kurum, firma var? Ne olacak durumları? Devletimiz salgın için daha mantıklı önlemler almalı yoksa ülkece bu illetten geç kurtulacağız. 

Günün Önemli Gelişmesi!!!!: Cumhurbaşkanı biraz evvel Milli Dayanışma Kampanyası başlatmış ve  7 aylık maaşını ihtiyacı olanlara bağışlayacağını duyurmuş, bence ihtiyacı olanlar bu haberi değil daha mantıklı herkesi kapsayan çözümler bekliyorlardı, gene devlet yok bireyler var, ülkeyi bireyler kurtaracak, heyt be...
Pıtır sevme vakti

Bu sabah erken uyandım, mübarek geç kalksak gün daha kısa olacak ama olmuyor. Neyse, kahvaltıda TV seyrederken Kanal D'de Hakan Ural'ın programını arkadaşım Rüya ve Ablası çekiyor. Onlara video çekip yolladım, yarın yayımlayacaklar 10:30 gibi, derken kendimi yemek yaparken buldum. Meltem'e brokoli salatası, patates salatası ve maş fasulye salatası yaptım bir hızla, o sırada Mert hazretini uyandırdım, saat 13:00'de sınavı 14:00'de canlı dersi vardı ama yaranamadık, birbirimize girdik. Ben öğretmen değilim, sorumsuzluklarının cezasını kendileri çekecek aaaa yeter daha ne yapalım????

Yaptığım salatalardan biraz yedikten sonra yardımcımız Figen saçımı boyadı, yıkandım, saçlarımı kuruttum, bu arada Meltem'i beyler arabayla gezdirmeye çıkarttılar, tabii ki bugün de elbise giydim, pantalondan bıktığım için, biraz kestirdim, klasik telefon görüşmelerimi yaptıktan sonra şimdi yazımı yazmaya başladım.

Bugün de böyle geçti. Bu iş daha uzayacak ama ne kadar bilmiyorum. Kilo almadım ama yarın egzersizlerime geri döneceğim. Hareket şart. 

Hepinize iyi geceler diliyorum.

Tugba

29 Mart 2020 Pazar

Tuğba'nın Ajandası: Corona Günleri13. GünKilo Almayacağız.Pa...

Tuğba'nın Ajandası:


Corona Günleri

13. Gün

Kilo Almayacağız.


Pa...
: Corona Günleri 13. Gün Kilo Almayacağız. Pazar günleri bizim evde genelde zor geçen bir gündür. Tüm ev sakinleri evde olunca yemel...



Corona Günleri

13. Gün

Kilo Almayacağız.


Pazar günleri bizim evde genelde zor geçen bir gündür. Tüm ev sakinleri evde olunca yemeleri, içmeleri bitmez, her odadan biri çıkar, kavga dövüş olmaz ama stresli olur. Şimdi 13 gündür her günü pazar gibi yaşıyoruz ancak hepimiz daha bi anlayışlı, daha bi sakiniz. Tek olayımız bu karantinaya ne kadar devam edeceğiz diye merak etmemiz, acaba coronaya yakalanacak mıyız? diye endişelenmekten başka bi düşüncemiz yok. 

Bugün herkes ayrı takıldı, bir ara Meltem!i araba ile gezdirmeye çıkardı İlker ve Levent, ben 2 saat Mert ile üniversite deneme sınavı çözdüm hatta sınav sonunda seneye ben de mi sınava girsem diye düşünmedim değil.:) Şimdi gene köşelerimize çekildik, kimimiz TV'deyiz kimimiz sosyal medyada takılıyoruz. Meltem deli fişek ortada, oradan oraya dolaşıp duruyor.

Dün ki yazıma sevgili Aylin, bana dönüş yaptı ve online olarak ailelere atölyeler yaptığını söyledi. Aylin, Mert'in Eyüboğlu Kolejinden Perin'in ablası, ODTÜ Psikolojiyi bitirdi ve artık çalışıyor. Haftada üç gün 4'er kişilik gruplardan oluşan annelerle görüntülü bir araya gelip duygusal düzenleme başta olmak üzere, kişisel farkındalığı ve iyi olma halini arttıran psikolojik egzersizlerden ve soru cevaptan oluşan grup paylaşımı ve sohbet kısmından oluşan 1 saatlik atölye gerçekleştirecek ve bunu Aylin sosyal sorumluluk olarak ücretsiz yapacak. Bu çok güzel bir aktivite ve ihtiyacı olan annelerin katılması gereken bir şey, eskiden bi kanı vardı ve millet psikoloğa gideni ayıplar ve deli bu derdi. Günümüzde bence psikolojik desteği inkar edenler deli, bu kadar etrafımızda olup biten ile başa çıkmak neredeyse imkansız. Uzman tavsiyesi almak her zaman sizi öne götürür, almamak dibe çeker.
Aylin'nin instagram hesabı:  psikologaylinevrankaya, yaptığı işlerin tamamını orada bulabilirsiniz. Ayrıca Aylin'ninde bloğu var: aylinevrankaya.blogspot.com adresinden takip edebilirsiniz. Kolay gelsin... (Bu arada bu reklam değildir, dün ki yazıma istinaden Aylin destek vermek istedi ben de sizlere O'ndan haberdar ettim, yanlış anlaşılmasın)

Yarın yeni bir hafta, bakalım bu hafta bize neler gösterecek? Unutmayın PTT olmuyoruz, her gün yeni bir kıyafet giyiyoruz, artık online derslerde başlıyor, çocukların ders saatlerini takip edip yemek ve sıvı ikmallerini yapacağız. Sıkılanları bi tur araba ile dolaştırabiliriz ama sokakta yürümek yasak. Kilolarımıza dikkat edeceğiz, artık hepimiz egzersiz videosu açıp tekrar yapabiliriz. Kilo almayacağız, bu haftanın mottosu bu olsun. 

