4 Ekim 2020 Pazar

Temel Covid olursa...

 



Temel Covid olursa...

Temel'in covid testi pozitif çıkmış. Telaşla, hastaneye gitmiş. İçeri girince, iki kapı çıkmış karşısına: Birinde “Pozitifler”, diğerinde “Negatifler” yazıyormuş. “Pozitifler” kapısından içeri girmiş. Önünde yine iki kapı belirmiş: Birinde “Ayakta” diğerinde “yatakta” yazıyor. “Ayakta” yazan kapıdan girince iki kapı daha: “Belirti Gösterenler” ve “Belirti Göstermeyenler”  Belirti Göstermeyenler yazılı kapıdan girince kendini sokakta bulmuş. Evde sormuşlar:

 -Temel sana iyi baktılar mı?

 -Hiç bakmadilar ama organizasyon harika…

Bu akşam bu hikayeyi neden sizle paylaştım derseniz, 21 Eylülde bana olan olayda budur. Şans eseri ki kan pıhtılaşma riskim yükselmiş ama pıhtı atmamış bugüne kadar. Şimdi heparin iğnelerine başladı doktorum, haftaya hematoloğumla görüşeceğim. 


Ben hafif atlattım bu hastalığı, ateş, baş ağrısı, eklem ağrısı ve yürüyememe, bu hafta çok iyiyim. Bu virüsü de İzmir'de İzo'nun ameliyatı sırasında kaptım gibi, geri dönüşler onu işaret ediyor. 

Türkiye'de bence virüsle mücadelede ipin ucu kaçmış. Hastanedeki doktor beni o gün hiç dinlememiş, dinleseydi, eve göndermeden  heparin iğnemi verseydi, evde karantina verseydi.  Ağızını bile açmadı...

Ülkemiz uzatmalarda, devletimiz halkını oluruna bırakmış, ölenler ölsün kalanlarla ülke kalırsa devam ederiz modunda, yazık çok yazık.

Ay sonu antikor testi yaptıracağım bakalım ne çıkacak?

Bugün kızımla birlikte bi Bodrum'a gittik, yemek yedik geldik. Bodrum hala Kuşadası gibi çok dolu, Belediye Başkanı, bilboardlara "ey yazlıkçılar, kalmaya devam edecekseniz ikametgahınızı taşıyın, size hizmet verebilelim" diye ilan vermiş. Tabii kibarca yazmış bu şekilde değil. Ağlasak mı, gülsek mi? Kafamda gene deli sorular, hadi bana iyi geceler, size iyi geceler....

Tugba

2 Ekim 2020 Cuma

Tuğba'nın Ajandası: Online online online, doktor randevusunu bile onli...

Tuğba'nın Ajandası: Online online online, doktor randevusunu bile onli...:   Bugün Cuma.... Bu sabah güne, gene online Basev toplantısı ile güne başladım. Arkasından matbaa işlerimi toparladım. Öğleden sonra doktor ...

Online online online, doktor randevusunu bile online yaptım bugün....

 

Bugün Cuma....

Bu sabah güne, gene online Basev toplantısı ile güne başladım. Arkasından matbaa işlerimi toparladım. Öğleden sonra doktor randevum vardı tabii ki gene online. Aslında dün İstanbul'a gelmeyi planlamıştık ama yapamadık. Dolunay Meltoyu çok etkilemişti hem de covid vakalarındaki belirsiz artıştan dolayı gitmekten vaz geçtik. 


Bugün ilk olarak sizlerle Basev toplantımda edindiğim bilgilerimi paylaşmak istiyorum. Bazılarınız hatırlar, bu sene başında Basev Kadın Platformu olarak değişen trendlere ayak uyduralım ve biz de üniversitedeki öğrencilerimize mentorluk yapalım demiştik. Aramızda bu konunun uzmanı sevgili Nazlı Özek sayesinde eğitimler aldık, Marmara Üniversitesi'ndeki öğrencileri, hocalarımızla belirledik ve güzel bir şekilde görüşmelere başladık ki pandemi patlayıverdi. 

Hepimiz ne yapacağımız şaşırdık, evlere kapandık, kimimiz işini zor şartlar altında ayakta tutmaya çalıştı ve mentorluk aklımıza gelmedi. 

Geçen hafta Nazlı, çocuklarla online toplantı yaptı ve devam etmek isteyip istemediklerini sordu. Çocuklarda aynı bizim gibi dağılmışlar, kimisi memleketine gitmiş orada ailesine yardım ediyor, kimisi bu belirsizlik karşısında bunalıma girmiş sonuç olarak çoğu da bizi aramaya cesaret edememiş. Bizden böyle bir teklif gelince, hepsi devam etmek istediklerini belirtince biz de kendi mentilerimiz arayıp yeniden online görüşmeler ayarladık. Şimdilik Ocak ayına kadar 6 görüşme yapıp programı tamamlamayı hedef koyduk. Bence yaparız, hepimize bir gaz geldi açıkçası. 

