28 Mart 2020 Cumartesi

Corona Günleri 12. Gün




Corona Günleri

12. Gün


Sokağa Çıkma Yasağı, Şu an Biz ve Hatırlayanlara 12 Eylül


90'lar, annemle Bodrum'dayız,
annemin dibindeydik biz gençken de,
öyle başı buyrukluk yoktu
Bizim evde 12. gün ama birçok kişi de 15 günü geçmiş durumda ve hepimizde bir çöküş olmaya başladı, bu çok normal bence, evler kalabalık, evden eğitime uğraşan veli ve öğrenciler, yaşlılar, gençler, hatta evde beslediğimiz hayvanlarımız bile bu duruma geçiş sağlamaya çalışıyor.

Bugün aklıma 12 Eylül ihtilali ve sokağa çıkma yasağı geldi. Hatta 12 Eylül akşam üzerine doğru Feneryolu'ndaki evimizde babam eve erken gelmişti, Banu ve ben odamızda oynuyorduk, babamda koridorda bize bakıyordu annem koşarak içeriden geldi ve "Başbakan tutuklanmış, tüylerim diken diken oldu" diye babama bu haberi verdi, ikisi de çok heyecanlanmışlardı çünkü ortamdan bezmişlerdi artık, sabahları babamın Renault 12 otomobilinin altına "acaba bomba koymuşlar mı" diye kapıcımızla birlikte kontrol ettiklerini 8 yaşımda olmama rağmen çok net hatırlıyorum. İkisinin gözünde acaba bu durumdan kurtulacak mıyız? İşimiz ne olacak? Geleceğimiz ne olacak? endişelerini unutamam. Daha sonra kaç gün sokağa çıkamadık hatırlamıyorum. Okullar geç mi açıldı hiç bir kayıt yok, tek hatırladığım Gece 12'de yasak başlıyordu sabah sona eriyordu. 2 yıl sürdü bu yasak daha sonra tekrar parlamenterler sisteme geçiş oldu bugünlere geldik. 

Niye bunları anlattım, 78-80 yılları zor yıllardı, yazın bahçede oynamak için dışarı çıkmak isterdik. Annem çoğu zaman izin vermezdi, 80'e kadar Kalamış'taki Alp Apartmanı'n daydık, arka balkona annem leğen çıkarır içinde oynardık Banu ile, annem ne derse onu yapardık. Ne bi şey için tuttururduk, ne niye dışarıda oynayamıyoruz diye kendimizi yerlere atardık. Evimizde televizyonda vardı, Çizgi filmleri seyrederdik, günü bitirirdik. O zaman taşkınlık, aşırılık, doyumsuzluk yoktu. Her şey kararındaydı. Annemizin bir bakışıyla toparlanıp giderdik odamıza, o bakışlara da çok maruz kalmak istemezdik. 

82'den sonra Türkiye dünya ile entegre olmaya başlaması ile kapitalizmin ülkemizi ele geçirmeye başlamasıyla yavaş yavaş ipin ucu kaçmaya başladı. Dallas Dizisi gibi dizilerle lüks yaşamlar, tüketim, içki, sigara her şey ülkemize pompalandı. 70'li senelerde doğan bizler, evlenip çocuklarımız olunca da lüks tüketim ürünlerine, bebek bezleri, mamalar, kıyafetler gibi her şeye ulaşır olduk ve nedense hepimiz mükemmel çocuklar yetiştireceğiz hallerine büründük. Son 15 sene de her şey iyi gibi gözükse de kazandığımızdan daha fazlasını harcama eğilimiz arttı, kendimize almadığımız yada alamadığımız her şeyi çocuklara almaya başladık. Sonuç çocuklarımız için sahip oldukları gayet normal gelmeye başladı, istedikleri her şeyi yaptığımız için şu içinde bulunduğumuz günlere bizler katlanabiliyoruz ama çocuklarımız "niye evdeyiz" dışarı çıkmak istiyorum" çok sıkıldım" "yeter" "evden kaçan ergenler" yakınmalarıyla bizi yıpratma çabasındalar. Hangi arkadaşımla konuşsam en küçükten en büyüğe anneler de tükenmişlik başlamış durumda, işin içinden çıkılmaz halde durum.

