28 Aralık 2018 Cuma

Yılbaşı

Yılbaşı

3 Gün sonra 2019' a merhaba diyeceğimiz şu günlerde yurdumuzu soğuk hava dalgası sarmış durumda, Ege'de 10 derecenin altına sıcaklık düşmez diyenler bizi kandırdı :) Hava 7-8 derece max. Üşüyor muyuz?  Biraz ama İş Bankası Bloklarındaki gibi sıcaktan mayışıp oturmaktansa daha dinç bir ısıda yaşamak çok daha sağlıklı. Evde herkes kendi odasının ısısından sorumlu, ne kadar istersek o kadar ısıtıyoruz. Ben alıştım valla, elektrik faturası biraz fazla geldi ama İstanbul'da doğal gaz bu faturayla yarışırdı muhtemelen. 

Kendimizden bahsedecek olursak, nihayet İstanbul'a gidip gelmem bitti gibi, artık sadece Basev için giderim diye düşünüyorum. 
İlker hayatından memnun, kızımız Meltem'in eğitim programını rayına oturttu. Meltem mutlu biz mutlu.
Asabi Ergen Ali Mert, artık Kuşadalı arkadaşları ile marinaya gider hale geldi. Bu bizim için büyük bir aşama. 

Pazartesi Günü Meltem, İzo ve Ben Meryem Ana'ya gittik. Çok sıkı güvenlik taramalarından sonra içeri girdik. Meltem'in sandalyesini iterken biraz zorlandık ama etraf çok güzeldi. Noel günü olduğu için akşam ayin vardı, etrafı hem süslemişler hem de ayine uygun hale getirmişler. Meryem Ana'nın kaldığı ev minnacık olduğu için Meltem ile bir girdik bir çıktık ama kızımla mum yaktık ve dua ettik. 2019 inşallah hepimize ve tüm dünyaya iyilikler getirir, bu saçma sapan egolu insanlar dünyanın düzenini daha fazla bozmazlar inşallah. Bu zamana kadar kendimi hiç bu kadar çok karamsar ve dünyanın geleceği nasıl olacak, savaş çıkacak mı diye hissetmemiştim. 

Herkese mutlu yıllar diliyorum. 

20 Kasım 2018 Salı

Kuşadası Sonbaharda....


Merhaba, 

Bu sefer size biraz Kuşadası'ndan bahsetmek istiyorum. Geleli 6 ay oldu ve biz buraları çok sevdik. Bazılarına göre Kuşadası çok demode ve sıkıcı bir yer gibi geliyor ama aslında konum itibarıyla harika bir yer. Hem tatil yöresi hem minik şehir, havalimanı 45 dakika mesafede ve saat başı İstanbul'a uçak var,  aman sıkıldım büyük şehir isterim diyen için İzmir 1 saat mesafede, AVM isterseniz var, hatta 16 senedir Starbucks bile var burada. 

Buranın en güzel yanlarından biri  havası, hava hem kışın hem yazı çok dengeli, yazın bi Bodrum kadar sıcak olmuyor, rutubet yok, kışın ise çok temiz ve ferah bi havası var, en düşük 12-15 derece oluyor hele gündüzleri uzun kollu çok kalın olmayan bi kazakla dolaşabiliyorsunuz, akşamları normal bi mont almak yeterli. Sabahları uyanmak çok kolay oluyor, yorgun uyanmıyorsunuz. İstanbul'da her yerimiz ağrırdı yaz kış üstelik, burda öyle bi durum kesinlikle olmuyor. 

Sahil kıyısında yürüyüş yapmak çok kolay ve zevkli, yazın hatta isterseniz hemen belediyenin plajlarında denize girme imkanı sunuyor. Burası az geldi yürümek için derseniz, Davutlar ve Güzelçamlı'nın sahilinde belediyenin yaptırdığı Sevgi Yolunda ister yürüyüş ister bisiklete binebilirsiniz. 

Davutlar Sahil, Sevgi Yolu
Kuşadası sahillerinde akşam güneşinin batışını izlemek bence buranın en güzel anlarından biri. Güneş yazın ayrı bir güzellikte batıyor, kışın ayrı. Hele Davutlar sahilinde akşam üzeri esen imbata karşı güneşin batışını seyretmek bence ömre bedel, insanı o kadar mutlu ediyor ki, muhakkak yaşanması gerek. Davutlar sahilindeki yazlık evimiz varken Anneciğimle her akşam koşa koşa sahile yürüdük bir günü daha batırmaya hatta annem gecikirse arabasını alır gider illa tam batışını seyretmek isterdi. Belki de burasını sevmemin başlıca nedenlerinden biri annemi anıyor, yaşıyor olmak. Bir de Kısmet Otelin bahçesinden güneşi batırmayı çok severdi annem, oradan da hem güneş hem Güvercinada manzarası bi başka güzeldir. 


