11 Kasım 2021 Perşembe

1 Kasım 2014

 



Göğüsümdeki kitlenin fark edilişi ve 5 kasımda ameliyatla alınması, 12 Aralık 2014, ilk kemoterapim. 

Bunların üzerinden 7 sene geçti. Hala korkularım devam ediyor mu? Evet. Bunu yaşamayan kesinlikle bilemez. Sonuçta doktorunuz kansersiniz diyor ve ölümle burun burunasınız. Tedaviye cevap verip vermeyeceğinizi bilmeden tedavinin içinde buluveriyorsunuz kendinizi, hastalık sizi yönetiyor, vücudunuzun kontrolünü o ele alıyor. Sizin tek yapacağınız şey, huzurlu bir ortamda hayatta kalmaya çalışmak. 

Ne kadar şanslıyım ki harika bir çevrem vardı. Ailem, dostlarım beni biran yalnız bırakmadılar, haberi alan evime koştu, ne yapabilirim dedi. 

O sıralarda benim zarif dostum Yeşim İnsel bana içinde kendi dostlarından beni hiç tanımayan dostlarından birer yazı yazmalarını istemiş. Terapilerim bitince de kendimi iyi hissettiğim bir zaman da bu yazıları okumamı istemişti. 

Zamanı gelince de ben o yazıları okudum, ağladım, güldüm. Mutlu oldum, beni tanımayan ama iyi insanlar harika destek yazıları yazmışlardı. Bu tip şeyler bu hastalığı yaşamayanlar için garip gelebilir ama inanın her yerde, her şeyden minik yada büyük mutluluklar çıkartmayı öğreniyorsunuz, yaşama yeniden bakmayı öğreniyorsunuz. 

İşte o yazılardan biri Sevgili Bahar Korçan'a aitti. O zaman kendisi daha hasta bile değildi. 22 Aralık 2014'te bu yazıyı bana yazmış. Hayatı anlamayı o kadar güzel özetlemiş ve iyi dileklerde bulunmuş ki bu sabah o sinir hastalıktan vefat ettiğini öğrenince çok kötü hissettim. Derin bir anlamsızlık hissettim. İyiler hep erken gidiyor ne yazık ki. 

Toplantım vardı, bitince hemen sizlerle paylaşmak istedim. Bir gün bir kere yaşanıyor, güzel taraflarından bakalım her şeye, iyi insan olalım,, huzurlu olalım. Kötülükten beslenmeyelim. Hayat çok kısa... ama yaşamaya değer hem de mutlu olarak....

Tugba


Bazen sert eser

Bazen şiir gibi akar

Bazı anlar derinlemesine acı

Bazı anlar inceden mutluluk sızar.

 

Bazı dünya kafasıyla anlayamadığımız

 

Eşidini bulamadığımız

Nedeni, niçini bol olaylar,

 

Bizi boşlukta bir yere sürükler.

 

Ama bu olağan üstü sistemde tesadüfe yer yoktur.

Her şey bizden çok ötede hesaplanıp yazılır.

Her acının

Her kahkahanın

Her aşkın

Her ayrılışın

Her sıcak tenin

Her hazzın

Her notanın

Her nefesin;

Doğru denklemde oturduğu bir yer vardır.

 

Amacı olmaktır bu hayatın.

Bir kapıdan girer birinden çıkarız.

Tek kalıcı güç olan sevgi için

Nefeslenir,

Sevgiyle bir olmak için var oluruz.

 

Güç Sevgidir

Sevgi Güçtür

 

Farkına vardığında her zorluğu yok eden tek enerjidir.

 

Ve Sevgili Tuğba;

O güçten eminim sen de derin derin derinlemesine…. Var.

Kullan onu…

Sevgiyle Kal

 

Bahar Korçan

22 Aralık 2014

5 Eylül 2021 Pazar

Hoşgeldin Sonbahar

 Evetttt...


Bu yılında son aylarına yavaş yavaş geliyoruz. Yoğun geçen Ağustos ayının sonunda Oğlumuz Ali Mert'in Özyeğin Üniversitesi'ne girmesi açıkçası bizi çok gururlandırdı. 12 yıllık eğitim hayatında her türlü okul değişikliğe maruz kalan Mert, bu son okulunda da eğitimciler inat etmeselerdi, çocukları etiketlemeseydiler,  Ali Mert daha da yüksek puan  alabilirdi. 

