8 Mayıs 2021 Cumartesi

Kadir Gecesi

 

Herkesin Kadir Gecesi mübarek olsun.


İçinde bulunduğumuz şu umutsuz günlerde, dua etmek belki de en iyisi. Bazen iyilik için, bazen sağlık için, bazen sahip olduklarımız için şükretmek gerek. Ben hep dua ederim, hep şükrederim sahip olduklarıma, Allah ta beni hiç yalnız bırakmaz, olabilecek en garip, en iyi, en kötü şeyler benim başıma gelir ama bi şekilde bunların üstesinden gelirim. Bardağın hep dolu tarafına bakarım, boş taraflar beni ilgilendirmez. 

İki gün önce facebook 6 yıl önce yayımladığın postumu ekrana getirdi. Altı sene önce "of ya 5 sene nasıl geçecek" derken 6 sene bitmiş. Beş yıl kullandığım ilaçlarım bitti, kontrollerim şu ana kadar iyi, tek olumsuz tarafı bana bu durum kilo yapmaya başladı. 

Aslında geçen senenin ilk pandemi döneminde kilo almamıştım ama kovit olduktan sonra hızla kilo aldım. İki gün önce de buna dur demeye karar verip, diyete başladım. 2 ay sürecek serüvenin sonu mutlu olmak zorunda, Bodrum'a göbekli gitmek istemiyorum açıkçası. 

Bu Pandemi döneminde benim geçirdiğim lanet hastalık hız kesmedi mübarek, tanıdıklarımızdan vefat edenler oldu, ünlülerden tedavi görmeye başlayanlar var. Kendisi tam gaz insanoğluna zarar vermeye devam ediyor. Ne yazık ki etraftan çok duyduğum bir durum ortaya çıktı, "kovit kaparım" diye rutin kontrollerini ihmal edenlerin sayısı çok fazla. Kanserden değil ama çok sevdiğim bir dostum annesini bu yüzden kalpten kaybetti. 

Eğer bu tip hastalığınız varsa lütfen kontrolleriniz yaptırmaya doktora gidin. Çift maske takın, eldiven takın, siperlik takın ama gidin. Hastalığın şakası yok ama erken önlem hayat kurtarıyor, benim başıma gelen gibi, kontrole gitmeseydim, bugün çok şeyimi kaybetmiş olabilirdim yada ... 

Kendinize, sağlığınıza, duygularınıza iyi bakın. Bana bir şey olmaz demeyin. Her şey bizler için. 

İyi geceler

Tugba

6 Mayıs 2021 Perşembe

TAM KAPANMA, YOK YA BU ŞAKA BENCE

 


Tam Kapanma....


Geçen sene ki tam kapanmayı aklımdan çıkartmışım, yada silmişim ama hatırladığım kadarıyla her yer kapalıydı. İzni olan dışarıda değildi. Ben bu seferkinden pek anlamadım. Benim bile iznim var, şirketim olduğu için, ha dışarı çıkıyor muyum? Evet çıkıyorum. Migros ve eczane ayrıca Meltem ile arabayla dolaşıyoruz, o kadar. Yarın matbaaya gideceğim, sonuçta baskısı devam eden işlerim var, ihracatta işlerim var, zaten bu yüzden İstanbul'a döndük, şimdi evdeyiz. 

İnsan, 80 milyonun aptal yerine konmasına çok üzülüyor ama üzüntüyü dile getirdiğimizde de bunu anlatacak mercii yok, körler sağırlar birbirini ağırlar durumundayız. Kafamızı kaldırsak yada ellerimizi arkada kavuştursak hakkımızda soruşturma başlatılıyor. Bu yüce millet ne hallere düştük...

Tam yaz mevsimi başlarken çoğumuzun aşılanmış olması gerekiyordu, Avrupa ülkeleri kış aylarında tam kapanmalarını yapıp sayılarını kontrol altına almışken biz de hem aşı yok hem de garip bir kapanma içerisindeyiz, ben yıldım bu durumdan, gerçekten yıldım.

