3 Kasım 2020 Salı

Umut, umut neredesin???


Umut Demiştim ama nerdeeee, giderek bulmak zorlaşıyor....

Bu güzel resmi sevgili dostum Ahu Demirbaş, 1991 senesinin mart ayında İngiltere'nin Plymouth Kentinde çekmişti. O zaman Exeter'de dil okulundaydık ve hafta sonları minik gezilere giderdik. O geziden aklımda kalan bu güzel resim ve uçan balonumdur. O balon günlerce odamda durmuştu. Hayatımda ilk defa okyanus görmüştüm, derslerde okuduğumuz gelgit olayına canlı şahit olmuştum. 

O resimde aslında kendini gerçekten birey olarak bulmaya çalışan, sorumluluk almaya başlamış, dünya görüşünü geliştiren beni görüyorum. Bu resim 22 yıl çalışma odamın baş köşesinde asılı oldu. Artık evimin duvarında asılı.  Mutluluklarımı, hüzünlerimi paylaştı. Beni, bakınca mutlu etti. 

O resimde sadece yeni yeni öğrenmeye çalıştığım sorumluluklar var ama ipler hala ailemin elinde, beni korumak, okutmak, ekonomik olarak desteklemek tamamen onlara ait. Bana düşen sınavlarıma ve okul görüşmelerimi doğru yapıp, üniversiteye girmekti. Başka hiçbir şey. Tabii mahalle baskısı aman yabancı birine aşık olup gelme Türkiye'ye derdi, ne alaka ise, Allahtan yabancı birine aşık olup evlenmedim, annem kaldıramazdı. 

Babamın işinin ne durumunda olduğunu düşünmeme gerek yoktu, annemin hastalıkları ile ilgilenmek için küçüktük. Onların aklı başında olduğu için kendilerine bakabiliyorlardı. Bizim hiçbir sorumluluğumuz yoktu. Bir doğa felaketi ile karşılaşmamıştık, zaten bizi, onlar koruyacaktı. Ha 24 Ocakta Körfez Savaşı patlamıştı ama beni ilgilendirmiyordu. Babamın meselesiydi. 

Hayat çok rahatmış taa ki evlenip çoluk çocuğa karıştıktan sonra, ebeveynlerim yaşlanmaya başlayıp hastalıkları, babamın abuk sabuklukları ile uğraşmak üzerine 94 ve 2001 krizi, 99 depremi, 2008 krizi, babamın kandırılıp soyulması, annemin demans olup ölmesi, kızımın hastalığı, oğlumun okul hayatında yaşadıkları, şimdi tam herşey normalleşiyor derken corona üzerine deprem. 

Beterin beteri var derler ama ben bıktım artık. 1 hayatımız var, nasıl bir iniş çıkış, çok yorucu...

Gece gene oldu ve korkum arttı. Bu gece de korkmadan uyuruz inşallah. 

O resimdeki günlerin keyfini iyi çıkarttım, eminim ama sanki o zamanda takılıp kalsaydım....

İyi geceler...

Tugba

13 Ekim 2020 Salı

Hope... Umut...

 


Hope.. Umut...

Bu hafta her şey normal olsaydı ben Frankfurt'ta Kitap Fuarında olacaktım. Geçen sene fuar zamanı, önümüzdeki 3 sene için özel sözleşme yapmıştık, her şeyi o zaman ayarlamıştık. Amaaa fuardan sonra emeklerimizin meyvelerini tam almaya başlamışken, Pandemi patlayınca, biz de patladık. O zamandan beri Edebiyat Dünyasının yaşaması için, yeni kitapların çıkması için insanlar deli gibi çalıştı, çözümler bulmaya uğraştılar, biz bekledik. Ne iş alabildik ne fuarı hayal edebildik. Zaten vizemiz de bittiği için nasıl vize alacaktık. İmkansız. 


Temmuz ortasında %50 gibi şans veriyorlardı fuarın yapılacağına ama öyle olmadı. Ağustos'ta Alman Kültür Bakanlığı tüm masrafları üstlendi ve ücretsiz olarak katılım sağlayıp, dijital olarak bir fuar oluşturmaya başladılar. Biz de böyle bir şey asla olmaz...

Dün fuar ufaktan başladı.  Akşam Fuar Boyunca çok meşhur bir Frankfurt Otelinde yapılan network toplantısını zoom üzerinden yaptık. Dünyanın değişik ülkelerinden fuar katılımcıları zoomda buluştuk. Konuştuk, üzüldük, umudumuzu yitirmeden devam edeceğimizi söyledik. Çok ilginçti. 