İyi akşamlar hepinize

Tugba 

28 Mart 2020 Cumartesi

Tuğba'nın Ajandası: Corona Günleri12. GünSokağa Çıkma Yasağı, ...

Tuğba'nın Ajandası:


Corona Günleri

12. Gün


Sokağa Çıkma Yasağı, ...
: Corona Günleri 12. Gün Sokağa Çıkma Yasağı, Şu an Biz ve Hatırlayanlara 12 Eylül 90'lar, annemle Bodrum'dayız, annemin ...

Corona Günleri 12. Gün




Corona Günleri

12. Gün


Sokağa Çıkma Yasağı, Şu an Biz ve Hatırlayanlara 12 Eylül


90'lar, annemle Bodrum'dayız,
annemin dibindeydik biz gençken de,
öyle başı buyrukluk yoktu
Bizim evde 12. gün ama birçok kişi de 15 günü geçmiş durumda ve hepimizde bir çöküş olmaya başladı, bu çok normal bence, evler kalabalık, evden eğitime uğraşan veli ve öğrenciler, yaşlılar, gençler, hatta evde beslediğimiz hayvanlarımız bile bu duruma geçiş sağlamaya çalışıyor.

Bugün aklıma 12 Eylül ihtilali ve sokağa çıkma yasağı geldi. Hatta 12 Eylül akşam üzerine doğru Feneryolu'ndaki evimizde babam eve erken gelmişti, Banu ve ben odamızda oynuyorduk, babamda koridorda bize bakıyordu annem koşarak içeriden geldi ve "Başbakan tutuklanmış, tüylerim diken diken oldu" diye babama bu haberi verdi, ikisi de çok heyecanlanmışlardı çünkü ortamdan bezmişlerdi artık, sabahları babamın Renault 12 otomobilinin altına "acaba bomba koymuşlar mı" diye kapıcımızla birlikte kontrol ettiklerini 8 yaşımda olmama rağmen çok net hatırlıyorum. İkisinin gözünde acaba bu durumdan kurtulacak mıyız? İşimiz ne olacak? Geleceğimiz ne olacak? endişelerini unutamam. Daha sonra kaç gün sokağa çıkamadık hatırlamıyorum. Okullar geç mi açıldı hiç bir kayıt yok, tek hatırladığım Gece 12'de yasak başlıyordu sabah sona eriyordu. 2 yıl sürdü bu yasak daha sonra tekrar parlamenterler sisteme geçiş oldu bugünlere geldik. 

Niye bunları anlattım, 78-80 yılları zor yıllardı, yazın bahçede oynamak için dışarı çıkmak isterdik. Annem çoğu zaman izin vermezdi, 80'e kadar Kalamış'taki Alp Apartmanı'n daydık, arka balkona annem leğen çıkarır içinde oynardık Banu ile, annem ne derse onu yapardık. Ne bi şey için tuttururduk, ne niye dışarıda oynayamıyoruz diye kendimizi yerlere atardık. Evimizde televizyonda vardı, Çizgi filmleri seyrederdik, günü bitirirdik. O zaman taşkınlık, aşırılık, doyumsuzluk yoktu. Her şey kararındaydı. Annemizin bir bakışıyla toparlanıp giderdik odamıza, o bakışlara da çok maruz kalmak istemezdik. 

82'den sonra Türkiye dünya ile entegre olmaya başlaması ile kapitalizmin ülkemizi ele geçirmeye başlamasıyla yavaş yavaş ipin ucu kaçmaya başladı. Dallas Dizisi gibi dizilerle lüks yaşamlar, tüketim, içki, sigara her şey ülkemize pompalandı. 70'li senelerde doğan bizler, evlenip çocuklarımız olunca da lüks tüketim ürünlerine, bebek bezleri, mamalar, kıyafetler gibi her şeye ulaşır olduk ve nedense hepimiz mükemmel çocuklar yetiştireceğiz hallerine büründük. Son 15 sene de her şey iyi gibi gözükse de kazandığımızdan daha fazlasını harcama eğilimiz arttı, kendimize almadığımız yada alamadığımız her şeyi çocuklara almaya başladık. Sonuç çocuklarımız için sahip oldukları gayet normal gelmeye başladı, istedikleri her şeyi yaptığımız için şu içinde bulunduğumuz günlere bizler katlanabiliyoruz ama çocuklarımız "niye evdeyiz" dışarı çıkmak istiyorum" çok sıkıldım" "yeter" "evden kaçan ergenler" yakınmalarıyla bizi yıpratma çabasındalar. Hangi arkadaşımla konuşsam en küçükten en büyüğe anneler de tükenmişlik başlamış durumda, işin içinden çıkılmaz halde durum.

Bu karantina Mayıs ayına kadar gidecek ve biz çocuklarımızı bu yeni yaşam şekline alıştırabilecek miyiz yoksa hep birlikte kafayı mı yiyeceğiz bilemiyorum. Yorumlarınızı bekliyorum, ne yapalım da onları ikna edelim bazen kurallara uyarak yaşamalılar, her şeyi isteyip hemen tüketmelerinin uygun olmadığını nasıl öğreteceğiz yada çok mu geç kaldık, yazın tartışalım.

Yağmurlar başladı, evdeyiz, biraz da korku sardı vakalar arttıkça, evdekalalım salgını durduralım.

Herkese iyi geceler...

Tugba


27 Mart 2020 Cuma

Corona Günleri 11. Gün



Corona Günleri


11. Gün

Depresyon başladı...