Neyse, biran daraldım. Aralık ayında kovit olduktan sonra tak 3 kilo aldım ve en sinir olduğum kiloya geldim. Nefret... Artık bu yaşta kilo vermekte tek başına olmuyor, ne yapayım derken geçen hafta dostum Selcan ile konuştum. O'na da annesi diyet programı hediye etmiş. Ulaş Özdemir diye bir diyetisyen, Anadolu John Hopkins'te çalışıyor. Bugün gittim. Sevimli bir çocuk. Beni güzel dinledi. Hedef belirledik, peynirden nefret ettiğimi söyledim, öyle minnoş minnoş tabaklar yapamam dedim. Ben de,  bir şart bir şurt... Neyse ki alışmış çocuk, bana bu hafta için kolay, benim daralmayacağım bir liste verdi. Bakalım 8 haftalık maratonum başladı. İstediğim kiloya gelebilecek miyim? Bence gelebilirim yada gelmeliyim. Biraz dirayet gerek ama yapacak bir şey yok, kilolarım artık rahatsızlık veriyordu.

Gün bitmedi, ben bilgisayardan biraz daha çalışmaya devam edeceğim. Hepinize güzel bir gün olsun, sevgiler...

Tugba

 


26 Nisan 2021 Pazartesi

 


Tam Kapanma

Haydeee, tekrar başa döneceğiz ama giden gitti, sorumsuzlar sonucunda olan işletmelerin tamamına olacak. Bakalım ne olacak?

Mart başında gevşetmeler olmasaydı şimdi daha rahat olacaktık. Tabii bir de aşıların gecikmesi de üzerine eklenince perişanlık diz boyu. Bu gidişle bize anca Sputnik aşısı gelir yada 3. fazı denenecek olan yerli aşı, artık koruması ne olacaksa. 

Vallahi içim şişti, bayram sonuna kadar nasıl geçireceğimiz için plan yapmak gerek, başka türlü nasıl geçecek bilemedim. Hoş biz de Mert ders çalışıyor, şurada üniversite sınavına 2 aydan az bir zaman kaldı bakalım ne olacak halimiz. 

Bu akşam dolunay, nefret, bir de Meltem'in iğnesi yarın olacak, bu gece zor geçer bize, zaten biraz sinirli. 

Bugün kısa tutuyorum yazımı, duygularımı sizle paylaşmak istedim. 

Allah hepimizin yardımcısı olsun. 

Tugba

23 Nisan 2021 Cuma

 

Bugün 23 Nisan, neşe doluyor insan ama buruk bi şekilde...

Bu sabah 23 Nisan'a uyandığımda, bir gece önceden hazırladığım kıyafetlerimi heyecanla giymeye başladım.  İlk olarak hava bi soğuk bi sıcak olduğu için beyaz ince kazağımı giyerek başladım. Kazağı ve beyaz kilotlu çorabımı bir kaç gün önce anneme yıkatmıştım. Banu gene tutturdu bilekte çorap giymek istediğini, annem "üşürsün" dedi ama Banu, sabit fikrini değiştirmedi. Onun içine giyecek beyaz kazağıda yok, öyle giydi çıktı. 

Bende tam teşekkül kıyafetlerimi giydikten sonra Banu'yu da yanıma alıp arka sokağımızdaki ilkokulumuz Nurettin Teksan'a doğru yola koyulduk. Yavaş yavaş öğrenciler ve veliler bahçede toplanmaya başlamıştı. Annem de birazdan gelecekti. Ben ve Banu bando çalıyorduk hatta Banu en küçük olduğu için Majör'ün arkasında yer alıyordu en önde, ben de Elif Tanca ile savaş halinde ilk sırada "ben olacam" "sen olacan" tartışmaları içinde bir yada ikinci sıradaydım. Hava serin ve hafif yağmurlu. Bende teşkilat tamam ama Banu zayıf, annem tedbirli kadın elinde çorap ve hırkayla geldi ama Banu kilotlu çoraptan nefret ediyor kesinlikle giymedi, hırkayı ceketin içine giydi ama bacaklar dondu. Ama ne pahasına olursa olsun Bando kıyafeti bozulmayacaktı. Lacivert, sarı sırlı ceket ve beyaz etek/pantalon. Efsane bi takım.

Resmi törenle program başladı. İstiklal Marşı'nın arkasından Andımızı içtik, sonra Müdürümüzün konuşması, öğrenci şiirlerinin arkasından biz çalmaya başladık. Heyecan dorukta. Fenerbahçe Mahallesi inliyor. Hem çalıyoruz hem bahçede yürüyoruz, derken öğretmenimiz kendini alamadı ve okulun kapısı açıldı, tüm Bando süzülerek dışarı çıktık. Allahım müthiş bir duygu. Ara sokaktan Ayanoğlu caddesine doğru ilerlemeye başladık. Mahalleli camlarda, alkışlıyor.  