Okulun etiketlediği, Ali Mert gibi 2 arkadaşı daha vardı, 3'ü de gayet güzel üniversitelere girdiler. Halbuki okul (Söke Doğa Koleji) '3'ünü de gözden çıkartmıştı, bunlardan bi halt olmaz diyordu yüzümüze baka baka, halbuki velilerle daha iyi bir işbirliğine girseler, bir nebze bizi dinleselerdi, Ali Mert daha da yüksek puan alabilirdi. 

Ha 12 yıl boyunca sadece Doğa Koleji mi?  Fevziye Mektepleri Işık'tan sırf aşırı öğrenci kayırdıkları için 1 saatte Mert'i devlete almıştım. 7 okul değiştirdik, Okulların hepsi gerçekten berbatlar. Hakkıyla yapan okula rastlamadım. 

Bu rehberlik servisleri falan hikaye, ellerindeki kalıplara öğrenci uymuyorsa, aile ile işbirliği yapıyormuş gibi görünüp kendi bildiklerini okuyorlar. Ben defalarca " Mert'e sorumluluk verin, Mert istediğinizi yapacaktır" dememe lazım, onlar kendi bildiklerini okudular. Sonuç ben de çocuğumu oradan oraya taşıdım. 

Ağustos ayı içinde İlker, Mert ve ben vakıf üniversitelerini dolaştık. Kimisi dershaneden bozma, kimisi eskimiş ama çok güzel.  Özyeğin'e gittiğimizde İlker ve ben aşık olduk ortama, öğrenciler 
çok tatlı, aklı çalışan, geleceğimizi temsil eden çocuklardı. Bi nebze içimiz rahatladı. beyin göçü çok oldu ama kalanlar da potansiyel var. Hocalar desen, devlet ile aralarında çok fark var. Demokratik bir ortamda, hür düşündüklerini hissedebiliyorsunuz. Top artık Ali Mert'te, umarım keyfini çıkararak 4 yılını okur, bitirir. 

Allah hepimizin yavrularına iyi günler göstersin. 

Tugba


22 Ağustos 2021 Pazar

Evdeki Sular

Herkese merhaba,

Öğleden sonra cuma günü temizlik olduğu halde evi tekrar süpürdüm, buharlı süpürge ile de sildim, dezenfekte ettim. Havadan toz yağdığı için, ruhum dayanamadı, bi çırpıda temizledim, zaten ev küçücük. Sonra da  garip İstanbul havasında fenalık geldiği için kendimi banyoya attım. Ne yazık ki o sırada İzo'da mutfakta yemek hazırladığı için bi soğuk bi sıcak bi ılık suda yıkandım çıktım. Kafam kazan gibi oldu sinirden. Niye mi?

Bildiğiniz gibi İstanbul'da 2020 yapımı bir residance'ta evimizi tuttuk ki rahat olalım, akıllı ev olsun. Her şey kontrol altında olsun. Buraya kadar her şey normal.

Gel gelelim musluktan akan sulara: 

İlk problem musluktan akan su, gürül gürül akamıyor, daireye giriş vanasından çıkış kısılmış, neden??? Fazla tazyikli gelirse su boruları patlıyormuş. Of of...

İkinci problem ki bu problem TC'deki her evde mevcut, biri banyodayken başkası suyu kullanmamalı, kullanırsa zavallı yıkanan, soğuk suda yıkanır. 

2020 yılı yapımı, Residance... ama yapan mantık "Laz Müteahhit"...

Dıştan iyi görünsün, içten ne olursa olsun mantığı hala geçerli bu ülkede...

Eğitim Şart, özellikle eğitim şart, tüm müteahhit olmak isteyen vatandaşlarımız ne olur üniversitede İnşaat Müdendisliği okusunlar... 

Sevgiler

Tugba

6 Ağustos 2021 Cuma

Özgür olmak yada olmamak, her şey bize kalmış...

 


Bir haftadır İstanbul'dayız, hava rezil, haberler rezil, her şey çok kötü...


Geçen yazım bu yangınlar ile ilgiliydi ama Facebook gerçekten acayip, görülmemesi için elinden geleni yaptı. Okunma ve görülme sayısı çok azdı. Gerçekten boğulduğumu hissettim  bu hafta, bu nasıl bi şey??!!!Sosyal medya da özgür hissettiğimiz alanlarda artık rejimin verdiği baskılara karşı koyamaz halde.  