Denize girmek için sahil şeridi çok uzun ancak temmuz ve haziran aylarında buranın imbatı çok meşhur ve deniz öğleden sonra çok dalgalı oluyor, dalga sevmeyenler için iyi olmayabilir, buna rağmen buranın denizi güvenli bir denizdir. Milli Parktaki ilk minik koy kum ve çok güzeldir, geri kalan koyların tamamı taşlı ve denize girip çıkması zor olan plajlardır. Tabii bu sene milli parka gitmedim ancak 30 senede bir tek çivi çakılmayan bir yerdi eskiden, sosyal imkanlar çok sınırlıydı, şimdi nasıl bilemiyorum. Seneye bi gidip deneyeceğim. 

Bize gelince, bugün gene nasıl bitti anlayamadım. Kuşadası'na geldiğimizde daha sakin bir hayat yaşayacağız derken hiç te öyle olmadığını görüyoruz. Bugün İlker ile Salı pazarına gittik.  Burada salı ve cuma günleri kapalı pazar alanında sebze pazarı var. Genelde köylülerin Selçuk ve Davutlar çevresinden getirdikleri sebze ve meyveler satılıyor. Ben özellikle kadın köylülerden almayı tercih ediyorum. Kadınları desteklemek her zaman iyidir. Tekstil pazarı çarşamba günleri ancak inanılmaz kötü, bir kere gittim bir daha asla gitmem. Kalitesiz ve sahte mallarla dolu garip bir pazar. Kimsenin de pek beğendiğini zannetmiyorum. 

Buraya yakın Davutlar ve Güzel Çamlı pazarları var, özellikle Güzelçamlı Pazarı çok başarılıymış hala sokak aralarına kurulan ve sebze-tekstil berbabermiş, o pazarı bi deneyeceğim. Pazar fiyatları İstanbul'a göre tabii ki avantajlı, bugün soğan gene hit yapmış 5.-TL olmuştu ancak dün İstanbul'da 7.-TL olmuş. 

Bu seferlik bu kadar, daha paylaşacak çok şey var, gene yazmaya devam edeceğim. 

Hoşcakalın...

24 Ekim 2018 Çarşamba

Sonbahar...

Sonbahar...


Frankfurt Book Fair
Herkese merhaba...
Sonbaharı Kuşadası'nda karşılamak çok güzel... 

İyi ki İstanbul'dan taşındık ama devamlı gidiyoruz anlamadım ben bu işi...

İstanbul'a gitmenin en güzel yanı geri Kuşadası'na dönmek... Hahahaha...

Ekim ayının son günlerine gelmişken artık iyice evimize yerleştik. İlker harika dolaplar yaptırdı ve tüm eşyalarımız ortalıktan toparlandı kalktı. Ben ofisimi Mert'in odasına kurmuştum ama orası çok ayak altı olduğu için doğru düzgün çalışamıyordum. Ben yokken İlker arka balkonumuzu benim için bir kısmını ofis haline getirmiş ve bana çok güzel bir sürpriz yapmış. Çocukluğumda ders çalıştığım masayı, yanına kütüphanemi ve annemden kalan masa lambasıyla harika bir köşe olmuş. Burası çok ılık hala, akşamları bir tek elektrik sobasını ayağımın altında çalıştırıyorum o kadar. Dışarıda çam ormanına karşı çalışmak harika bir duygu, arada çakallar uluyor, horozlar hiç susmuyor ama olsun, doğa iyidir, insanın ruhuna iyi geliyor. 


Frankfurt 
Bu ay Frankfurt Kitap Fuarı'na katıldım, 1 hafta süren bir maceraydı ve çok güzeldi, tabii güzel olduğu kadar feci yorucuydu. Kitaplar hala insanlar için önemli, tüm dünya dijitalleşiyor ama insanlar kendini geliştirmek için bir şeyler okuması gerektiğinin farkındalar ve çok güzel kitaplar üretiliyor. Bu kitapların arasına dijital de sıkıştırılınca 2020' lerde de kitap hayatımızda olacak merak edenlere duyurulur. Önümüzdeki ay İstanbul'daki kitap fuarına vakit bulanlar gitmeli...