Arka Balkondan minik ormanımızın
bugün ki durumu
Bugün aslında neşeli kalkmıştım, internet  siparişlerim vardı, onları hazırlamak için ofise gittim ancak öğleden sonra giderek bir ağırlık çöktü, hava yağmur yağacağı için iyice karardı. Bir kaç telefon ettim, kiminle konuşsam depresif, millet sıkılmaya başladı buna tabii Türkiye'deki vakaların artması da cabası. 

Yarın Mert'in aylık deneme sınavı var. O'na eşlik edeceğim sınav boyunca, yarından itibaren hiç dışarı çıkmayacağız çünkü durum vahimleşiyor. Korkuyoruz...

Bugün yazacak bi şeyim pek yok gibi, sizi de daha fazla oyalamayayım.

Hepinize iyi geceler

Tugba

26 Mart 2020 Perşembe

Tuğba'nın Ajandası: Corona Günleri10. GünBugün güne geç başladı...

Tuğba'nın Ajandası:


Corona Günleri

10. Gün

Bugün güne geç başladı...
: Corona Günleri 10. Gün Bugün güne geç başladım, gece çok iyi uyuyamadım sonra da sabah sızmışım. Üstelik te sitede olaylar olmuş, yur...

Corona Günleri 10. Gün




Corona Günleri

10. Gün

Bugün güne geç başladım, gece çok iyi uyuyamadım sonra da sabah sızmışım. Üstelik te sitede olaylar olmuş, yurt dışından gelenler olmuş, onları şikayet etmişler, polis gelmiş,  tüm bunlar olurken ben uyumuşum, olayları kaçırmışım. 


Ecz. Derya, kalfaları Nilüfer ve Simay,
uzaylı hatunlarım benim, çok seviyoruz onları
Meltem ile aynı anda kalkınca beraber kahvaltı ettik, evi, mutfağı topladıktan sonra kahve ritüeli gerçekleşti, İstanbul'dan Bilun Teyze ve Türker Amca aradı, onlarda yaşa takıldıkları için bol bol telefon görüşmesi yapıyorlarmış, haftaya görüntülü konuşmak üzere sözleştik ve kapadık sonra da  Meltem'in gazını almak için kendimizi arabamıza attık. O sırada eczacımız aramıştı eldiven geldi diye, eldivenlerimizi de aldık, Derya Eczanesi çalışanlarına moral verdim, kendilerini korumak için uzaylılar gibi paketlenmişler haklı olarak,  minik dua ettim "Allah sizi tüm virüslerden korusun " diye bayıldılar.  Sağ olsunlar, çok yardımcılar ama çok yoruluyorlar sağlık ocağı yükünü de üzerilerinde olduğu için.

Yola koyulduk ve Kuşadası şehir içi yolları tek yön yaptılar, onu bi test edelim dedik, olmamış, çok eksik var, sosyal medyadaki tenkitler doğruymuş. Sahilde yürüyenler var, araç trafiği çok, bir de bankalar önünde sıra bekleyenler çoktu. 

Aralardan Söke yoluna çıktık, aklıma Caferli Köyü geldi, bi gidip bakalım dedim, Söke yolunda çok arada kalan bir yolu var hatta sapışını kaçırmışım geri geldim ve saptım. Dağların arasında kalan bi köy. Nüfusu 100 kişi kadarmış. Ben de bu köyü geçen sene oraya yerleşen Burçin Orhon'dan duymuştum ve takip ediyordum. 


Köy Meydanı ve doğası
Köyün merkezi minnacık bir meydandan oluşuyor ve araştırdığıma göre köy kadınları köyü beyaza boyamışlar, evlerin etrafındaki bahçelerde saksıları rengarenk boyamışlar, ayrıca köydeki levhaları da ilginç bir şekilde yapmışlar ve boyamışlar. Minik meydanın köy kahvesi kapalıydı ancak önünde köyün çöpçüsü oturmuş dinleniyordu, selam verdik devam ettik. Köyün sonundan sonra Davutlar'a kadar şeftali bahçeleri vardı, hepsi pespembe çiçek açmıştı. Nefis bir hava vardı, kendimizden geçtik diyebilirim. Davutlar'a inince dönüş yolunda Karaova pembeye bürünmüştü. Her yerde şeftali ağaçları çiçek açmıştı. Daha fazla olabilirdi ama inşaata verenlerden yavaş yavaş azalıyor bahçeler, elimizle yazık ediyoruz. 

Tüm bu güzellikler tabi Meltem'i kesmedi, bizim O'nunla gezi ritüelimiz vardı, biraz yol yapıp sonra en yakın Starbucks'a uğrayıp frapaçino içerdi, şimdi uğramayınca dönüş yolunda ayarı kaçtı, bağırıp çağırdı. Starbucks'ın kapanması bize hiççç iyi olmadı. 

Turu arabadan hiç inmeden bitirip geri geldik. (Eczane dışında)
Bizim için 10. gün, bir yandan şükrediyoruz rahat bir şehirde bugünleri geçiriyoruz diye ama bir yandan da nasıl dayanacağız diye içimizi kemiren bir his var. Ölmek istemiyoruz ama Meltem gibi bir çocuğunuz olunca O'nu aylarca evde tutamayız bizi yer vallahi, ama evde olmamız gerek, kendi arabamızla bile çıksak etkileniyor muyuz bilmiyoruz. Kafam çokkk karışık açıkçası.

Hepimize Allah kolaylık versin. 