Derken bir baktık karşımızdan Kalamış İlkokulu Bandosu geliyor. Onların Bando kıyafeti kırmızı, sarı sırlı, beyaz etek/pantalon. Rekabet büyük, kimse kenara çekilmiyor. Mahalleli alkışlıyor, bizler tam gaz çalıyoruz ama yaklaşıyoruz. Tüm caddeyi kapladığımız için, iç içe geçmekten başka çare yok. İki okulun öğretmenlerinin başarılı manevraları ile hop iç içe geçiverdik.  Cemil Topuzlu Caddesine gelince tekrar geri döndük ve okula geldik. Okuldakiler bizi bekliyor. Folklor gösterilerinden sonra tören neşe ile sona erdi. 

Bu 23 Nisanı kutlayalı demin saydım 40 sene olmuş nerdeyse. Oğlum ne yazık ki bu duyguları yaşayamadı çünkü 2. sınıftayken Andımızın okullarda okunması yasaklandı. Pazartesi ve cuma günleri uyduruk törenlerle geçiştirildi. Biz ailecek ne kadar Türk olduğumuzu O'na öğretmeye çalışsak ta okulda her gün andımızı içemediği için kendini bizim gibi Türk hissetmiyor. İlkokulda her gün and içtiğiniz zaman Türklük içinize işliyor. Ülkenizin ne kadar değerli olduğunu hissediyorsunuz ve sahip çıkmanız gerektiğini hissediyorsunuz. 

Buna karşın bu hafta Nutuk'u anlamamış gerzeklerin haberleri beni çok üzdü. Dış güçler 20 senede Türklüğü, milliyetçiliği öldürdüler. 2 nesil ne olduğunu bilemeden yetişti. Bu ülkenin ne kadar zorluklarla kurulduğunu anlamadıkları gibi hepsi yurtdışına kapağı atayım, kurtulayım derdinde. 

Gerçekten çok yazık. 

Ben 2023'ten evvel, meclisimizin tekrar işlediği, kendimi ülkemde özgür hissettiğim ülkemi geri istiyorum. Türk halkı bunu hak ediyor. 

Ne mutlu Türküm Diyene...

Tugba 

22 Nisan 2021 Perşembe

 


Arınmak... Yapabildim mi?...


Evetttt, hatırlarsanız geçen yıl arınma ile bir yazı yazmıştım, eşyalarımızdan arınma, fazlalıklarla vedalaşmak. O tarihte bu işe başlamıştım ama yazıdan kısa bir süre sonra taşınacağım aklımın ucundan geçmemişti. 

Bu taşınma tam bir arınma oldu. Biz hangi kafa ile 300 küsür metrekarelik eve taşınmışız? Hangi kafa ile bazı eşyaları hiç yanımızda Kuşadası'na getirmişiz geri dönerken fark ettik desem. 

Biz de en büyük yıkım annemden gelen eşyalar olmuştur. Kıyamadığımız onca eşyaya kıymak zorunda kaldık. Bazılarına verdiğim paraya üzüldüm. Onları aldığım sırada hiç düşünmemişim gerekli mi gereksiz mi? Kaç kere kullanabilirim? Hiç düşünmemişiz hiç. 

Nelerden kurtuldum?

1. Kıyafetlerimden: Olmayanları verdim, para edebilecekleri dolap uygulamasında sattım. 1200 tl kazandım. Fena değil. 

Artık alacağım kıyafetlerimi ona göre alacağım, en fazla 2 sezon giyip vereceğim, biriktirme yapmayacağım. Net.

2. Tabak-çanak: Hepsini gerçekten ihtiyacı olan kişilere verdim. 3 sene önce Kuşadası'na gittiğimde dolaba koymuşum, taşınırken çıkardığım her şeyi verdim. 3 sene kullanmadıysam bundan sonra da kullanmayacağım kesin. İhtiyacı olanlar kullansın, yazık dolap içlerinde durması gereksiz. 

3. Mobilya: İhtiyacı olan kişilere verdim. Bazılarını sattım. Bu yeni evimiz için bilgisayar üzerinde yerleşim planı yaptık, sadece uyan mobilyalarımız getirdik. Geri kalana ihtiyacımız yok. 

