5 Aralık 2020 Cumartesi

Türk Kadını olmak...

 


Bugün 5 Aralık, 86 yıl önce Mustafa Kemal Atatürk, yüzyıllarca ezilen Türk Kadını için erkekler ile aynı hakkın tanınmasını sağlamış, böylece Türk Kadını Seçme ve Seçilme Hakkına sahip olmuştur. 

Geleceğim, Yeğenim Selen ile

Dünyada ilk Yeni Zellanda bu hakkın kadınlara tanımış:1893, ardından Avustralya 1902

Avrupa Ülkelerinde Kadınlara bu hak ilk olarak Finlandiya'da verilmiş:1906

Arkasından diğer Avrupa ve dünya ülkeleri devam etmiş. Ama Fransa 1944'de kadar direnmiş, İsviçre ancak 1971 yılında bu hakkı kadınlara tanımış. 

80'lerde Afrika ülkelerinde verilmiş, 90 ve 2000'lerde ise arap ülkelerinde sınırlı olarak bu hak, kadınlara tanınmış ki hala bu ülkelerde kadının adı yok. 

Son günlerin en çok bahsedilen ülkesi var ya Katar, orada 2003 yılında bu hak kadınlara tanınmış. 1934 nereeee, 2004 nere,  70 yıl kadar fark, sonra medet umuluyor bunlardan. Biz doğru planlansa kendimize yeten bir ülke olabiliriz ama ülke arapların olduktan sonra bu çok zor.... Sinirlendim gene....

Neyse, karantinalar başladı, daha da derinleşebilir, durum çok feci, artık en yakınlarımız bile Covid 19, endişe ediyorum açıkçası. 

Herkese kendine iyi baksın. 

Her şeye rağmen harika bir hafta sonu olsun.

Tugba


30 Kasım 2020 Pazartesi

Kargolar adres niye bulamıyorlar?



Ah kargo vah kargo...

Evet bu konuyu hiç düşündünüz mü? Suçlu kim? Kargoyu yollayan mı? Kargoyu dağıtan mı?

Bildiğiniz gibi kaç yıldır internetten satış işi ile uğraşıyorum ama bundan daha önce matbaadayken de bazı işlerin kargo listesi müşteriden gelir, paketlerin üzerine yapıştırır, kargoya teslim ederdik. En çok karşılaştığımız kargo adresi  ".... devlet karayolu 3. km" diye çok adres olurdu, genelde de paket geri gelmezdi. 


Son zamanlarda dikkat ettiğim yegane şey, adres nasıl yazılır kimse bilmiyor. İlkokul 2 yada 3. sınıfta Hayat Bilgisi Dersinde öğrendik diye hatırlıyorum. Mahalle, cadde, sokak, bina numarası, daire numarası, Semt, Şehir yazılırdı. Bana gelen siparişlerdeki adreslere inanamazsınız. Eksik var dediğiniz zaman da tersleniyorum genelde, "bunu yazı gelir" diye cevap alıyorum hep. Eğitim sistemi o kadar yok olmuş ki, ya bina numarası yok, ya daire, semt yok, muhakkak bir şeyler eksik. 

Tabii bir de yazım kuralları... Büyük, küçük harf nerede nasıl kullanılır? Yok öyle bir şey. Yurdum insanı kafasına göre takılıyor. Ha, ben bu yazdığımı Mert'e okusam ve o yazsa, nasıl olur merak etmiyorum. Tam da yukarıda yazdığım gibi olur, farklı olmaz yada çok gaddar olmayım, armut dibine düşer ama her armut bu kadar şanslı değil, sıkıntı bu.

Bu kadar yozlaşmış, yazmayı bilmeyen, okuduğunu anlamayan gençlere, sınavlarda yarım sayfa soru sorusu hazırlamak da bizim ülkemizde olur başka ülkede olmaz. Sen daha Türkçe'yi öğretememişsin, upuzun sorularla, eleme ya da bilgi ölçümü yapıyorsun.

Sonuç: Bu ülkede okuma yazma bu kadar gerilemişken gene şükredelim, kargolar bi şekilde gidiyor, geliyor. Herhalde kıvrak Türk Zekasından kaynaklı olabilir. Keşke bu zeka daha iyi işlenebilse, gerçekten bizi kimse tutamaz. 

Bugün zaruri şehre indim, dışarıda olmaktan nefret ettim. Özellikle erkekler maske takmıyor, küstahlar, sigara içiyorlar. Bankalarda, devlet dairelerinde çalışanlar kesin kovit. Olmamaları mümkün değil. Eve geldim, kendimi banyoya attım. Kıyafetler makinaya, gargara bile yaptım. İşiniz yoksa ne olur dışarı çıkmayın. Gerçekten çıkmayın. Durum çok vahim. 