İyi geceler

Tugba


CAFERLİ KÖYÜ HAKKINDA ÇOK KISA BİLGİ….
Köye gelen giden çoğalmaya başlayınca, Caferli’nin çalışkan kadınları da kendi işyerlerini açmaya başladılar. 1 Restoran ve 2 gözleme eviyle, Caferli’nin geleneksel mutfağı gelen misafirlere sunulurken, konuklar değişik tatları denemenin mutluluğuyla köyden ayrılmaktadır.
Tarihe tanıklık eden yüzlerce yıllık zeytin ağaçlarının bulunduğu Caferli’de, zeytin ve zeytinyağı yöre insanlarının en önemli geçim kaynaklarından birini oluştururken, meyve sebze tarımıyla da Kuşadası pazarlarının aranan üreticileri durumundadır. Aynı zamanda tarımla turizmi yan yana götürebilecek ender köylerden biri olma yolundadır.
Caferli’nin en önemli özelliklerinden birisi zengin biyolojik çeşitliliğidir.
Yöre insanları bile buradaki çeşitliliğin ve zenginliğin pek farkında değildir.
Köyün hemen yanıbaşında bugüne kadar korunarak gelmiş yüzlerce bitkinin bulunduğu koridorlarda, endemik birçok türe rastlamak mümkündür.

25 Mart 2020 Çarşamba

Tuğba'nın Ajandası: Corona Günleri9. GünArtık bende günler ka...

Tuğba'nın Ajandası:



Corona Günleri

9. Gün


Artık bende günler ka...
: Corona Günleri 9. Gün Artık bende günler karışmaya başladı, bir film vardı eskiden  Bill Murray ve Andie MacDowell'in  baş r...

Corona Günleri 9. Gün





Corona Günleri

9. Gün


Artık bende günler karışmaya başladı, bir film vardı eskiden Bill Murray ve Andie MacDowell'in baş rolünde oynadığı Groundhog Day diye "Bir hava durumu çalışanı, aynı günü, tekrar tekrar yaşamakta olduğunu açıklar ve film devam ediyordu" Sonunu hatırlamıyorum ama biz de uyanıyoruz, kahvaltı, kahve, telefon görüşmeleri, ev işi, akşam ne yiyeceğiz diye geçen bir günün arkasından ertesi gün sil baştan ama aynı... Okulların tatili de uzadı, bakalım halimiz ne olacak. 

Bugün İstanbul'dan Banu ve çocuklar aradı, geçen hafta Selen'in doğum günüydü, annemin sene-i devriyesine kaptırınca kendimizi Selen'i unuttuk. Çocukta hergün Corona Günlerinde ondan ne zaman bahsedeceğimi merak ediyormuş. Haklı mı? Haklı...

Seleniko
Resim yaptı bugün,
saçlar mor dikkatinizi çekerim
21 Mart 2012 günü akşam üzerine doğru Banu, odama geldi, oturdu, yüzü kıpkırmızıydı ama farkında değildi. "İçim bi garip oldu benim eve mi gitsem" dedi, ben kesinlikle olmaz, hemen İsmet'i çağırıyorum seni bi hastaneye götürsün, nts'ye bağlasınlar bir şey varsa bende gelirim dedim. İsmet şirketimizin vefakar şoförlerinden biri, Banu'yu aldı hoop International Hospital'a, biraz süre geçince İsmet beni aradı, "Tuğba Hanım gelin Banu Hanım doğuruyor çabuk olun" demez mi? Tabi ben hemen fırlayıp yanlarına gittim ama Banu'yu almışlar, İsmet tek başına kapıda bekliyor, aileden kayın peder var allahtan, Ömer yolda, Selen Bebek içeriye daha fazla dayanamayıp kendini akşam akşam attı dışarıya. Hepimiz hazırlıksızdık. Pespembe suratlı, elleri boynunda yavaş hareketlerle getirildi yanımıza, o gün belki Banu'ya karışmasaydım, Allah korusun araba kullanırken her şey olabilirdi. Ayrıca gene ne şartlarda çalışmışız ama yaranamamışız, kadın şirketten hastaneye uçtu doğurdu. Ertesi gün Banu'yu arayanlar inanamadılar doğum yaptığına...

Selen artık büyüdü, 8 yaşına geldi, çok güzel okuyor, ingilizce konuşuyor, piyano çalıyor hatta bana geçen hafta Casa de Papel dizisindeki Çav bella müziğini çaldı tabi O'na Sinan'sa eşlik etti. 

Kısacası doğan büyüyor, hele de "Teyze" diye bana seslendiklerinde dünyalar benim oluyor. 

Bugünlük benden bu kadar, her gün yazı yazmak gerçekten zormuş, yazdığım her şeyi kontrol etmek, bazen araştırma yapmak, resimleri blog için hazırlamak, küçültmek, çok emek var ki ben çokkk amatörüm, gerçek yazarların işi çok zormuş yahu. Bazen çok kişi okuyor bazen az kişi, ona bile önem veriyorsun, ilginç bir deneyim oluyor yaşadıklarımı sizinle paylaşmak ve bu günleri nasıl geçirdiğimize dair yazılı bir belge bırakmak. 


Aaaaaa en öenmli şeyi unutuyordum. Benim tabii İngiliz Kraliyet Ailesi ile yakın bir ilişkim olduğunu bilenler bilir, bizim Prens Charles Corona'ya yakalanmış, o gıcık karısı yakalanmamış. İkisini de karantinaya almışlar İskoçya Balmoral'daki evlerinde, BBC der ki "evleri biraz küçükmüş" nasıl küçük olabilir bilemedim ama "her İngiliz vatandaşına uygulanan prosedürler bunlara da uygulanacakmış" . Kraliçe ise Dünya Savaşı prosedürlerini takip ediyor, Windsor Kalesinde koruma altında... vay vay vay, ne zor günler....

Hadi iyi geceler...

Tugba

24 Mart 2020 Salı

Tuğba'nın Ajandası: Corona Günleri 8. GünBu sabah evde kalmak is...

Tuğba'nın Ajandası:

Corona Günleri 

8. Gün

Bu sabah evde kalmak is...
: Corona Günleri  8. Gün Bu sabah evde kalmak istemedim, dün zaten İlker'e ofise gidelim demiştim, ve gittik. Dün ki okul krizinden ...