Avrupalıların en hoşuma giden huyları açık olmaları. Katılan herkesin ekranı açıktı, hepimiz birbirimizi görüyorduk. Biz de ekranlar hep kapalı, İspanyolca kursunda açamadılar bi ekranlarını, kimseyi tanıyamadık mesela... 

Adamlar ise  olayı başka boyuta taşımışlar, toplantı başında minik bir seans yaptılar, gözlerimizi kapadık ve kendimizi fuar alanında düşündük. Harikaydı. Yaratıcıydı. Fuar için bir şarkı bestelemişler aralarda canlı onu seslendirdi 2 sanatçı. Ufak ama insanı iyi hissettiren uygulamalar. Biz de mesela canlı derse giren bir öğretmen çocuklara "hadi 5 dakika egzersiz hareketleri yapalım ekranda" der mi acaba? Yada "çok güzel gitar çalan arkadaşınız bize bir parça çalacak dinleyelim sonra derse başlayalım" deyip çocukları şaşırtır mı? Hiç zannetmem. Bu ülkede her şey zorla yapılıyor ve yaptırılıyor.

Şimdi resmi açılış törenini izliyorum. Fuar sorumluları hem heyecanlı hem de çok üzgünler. Seneye bile fuarın olabileceğinin ümidini vermiyorlar. Nedeni ise salgının devam edeceğini düşünüyorlar. Çok da haklılar, dün ki toplantıya katılanların neredeyse yarısı covit olmuş. 

Dünyada bu kadar kişi hastayken, bizde günde 1500 hasta mı vaka mı belli olamayan rakkamlar ile kandırılmak artık benim için katlanılamaz bir hal almış durumda. Hiç bu kadar uzun bir süre aptal yerine konmamıştım. 

Bu arada Avrupa'yı takip etmediğimiz için, ekonomik durumun oralarda da feci olduğunu fark ettim bu iki günde. Bu yıl ki yazılarımda hep dedim, insanoğlu aşırı dejenerasyonluğunun sonunu gene bir salgınla bitirdi. Şu an her şey yerlerde ama, umut hep var ve olacak, mühim olan eskiyi hatırlayıp "tüh tüh vah vah" demek değil eskiden ders alıp yeni yaşam şekillerini keşfetme zamanı. 

Hadi biraz düşünün neler yapabilirsiniz yeni çağda?

Bu arada bazı şanslı ülkelerin ne kadar yakışıklı bir o kadar da yetenekli Başbakanları var, bugün açılış konuşmasını yapan Kanada Başbakanı Justin Trudeau gibi, adam her seferinde  konuşmasını  bir ingilizce bir fransızca yapıyor aynı anda paragraflara bölüyor konuşmayı. Kanada bu yıl fuarın konuk ülkesi olduğu için. Biz de ah ahhhh .... Kıskandım walla... 

Neyse hepinize iyi geceler..

Tugba



6 Ekim 2020 Salı

Hava fazla sıcak, kış gelsin... Ama Grip gelmesin....

 


Hava fazla sıcak, kış gelsin... Ama Grip gelmesin....


Dün gece yazamadım, çünkü gündüz çok yoğundu, bir zoom toplantısı, mailler, telefon görüşmeleri, üzerine bir de havanın sıcaklığı çok yordu beni. 

Bugün de hava çok sıcak.  Aslında bu hava ve sakin deniz,  eylül ayında olurdu ama bu sene eylül ayı fırtınalı, sevimsiz geçti, şimdi deniz çarşaf gibi, hava ılıman hafif boğucu, denize giren dolu etraf ne yazık ki  ben deniz malzemelerini yıkayıp kaldırdım, deniz bitmiştir bizim için. 


Akşam üzeri göz kontrolüne gittik İlker ile, her yıl reçete yenilemek gerekiyor lensler için. Sonra da Güvercin Adaya yakın bir yerde İlker ile bi şeyler içip keyif yaptık. 

Haftaya yağmur yağsa iyi olacak yoksa kuraklık olacak, sıkıntı olacak. 

Bugün insanları artık anlayamadığımı bir kere daha anlamış oldum. Bıraksam mı insanları anlamayı acaba???? 

Bir aydır içinde yaşadığımız sitenin ilaçlanmasından bahsediliyordu. Ben 3 ay önce evimi ilaçlattım, apartman çok kalabalık, çöplerini insanlar uygun zamanda kapıya çıkarmıyorlar, böcek oluyor. 