Sonuç: Bir hafiflik anlatamam. Şimdi 130m2 eve taşındık, devasa bir evden bu eve nasıl geldik, bu şekilde, eşyalarımızdan gerçekten kullandıklarımızı getirdik.

Bugünün başka bir haberini de paylaşmak ve bu anı ölümsüzleştirmek gerek. Sabah İlker Arıcı, Biontek aşısını oldu. Sonuç 1 saat kadar mide bulantısı yaptı ama şimdi gayet iyi. 60 yaş altına eşleri ile yapmıyorlar. Bize artık ne zaman gelir bilemedim. Meltem için istedik ama cevap yok daha, bakalım ne olacak?

Herkese iyi bir hafta sonu olsun. Yarın 23 Nisan, gene yazacağım. Bekleyin. 

Tugba

7 Nisan 2021 Çarşamba

İstanbulllll...


Eveeetttt, İstanbul'a geldik, nerdeyse 3 hafta bitiyor. Mutlu muyuz evet... İstanbul'daki dostlarımız çok mutlu, geride bıraktığımız dostlarımız çok üzgün. İki arada bir derede olmak bu olsa gerek... İstanbul bana göre hala aynı, 25 sene trafik çilesini her gün yaşamış bir insan olarak trafik bana koymuyor, kendi çapımda kısa yollarım var, onlar müsaitse iyi, değilse yapacak bir şey yok, bana tuhaf gelmiyor. Ha en sevdiğim ve özlediğim şey arabamda radyo dinlemek. Kuşadası'nda her yer 5 dakika olduğu için bir iki şarkı dinlerseniz şanslı oluyordunuz. Burada tüm şarkılar, konuşmalar, Nihat ile sivrisinek, geveze, hepsini dinlemek mutluluk. İstanbul'a 3 sene sonra geri dönünce biraz hüzünlü geldi. İstanbul, İstanbul olalı bu kadar arafta kalmamıştı. Eskiden yada 25 yıl boyunca AKP üstünlüğünü her köşede hissederdiniz. Ben en çok yol kenarlarına diktikleri canlı bitki ve çiçekleri çok severdim çünkü saatlerce yollarda vakit geçirirken onlarla mutlu olabiliyordunuz. Şimdi güzel şeyler yapılmak isteniyor, görülüyor ama bir şeyler eksik olduğu çok belli. İnsanı rahatsız eden bir ruhsuzluk var. İmamoğlu başarısız olsun diye yapılanlar çok belli oluyor. Ben açıkçası çok üzüldüm. Bu şehir hepimizin, kim kazandıysa ona destek verilmeli, kösteklenmesi hepimize zarar veriyor. Particilikle belediye olmamalı bence. Hüzünlü İstanbul, çok hem de... Artık İstanbul'daki ikinci yaşamımda sevdiğim şeyleri gidip görecem, yapacam. Bunlardan biri restorasyonu biten yada bitmek üzere olan Dolmabahçe Sarayı'nı gezmek. Baharda çok güzel olur bahçesi. İçi zaten benzersizdir. İkinci olarak Pilevneli Galeri de Refik Anadol'un yeni sergisi açılmış. Makine Hatıraları: Uzay. Hafta içi saat 10:00 - 18:00 arası ücretsiz gezilebiliyor ayın 25'ine kadar. Kızımı alıp gidecem. Lale Devri pardon Lale ayı İstanbul için başlamıştır. Kızımla Göztepe Parkı'ndaki laleleri görmeye gittik. Hepsi çıkmamış ama harikaydılar. Haftaya tekrar gideceğiz. Kovit bizi kapatmadan bir şeyler daha görmek gerek. Sanki sürü bağışıklığına bırakılmış gibiyiz. Hayırlısı olsun. Bu ilkede bir şey demek gereksiz artık. Neyse hepinize iyi geceler... 