Bugün sizinle fotoğraf olarak Kedimiz Pıtır'ın sabah balkon keyfini paylaşıyorum.

Hepinize iyi geceler.  


Tugba

29 Kasım 2020 Pazar

Tuğba'nın Ajandası: 29 Kasım 1997

Tuğba'nın Ajandası: 29 Kasım 1997:   Herkese merhaba, Bu tarih nerden çıktı derseniz, bu tarih bizim evlilik tarihimiz ve çok şükür bugün 23 yılı bitirdik. Nişan falan derse...

29 Kasım 1997

 


Herkese merhaba,

Bu tarih nerden çıktı derseniz, bu tarih bizim evlilik tarihimiz ve çok şükür bugün 23 yılı bitirdik. Nişan falan derseniz aslında 24 yıl da diyebiliriz. 


İyi ki İlker Arıcı ile karşılaşmışım, iyi ki hayat arkadaşım O olmuş. Bu 24 yıl inanılmaz renkli geçti. Çok eğlendik, çok üzüldük ama hep beraber olduk çok şükür. Bundan sonra da bi bu kadar daha beraber olmak nasip eder allah inşallah. 

İlk beş yıl, her yıl bu tarihte evimizde parti yapardık. İçinizden hatırlayanlar olacaktır, İlker bana hediyeler alırdı, güzel yemekler yerdik, içerdik. Çok güzel zamanlar geçirmiştik o ev partilerimizde. Sonra çocuklar olunca kendimizi kaybettik gittik. Öncelik ikimiz değil, bebeklerimizdi. 

10. Yılımızda parti yapacaktık, ölümler oldu olmadı. 15. yılı niye yapmadık hatırlamıyorum. 20. yılda korkunç berbat günlerden çıktığımız günlerdi, evlilik yıldönümünüz hatırlamıyoruz bile. 

2018'te artık hayat bizim için biraz olsun yavaşlamıştı sanki, Kuşadası'na taşındık, buradayken artık 2-3 günlük minik çevre gezileri tasarlayıp kendimize zaman ayıracaktık göyaaaa.... ama bunun vakti daha gelmemiş. Henüz bu gezilere çıkamadık, gene ölümler, hastalıklar oldu. Bi de covit hortladı.  Şu salgın bir kaç seneye biterse gene yapacağız, ha bir de deprem. O da kabus gibi bizim için, çocuklar büyüdü ama evde yalnız bırakamıyoruz. 

Mert yuvadan uçunca da kızımızı yanımıza alıp gezilere çıkacağız, gene baş başa olmayacak ama olsun, hayat kuzularla güzel. İyi ki Arıcı Ailesi olmuşuz. Hayat bizim için hepimiz bir aradayken ne olursa olsun güzel. Allah bizi ayırmasın. 

İlker Arıcı bu sene depremden etkilendi, kafa dağınık, özlü sözlü yazılar yazmamış benim için, ben bu sefer ajandan da yer vereyim dedim. "Seviyom Arıcı'yı hem de çok".

Herkese iyi geceler...

Tugba

27 Kasım 2020 Cuma

20.000

 


Herkese merhaba,


Bugün, bir tanıdığımla bir şey konuşuyordum, coronaya ama dikkat edelim falan dedik derken adamcağız bana  "sayılar nasıl 20.000'lerin üzerine çıkmış aniden" demez mi? Baka kaldım. Bu kişi asgari ücretle çalışan, daha iki ay önce kayınpederini covitten kaybetmiş bir TC vatandaşı. 


Son 20 yılda harika bir nesil yetişti canım ülkemde, nasıl bu kadar vicdansız bu nesile kıyıldı anlamak mümkün değil. Millet ekonomik nedenlerle ailesine para yetiştirmeye çalışmaktan, kafasını kaldırıp olup biteni göremediği gibi, efsunlanmış bir şekilde bunca aydır söylenen yalanlara da kanıyor. Sonra da gerçek olamayan ama en azından gerçeğe daha yakın rakkamları duyunca da şaşırıyor. Bunun gibi düşünen, yorumlayan bu ülkede milyonlar var. Halbuki baştan gerçekler paylaşılsaydı, gerçekten evde kalması gerekenler kalır, işe gidip para kazanması gerekenler dışarı çıkardı, bu sayılar böyle olmazdı. 