Bugün kendimi biran o çocukların yerine koydum ve düşündüm. Üniversiteyi okuyorlar ve seneye mezun olacaklar ama salgın devam ederken iş bulma şansları o kadar zayıf ki... Biz bu yaşta belirsizlikten, önümüzü görememekten yılmış durumdayız, o çocuklar önlerini hiç görmediler ve nasıl olacağı ile ilgili en ufak bir bilgileri yok. 

Sonuç: Çok üzüldüm ama elimizden çok fazla bir şey gelmiyor. 

Neyse öğleden sonra doktor görüşmem iyi geçti. Tahlil sonuçlarıma bakılırsa hafif çaplı kovid geçirmişim geçen haftalarda ama anladığımız kadarıyla devlet, az hasta olanları söylemeden eve gönderiyor, bana yaptıkları gibi, ağırlaşma olursa nasılsa hastaneye gelecek diyor. Müthiş bir salgın kontrolü var canım ülkemde, halbuki bende kan pıhtılaşma riski var ve o değerlerde yüksek çıktığı için en azından heparin tedavisi yapabilirlerdi. Şimdi kullanmaya başladım, en azından bundan sonrası rahat geçsin. Eklemlerim hala çok ağrıyor tam iyi olamadım. 

Doktor kontrolüm, ağır baş ağrısı çekmem ile ilgiliydi, doktorumu çok beğendim, biraz daha gelişme gösterdikten sonra tespitlerimi sizlerle paylaşacağım. 

Bugünlük benden bu kadar, hepinize iyi geceler...

Tugba


1 Ekim 2020 Perşembe

Tuğba'nın Ajandası:  Tekrar MerhabaDün sabaha, Basev Mentorluk toplan...

Tuğba'nın Ajandası:  
Tekrar MerhabaDün sabaha, Basev Mentorluk toplan...
:   Tekrar Merhaba Dün sabaha, Basev Mentorluk toplantımızla başlamak iyi geldi, herkes birbirini yüz yüze görünce mutlu oldu sonra çok başım...

 


Tekrar Merhaba

Dün sabaha, Basev Mentorluk toplantımızla başlamak iyi geldi, herkes birbirini yüz yüze görünce mutlu oldu sonra çok başım tuttu, gece olunca da yazacak keyfim olmadı açıkçası. 

Bugün güzel bir güne uyandık, sabahtan çevremizde bir yerlere gök gürültülü yağmur yağdı ama bizde hava güneşliydi. Öğleden sonra kargolarımı bırakıp, Migros'a uğradım. Migros, pandemi nedeniyle kıklanıyordu bugün, her yerinde temizlik vardı. Güvenle alışveriş yaptıktan sonra tabi elimde eldivenler, maske falan eve döndüm. Bilgisayarımın başına oturdum, matbaa işlerimi yaptım, 14 gün sonra Frankfurt Kitap Fuarı'na Dijital Platformda katılacağız, onun hazırlıklarına devam ettim.


Mert artık evde... Gerçekten gitmesi şart değilmiş, kendine sıkı bir program yapmış bugün uyguladı bakalım ne olacak? 

Meltem dolunay etkisinden çıkmaya çalışıyor, havanın soğuduğunu kabullendi, deniz - havuz bitti artık. Derse gitti geldi, idare ediyor. 

Bana gelince Marie Kondo'nun kitabını okuyorum ve dün güzel notlar aldım. Bunlardan bir tanesi : Marie Kondo der ki, okulda yada evlerimizde bizlere birçok şey öğretiliyor ama kesinlikle odamız yada evimizin nasıl toplanması gerektiği  öğretilmiyor, nasıl bir düzende olmaları gerektiği gösterilmiyor, zannediliyor ki insanlar bunu doğal olarak kendileri bir şekilde öğreniyorlar ama nereden nasıl bilinmiyor. Annemiz bize "odanı topla " dediği zaman  nasıl toplayabiliriz, detaylı anlatıp öğretti mi? Dolaba tişörtlerimizi nasıl katlayıp koymamız gerektiğini söyledi mi? Hayır.... Bunu yazarken ben oğlum Mert'e sadece "ODANI TOPLAAA" diye böğürdüğümü anımsadım, çocuğa hiç nasıl yapabileceğini anlatmadım. Sonra bir de hala tişörtlerini ben düzenliyorum gibi bir serzenişte bulunuyorum, aaaa çok ayıp!!!!

Aslında bana da anlatılmadı. Annemin kendi yatağını nasıl topladığını gördüm ben de onun gibi topladım. Annemin kıyafetleri dağınıktı benimkiler de öyle, dolabın içini açınca mükemmel olmadı hiçbir zaman, evlendikten sonra daha bir farklı yaklaştım ama ara ara İlker'in çıldırdığı olmuştur. A İlker biliyor mu derseniz benden daha iyi ama hiç birimize bu iş öğretilmedi ama mükemmel odalarımız, dolaplarımız olması beklendi. 