Corona Günleri 8. Gün



Corona Günleri 

8. Gün

Bu sabah evde kalmak istemedim, dün zaten İlker'e ofise gidelim demiştim, ve gittik. Dün ki okul krizinden sonra evden diğer eve geçmek iyi oldu. Genel olarak iyiyiz ama 4 duvar basıyor insanı yani...

#stayathome
#stayathome
Ofisimi özlemişim, hemen bahçedeki balkonu yıkadım ve kahvelerimizi temiz havada içtik. Bugün burası çok güzeldi. Ayaz geçmişti.Bu hafta yapacaklarımı toparladıktan sonra Arctimo için yeni tema yapmak istedik: #evdekal temaları yaptık. Özlemişim yeni tema yapmayı, baskıları yaptık, resimleri çektik. Yarın sayfaya yükleyeceğim, umarım beğenilir. Monogram kupalarımız çok seviliyor, bunlarda değişik oldu. Temalarımı www.arctimo.com sayfamdan yada instagramda arctimocom'dan takip edebilirsiniz. Reklam gibi oldu ama bunlarda benim yaptıklarım...:)

Sabah erkenden İlker ve Levent hale gidip balık aldılar fakat restaurantlar kapandığı için balıkçılar balığa çıkmayınca kilosunu çok pahallı bulmuşlar balıkların. 

Bu ülke acayip bir ülke, yorum yapmak istemiyorum...


#evdekallevent  #evdekallevent
Bugünün önemli olaylarından beri Tokyo Olimpiyatları 1 yıl sonraya ertelendi. 1896 yılından beri düzenlenen olimpiyat oyunlarından 3'ü iki dünya savaşında yapılmadı. Bu yıl 32.si düzenlenecek Tokyo Olimpiyatları 1 yıl sonra yapılacak her şey iyi giderse.

Bakalım daha neler göreceğiz.


Herkese iyi geceler...


Tugba

23 Mart 2020 Pazartesi

Tuğba'nın Ajandası: Corona Günleri 7. Gün

Tuğba'nın Ajandası: Corona Günleri 7. Gün: Corona Günleri 7. Gün Biraz evvel Sağlık Bakanı Corona Virüsünün tüm illerimize yayıldığını belirtti.... Şimdi hepimiz birbirimize &q...

Corona Günleri 7. Gün




Corona Günleri

7. Gün

Biraz evvel Sağlık Bakanı Corona Virüsünün tüm illerimize yayıldığını belirtti.... Şimdi hepimiz birbirimize "virüslü mü acaba" diye bakıyoruz. İş giderek ciddileşiyor ve salgın nasıl ilerleyecek bilemiyoruz. Evde kalmak şu an için en iyisi, ekmek veya temel ihtiyaçları almaya gittiğimiz zaman kaparsak artık yapacak bi şey yok.

Bu sabah okul başladığı için erken kalktık, Ali Mert vızıldamadı ama sonrasında masa başına geçince işler değişti. "ne gerek var" "okul bitti zaten" " ben dinlemesem de olur" blablabla... Beni çileden çıkardı. Yanına oturdum O "yapmayacam" dedi ben "yapılacak" dedim. Site bi gitti bi geldi, 2 saat sonra ben pes ettim, akşam üzerine doğru sistem gelmiş, kendisi yapıp yollamış, hayret.

Çocuklar bu işi oyun gibi görüyorlar, onlar için okul bitmiş, işin çok ciddiyetinin farkında değiller. Onları motive etmeli ve Milli Eğitimin çocuklara bunu daha ciddi açıklamaları gerekiyor. Annelik zor, evde anne öğretmen olmak imkansız amaaa bu demek değil yarın sabah gene kalkacak ve gene başında bekleyeceğim, benim çocuğum ancak bu şekilde yol alabilir yapacak bi şey yok, pes etmek yok.

Bugün yemek yapmadım, ton balıklı salata, çorba vb gibi hafif şeylerle geçiştirdik günü.

En önemli yaptığım şey, Marmara Üniversitesi Öğrencimle Mentor-Menti görüşmemizi yaptık. Hala gelecek nesilde umut var, O'na önümüzdeki ay yeni dünya düzeninde yapmak istediği işi nasıl konumlandırabilir, neler yapması gerekiyor diye konusunu verdim, bitirdik görüşmeyi. Bu görüşmeler yüzyüze olacaktı ama artık online görüntülüye döndük, işte yeni dünya düzeninden bir ör
Bu da Arıcı'dan geldi bana, sizle paylaşayım dedim. 
nek, bu tip online görüşmelerimiz çoğalacak. 


Bugünlük benden bu kadar, sağlıcakla kalın....

Tugba


22 Mart 2020 Pazar

Tuğba'nın Ajandası: Corona Günleri 6. Gün

Tuğba'nın Ajandası: Corona Günleri 6. Gün: Corona Günleri 6. Gün Eveeettt.... Bugün sabah normal uyandım, kahvaltımız yaptım sonra biraz üşüdüm, oğlumun yanına sızayım dedim, u...

Corona Günleri 6. Gün



Corona Günleri

6. Gün


Eveeettt.... Bugün sabah normal uyandım, kahvaltımız yaptım sonra biraz üşüdüm, oğlumun yanına sızayım dedim, uykulu olduğu için itiraz etmedi, 10:30 gibiydi, nasıl kahvaltı istediğini söyledi derken ben de yanında uyuya kalmışım, bi uyandım saat 12:30, demek ki bizim çocuğun öğleden sonralara kadar uyumasının nedeni perdelermiş, bu gece perdesini açık bıraktıracağım, yarın 5 dersi var, 11 gibi girse derse 2,5 saatte bitirebilir ben de ödevlerini kontrol ederim, ondan sonra istediğini yapabilir.  Bu yeni eğitim şeklinde çocuklara destek vermeli ve takip etmeliyiz, öğretmenleri yok ama gene bize düşüyor öğretmenlik desteği...