İstanbul'dayken Basev 3. Uluslararası Kongresine katıldım, 2 gün boyunca harika insanların değişim hikayelerini  dinledik. Günün sonunda Ertuğrul Özkök'ün babasının matbaacı olduğunu, Nedim Atilla'nın Slow Food Türkiye Kurucusu olduğu ve Kuşadası Davutlar'da aşçılık okulu kuracağını, Özyeğin Üniversitesi Ekonomi Bölümü Başkanı Prof. Dr. Ümit Özlale'den önümüzdeki 5 sene içinde ekonomimizdeki değişimleri ve dünyanın nereye gittiğini,  Sevgili Alptekin Baloğlu'ndan denizlerin derinliklerindeki değişim hikayelerini, Gamze Acar Bayraktaroğlu'ndan değişimin İnsan Boyutu hikayelerini dinleme fırsatını yakaladık. 

Arıcı Ailesi Kuşadası'nda neler yapıyor? 

Meltem için eğitimlere başlayacağız ancak sistemde bir tıkanıklık yaşadık onun çözülmesini bekliyoruz. Yoksa gideceği okul belli hatta okula biz ekstradan ders aldıralım daha çok eğitim alsın dedik, okulun sahibi "niye acele ediyorsunuz belki devletin verdiği yetecektir" dedi şaşırdık. İstanbul'da olsa hemen yapalım derlerdi, burada işler biraz daha gerçekçi ve paradan uzak yaşanıyor. Her şey para değil. 


Kuşadası
Mert gene okulu ve öğretmenleri dolayısıyla beni zorlamaya devam ediyor. Bu yaşta ellerindekinin farkında değiller, bunu görememeleri çok üzücü, bazı şeyleri anladıkları zaman iş işten geçmiş olacak. Bu hafta sonu İstanbul'a gidecek, dönüşte toparlanır inşallah...

İlker Arıcı web sayfası ve broşür, kurumsal kimlik işleri ile uğraşıyor. Havuz mevsimi bitince kendini bu işlere verdi. Mutlu mesut...

İzocuğum daha yeni geldi Gürcistan'dan, artık burayı daha çok seviyor. Alıştı...

Ben... Ben... Kış sezonu burada da çalışmaya devam ediyorum. Bu ayın başında sitemizde Ece Su için harika bir doğum günü yaptım, herkes çok beğendi. Web sayfamı yeniliyorum. Parti işlerim ve matbaa işlerim aynen devam ediyor. Üretmeye devam, oturmayı sevmiyorum.

Son olarak Kedimiz Pıtır, kendi çapında kuru mama yemiyor bizi protesto ediyor, ıslak mama isteyip duruyor, bir ergen de evde O, O da kendi çapında şartlarını zorluyor. Ya sabır...

Şimdilik durumlarımız bu, daha sık yazmaya çalışacağım Kuşadası'nda oturursam merak etmeyin. Selamlar..


21 Eylül 2018 Cuma

Batumi...

Batumi...

Sarp Sınır Kapısı
Evet Kuşadası'na taşınmamızın en önemli nedenlerinden biri de her yıl değişik şehirlere ve ülkelere ziyarette bulunabilmekti. İstanbul'da kalsaydık bu tatiller için bütçemiz çok sınırlı olacaktı. Buraya gelince ilk olarak tabii ki Bodrum yaptık, bir ara İzmir Urla'ya günü birlik gittik. Derken 5 Eylül geldi ve ben, kızım ve İzo sabah İzmir'den Trabzon'a uçtuk. Pegasus ile gittik, uçak personeli bize karşı inanılmaz derecede yardım severlerdi. Meltem de bize çok fazla zorluk çıkarmadan 1 saat 50 dakika uçtu ve zamanında Trabzon'a indik. Sarp'a giden otobüsler havalimanına giremedikleri için otogara gittik ve çok hızlı bir şekilde otobüsümüzü bulduk ve yolculuğumuzun 2. kısmına geçtik. Trabzon Sarp arası otobüs her ilçede durduğu için 3.5 saat sürdü,  yurdum insanı ne olursa olsun çok yardımsever ve hala anlayışlı. Bu bile bize bir güç verdi Meltem'i fazla sıkmadan bu yolculuğu tamamlamasını sağladık. Sarp'a geldiğimizde ben  Meltem'in tekerlekli sandalyesini ittim, İzo'da bavullarımızı taşıyarak sınırdan çok rahat ve hızlı bir şekilde geçtik ve 3. kısmı da mükemmel bir şekilde tamamladık. Sarp tarafında İzo'nun ailesi bizi karşıladı ve Batum'un sırtlarındaki Erge kasabasındaki evlerine sağ salim ulaştık.