Bu karantina Mayıs ayına kadar gidecek ve biz çocuklarımızı bu yeni yaşam şekline alıştırabilecek miyiz yoksa hep birlikte kafayı mı yiyeceğiz bilemiyorum. Yorumlarınızı bekliyorum, ne yapalım da onları ikna edelim bazen kurallara uyarak yaşamalılar, her şeyi isteyip hemen tüketmelerinin uygun olmadığını nasıl öğreteceğiz yada çok mu geç kaldık, yazın tartışalım.

Yağmurlar başladı, evdeyiz, biraz da korku sardı vakalar arttıkça, evdekalalım salgını durduralım.

Herkese iyi geceler...

Tugba


27 Mart 2020 Cuma

Corona Günleri 11. Gün



Corona Günleri


11. Gün

Depresyon başladı...

Arka Balkondan minik ormanımızın
bugün ki durumu
Bugün aslında neşeli kalkmıştım, internet  siparişlerim vardı, onları hazırlamak için ofise gittim ancak öğleden sonra giderek bir ağırlık çöktü, hava yağmur yağacağı için iyice karardı. Bir kaç telefon ettim, kiminle konuşsam depresif, millet sıkılmaya başladı buna tabii Türkiye'deki vakaların artması da cabası. 

Yarın Mert'in aylık deneme sınavı var. O'na eşlik edeceğim sınav boyunca, yarından itibaren hiç dışarı çıkmayacağız çünkü durum vahimleşiyor. Korkuyoruz...

Bugün yazacak bi şeyim pek yok gibi, sizi de daha fazla oyalamayayım.

Hepinize iyi geceler

Tugba

26 Mart 2020 Perşembe

Tuğba'nın Ajandası: Corona Günleri10. GünBugün güne geç başladı...

Tuğba'nın Ajandası:


Corona Günleri

10. Gün

Bugün güne geç başladı...
: Corona Günleri 10. Gün Bugün güne geç başladım, gece çok iyi uyuyamadım sonra da sabah sızmışım. Üstelik te sitede olaylar olmuş, yur...

Corona Günleri 10. Gün




Corona Günleri

10. Gün

Bugün güne geç başladım, gece çok iyi uyuyamadım sonra da sabah sızmışım. Üstelik te sitede olaylar olmuş, yurt dışından gelenler olmuş, onları şikayet etmişler, polis gelmiş,  tüm bunlar olurken ben uyumuşum, olayları kaçırmışım. 


Ecz. Derya, kalfaları Nilüfer ve Simay,
uzaylı hatunlarım benim, çok seviyoruz onları
Meltem ile aynı anda kalkınca beraber kahvaltı ettik, evi, mutfağı topladıktan sonra kahve ritüeli gerçekleşti, İstanbul'dan Bilun Teyze ve Türker Amca aradı, onlarda yaşa takıldıkları için bol bol telefon görüşmesi yapıyorlarmış, haftaya görüntülü konuşmak üzere sözleştik ve kapadık sonra da  Meltem'in gazını almak için kendimizi arabamıza attık. O sırada eczacımız aramıştı eldiven geldi diye, eldivenlerimizi de aldık, Derya Eczanesi çalışanlarına moral verdim, kendilerini korumak için uzaylılar gibi paketlenmişler haklı olarak,  minik dua ettim "Allah sizi tüm virüslerden korusun " diye bayıldılar.  Sağ olsunlar, çok yardımcılar ama çok yoruluyorlar sağlık ocağı yükünü de üzerilerinde olduğu için.

Yola koyulduk ve Kuşadası şehir içi yolları tek yön yaptılar, onu bi test edelim dedik, olmamış, çok eksik var, sosyal medyadaki tenkitler doğruymuş. Sahilde yürüyenler var, araç trafiği çok, bir de bankalar önünde sıra bekleyenler çoktu. 

Aralardan Söke yoluna çıktık, aklıma Caferli Köyü geldi, bi gidip bakalım dedim, Söke yolunda çok arada kalan bir yolu var hatta sapışını kaçırmışım geri geldim ve saptım. Dağların arasında kalan bi köy. Nüfusu 100 kişi kadarmış. Ben de bu köyü geçen sene oraya yerleşen Burçin Orhon'dan duymuştum ve takip ediyordum. 