85 milyon insan, hayatta kalmak için hem çalışıyoruz, hem yangın söndürüyoruz, hem yardım yolluyoruz ama devleti yönetenlerde tık yok. Bu hafta böyle geçiverdi gitti. 

Hepimiz bekliyoruz bundan sonra ne olacak? Tek bildiğimiz ve herkesin bildiği hiçbir şey eskisi gibi olmayacak ama nasıl olacak onu bilmiyoruz. 

2 gündür Mert için Üniversiteleri geziyoruz. Okumuş Gençlerimiz gene pırıl pırıl, Türkiyemize yakışan çocuklar. Ne yazık ki konuştuklarımızın yarısı Yurtdışında öğrenimlerine devam etmek istiyorlar ama kalanlar, milliyetçi ve bu içinde bulunduğumuz sıkıcı belirsizlikten kurtulup demokratik, özgür günlere biran evvel kavuşmak için çalışıyorlar. 

Özgürlük çok önemli, özgür olmazsak yaratıcılığımız kaybederiz. İnsan beyni gelişimine devam edemez, yerinde sayar, geriler. Toplumun özgürlüğü alındığında da bu geriliğin içinde yok olup gideriz.

Özgür olmak yada olmamak....

Ülkemiz 4 bir yanı ile olan üstü güzel bir yer. Gençler ne kadar özgür olmak için gurbete gitmek isteseler de gurbet çok zor. Ne varsa ülkemizde olmak en iyisi...

Hala ümit var gençlere de, onlara iyi davranalım. Bizi yeniden toparlayıp 21.yüzyılda hak ettiğimiz yere getirsinler, bu ne ya bunu biz hak ettik bu yüzyılda...

Yazımın sonunda sinirlendim. 

İyi hafta sonları hepinize

Tugba

 

30 Temmuz 2021 Cuma

Ah ah, tüh Tüh, Vah Vah, O işler Öyle Olmuyor ama...

 




Bu yazımı daha güzel bir şey için yazmayı planlamıştım ama dün ki yaşadığımız felaket bunu sevincimi yok etti. 

Eylül ayından sonra www.arctimo.com sayfamızda satılan ürünlerin 100.-TL ve üzerinde alış veriş yapan müşterimizin adına Tema Vakfına fidan bağışında bulunacaktım ve bunun nedenini, niye yapmamız gerektiğini paylaşacaktım ama dün anlatılması zor bir durum yaşadık. Bunun altından nasıl kalkacağız bilemiyorum. 

Ben bugün ilk olarak TEMA Vakfı'nın sayfasına girip fidan bağışında bulundum. Sizlerde bulunursanız harika olur. Dün ki yangınlar olmasa bile Toprak Dede'nin yıllar önce "Türkiye Çöl Olacak, fidansız bırakmayalım" sözlerini hatırlatmak isterim. 

Bu yıl Türkiye Toprakları'nın ciddi bir kuraklık altında olduğunu gizli saklı olsa da medyadan duyduk. Geçen haftaki Karadeniz'de yaşanan seller ve ne yazık ki dün yaşananlar topraklarımızdaki verimli alanların kaybı, yanlış yerleşme, çöl tehlikesi. 

İklim değişikliği faciası...

Biz ne yapıyoruz? 

Ben yıllardır hiç fidan dikmediğimi fark ettim. Ya siz? 

Hangimiz buna önem veriyoruz?

Evlenirken şeker yerine fidan bağışı yapılması dışında??? Ha bi de Kurumsal Firmalar yapar biz de alkışlarız hep...

Artık silkelenmemiz gerekiyor.  Acayip uyuşturulduk. Ekmek derdi, sencilik bencilik, tembellik, üzerimizde ağır bir ölü toprağı var. 

Bir an önce bundan kurtulmalıyız. 

Eğer çevremizi, doğamızı geri kazanmak istiyorsak, her yıl aileniz adına fidanlar dikin. 

Evinizde su kullanımına dikkat edin. 

Marketten yiyebileceğiniz kadar yiyecek alın, fazlasını atmayın. 

Yapacak çok ama çok şey var, lütfen bugün bir tanesinden başlayın. Sadece sosyal medyada tüh tüh, vah vahla olmaz, harekete geçmek hepimizin elinde. 

tugba




Drupa

 Drupa... 16 Yıl Matbaacılar için Drupa Fuarı ayrı bir anlam taşımaktadır. Babam, 1976 yılından itibaren 2016'ya kadar hepsini ziyaret e...