İzo'lar evlerini bizim eve o kadar yakın döşemişler ki eve gelince sanki İstanbul'daymışım gibi hissettim. Meltem de pek fazla yabancılık çekmedi, zaten İzo'nun kızı Nergis, oğlu Giga, eşi, Meltem'n etrafında pır döndüler bir dakika onu yalnız bırakmadılar. Köpekleri beni hatırladılar ve çok mutlu oldular. Ayaklarımın dibinden ayrılmadılar.

Batum Gürcistan çok güzel bir Karadeniz Kenti. 5 milyonluk Gürcisan'ın 340.000 nüfusa sahip olan şehir merkezi avrupa standartlarına uygun olarak dizayn edilmiş ancak biraz dışına çıktığınızda karman çorman, belediyecilik olmayan bir şehir.  Eski Batum hala yapılaşmasında Sovyet zamanını ve öncesini koruyor ancak son 5 sene de geri kalan kısımlar inanılmaz yapılaşmaya kurban gitmiş, gözlerime inanamadım. 50 katlı dev binalar yapılmış ve hala yapılıyor, eski Batum'a hiç yakışmayan garip bir yapılaşma olmuş, beğenmedim. Zaten belediyecilik olmayan bir şehirde heryer feci şekilde şantiye, Kadıköy'deki inşaatlardan kaçıp buraya geldiğimde de bu kadar fazla inşaatı görmek beni çok sıktı. Beş sene önce 20-25.000 dolara alabildiğiniz evler olmuş 80-90.000 dolar, bu tabi 60 metrekarelik daireler için geçerli, büyüdükçe fiyat artıyor. Yazık etmişler bence ama bu insanların bu para hırsı beni bitiriyor.

Özgür Kız Meltem
Trabzon Hava Limanı
1 hafta boyunca Batum'un her yerini gezdik, yedik, içtik, harikaydı. Bize daha çok akraba ziyareti yapmışız gibi geldi, sağolsun İzo'nun ailesinin önde gelenleri bizleri evlerinde ağırladılar, müthiş yemekler verdiler, ev yapımı votkalar içtik, Batum'da üretilen bira fabrikasından bira alıp içtik. Çok lezzetli ve güzeldi.

Botanik Bahçe Batum'un olmazsa olmazlarından... 150 yıllık bir park gezmek müthişti, Karadeniz'in doğası gerçekten harika, o ağaçlar bitkiler görülmeye değerdi.
Teleferik tepeden Batum'a bakmak için güzel bir araç ancak harf kulesinin tepesinden yada Radison Blu otelin roofundan da tüm şehri görebiliyorsunuz.

Eski Batum'un içindeki restaurantlar gayet güzel ve çoğu güvenilir. Biz JB diye bir Alman Pub'ı ile Gürcü yemeklerinin birbirine entegre edildiği, bir yerde öğle yemeği yedik. Harikaydı. Karadeniz kıyısında yürüyüş yapmak ve dev dalgaları seyretmek çok zevkliydi. Uzun zamandır böyle birşey görmemiştim. Küçükken çok Kilyos'a giderdik, dev dalgaları orda görürdük, nostalji oldu. Gene  sahilde Ali ile Nino heykeli, harf kulesi, üniversite kütüphanesini görmek çok güzeldi. Sahilde yürümek istemezseniz, bisiklet yolunda elektrikli scooter yada bisiklet kiralayıp bu araçlarla dolaşabiliyorsunuz.

Karadeniz Kıyısı
Alış veriş pek yok, bir kaç uluslararası mağaza var ama hediyelik falan almak iştiyorsanız çok güzel şeyler satan minik dükkanlar var.

Trafik rezalet, kimse kurallara uymuyor, çok kötü ara kullanıyorlar ayrıca bir tarafta son model lüks araçlar bir tarafta Amerika'nın artık kullanmadığı jipler, arabalar, karman çorman bir araç rejimine sahipler.

Yemekler fena değildi. Khinkali mantısı çok lezzetli bir mantı. Domuz eti çok kullandıkları için biz ağırlıklı evde yedik. İzocuğum bize uygun yemekler yaptı. Çok lezzetliydi.