Bende site içi yazışmalarda "ISS gibi bir firmadan yıllık anlaşma yapalım belli zamanda sitemiz ilaçlansın, temiz kalsın " diye yazdım, ayrıca sitede karantinada olan daireler var, artık bina içi sterilizasyon,  çamaşır suyu ile silmekle olacak gibi değil. Gene ISS gibi firmalar binaların nasıl dezenfekte olacağını ve bunun sürdürülebilir olması için site içinde yetkili seçiyorlar ve denetliyorlar. Bu artık bi yaşam şekli olmak zorunda... Bunu da yazdım amaaaa....

Cevap olarak bir daire sahibi: "Biz istemiyoruz, doğa ile olamayanlar yanlış yer seçmişler galiba" diye cevap yazmış. 

Ya sabır, bu nasıl bir eğitimsizlik. Bu nasıl bir kafa, bu nasıl laf sokma, doğada yaşamak farklı birşey, minnoş hamam böcekleri ile evi paylaşmak başka bir şey. Benim için hava hoş, ilaçlama yaptırıyorum gelen olursa da Pıtır onları haklıyor, gözümle gördüm, kendileri düşünsün. Hep bireysel hep bireysel ama olmazzzz... Site içinde yaşamayı bilmeyenlerle sitede oturmak gerçekten bazen eziyete dönüşüyor. 

Daha da düşüncelerim var ama bu kafadaki insanlar anlar mı? Sıkıntı... Beyinleri yanar kesin...

Mesela : "150 dairenin oturduğu bir sitede çöpler ayrıştırılarak toplanmalı ve çevre duyarlılığı arttırılmalı, bunu Kuşadası Belediyesi'ne söylemek gerek, yeni başkan daha bir iyi sanki. Ama bizim sitedekilerin anlaması imkansız (Benim kafadakiler hariç)

Bu ülkede doğru şeyler yapmak, söylemek imkansız ötesine geçti, aya mı taşınsak acaba? Gene kafada deli düşünceler...

Hadi bana iyi geceler, sizler de iyi geceler...

Tugba


4 Ekim 2020 Pazar

Temel Covid olursa...

 



Temel Covid olursa...

Temel'in covid testi pozitif çıkmış. Telaşla, hastaneye gitmiş. İçeri girince, iki kapı çıkmış karşısına: Birinde “Pozitifler”, diğerinde “Negatifler” yazıyormuş. “Pozitifler” kapısından içeri girmiş. Önünde yine iki kapı belirmiş: Birinde “Ayakta” diğerinde “yatakta” yazıyor. “Ayakta” yazan kapıdan girince iki kapı daha: “Belirti Gösterenler” ve “Belirti Göstermeyenler”  Belirti Göstermeyenler yazılı kapıdan girince kendini sokakta bulmuş. Evde sormuşlar:

 -Temel sana iyi baktılar mı?

 -Hiç bakmadilar ama organizasyon harika…

Bu akşam bu hikayeyi neden sizle paylaştım derseniz, 21 Eylülde bana olan olayda budur. Şans eseri ki kan pıhtılaşma riskim yükselmiş ama pıhtı atmamış bugüne kadar. Şimdi heparin iğnelerine başladı doktorum, haftaya hematoloğumla görüşeceğim. 


Ben hafif atlattım bu hastalığı, ateş, baş ağrısı, eklem ağrısı ve yürüyememe, bu hafta çok iyiyim. Bu virüsü de İzmir'de İzo'nun ameliyatı sırasında kaptım gibi, geri dönüşler onu işaret ediyor. 

Türkiye'de bence virüsle mücadelede ipin ucu kaçmış. Hastanedeki doktor beni o gün hiç dinlememiş, dinleseydi, eve göndermeden  heparin iğnemi verseydi, evde karantina verseydi.  Ağızını bile açmadı...

Ülkemiz uzatmalarda, devletimiz halkını oluruna bırakmış, ölenler ölsün kalanlarla ülke kalırsa devam ederiz modunda, yazık çok yazık.

Ay sonu antikor testi yaptıracağım bakalım ne çıkacak?

Bugün kızımla birlikte bi Bodrum'a gittik, yemek yedik geldik. Bodrum hala Kuşadası gibi çok dolu, Belediye Başkanı, bilboardlara "ey yazlıkçılar, kalmaya devam edecekseniz ikametgahınızı taşıyın, size hizmet verebilelim" diye ilan vermiş. Tabii kibarca yazmış bu şekilde değil. Ağlasak mı, gülsek mi? Kafamda gene deli sorular, hadi bana iyi geceler, size iyi geceler....