Sonra PTT'den kurtuldum, giyindim, kahvemi içerken Bodrum'dan Arzu aradı, görüntülü kahve sohbeti yaptıktan sonra tabii nereye? Mutfağa attım kendimi. İlker'i pazara gönderdim, fırında mücver ve pırasalı börek yanına da domates salatası yaptım, kurtlarım 15 dk. yedi bitirdi, hızımı alamadım, mutfağı topladım, yerleri sildim, beylerin banyosunu dezenfekte ettim. Bir espreso içtikten sonra odama attım kendimi, ev halkı da odalarında sakin sakin oturuyorlar. 

Dün resimleri karıştırırken annem 2002 yılında Japonya'ya gittiği zaman O'na ve Semra Teyze'ye her gün faks çekiyordum, o yazılarımı buldum. Çok eğlendim, bu ilkede 18 sene önce neyse hala her şey aynıymış, çok güldüm kendi kendime. Sizle ülkemizin durumunu anlattığım bölümü paylaşacağım:

11 Temmuz 2002
.........
Annecim, ülkeyi geldiğinizde bulamayabilirsiniz!!!!!!!  ŞAKA
Ama durum biraz ilginç, DSP'den İsmail Cem bile istifa etti. Yaklaşık 35 kişi ayrıldı.Ayrıca Derviş'te bakanlıktan ayrıldı ama Sezer müdahale etti ve seçim yapılana kadar idare edecek ama İsmail Cem, Derviş ve Hüsamettin Özkan yeni parti kuruyorlar ve durumdan çok iddialılar. Ayrıca dün Cem Uzan'da parti kurdu, adı Genç Parti. Bizden çok uzaktasınız ve dünyada tarihi olaylar oluyor. Dünya Türkiye'yi bu sefer siyasetin çoşkusundan takip ediyor hatta Bill Clinton geldi Türkiye'ye dün, O bile "üzülmeyin geçer bu günler" dedi.... Bu arada dolar gene uçmuş ve 1 USD: 1.750.000.-TL olmuş. (6 sıfır atılmamışken) .....

Bu olaylar demek ki 2002'de AK Parti için zemin hazırlanması olayları imiş, dediğim partilerden sadece Uzanın ki kuruldu galiba,  18 sene sonra geldiğimiz nokta, gene paramız yok, artık meclisimiz de yok, bu salgına çok kötü yakalandık, bakalım ne olacak?

Bugünlük benden bu kadar, mücver çok güzel oldu, annemin tarifiydi, altta tarifi bırakıyorum. 

İyi geceler...

Tugba

Fırında Mücver:

6 Kabak
3 havuç
4 taze soğan
2 yumurta
dereotu
un
zeytinyağı 
tuz, karabiber, kuru nane, pul biber

Bunda ki en önemli şey kabakları rendeledikten sonra yarım saat üzerine tuz ekip suyunun çıkmasını beklemek, yoksa içi pişmiyor. Suyu salınca avucunuzda sıkarak başka bir kaba alın, hiç suyu kalmasın. Sonra yukarıdaki malzemeleri un hariç  ekleyin ve karıştırın. Unu ve zeytin yağını göz kararı ekleyin. Un 8-9 yemek kaşığı olabiliyor, kıvam ne çok yumuşak ne de çok katı olacak, fırın tepsisinin içine yağlı kağıt serin, üzerine karışımı dökün, ince olmasına dikkat edin, mücver ince olur, kalın olmuyor, 180 derece ısıtılmış fırına verin. 40 dakikada pişiyor. Ama bıçakla pişip pişmediğini kontrol edin. Sonra afiyet olsun. 

(İsteyen içine peynir de koyabilir ama kaşar değil, beyaz türevlerinden, ben yemediğim için bizde peynirsiz.)



21 Mart 2020 Cumartesi

Tuğba'nın Ajandası: Corona Günlüğü 5. Gün

Tuğba'nın Ajandası: Corona Günlüğü 5. Gün: Corona Günlüğü 5. Gün Annemin Vefatının 6.Yılı Hayırlı Kandiller.... Datça - Bodrum Feribotu 2007 Bugün buruk uyandım, içimden...

Corona Günlüğü 5. Gün



Corona Günlüğü

5. Gün

Annemin Vefatının 6.Yılı

Hayırlı Kandiller....
Datça - Bodrum Feribotu 2007

Bugün buruk uyandım, içimden bir şey yapasım yoktu ancak dün ki PTT uyarıma ihanet edemezdim, kalktım, giyindim,  mutfakta kahvaltı ettim sonra mutfak dolaplarından 3'ünde iyileştirme yaptım,  kahvemi içip odamda bir dizi seyrettim ve gün akıp gitti, bugün ev halkı bana pek bulaşmadı yemek falan diye.

Hepiniz merak ediyorsunuzdur niye Kuşadası'nı seçtik diye, bugün sizinle bunu paylaşayım istedim: İstanbul'da yaz ayları 80'li yıllarda sıcak geçerdi ve biz evde tıkılıp kalırdık. Bu durum annemin canını çok sıkmaya başlamıştı ve yazlık aramaya başladı. Aslında arkadaşları Silivri'de yada Bayramoğlu'nda idiler ama annem Ege aşığı olduğu için İstanbul sarmadı O'nu ve bir gün Kuşadası Davutlardaki yazlığı buldu. Babam gene hayır demişti klasik ama annem o zamanlar babamın iş ortağı Süleyman Amcayı araya sokarak 1987 yılında 3 katlı evimizi aldı. Kuşadası'na zaten eskiden beri gidiyorduk, annem çok severdi nedense, hoş sonra Bodrumcu oldu ama...
Meltem 45 günlük Haziran 2002

Kuşadası'na ilginç bi şekilde taşınmıştık, ev eşyalarımız Kelebek Mobilya'dan almış, diğer eşyaları da zaten bizim evde her zaman bir evlik daha eşya olduğu için annem derleyip toparlamıştı, Özcan Dayım da Arçelik'te çalıştığı için İzmir'e boş dönen bir Arçelik Kamyonu ile eşyaları yollamışlardı. O zaman ki Türkiye şartları çok sınırlıydı. Kuşadası'nda hiç bir şey yoktu. Kelebek Mobilya' ları kuran kişi İstanbul'dan otobüsle gelip, kurup o akşam gitmişti. Hey gidi günler hey. 