Bir haftasının sonunda en dikkatimi çeken şey ise az çöpümüzün çıkması evet çöpümüz az çıktı, biz inanılmaz çöp çıkarıyoruz, herşey ambalajlı, uzun ömürlü, Batum öyle değil, herşey hala doğal ve hemen alıp kullanılmalı, medeniyet arttıkça çöpümüzde artıyor bu çok net görülüyor.

1 haftanın sonunda gene 3 kısımda toplamda 10 saatte evimize döndük. Ne gümrükte bekledik ne uçakta, tek tedirgin olduğum kısım Sarp'tan kalkan otobüste sigara kaçakçıları ile yolculuk etmekti, çok ilginçti. Bunu da yaşamak varmış. Hayat hep düz olamaz, göğüsünden, korsesinden sigara çıkaranları da görmek varmış.

Batum görülmeli mi evet görülebilir ama Trabzon Sarp arası doğamıza hayran kaldım. Oraları da görmek gerek. Yurdumun her yanı bi başka güzel.

Sevgiler

Tuğba

Botanik Bahçesi

Şekerci Dükkanı
Hediyelik Eşya Mağazası
Şehir Merkezi / Meydan


Radison Blu Oteli
Tiyatro Binası 





Erge'de Gün Batımı

Sophy'nin Doğum Günü Kutlaması
Dev Binalar, Rezidanslar
İnaşaat... İnşaat... İnşaat




Karadeniz Kıyısı

İzo'nun Dünürlerinde Akşam Yemeği

Restaurant JB
Ali ile Nino Heykeli
Şehir Merkezi






24 Ağustos 2018 Cuma

Yaz sonunda biz…





Yaz sonunda biz…

Evet Kuşadası’na taşınalı nerdeyse 3 ay oldu, nasıl geçti pek anlamadık açıkçası, yaz olmasından dolayı, deniz, havuz, dondurma yeme derken günler geçiyor.

En son yazımdan sonra 2 kere Bodrum’a 3 kere de İstanbul’a giden ben hala içimdeki İstanbullu olma, her şeyi hızlı ve çabuk yapma hissini atamadım üzerimden taa ki son İstanbul’a gidişime kadar, bu kadar sıcak ve kasvetli bir hava beni perişan etti, haftaya İstanbul’a gitmem gerek ama gidemeyeceğim, bu sıcakta oraları almayım kalsın.

6 Haziran 2018’de buraya geldiğimizde dolar kuru 4,47.-TL imiş bugün 6,02.-TL İstanbul’dan iyi ki kaçmışız dedirten bir neden.

Evimize tamamen yerleştik, ufak tefek eksikler kaldı ama onları da havalar soyunca hallederiz diye bir kenara bıraktık.

Ev halkı ise artık daha organize, her gün akşam üzeri havuza iniyoruz, Meltem suda olmayı çok sevdi, en bronz olan o aramızda, İlker çok hoş bir komşu grubu oluşturdu. Beyler akşamları uzun yüzüyorlar, dengeli bir beslenme ile de İlker 4 kilo verdi.

Mert bilgisayar oynamaktan bıkmadı ama geçen akşam bahçede   mangal yakacağımız için komşularımızla mangal alışverişine gitti. Aşama kaydettik.

Buraya gelirken hem İstanbul’un kaosundan kurtulmak istemiştik hem de Meltem ve Mert için daha rahat bir ortamda büyümelerini istemiştik. Mert’in okulu aynen devam ama Meltem ile ilgili harika bir gelişme oldu: Sitemizdeki komşularımızdan Emel Hanım ve Eşi Altan Bey bize Kuşadası Engelliler Derneği’nin düzenlediği kermese davet etti, kermesin amacının Kirazlı Köyü Yolunda Kuşadası Engelliler Köyü’nün belli ihtiyaçlarını bu kermesten kazandıkları gelir ile sağladıklarını anlattı. 1995 yılında kurulan dernekte gönüllü olarak çalışanlar her gün gelen engelli çocuklara müzik, okuma yazma, spor, ebru dersi ve bunun gibi sosyal aktiviteler sağladıklarını, velilerin de çocuklarına eşlik edebilecekleri bir yaşam köyü oluşturmuşlar. Okul dönemi başlayan dönem haziran başında sona eriyor. Biz de Meltem ile  kermese gittik, oradaki gönüllülerin yaptığı hediyeliklerden aldık, Başkan Canan Hanım ile tanıştık. Daha tam herkesi tanımıyoruz ama Eylül ayında gidip ziyaret edeceğiz, Meltem’in tepkilerine göre haftada birkaç gün götürebilecek miyiz bakacağız.