 Tugba

11 Mart 2021 Perşembe

1. Yıl... Pandemi ile...

1. Yıl... Pandemi Evetttttt, 11 Mart 2020 sabahı Türkiye'de kovit vakasının görülmesi üzerinden 1 koca yıl geçti. O sabah İstanbul'a uçmuştum ve öğleden sonra İsveç Ticaret Odası'nın 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü için hazırladığı toplantıya katılmıştım. O toplantı, canlı son toplantım oldu, daha sonra 2019 yılında adını duyduğum Zoom'un, 1 yıl bıyunca yeni iletişim aracım olacağını hiç düşünmemiştim. Hatta bugün bir sabah, bir de öğleden sonra olmak üzere iki zoom toplantısına katıldım. Adaptasyon kabiliyeti yüksek bir nesilden geldiğim için de harika bilgiler öğrendim. Bunu belirtmem gerekiyor çünkü bizim nesil, x kuşağı bu geçişleri çok iyi kavradı ve hızla ayak uydurdu. Y ve Z bence bu durumu çok farklı algıladı. Düşünce yapıları hep ben merkezliydi. x'ler biz ne yaparız derdinde oldukları halde y ve z'ler hep yakındı. Bu dönemde kadınlara çok iş düştü. Hele çalışan kadınlar, okullar kapanınca işe gitmek zorunda olanlar işlerini bırakmak zorunda kaldılar, evden çalışanlar hem anne, hem eş, hem çalışan, hem öğretmen, hem aşçı, hem temizlikçi oldular ve her şeye yetmeye çalıştılar, hala da çalışıyorlar. X'ler bu anlattıklarımla iyi başa çıktılar ama y ve z'ler başa çıkma konusunda benim gözlemlerime göre çok zorlandılar. Neden derseniz, biz zaten her şeyi manuel öğrendik, kara tahtadan, ansiklopedilerden, öğretmenlerimizden öğrendik. Teknoloji kullanarak bir şeyler öğrenmek bizler için bir başarı, mutluluk kaynağı, kendimizi teknolojinin bir parçası olması mutlu etti ama y ve z'ler teknoloji içinde doğdukları ve bu teknolojiyi genelde eğlence için kullandıkları için, ders başına çocukları oturtmakta zorlandılar, hep yakındılar, ama hiç çözüm odaklı olmadılar. Tamam yakınalım ama içinde bulunduğumuz şartlar bu, buna direnmek yerine en uygun şekilde başa çıkmaktı önemli olan, yeni nesil bundan yakınmayı tercih etti. Ha yok mu bunu iyi başaranlar, var tabii ki ama genel başaramadı. Benim kendi gözlemimdir, kimseyi yermiyorum, sadece düşüncelerim bu yönde oldu. Pandemi ilan edildikten sonra, günlük hastalanan, ölen tabloları girdi hayatımıza, hatta ilk günler herkes tahmin etse de, büyüklerimiz hastalığın yüksek olduğu şehirleri sır gibi saklamaya çalıştı, sonra sayıları öğrendik, hiç evden çıkmayıp, bir kere çıkarak kovite maaile yakalandık, dezenfektasyon manyaklığına başladık, marketten aldıklarımızı sabunlu sularla yıkadık, maskeli ve eldivenli sokağa çıkmaya başladık. Acayip bir şekle büründük. Ben de 60 gün boyunca her akşam yaşadığım günle ilgili anılarımı yazdım ve sizlerle paylaştım. İyi ki de yazmışım. O stres döneminde kafamı meşgul eden harika bir aktivite oldu, beni sizlere bağladı. O zaman ki yazılarımda hep sakin olalım ama evrilmemiz gerekiyor, bu durağan zamanda bunu değerlendirmeli ve yeni dünya düzenine ayak uydurmak için yeni olanaklar kendimize yaratmak zorunda olduğumuzu yazmıştım. Biz, bu evrilmeyi yaptık ve kendimize yeni bir yol çizdik. 3 yıldır yaşadığımız Kuşadası'na yakında veda ediyoruz, İstanbul'da bu evrilmeye devam etmeye karar verdik. Oğlumuz yakında üniversiteye başlayacak, kızımızın yaşamı daha bir stabil oldu, bizler bu 3 sene de kendimizi yeniledik, kapasitelerimizi genişlettik, şimdi bunları hayata geçirme zamanı. Bi bakarsınız 3 yıl sonra da İstanbul'dan, en sevdiğim şehir Londra'da yaşamaya gideriz. Hiç belli olmaz. Biz kovit olduk, olmayanlar aman dikkat etsin. Hiççç iyi bir şey değil, içinizde sizi her an öldürebilecek bir virüsün dolaşması ki ben kanseri yendim ama bu virüs kadar korkmadım. Mutlu günler dilerim. Tugba

Drupa

 Drupa... 16 Yıl Matbaacılar için Drupa Fuarı ayrı bir anlam taşımaktadır. Babam, 1976 yılından itibaren 2016'ya kadar hepsini ziyaret e...