Tugba

2 Ekim 2020 Cuma

Tuğba'nın Ajandası: Online online online, doktor randevusunu bile onli...

Tuğba'nın Ajandası: Online online online, doktor randevusunu bile onli...:   Bugün Cuma.... Bu sabah güne, gene online Basev toplantısı ile güne başladım. Arkasından matbaa işlerimi toparladım. Öğleden sonra doktor ...

Online online online, doktor randevusunu bile online yaptım bugün....

 

Bugün Cuma....

Bu sabah güne, gene online Basev toplantısı ile güne başladım. Arkasından matbaa işlerimi toparladım. Öğleden sonra doktor randevum vardı tabii ki gene online. Aslında dün İstanbul'a gelmeyi planlamıştık ama yapamadık. Dolunay Meltoyu çok etkilemişti hem de covid vakalarındaki belirsiz artıştan dolayı gitmekten vaz geçtik. 


Bugün ilk olarak sizlerle Basev toplantımda edindiğim bilgilerimi paylaşmak istiyorum. Bazılarınız hatırlar, bu sene başında Basev Kadın Platformu olarak değişen trendlere ayak uyduralım ve biz de üniversitedeki öğrencilerimize mentorluk yapalım demiştik. Aramızda bu konunun uzmanı sevgili Nazlı Özek sayesinde eğitimler aldık, Marmara Üniversitesi'ndeki öğrencileri, hocalarımızla belirledik ve güzel bir şekilde görüşmelere başladık ki pandemi patlayıverdi. 

Hepimiz ne yapacağımız şaşırdık, evlere kapandık, kimimiz işini zor şartlar altında ayakta tutmaya çalıştı ve mentorluk aklımıza gelmedi. 

Geçen hafta Nazlı, çocuklarla online toplantı yaptı ve devam etmek isteyip istemediklerini sordu. Çocuklarda aynı bizim gibi dağılmışlar, kimisi memleketine gitmiş orada ailesine yardım ediyor, kimisi bu belirsizlik karşısında bunalıma girmiş sonuç olarak çoğu da bizi aramaya cesaret edememiş. Bizden böyle bir teklif gelince, hepsi devam etmek istediklerini belirtince biz de kendi mentilerimiz arayıp yeniden online görüşmeler ayarladık. Şimdilik Ocak ayına kadar 6 görüşme yapıp programı tamamlamayı hedef koyduk. Bence yaparız, hepimize bir gaz geldi açıkçası. 

Bugün kendimi biran o çocukların yerine koydum ve düşündüm. Üniversiteyi okuyorlar ve seneye mezun olacaklar ama salgın devam ederken iş bulma şansları o kadar zayıf ki... Biz bu yaşta belirsizlikten, önümüzü görememekten yılmış durumdayız, o çocuklar önlerini hiç görmediler ve nasıl olacağı ile ilgili en ufak bir bilgileri yok. 

Sonuç: Çok üzüldüm ama elimizden çok fazla bir şey gelmiyor. 

Neyse öğleden sonra doktor görüşmem iyi geçti. Tahlil sonuçlarıma bakılırsa hafif çaplı kovid geçirmişim geçen haftalarda ama anladığımız kadarıyla devlet, az hasta olanları söylemeden eve gönderiyor, bana yaptıkları gibi, ağırlaşma olursa nasılsa hastaneye gelecek diyor. Müthiş bir salgın kontrolü var canım ülkemde, halbuki bende kan pıhtılaşma riski var ve o değerlerde yüksek çıktığı için en azından heparin tedavisi yapabilirlerdi. Şimdi kullanmaya başladım, en azından bundan sonrası rahat geçsin. Eklemlerim hala çok ağrıyor tam iyi olamadım. 

Doktor kontrolüm, ağır baş ağrısı çekmem ile ilgiliydi, doktorumu çok beğendim, biraz daha gelişme gösterdikten sonra tespitlerimi sizlerle paylaşacağım. 

Bugünlük benden bu kadar, hepinize iyi geceler...

Tugba


1 Ekim 2020 Perşembe

Drupa

 Drupa... 16 Yıl Matbaacılar için Drupa Fuarı ayrı bir anlam taşımaktadır. Babam, 1976 yılından itibaren 2016'ya kadar hepsini ziyaret e...