Günler çabuk geçiyor, Eylül ayı nerdeyse geldi, artık yavaş yavaş işlerimizin başına dönmeye başlıyoruz. Buraya geldik diye tüm işlerimizi bırakmadık. Ekim ayında Almanya’da kitap fuarına gideceğim, Basev Kadın Platformu etkinliklerimiz başlayacak, ufaktan da matbaa işlerime devam edeceğim. Havaların biraz serinlemesiyle de etrafı gezmeye başlayacağız. Sizlerle çok güzel yerler paylaşacağım. 2 gün sonra doğum günüm, 50'ye yavaş yavaş yaklaşıyorum, burada daha gençleşeceğim ve hiççç yaşımı göstermeyeceğim. Şİmdilik sevgiler...

14 Temmuz 2018 Cumartesi

1.Ay Sonuna Bakış


1 ayın sonunda….

İlker ve Tuğba…
Evet ilk bir ayımız nasıl geçti anlayamadık. Her taşınan bu kadar hızlı koli açıp yerleşiyor mu bilemem ama biz çok çabuk yerleştik, bayramdan sonra açılmamış 4 kolimiz kaldı onlarda benim matbaadan getirdiğim evraklar, ıvır zıvır. İlker çok mutlu ve huzurlu, ben hala alışmaya çalışıyorum ama insan kendi evini bir ayrı seviyormuş.

Meltem…
Dolunay haziran ayında dünyaya çok yakın olduğu için Meltemcik bir süre geceleri uyumakta zorlandı, çok ağladı ama 1 ay içinde her şeyin mükemmel olmasını beklemek olmaz, her şeye rağmen Meltem bu değişiklikle iyi başa çıkıyor. Havuzda yüzmek onu inanılmaz mutlu ediyor.

Mert…
İnternet için beni mahvetti, Vodafone sayemizde rekor kırdı, bayram sonrası Türk Telekom arandı, diller döküldü ve port ekletildi, eskiden telefon için yeni hat eklenmesini beklerdik, şimdi internet için bekledik. Arkasından Ali Mert için özel #Turkcell’den güçlü bir internet ve #TürkTelecom’dan da biz evin geri kalan fertleri için  hat aldık. İlker ve Ali Mert’i anlamakta zorlandığımı söylemem gerek.

Temizlik…
Yurdum insanı ne yazık ki hem tembel hem de kısa sürede çok para kazanmaya çalışıyor. 5 saatlik temizlik için 150.-TL ödeyince ben bugün İzocuğum ile birlikte genel bir temizlik yaptım. Kimse kusura bakmasın ama gayet üstün körü ve aman eviniz çok büyük yetişmez diye sızlanıp sonra 150.TL isteyen insanlarla çalışmam, ben bu kadar kolay para kazanmıyorum. Bu temizlik işi ile ilgili uyarı bana Fethiye’ye taşınan can dostum Arzu’dan gelmişti belki burası farklı olur dedim ama aynı çıktı, şimdilik ayda bir kere camları silen birileri varmış, onları deneyeceğim zaten evin kalanı hep gözümüzün üstünde…

Havuz… Komşular…
Ev yerleşmeye başlayınca artık yüzmek için havuza inmeye başladık, tabi havuz başında da diğer site sakinleri ile tanışma, davetler hemen başladı. 25 yıl çalışmış bir insan olarak havuz başı davetine poğaça yapıp gittim. Havaya girmiş gibiyim bezelye stoklaması yaptıktan sonra.  Dün akşam yan bloktaki komşularımızı ziyarete gittik. Çok güzel bir akşam geçirdik. Komşularımız da İzmir’den Kuşadası’na yaz kış yaşamaya gelmiş insanlar, çok tatlılar, herkesin bu güzel kente gelmesinin güzel bir nedeni var.