O ev çok ilginç bir evdi, sahile 100 metre uzaklıkta, yanında domates tarlası olan güzel bir site içindeydi. Sonraları oralarda inşaatçıların istilasına uğradı ve o tarlalar birbir yok oldu. En son 4 sene evvel son bize gelmeden evvel harika bir şeftali bahçesi vardı, sadece ihracat yaparlardı, anne ölünce hoop inşaata verdiler ve çirkin bir site oldu canım bahçe, bir kaç ağaç bırakmışlar, yazın evin önünde o şeftalilerden satıyorlar ama üzüntü bence...

20 yıl o evimize kimler geldi kimler gitti ama en çok Gaye Teyzeler ve Halamlar gelmiştir. Meltem doğduğu zaman doya doya 2 ay kalmıştım çok mutlu olmuştum çünkü babam en fazla bizi 1 ay gönderirdi sonra İstanbul esareti başlardı. Hele çalışmaya başlayınca annem giderdi ama biz 1 hafta, biz baya zor şartlarda çalışmışız aslında neyse....

20 yıl buraya gelip gidince burayı seviyor insan, havası Bodrum'dan daha iyidir, ama denizi dalgalıdır. En son 2006 yılında 10 gün kaldığımızda her gün deniz çarşaf gibiydi, jubile yapmış meğerse bize, sonra annem 2007 yılında evi satıp Bodrum'daki evi aldı ve 2013 yazına kadar yaz aylarını orada geçirdi. 2013 yazında her gün O'nu denize götürdük hatta en son vertigosundan çok zorlanıyordu suyun üzerinde kalmaya ama hala güzel yüzebiliyordu, unuttuğu onca şeyin arasında yüzmeyi unutmamıştı. 
Aya Yorgi Çeşme 2004

Annem ilginç bir kadındı, bizleri en iyi şekilde büyüttü, okuttu, iyi birer insan yaptı, O'na çok şey borçluyuz. Bugün kendimi anneme çok benzetiyorum, mesela alışveriş yaparken arabadan çıkmadan ben de işimi halledebiliyorum, o zamanlarda annem yaparken arabada saklanan ben şimdi aynısını yapıyorum. 

Annem ile ilgili söylenecek, hatırlanacak o kadar çok şey var ki, başka zaman gene yazarım, şimdilik bu kadar...

Nur içinde uyusun, Allah rahmet eylesin...


Tugba

Bu resimler annem en çok sevdiğim resimlerinden, o kadar çok var ki keşke hepsini paylaşabilsem...


20 Mart 2020 Cuma

Tuğba'nın Ajandası: Corona Günleri 4. Gün

Tuğba'nın Ajandası: Corona Günleri 4. Gün: Corona Günleri 4. Gün Bu sabah 9 gibi uyandım, İlker ısıtıcıyı kapatmış, oda soğumuş, ilaçlarımı içip odanın ısınmasını bekledim. Dah...

Corona Günleri 4. Gün



Corona Günleri

4. Gün


Bu sabah 9 gibi uyandım, İlker ısıtıcıyı kapatmış, oda soğumuş, ilaçlarımı içip odanın ısınmasını bekledim. Daha sonra kalkıp duşa girdim. Kendimizi toparlamak gerek, o yüzden çıkınca hem evde hem de dışarıda giydiğim güzel kıyafetlerden birini seçtim, saçlarımı kuruttum, parfümümü sürdüm ve kahvaltı etmeye mutfağa gittim. Kendimi iyi hissettim, PTT takılırsak bu karantinanın sonu gelmez, size de tavsiyem, her gün farklı bir kıyafet giyin ki her gün zaten birbirine benziyor bari kıyafetle farklılık yaratalım. 

Daha sonra evi topladık, çamaşır makinası kuruldu vs. 

Tabii kiiii birden iki ergen dışarı çıkalım ezgilerine başladılar, aslında yorulmuştum ama ikisine de kıyamadım. Sonuçta arabadan inmiyoruz ama yol yapmak ikisine de iyi geliyor. Ali Mert, Pamucak'ta direksiyon eğitim bölümünde araba kullandı, iyi annesinden bir şeyler almış ama genel babasının modeli, O'na trafik işaretlerini ve sağa sola nasıl dönmesi gerektiğini gösterdim. Diyebilirsiniz çok erken, gerek yok ama erkek çocuğu olanlar bilir, öyle olmuyor. Gözünüzün önünde kullansın, öğrensin....

Soğanları doğrarken...
Dönüşte ofisime uğradım, kapıyı açınca içerideki kağıt kokusu bir anda beni içine aldı ve niye ofis tuttuğum evde çalışılmadığı aklıma geldi. Evde çalışmak zorunda kalan herkese allah kolaylık versin, gerçekten zor. Eğer sokağa çıkma yasağı olmazsa pazartesiden itibaren ben ofisteyim, bi şey satmasam da en azından pazarlama stratejileri üzerinde çalışırım, #Arctimo.com sayfamda hareket olursa onları da hemen yapıp yollarım. Yapacak bi şey yok. 