İktidar niye buna kalkıştı, onların elinde olmayan bir olayı saklamak ile ne elde ettiler bilmiyorum ama olan gene millete oldu. Ölen gene millet, parası ve mevkii olan her gün test yaptırıp kendini emniyete alıyor. Dünyada çivisi çıkmayan nokta kaldı mı acaba?

Gene yurdumun garip önlemlerinden dolayı bugün Mert öğleden sonra birkaç derse girmedi, çocuğu havalandırmaya çıkardım, starbucks yaptık döndük. Hafta sonu ders programı korkunç olduğu için bugünü feda ettik. Bi akıllı çıkıp da "saatlerin değişmesi gerekiyor" demiyor bir haftadır. Bekliyoruz, Allah büyük, birinin aklına gelir...

Yarın gene karantina var, bakalım ne olacak? İşler sarpa sardı bence artık, bundan sonrası hastalanmadan bahara oradan yaza ulaşmak. 

Bu gecelik bu kadar, hepinize iyi geceler...


Tugba

26 Kasım 2020 Perşembe

Tuğba'nın Ajandası: Çember daralmışken biz ne yapıyoruz?

Tuğba'nın Ajandası: Çember daralmışken biz ne yapıyoruz?:   Herkese merhaba, Biz evde otura otura ben de gene gün mevhumu kaybolmaya başladı. Her gün aynı şeylere uyanıyoruz, aynı şeyleri yapıyoruz....

Çember daralmışken biz ne yapıyoruz?

 


Herkese merhaba,

Biz evde otura otura ben de gene gün mevhumu kaybolmaya başladı. Her gün aynı şeylere uyanıyoruz, aynı şeyleri yapıyoruz. Yemek yapmak eziyet, akşamları dizi-mizi seyret, gün bitiyor. 

Bugün kendimden bahsetmek istiyorum: 


Geçen haftadan beri Londra üzerinden online plateslerime geri döndüm. Bugün Nevin bizi öldürdü. Şimdiye kadar ki en ağır plates dersi oldu benim için. İlk karantina döneminde 5 kilo vermiştim sonra 2 kilo almıştım, neyse ki deprem sayesinde 2 hafta iştah kaçınca hemen 2 kiloyu verdim. Üzerine de plates hedef kiloma bir kaç ay sonra ulaşırım diye düşünüyorum. 

İşin sırrı yememek ve egzersiz yapmak, yoksa hem yiyeyim hem oturayım olmuyor. 

Hatırlarsınız, geçen aylarda ev detoksundan bahsetmiştim, ben devam ediyorum. Ev eşyalarında devam ediyorum, hala çok var ama baya verdim. Yazlık kışlık geç yaptım bu sene, havalardan dolayı, iyi durumda olanları dolap uygulamasında satmaya başladım. Doğru fiyat olursa satılıyor. Sevindim kendi kendime. 

Tabii hep evde oturunca sabah, dolaba bakıyorum, her gün farklı bir şeyler giymeye çalışırken komik olaylar da başıma gelmiyor değil. Bu sabah Zara'dan 4 sene önce aldığım yarısı kadife yarısı suni deri taytım vardı, onu giydim, her şey normal, ofisime geçtim bir oturdum, fışırt diye bir ses geldi. Çok oralı olmadım. Sonra işe güce daldım, bir ara bir baktım üzerimden siyah siyah kumaşlar dökülüyor. Amanın... Suni deri fışırdamış, parçalara ayrılmış, her yere dökülüyor. Tabii tayt çöpü boyladı. 

Ben gene dolaptan her gün farklı bir şeyler giymeye devam edeyim, bu durumda olanlar ile kolay vedalaşırım. 

Şunu gene hatırlayalım, eğer dolabındaki kıyafeti 2 sezon giymediysen bir daha asla giymeyeceksin demektir. Ver yada sat gitsin, yenilere yer açılsın. (Siyah gece kıyafeti gibi kıyafetler dışında tabii ki)

Bugün, kızımla Selçuk tarafına doğru bir gittik, bir geldik. Bayan mutsuzu kesmedi ama ne yapayım, her zaman araba kullanmak iyi olmuyor, yoruluyorum ama O da evde sıkılmasın diye elimden geleni yapıyorum, kısa tur oldu bugün. 

Şimdi yeni yıl versiyonlarını oluşturduğum arctimocom sayfama geri dönüp biraz daha çalışayım. 

Hepinize harika bir akşam olsun.

Tugba


Drupa

 Drupa... 16 Yıl Matbaacılar için Drupa Fuarı ayrı bir anlam taşımaktadır. Babam, 1976 yılından itibaren 2016'ya kadar hepsini ziyaret e...