Ziyaretçimiz vardı…
Bu hafta bizim gibi İstanbul’dan Polonya’ya taşınmaya  hazırlanan kadim dostlarımız Savaş, Eşi Kaşa ve Oğulları Tomaş’ı ağırladık. Onlar ile  suyun, güneşin, sohbet etmenin deposunu yaptık. Bunlar depolanır mı, kısa süre olsa da depolanır, kedimiz Pıtır bile onlara hoş sürprizler yaptı, oğlanlar babaları ile birlikte yüzdüler, kaçamak araba kullandılar. Biz hanımlar olmazsa olmazımız kendimizi şehir merkezine alışverişe attık, incik boncuk, yerel şeyler aldık. Kaşa’nın #Trendy_Capsule instagram sayfası için fotoğraflar çektik, güldük, eğlendik, ayrılacağımız için ağlaştık, birbirimize moral vermeye çalıştık. Hayat paylaştıkça güzel…

Yeme, İçme…
Atatürk Bulvarı üzerinde hem yaz kış açık hem de sezonluk açılmış çok fazla restaurant ve bar var.. Setur Marina’yı çok seviyoruz oradaki restaurantları denemeye başladık. Geçen akşam #Ketchup Cafe Bar ve Restaurant olan bir yere gittik. Hem alt katı vardı hem de üst katı, hava çok sıcak olduğu için üst katta oturduk, menüsü başarılıydı. Hepimiz farklı yiyecekler istedik, kokteyller içtik, gerek lezzet olarak, gerek servis hızı ve personel gayet başarılıydı. Tekrar oraya gideriz. #Ketchup’ı  gidilebilir listemize ekliyoruz.

İstanbul…
Bu hafta başında bir günlüğüne İstanbul’a gittik, hızlı bir tur oldu, bir gece kalıp döndük, merak edenlere İstanbul’u unutmamışım, hala çok seviyorum, hava yaz olduğu için etraf yemyeşil ve güzeldi ama uzun süreli kalır mıydım, pek zannetmiyorum en azından şimdilik.

İş…
Tabii ki işlerimi yapmaya devam ediyorum. Bu hafta matbaa kısmında hem yurtiçi hem yurtdışı müşterilerimde hareket vardı. Ayrıca Eylül Ayı için #Partifikirlericom sayfasını yenileme çalışmalara başladım. Yeni ürünler ve yeni konseptler oluşturmaya çalışıyorum. Sayfam tamamlanınca sizlerle paylaşacağım.

Şimdilik Ajandamdakiler bunlar, haftaya Bodrum’dayız, oradan da güzel şeyleri sizlerle paylaşmaya devam edeceğim. Sevgiler

20 Haziran 2018 Çarşamba

İlk Günler...



Yazımı geçen hafta yazmam gerekiyordu ancak 2 tır dolusu eşyayı açmak 10 günümüzü aldı hala açılmayan kolimiz var. Taşınmak zormuş. Hiç kolay olmadı bir de 14 yıl aynı evde oturunca çok yayılmışız, gerekli gereksiz her şeyi biriktirmişiz. Bu taşınma tam bir detoks oldu bizim için, neyimiz var neyimiz yok tekrar bir hatırladık. Salondaki büfede o kadar çok kullanmadığımız bardak tabak vs vardı ki şimdi mutfakta özel bir köşe yaptım dönüşümlü onları da kullanıma açtım. Daha ne kadar dolap bekleyebilir ve niye beklesin?

Kuşadası hava olarak harika bir yer… Şu ana kadar çok bunalmadık. Daha denize girecek vakit bulamadık ama havuza 3 kere girdik. Meltem suya kavuşunca çok keyiflendi. Şu ana kadar eve alışması iyi gidiyor. İlk olarak onun odasını düzenledik, kendi eşyalarına kavuşunca çok mutlu oldu. Ön balkondaki salıncak onun ve bizim kurtarıcımız. Babası da balkona TV kurdurunca Meltem’in keyfine diyecek yok.

İkinci Ergenimiz Mert eve kolay alıştı. O da kendi odasını kendi düzenledi biz hiç karışmadık, çok kullanışlı bir hale getirdi. Lambalarını kurdu, elinden gelen tüm işleri kendi yaptı, şimdilik mutlu ama daha interneti bağlatamadık, bu hem cebimizi hem de Mert’in moralini hatta yardımcımız İzo’nun bile moralini çok etkiledi. Bakalım bugün baba oğul Ada’ya indiler çözüm arıyorlar.

Babamız çok mutlu, şişkinliği indi, şekeri hala yüksek ama iniş yönünde, 3 ay sonra daha iyi olacak eminim. O her gün yüzüyor bize inat ama yüzsün biz mutlu oluyoruz.
Kedimiz Pıtır çok şaşırdı ama  da alıştı, gene her gün öğle uykularını salonun baş köşesinde yapıyor akşamları arka balkonda çam kokuları içinde keyif yapıyor, hayat O’na güzel…

Beni sorarsanız çok mutluyum. İnsanın kendi sahip olduğu evde yaşaması başka oluyormuş, kendi seçimimizden dolayı kirada oturan ben çok mutluyum. Belki de onlarca kutuyu bu yüzden çok hızlı açtım ve yerleştik. Bundan dolayı çok yorgun değilim. Her şey daha iyi olacak bundan eminim.