Köy Meydanı ve doğası
Köyün merkezi minnacık bir meydandan oluşuyor ve araştırdığıma göre köy kadınları köyü beyaza boyamışlar, evlerin etrafındaki bahçelerde saksıları rengarenk boyamışlar, ayrıca köydeki levhaları da ilginç bir şekilde yapmışlar ve boyamışlar. Minik meydanın köy kahvesi kapalıydı ancak önünde köyün çöpçüsü oturmuş dinleniyordu, selam verdik devam ettik. Köyün sonundan sonra Davutlar'a kadar şeftali bahçeleri vardı, hepsi pespembe çiçek açmıştı. Nefis bir hava vardı, kendimizden geçtik diyebilirim. Davutlar'a inince dönüş yolunda Karaova pembeye bürünmüştü. Her yerde şeftali ağaçları çiçek açmıştı. Daha fazla olabilirdi ama inşaata verenlerden yavaş yavaş azalıyor bahçeler, elimizle yazık ediyoruz. 

Tüm bu güzellikler tabi Meltem'i kesmedi, bizim O'nunla gezi ritüelimiz vardı, biraz yol yapıp sonra en yakın Starbucks'a uğrayıp frapaçino içerdi, şimdi uğramayınca dönüş yolunda ayarı kaçtı, bağırıp çağırdı. Starbucks'ın kapanması bize hiççç iyi olmadı. 

Turu arabadan hiç inmeden bitirip geri geldik. (Eczane dışında)
Bizim için 10. gün, bir yandan şükrediyoruz rahat bir şehirde bugünleri geçiriyoruz diye ama bir yandan da nasıl dayanacağız diye içimizi kemiren bir his var. Ölmek istemiyoruz ama Meltem gibi bir çocuğunuz olunca O'nu aylarca evde tutamayız bizi yer vallahi, ama evde olmamız gerek, kendi arabamızla bile çıksak etkileniyor muyuz bilmiyoruz. Kafam çokkk karışık açıkçası.

Hepimize Allah kolaylık versin. 

İyi geceler

Tugba


CAFERLİ KÖYÜ HAKKINDA ÇOK KISA BİLGİ….
Köye gelen giden çoğalmaya başlayınca, Caferli’nin çalışkan kadınları da kendi işyerlerini açmaya başladılar. 1 Restoran ve 2 gözleme eviyle, Caferli’nin geleneksel mutfağı gelen misafirlere sunulurken, konuklar değişik tatları denemenin mutluluğuyla köyden ayrılmaktadır.
Tarihe tanıklık eden yüzlerce yıllık zeytin ağaçlarının bulunduğu Caferli’de, zeytin ve zeytinyağı yöre insanlarının en önemli geçim kaynaklarından birini oluştururken, meyve sebze tarımıyla da Kuşadası pazarlarının aranan üreticileri durumundadır. Aynı zamanda tarımla turizmi yan yana götürebilecek ender köylerden biri olma yolundadır.
Caferli’nin en önemli özelliklerinden birisi zengin biyolojik çeşitliliğidir.
Yöre insanları bile buradaki çeşitliliğin ve zenginliğin pek farkında değildir.
Köyün hemen yanıbaşında bugüne kadar korunarak gelmiş yüzlerce bitkinin bulunduğu koridorlarda, endemik birçok türe rastlamak mümkündür.

25 Mart 2020 Çarşamba

Tuğba'nın Ajandası: Corona Günleri9. GünArtık bende günler ka...

Tuğba'nın Ajandası:



Corona Günleri

9. Gün


Artık bende günler ka...
: Corona Günleri 9. Gün Artık bende günler karışmaya başladı, bir film vardı eskiden  Bill Murray ve Andie MacDowell'in  baş r...