*Küçük bir not: Banu çok düzenliydi, kütüphanelerimiz yan yana dururdu, onun ki derli toplu benim ki top patlamış  gibi, çeşitli zamanlarda Banu'ya para karşılığı kütüphanemi toplatırdım. 

Sonuç: Çocuklara belki ders olarak , belki aileleri muhakkak odalarını nasıl toplayacakları öğretilmeli, "odanı topla olayı" bir kenara bırakılmalı. Bizler ise alışkanlıklarımızı pıt diye değiştiremeyiz, ufaktan ufaktan benim yaptığım gibi bölüm bölüm  yapılabilir. Hem baygınlık geçirmeyiz hem de belki 1 ay sonra belki bir yıl sonra fazlalıklardan kurtulmuş, düzen içinde yaşar hale gelebiliriz. 

Neyse, ben de bugün ev halkının ayakkabılarını düzenledim, makinada yıkanabilecek spor ayakkabıları yıkadım, tahminimce 40'a yakın çift terlik, spor ayakkabı, artık giyilmeyen ayakkabılar ile vedalaştık. Kışa hazırız hepimiz. Bir detoks daha başarı ile tamamlandı. Tabii Marie Kondo gibi hepsi silindi, tekrar düzgün bir şekilde dolaba yerleştirildi. 

Havalar soğuyor, siz de ayakkabı detoksu ve yeniden yerleşmesini yapın derim, insan mutlu oluyor.

Şimdilik hepinize iyi akşamlar...

T u g b a

29 Eylül 2020 Salı

Tuğba'nın Ajandası: Ağır çok ağır, ihtiyacımız yok..

Tuğba'nın Ajandası: Ağır çok ağır, ihtiyacımız yok..:   Herkese Merhaba Bugün gene ilginç geçen günlerimizden biriydi. Meltem dolunay etkisi ile dün gece uyumak istemedi, hala uyanık, umarım bir...

Ağır çok ağır, ihtiyacımız yok..

 



Herkese Merhaba

Bugün gene ilginç geçen günlerimizden biriydi. Meltem dolunay etkisi ile dün gece uyumak istemedi, hala uyanık, umarım birazdan pes eder ve uyur.


Mert hala niye okula gittiğini sorgulamakta, adam 12. sınıfta ama hala kasıyor, hay gayret 9 ay sonra bitecek ama nasıl bitecek hep birlikte göreceğiz. 

Dün  ki yazımla ilgili sizlerden çok tatlı dönüşler aldım. Gerçekten kendimiz için bir şeyler yapmalıyız. Bu bizi ferahlatacaktır. Ben bugün koca bir koli verdim, kullanmadığım bardak, tabak ve bir takım çanaklardan kurtuldum. 

Neyse bu konuya ara ara döneceğim. Bugün sizlerle televizyonlarda yayınlanan iki dizi ile ilgili düşüncelerimi paylaşmak istiyorum. Yazar Gülseren Buğdaycıoğlu'nun gerçek hikayelerden derleyip yazdığı iki romanın  dizi olarak ekranlarımıza gelmesi.

İlk duyduğum yorumlar " ne hayatlar varmış", "ne travmalar yaşamış insanlar", "çocuklukta nasılda ezilmişler", " zenginlerin yalılarda yaşadıkları hayal dünyalı dizilerden sıkılmıştık". 

Bunların hepsi doğru, bir itirazım yok amaaaa son bir kaç yıldır ülkemizde yaşarken hissettiğimiz önümüzü görememe, karamsar bir gelecek içinde bulunmanın üzerine Pandemi sıkıntısı bizim için yeterli değil mi? Hepimizin bu iki dizi sayesinde, çocukluk ve gençlik yıllarımıza geri dönmeye itildiğimizi ve eski kötü hatıralarımızla yüzleşmek zorunda kaldırıldığımız düşünüyorum. 

Yaşadıklarımız,  dizideki gibi illa şiddet, dayak vs. gibi şeyler içermek zorunda değil yanlış anlaşılmasın, başka yaşanan bin türlü şey var.

Bu karanlık günlerde en son istediğim şey eskileri düşünmek ve travmatik olanları hatırlamak açıkçası. Sizleri de bu dizileri izlememeye davet ediyorum. Yeteri kadar sıkıntımız var, bir de kendimizin olmasa da, dizidekilerin çektikleri ağır acılar,  bizi şu zamanda bunalıma girmekten başka hiçbir yere götürmez

Tamamen kendi düşüncelerimdir. Bu iki diziyi seyredip beğenenlere saygı duyuyorum ama televizyonlarda daha eğlenceli diziler, belgeseller, reality şovlarlar seyretmek bizlerin elinde. 

Benden bu gecelik bu kadar, hepinize iyi geceler

Tugba 

Drupa

 Drupa... 16 Yıl Matbaacılar için Drupa Fuarı ayrı bir anlam taşımaktadır. Babam, 1976 yılından itibaren 2016'ya kadar hepsini ziyaret e...