Yavaş yavaş etrafı keşfetmeye başlayacağım. Hatta Eczacı Hanımdan Kirazlı Köyünde çok güzel kahve içebileceğimiz bir yerin adresini aldım. Kirazlı Köyü bize 10 dakika mesafede… Görüşlerimi sizinle paylaşacağım.
Şimdilik benden bu kadar, önümüzdeki günlerde buluşmak üzere….

29 Mayıs 2018 Salı

Son 7 Gün !



Bugün 29 Mayıs, İstanbul'un fethi, hava kasvetli, tipik İstanbul havası ve ben evde kızımla ilgileniyorum.

Şu an Kral TV seyrediyor ve pilates topunda zıplıyor. Bu kadar enerjiyi nasıl buluyor anlamıyorum. Biraz bana da verse mükemmel olur. Kuşadası'na taşınmamıza 7 gün kaldı. Heyecan dorukta, bitirilmesi gelerek işlerimizi tamamlamaya çalışıyoruz. Evi topluyoruz, oğlum okula gidip geliyor, boş vakitlerde dostlarla görüşüp depo yapıyoruz kendimize... 

Ben kimim? Eski matbaacı, Osman İlker'in eşi,  Meltem ve Mert'in  annesi, kedimiz Pıtır'ın bakıcısı ki şu an aynı sandalyeyi paylaşıyoruz niye başka yerde oturmuyor anlamıyorum. Doğma büyüme Kadıköy Fenerbahçeli, hatta Üsküdarlı eşimi bile Fenerbahçeli yapan ben, eşimle son 5 yılda yaşadıklarımızdan sonra 3 ay önce buralardan taşınmaya karar verdik. 

İlk olarak İzmir gibi düşündük ama bi büyük şehirden diğer büyümeye çalışan büyük şehir bizi pek memnun etmedi. Bodrum'da yazlığımız olduğu için oranın coğrafyası günlük yaşama çok elverişli olmadığından aklımıza 20 yıl yazlığımızın olduğu Kuşadası geldi. Kuşadası merkezdeki 4+1 satılık tüm evleri bir günde gezdik ve ilk gördüğümüz evimizin en güzel ev olduğuna karar verdik sonunda da satın aldık. Kuşadası İzmir'e 45 dakika mesafede olması, daha derli toplu bir yerleşim bölgesi olması, balkonumuzdaki manzara evimizin rahatlığı ve en önemlisi havanın temiz ve şehrin çok sessiz olması bizi bizden aldı. Burada cadde üzerinde oturduğumuz için araç gürültüsü artık tahammülsüz bir hal almış durumda buna gündüz kentsel dönüşüm eklenince bitik bir durumdayız.  

Biraz bizden bahsetmek isterim: Ben 45 yaşında emekli ama girişimci biriyim. Eşim de emekli ve girişimci, 16 yaşındaki kızımız Meltem doğuştan beyin hasarlı ama dünya güzeli sessiz prenses, 14 yaşındaki paşa oğlumuz Ali Mert 9. sınıfı bitiriyor ve evimizin en önemli insanı Meltem ve Mert'in bi tanesi İzolda ve kedimiz Pıtır. Klasik bir Türk ailesi olan biz, kızımızın hastalığı ile 16 yıldır ailecek çok şey atlattık. Engelli ailesi olmak hem ayrıcalık hem de dünya üzerinde bilinmez durumlarla savaşmak bize kalp krizi, meme kanseri, 2 ev parasına mal oldu ama kızımızı hiçbir şeye değişmeyiz. 

Bizle ilgili genel bir bilgi verdikten sonra Tuğba'nın ajandasında sizinle Kuşadası maceralarımızı paylaşmak istiyorum. Umarım bizim gibi radikal taşınma kararı alacaklar için yararlı olur. Bize de yararlı olur, İstanbul'u özleyeceğimizi biliyoruz ama İstanbul bizi çok yordu, artık onu misafir olarak yaşamak bize daha iyi gelecek. Bundan eminiz. Haftaya taşınınca görüşmek üzere...

Tuğba

Drupa

 Drupa... 16 Yıl Matbaacılar için Drupa Fuarı ayrı bir anlam taşımaktadır. Babam, 1976 yılından itibaren 2016'ya kadar hepsini ziyaret e...