Corona Günleri 9. Gün





Corona Günleri

9. Gün


Artık bende günler karışmaya başladı, bir film vardı eskiden Bill Murray ve Andie MacDowell'in baş rolünde oynadığı Groundhog Day diye "Bir hava durumu çalışanı, aynı günü, tekrar tekrar yaşamakta olduğunu açıklar ve film devam ediyordu" Sonunu hatırlamıyorum ama biz de uyanıyoruz, kahvaltı, kahve, telefon görüşmeleri, ev işi, akşam ne yiyeceğiz diye geçen bir günün arkasından ertesi gün sil baştan ama aynı... Okulların tatili de uzadı, bakalım halimiz ne olacak. 

Bugün İstanbul'dan Banu ve çocuklar aradı, geçen hafta Selen'in doğum günüydü, annemin sene-i devriyesine kaptırınca kendimizi Selen'i unuttuk. Çocukta hergün Corona Günlerinde ondan ne zaman bahsedeceğimi merak ediyormuş. Haklı mı? Haklı...

Seleniko
Resim yaptı bugün,
saçlar mor dikkatinizi çekerim
21 Mart 2012 günü akşam üzerine doğru Banu, odama geldi, oturdu, yüzü kıpkırmızıydı ama farkında değildi. "İçim bi garip oldu benim eve mi gitsem" dedi, ben kesinlikle olmaz, hemen İsmet'i çağırıyorum seni bi hastaneye götürsün, nts'ye bağlasınlar bir şey varsa bende gelirim dedim. İsmet şirketimizin vefakar şoförlerinden biri, Banu'yu aldı hoop International Hospital'a, biraz süre geçince İsmet beni aradı, "Tuğba Hanım gelin Banu Hanım doğuruyor çabuk olun" demez mi? Tabi ben hemen fırlayıp yanlarına gittim ama Banu'yu almışlar, İsmet tek başına kapıda bekliyor, aileden kayın peder var allahtan, Ömer yolda, Selen Bebek içeriye daha fazla dayanamayıp kendini akşam akşam attı dışarıya. Hepimiz hazırlıksızdık. Pespembe suratlı, elleri boynunda yavaş hareketlerle getirildi yanımıza, o gün belki Banu'ya karışmasaydım, Allah korusun araba kullanırken her şey olabilirdi. Ayrıca gene ne şartlarda çalışmışız ama yaranamamışız, kadın şirketten hastaneye uçtu doğurdu. Ertesi gün Banu'yu arayanlar inanamadılar doğum yaptığına...

Selen artık büyüdü, 8 yaşına geldi, çok güzel okuyor, ingilizce konuşuyor, piyano çalıyor hatta bana geçen hafta Casa de Papel dizisindeki Çav bella müziğini çaldı tabi O'na Sinan'sa eşlik etti. 

Kısacası doğan büyüyor, hele de "Teyze" diye bana seslendiklerinde dünyalar benim oluyor. 

Bugünlük benden bu kadar, her gün yazı yazmak gerçekten zormuş, yazdığım her şeyi kontrol etmek, bazen araştırma yapmak, resimleri blog için hazırlamak, küçültmek, çok emek var ki ben çokkk amatörüm, gerçek yazarların işi çok zormuş yahu. Bazen çok kişi okuyor bazen az kişi, ona bile önem veriyorsun, ilginç bir deneyim oluyor yaşadıklarımı sizinle paylaşmak ve bu günleri nasıl geçirdiğimize dair yazılı bir belge bırakmak. 


Aaaaaa en öenmli şeyi unutuyordum. Benim tabii İngiliz Kraliyet Ailesi ile yakın bir ilişkim olduğunu bilenler bilir, bizim Prens Charles Corona'ya yakalanmış, o gıcık karısı yakalanmamış. İkisini de karantinaya almışlar İskoçya Balmoral'daki evlerinde, BBC der ki "evleri biraz küçükmüş" nasıl küçük olabilir bilemedim ama "her İngiliz vatandaşına uygulanan prosedürler bunlara da uygulanacakmış" . Kraliçe ise Dünya Savaşı prosedürlerini takip ediyor, Windsor Kalesinde koruma altında... vay vay vay, ne zor günler....

Hadi iyi geceler...

Tugba

Drupa

 Drupa... 16 Yıl Matbaacılar için Drupa Fuarı ayrı bir anlam taşımaktadır. Babam, 1976 yılından itibaren 2016'ya kadar hepsini ziyaret e...