Eve gelince "anne açım ne yiyeceğiz?" "Buzdolabından çıkmayan Meltem" , tabii ki Tuğba ve İzo attı kendini mutfağa, bugün nohut ve pilav yaptık. Nohut bana ait, pilav ve cacık İzo'ya aitti. Aç kurtlarım zor sabrettiler, 1 saatte pişen yemek (sabah nohutları ıslamıştık) 10 dakikada bitti. Afiyet olsun hepsine, diyecek bi şeyim yok.

Amaaaa her gün yemek pişirmek zorunda olan annelere, bazı günler mola verdirmek gerek, yoksa her gün yemek yapmak gerçekten zor, dışarıdan yemek te zor o yüzden, ya yemek yapacaklara "bugün bunu pişirir misin" gibi önerilerde bulunun yada bazı günler kahvaltı gibi şeylerle geçiştirin lütfen.

Günün Karikatürü
En yakın arkadaşlarım beni yemek pişirirken görünce mesaja boğdular instagram storyde, aşk olsunuz ben Nuran Tunçbilek'in kızıyım, yaparsam yaparım....

Bu günde bitti çok şükür, sizle ilginç bir şey paylaşayım: Bugün Kuşadası Camilerinde öğle namazı için ezandan önce Hoca "cuma namazına lütfen gelmeyin" dedi. Bugünleri de gördük, daha neler göreceğiz. Ancak öğleden sonra yayan dolaşan çok insan vardı, ne gerek var çoluk çocuk dışarıdalar anlamadım. Biz de çıkıyoruz ama arabadan hiç inmeden gidip geliyoruz, millet yürüyüşte, hele yaşlılar, onlar yüzünden sokağa çıkma yasağı çıkacak ne yazık ki....

Hepinize iyi geceler 


Tugba


19 Mart 2020 Perşembe

Tuğba'nın Ajandası: Corona Günleri, 3. Gün

Tuğba'nın Ajandası: Corona Günleri, 3. Gün: Corona Günleri 3. Gün Dün geç kalkalım, günü kısa yaşayalım derken bu sabah içimizde  en geç Meltem 9:30'da kalktı. Kahvaltı, k...

Corona Günleri, 3. Gün

Corona Günleri

3. Gün

Dün geç kalkalım, günü kısa yaşayalım derken bu sabah içimizde  en geç Meltem 9:30'da kalktı. Kahvaltı, kahve derken Meltem'i yıkadık, belki uyur biraz dedik ama nerdeeee. 

Meltem'in yeşil reçete ilacını eczaneye ısmarladım, lenslerim gelmiş, bir de aklım kuafördeki saç boyalarımdaydı, Çocuklara "hemen giyinin çıkalım" dedim ve çıktık. 

Kuşadası sakin, merkezde yol güzergahları değişecek, onların yol çalışmaları yapılıyordu. Marina AVM 'nin tamamı neredeyse kapalıydı, Mert hemen lensleri alıp geldi. 

Şeftali Çiçeği
Meltemiko















Oradan aracımıza mazot Söke'de arkadaşımızdan alıyoruz,  bu aslında Meltem'in rutinlerinden biri, arabada yolculuk çok hoşuna gidiyor, biz de o bahane ile hem mazot hem Meltem'in kahvesini aynı anda halletmiş oluyoruz. Tabii bu sefer Kahve olmadı, Meltem delirdi. Böğürdü durdu yol boyunca... Kuaför ve ilaç işlerini halledip eve döndük. Ay pardon dönüşte sahilden döndük ve Şeftali Bahçelerinde ağaçlar pespembe çiçekler açmaya başladılar, hoop biz de hemen önünden durup resim çektik. 


Bu yemek işi çok sıkıcı olmaya başladı, bugün stok makarnalardan yaptık yedik. Domatesli :(
Akşam da İzocuğum ponçik dediğimiz hamur toplarından fırında yaptı, çay demledik, herkes içine istediğini koyup yedi. Ben her gün ful yemek yapamam, çok yorucu, aaaaaa , fenalık geldi.

Virüsü bekliyoruz, bekliyoruz. Bakalım başımıza neler gelecek. Bugün dün İlker'in attığı fıkrayı paylaşmak istiyorum. Durumumuz çok iyi anlatmış:


Tanrı ve melekleri sohbet ediyorlarken kapı birden açılır, telaşlı bir şekilde meleklerden biri içeri girer. "yüce tanrım, çinde ölümcül bir virüs salgını başladı" der. Tanrı hiç oralı olmaz. ertesi gün aynı melek yine telaşlı bir şekilde; "yüce tanrım, virüs İtalya'ya sıçradı" der. Tanrı yine, hiç oralı olmaz. Ertesi gün melek yine; "yüce tanrım, fransızlar'da da salgın başladı" der. Tanrı yine tepkisiz. Her gün bir iki ülkede daha salgın başlıyor, iranlılar, amerikalılar, ispanyollar... Hiç bir ülkede salgının yayılmasına Tanrı tepki göstermiyor. Bir hafta sonra, melek günlük brifingin sonlarında "bir de Tanrım, Türklerde de salgın görüldü" diye bir not düşer. Tanrı bir anda panik halinde yerinden fırlar, bu şimdi mi söylenir, koşun" der. Melekler şaşkınlıkla sorarlar; "hiç bir ülkede salgına karışmadınız, niye Türkiye'ye yayılmasına müdahale edeceksiniz?" Tanrı yanıtlar: "onlar her işlerini bana bırakırlar".



Herkese iyi geceler...


Tugba

Drupa

 Drupa... 16 Yıl Matbaacılar için Drupa Fuarı ayrı bir anlam taşımaktadır. Babam, 1976 yılından itibaren 2016'ya kadar hepsini ziyaret e...